Almost all of the works on the history of the Empire of Trebizond (1204-1461) are based on the Ch... more Almost all of the works on the history of the Empire of Trebizond (1204-1461) are based on the Chronicle of Michael Panaretos, the only extant source on the subject. Without the work of Panaretos, much of our knowledge about the history of the Great Comnenians would be lost. After the discovery and publication of this source about Trebizond, which covers the period between the 13th and 15th centuries, another source of the chronicle type has never appeared. The missing parts in the history of the Empire need to be fixed but it seems very difficult because of the lack of sources. Thus, the information provided by Panaretos cannot be confirmed or compared. Our article attempts to present a full biography of Michael Panaretos by using the available sources and lay emphasis on the significance of his work on the history of Trebizond.
Just after the fall of Constantinople by the Latins in 1204, the grandsons of Andronikos Kommenos... more Just after the fall of Constantinople by the Latins in 1204, the grandsons of Andronikos Kommenos, Alexios and David Kommenos, having taken the support of their aunt, the Georgian queen Thamara, captured Trebizond and afterwards established the empire of Trebizond. On the other hand, after the conquest of Constantinople, while Theodoros Laskaris (1204-1222) prevailed over Iznik, Mikhail Dukas, another representative of Angelos Dynasty, had a sovereign over Epir. The main idea of these states was the restoration of Byzantine Empire in Constantinople. Besides, although it happened to be a limited area around and the vicinity of Trebizond, the kings of the Empire of Trebizond which continued to exist longer than Byzantium Empire, maintained their claims over the imperial crown for itself. In this article, we shall evaluate the legality of the emperors of Trebizond by taking into account Byzantium sources between XIIIth and XVth centuries.
Öz IV. Haçlı Seferiyle başkent Konstantinopolis Latinler tarafından işgal edilmiş ve yağmalanmışt... more Öz IV. Haçlı Seferiyle başkent Konstantinopolis Latinler tarafından işgal edilmiş ve yağmalanmıştır. Bu olayı müteakiben Bizans İmparatorluğu, başkentten kaçan soylu ailelerinin kurduğu yeni siyasi yapılarla varlığını devam ettirmeye çalışmıştır. İşgalden sonra kurulan devletlerden biri ise 1461 yılına kadar Trabzon kenti başta olmak üzere Doğu Karadeniz Bölgesinde varlığını devam ettirmeye çalışan Büyük Komnenos Hanedanlığı olmuştur. Komnenos Hanedanından Aleksios ve David'in baba tarafından akrabaları Gürcü Kraliçesi Thamara'nın yardımıyla kurdukları bu devlet, Batı tarih yazıcılığında Trabzon İmparatorluğu (1204-1461) olarak isimlendirilir. Yönetici hanedan ailesinin Konstantinopolis'ten geldiği ve bölgede Gürcü Krallığı'nın desteğini sağladıkları bilinmektedir. Aleksios ve David Komnenos'un Konstantinopolis'ten hangi şartlarda ve kimlerle kaçtıkları ve Trabzon'a nasıl geldiklerine dair elimizde herhangi bir kayıt yoktur. Büyük Komnenos Hanedanlığının bölgede 257 yıl boyunca nasıl tutunduğu konusu bugüne kadar yapılan araştırmalarda çok detaylı bir şekilde ele alınmamıştır. XI. yüzyıldan itibaren Gavras ailesi eliyle yönetilen Bizans'ın Haldiya Theması'nın merkez ile idarî, ideolojik ve kültürel bağlarının oldukça zayıf olmasına rağmen, Komnenoslar sadece akrabaları Gürcü Krallığı'nın desteğini alarak mı bölgede varlıklarını iki buçuk asırdan daha fazla devam ettirebildiler? Gürcü Krallığının, Komnenos ailesine destek verdiği açıktır. Bunun yanı sıra yerli soylularının da Trabzon İmparatorluğu'nun varlığına destek vermiş olması gerekir. Makalemizde, yukarıda bahsettiğimiz kaynaklar üzerinden cevap arayacağımız temel sorular şunlardır: Trabzon İmparatorları, IV. Haçlı Seferi'nin yaşandığı hengâmede Bizans başkenti Konstantinopolis'ten "kaçarak" Karadeniz Bölgesi'ne gelmelerine ve bu bölgenin Bizans merkezi ile siyasi, ekonomik ve kültürel bağları XI. yüzyıldan itibaren zayıflamasına rağmen; bölgede nasıl 257 yıl boyunca tutunmayı başarmışlardır? Trabzon İmparatorluğu "sürgünde" nasıl hayatta kalmıştır? İmparatorlar/İddiacılar, hem iddialarının yargılandığı Konstantinopolis'e kadar uzanan geniş çerçeveli uluslararası arenada, hem de bizzat güçlerini uygulamaya koydukları ve büyük bir şehirde oldukça farklı yerel halkın bulunduğu bölgede yönetimlerinin tutunmasını nasıl sağladılar?
Klasik Ortaça~~ Akdeniz ülkeleri tarihi üzerinde çal~~anlar, bu dönemlere ait, ~slam ülkelerindek... more Klasik Ortaça~~ Akdeniz ülkeleri tarihi üzerinde çal~~anlar, bu dönemlere ait, ~slam ülkelerindeki ar~ivlerin yoklu~undan ~ikâyet etmektedirler. Avrupa'da, kilise, feodal lordlar, ~ehirler ve loncalar gerek mülkiyet haklar~~ gerekse ba~ka maksatlarla vesikalar~n~~ muhafaza etmi~lerdir. Bu dönem için, ~slam ülkelerinde, bu türden hiçbir vesika bulunmamaktad~r!. ~imdi art~k, siyasi tarihin ana hatlar~n~~ ve yönetici s~n~f~n hayat~n~~ bir dereceye kadar arkeoloji, epigrafi ve meskilkkla desteklenen yaz~l~~ kaynaklarla, meselâ tarihi binalar, alet-edevat, kitabeler ve meskükât~n yard~m~yla yeniden in~a etmek mümkündür. Bununla beraber, özellikle orta ve a~a~~~ s~n~flar~~ ve sosyal ve ekonomik tarihi, mektuplar, senetler ve bu s~n~fa mensup ~ah~slardan gelen kay~tlar gibi vesikalar~n yard~m~~ olmadan çal~~mak çok zordur. Bu ~artlara ra~men büyük bir ~ans eseri olarak, Akdeniz ülkelerine ait devâsâ bir vesika hazinesi, büyük k~sm~~ XI. yüzy~ldan XIII. yüzy~la kadar olan döneme ait olmak üzere, Kahire Genize'si denilen ar~ivde muhafaza edilmi~tir'. ~branca bir kelime olan genize, (Arapçadaki cenaze gibi ki defin demektir) Farsçadan al~nm~~t~r. Farsça'da genc hazine demektir ve bu Kitab-~~ Mukaddes'te hassaten Ezra 6: I'de, yakla~~k olarak ar~iv anlam~na gelir. Orta-ça~~ ~brancas~nda, Genize veya Beth Genize, yaz~l~~ ka~~t malzemeyi ifade eder.
OTAM Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi dergisi, 2011
Paris 1893, ç.n.] yılında ilk yayınlandığından bu yana Bizantinistler tarafından çalışıldı ve kul... more Paris 1893, ç.n.] yılında ilk yayınlandığından bu yana Bizantinistler tarafından çalışıldı ve kullanıldı ki, şimdi G. Dennis tarafından yanlışsız tarihlendirilmiş bir çevirisi ve kişisel yorumlarıyla birlikte yeni bir yayını mevcuttur. 1 Mektuplar 1382-1417 yılları için en değerli çağdaş kaynaktır, çünkü Bizans tarihçiliğindeki en dramatik boşluğu doldurmaya yardımcı olurlar. Dahası metnin devamındaki, Manuel'in 1391'de Sultan I. Bayezid ve Sivas hâkimi Kadı Burhaneddin'in çatışmalarıyla zorunlu ilişkisinin analizlerinde de görüleceği gibi, Osmanlı Tarihi'nin ilk dönemindeki bazı olaylara da ışık tutar.
The journal of academic social science studies, 2013
The letters of the Byzantine emperor Manuel II Palaeologus have long been drawn the attention of ... more The letters of the Byzantine emperor Manuel II Palaeologus have long been drawn the attention of Byzantinists and as a result many studies have been carried out since they were published for the first time by E. Legrand in 1893. Since then G. Denis translated these letters into English along with his valuable comments and prepared a new edition. These letters constitute one of the most important contemporary Byzantine sources as they help fill a significant historical gap in Byzantine historiography for the period covering the years from 1382 to the 1417. They also provide us with evidence which sheds light on some important details concerning early Ottoman history. What follows is an analysis of Manuel's letters written during the expedition led by Sultan Bāyezīd I against the ruler of Sivas, Ḳadi Burhān al-Dīn Aḥ mad. In 1391 Manuel II participated in the military campaigns as a vassal of the Ottoman Sultan and while he was in the Ottoman army, he wrote eight letters to various eminent bureaucrats such as Demetrios Kydones (originally a Venetian citizen), Kabasilas, Phothos, and Constantine Asanes within the Byzantine court. It is generally accepted that * Bu makale, 09-12 Ekim 2012 tarihlerinde Ankara'da düzenlenen 1402 Ankara Savaşı Uluslararası Kongresi'nde sunulan bildirinin gözden geçirilmesi ve genişletilmesi suretiyle hazırlanmıştır.
Bu çalışmada Türk tarihinin belli dönemlerini ele alan tarih yazımı amaçlı metinlerin çevirisinde... more Bu çalışmada Türk tarihinin belli dönemlerini ele alan tarih yazımı amaçlı metinlerin çevirisinde karşılaşılan sözlüksel düzeydeki güçlükler ele alınmaktadır. Bu amaçla, öncelikle çeviribilimin inceleme konusu olarak girdi kavramı açıklanmakta ve tarih üzerine söylemin de aralarında yer aldığı söylem türleri hakkında bilgi verilmektedir. Daha sonra girdi türü olarak tarih söyleminin genel özellikleri belirlenmeye çalışılmaktadır. Ardından tarih söylemi, tarihsel söylem veya tarih üzerine söylemlerin çevirisi konusunda yapılmış araştırmalar gözden geçirilmektedir. Buna ek olarak çeviri ediminin çeviribilim açısından tanımı üzerinde durulmakta, girdi ve çıktı arasında çevirmen öznenin konumuna ilişkin kuramsal yaklaşımlar özet olarak sunulmaktadır. Son olarak Fransız tarihçi Fabrice Monnier'nin 1916 en Mésopotamie adlı eserinden hareketle oluşturulan bütünce üzerinde çözümlemeler yapılarak çevirmen öznenin karşılaşabileceği sorunlar sıralanmakta ve tarih söyleminin teknik söylem olarak nitelenip nitelenemeyeceği sorusunun yanıtı aranmaktadır. Sorunların çözümüne yönelik görüşler çalışmanın son bölümünde sunulmaktadır.
Bizans İmparatorluğu olarak da bilinen Doğu Roma, çağın gereklerine uyum sağlamayı başaran güçlü ... more Bizans İmparatorluğu olarak da bilinen Doğu Roma, çağın gereklerine uyum sağlamayı başaran güçlü ordusu sayesinde varlığını asırlarca devam ettirebilmiştir. İmparator IV. Romanos Diogenes döneminde (1068-1071) bütün imkânlar seferber edilerek Büyük Selçuklu Devleti'ni ortadan kaldırmaya yönelik hazırlanan özgüveni yüksek bu ordu, Malazgirt'te Sultan Alp Arslan karşısında beklenmedik ağır bir yenilgiye uğramıştır (26 Ağustos 1071). Bizans askerî tarihinde bir kırılma noktası olarak kabul edilen bu hezimet üzerine yapılan tartışmalar daha çok Büyük Selçuklu ordusunun başarısı ve kazanımları üzerine odaklanırken Bizans ordusunun yenilgisine yol açan stratejik hata/ hatalar üzerinde yeterince durulmamıştır. Bu yaklaşım çerçevesinde, yenilginin temel nedeninin Selçuklu ordusunun gücünden ziyade İmparator IV. Romanos'un savaş öncesindeki psikolojik durumunun ve geleneksel imparatorluk düşüncesinin etkisiyle Bizans ordusunun sayısal çoğunluğuna-moral üstünlüğüne fazlaca güven duymuş olduğu göz ardı edilmiştir. Bu çalışmada, söz konusu durumu aydınlığa kavuşturmak adına, öncelikle Bizans ordusunun gelişim seyri ile IV. Romanos Diogenes'in imparator olma sürecine değinilmiş ve ardından belirtilen faktörlerin Malazgirt Savaşı'nın kaybedilmesindeki belirleyici rolü üzerinde durulmuştur.
Alexander Aleandrovich VASILIEV’in “The Empire of Trebizond in History and Literature” (Byzantion... more Alexander Aleandrovich VASILIEV’in “The Empire of Trebizond in History and Literature” (Byzantion, XV/I (1940-1941), s. 316-377.) adıyla kaleme aldığı, Murat KEÇİŞ ve Zeynep İNAN ALİYAZICI-OĞLU’nun “Tarih ve Literatürde Trabzon İmparatorluğu” adıyla Türkçe literatüre kazandırdıkları yazı, 1204-1461 yılları arasında Doğu Karadeniz bölgesinde hüküm sürmüş devlet hakkında okurlara yeni ve özgün bilgiler sunmaktadır. "Yıllar önce, tam olarak 1889 yazında, Rusya’nın St. Petersburg Üniversite-sinde öğrenciyken, Kafkasya’dan İstanbul’a seyahatim sırasında, Türkiye’de ikinci sınıf bir liman şehri olan Trabzon’u ziyaret ettim. O zamanlar, Trabzon’un uzun bir süre sonra özel ilgi alanım olacağını bilmiyordum. Henüz daha çok gençken, nedenini söylemek çok zor ama Trabzon’un cazibesi hayal dünyamda güçlü bir etki bırakmıştı ve onun cazibesine kapılan tek kişi ben değildim. Bir yüzyıldan uzun zaman önce Trabzon tarihinin ilk bilimsel çalışmasını kaleme alan Alman tarihçi ve filolog Fallmera...
Ortaçağ kaynakları içerisinde yer alan seyahatnameler, toplumların inançlarına dair canlı tasvirl... more Ortaçağ kaynakları içerisinde yer alan seyahatnameler, toplumların inançlarına dair canlı tasvirler sunmaktadırlar. Seyyahlar kendi inançlarıyla karşılaştırma yapmak amacıyla diğer inançlara dair gözlemlerini kayda geçirmişlerdir. Bunların içerisinde yer alan Ortaçağ İslam âlimleri seyahat etmeyi adeta bir kültür haline getirmişlerdir. İslam medeniyetinde Rıhle olarak adlandırılan seyahatnameler kroniklerde yer almayan, toplumların inançlarını gözler önüne sermektedirler. Seyahat etmenin bir kültür haline geldiği Ortaçağ dünyasında bilimsel bilginin ilerlemesinde âlimlerin çok sık başka kültürleri tanıma hevesinde olduklarını görmek mümkündür. Dolayısıyla bu çalışma, XIV. yüzyılın ilk yarısında Anadolu'da yaşanan dini hayatı, dönemin en önemli seyyahlarından biri olan İbn Battûta'nın eserinden inşa etmeyi amaçlamıştır. Öncelikle İbn Battûta'nın Anadolu ile ilgili bilgilerini daha iyi değerlendirebilmek amacıyla onun biyografisi ortaya konulmuştur; "Türk Ülkesi"ne girişinden bu coğrafyayı terk edişine kadar kaydettiği gözlemler, dini hayatın farklı perspektiflerinden ele alınmıştır. Daha sonra, İbn Battûta'nın Anadolu'nun dini yapısı hakkındaki gözlemleri değerlendirilmiş ve oldukça tartışılmalı olan Anadolu'nun Hıristiyan bir ülkeden İslam'a geçiş süreci, seyyahın bakış açısından ortaya konulmuştur. Ortaya koyulan sonuçların retrospektif tarih anlayışı çerçevesinde, hakkında oldukça sınırlı bilgiye sahip olduğumuz Türkiye Selçuklu dönemi Anadolusu için de geçerli olduğu muhakkaktır. Observations on Islam of Anatolian in the First Half of the 14th Century: The Case of Ibn Battuta Article Info ABSTRACT Article History
Geç Antik Çağda Roma ve Sâsâni mücadelelerine sahne olan Kafkasya, iki devlet arasında sürekli el... more Geç Antik Çağda Roma ve Sâsâni mücadelelerine sahne olan Kafkasya, iki devlet arasında sürekli el değiştiren bir bölge olmuştur. Bölge, özellikle Roma hâkimiyetindeyken nakharar adı verilen yerel idareciler tarafından idare edildi. Roma İmparatorluğu'ndan sonra Kafkasya, Bizans İmparatorluğu hâkimiyetine girmiş ve imparatorlukta bölgeyi yerel idareciler vasıtasıyla ancak imparatorluk unvanları vererek idare etmiştir. Bunun yanı sıra bölgede, bölgedeki halklar Ermeniler ve Gürcüler aracılığıyla Hıristiyanlık yayılmış ve Hıristiyanlık, imparatorluğun bölgedeki dayanak noktası olmuştur. VII. yüzyılın ortalarından itibaren Güney Kafkasya'da İslam Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında mücadeleler başlamış ve bu mücadeleler uzun bir süre devam etmiştir. Bu çalışmada, İmparatorluğa bağlı olarak Kafkasya'nın, Ermenilerin ve Gürcülerin özellikle idarî, askerî ve Hıristiyanlık bağlamında nasıl yönetildiğini tespit etmeye çalışacağız.
Modern tarihçiler, Trabzon İmparatorluğu ile Gürcistan arasındaki mevcut ilişkilerden sıkça bahse... more Modern tarihçiler, Trabzon İmparatorluğu ile Gürcistan arasındaki mevcut ilişkilerden sıkça bahsederler. Bu yazarlar, bazen Gürcülerin Trabzon İmparatorluğu'nun bir kısmını fethettiklerini bazen de oraya idarî veya siyasî etki yaptıklarını iddia ederler. Finlay ve Miller tarafından da takip edilen Fallmerayer, Harezmşah Celaleddin Mengüberti'nin yenilmesinden sonra Trabzon İmparatorluğu'nun Doğu eyaletlerinin Gürcüler tarafından fethedildiğini ve David Narin'in orada ya 1236'da ya da 1241'de kral olarak tahta geçtiğini iddia ederler. Vasiliev, Trabzon İmparatorluğu'nun yönetim yapısının büyük oranda Gürcü ve Ermeni Krallıklarının yapısına benzediğini bunun da Avrupa etkisinden ziyade Asya etkisini beraberinde getirdiğini düşünmektedir; ayrıca Vasiliev'e göre İmparator Andronikos Komnenos, Andronikaşvili Gürcü Prenseslerin atasıydı ve Kral Giorgi Lasha, Trabzon İmparatorlarını kendine vergi ödemeye zorlamıştı. C. Toumanoff ise, Trabzon'un Gürcülere...
Medeniyet, genel anlamda insanın çevresiyle olan münasebetleri etrafında şekillenmekle beraber, ... more Medeniyet, genel anlamda insanın çevresiyle olan münasebetleri etrafında şekillenmekle beraber, coğrafyanın etkisi konar-göçer toplumlarda daha belirgin şekillerde ortaya çıkmaktadır. Bu etki tarihi süreçte, en azından genel eğilimler bakımından değişik sosyo-ekonomik, kültürel, siyasi alanlarda süreklilik ve bağlantılar oluşturmuştur. Bu bakımdan Ortaçağda yolların siyasi, iktisadi, askeri, kültürel ve tarihi rolleri olduğu bilinmektedir. Bu makalede, Kuzeybatı Anadolu Bölgesi'nin tarihi süreç içerisinde coğrafi faktörlerin temel belirleyici olduğunu kanıtlamaktan daha ziyade, bölgede yaşayan toplumun doğal çevresi bilinmeden, bölgenin tarihinin anlaşılamayacağı, ortamın tarihi gelişimde önemli etkenlerden biri olduğunu Kuzeybatı Anadolu coğrafyası özelinde göstermeye ve XIII-XIV. yüzyıllarda Kuzeybatı Anadolu'da ticari ve askeri amaçlarla hangi yolların kullanıldığı dönemin kaynaklarının el verdiği ölçüde ortaya konmaya çalışılacaktır.
Malazgirt Savasi’nin gerceklestigi gun olan 26 Agustos 1071 tarihi, Bizans tarihinin onemli bir d... more Malazgirt Savasi’nin gerceklestigi gun olan 26 Agustos 1071 tarihi, Bizans tarihinin onemli bir donum noktasi olarak kabul edilir, cunku bu savasla Sultan Alparslan, Bizans ordusunu yenerek ve Imparator IV. Romanos Diogenes’i esir alarak, Turklerin Kucuk Asya’ya girisinin onundeki son engel olan Imparatorluk guclerini ortadan kaldirmistir. Malazgirt Savasi’nin imparatorluk icindeki politik ve sosyal gerilimleri ne kadar aciklayici olabilecegini belirlemeye ve savasin, Turklere karsi yurutulen dis politikanin basarisizligina degil, bir ic krizin aniden ortaya cikisina isaret ettigini gostermeye calisacagiz; Bizans ordusunun verdigi gercek zayiata yonelik bir calisma, bize bu hipotezi desteklemek icin yardimci olacaktir.
Almost all of the works on the history of the Empire of Trebizond (1204-1461) are based on the Ch... more Almost all of the works on the history of the Empire of Trebizond (1204-1461) are based on the Chronicle of Michael Panaretos, the only extant source on the subject. Without the work of Panaretos, much of our knowledge about the history of the Great Comnenians would be lost. After the discovery and publication of this source about Trebizond, which covers the period between the 13th and 15th centuries, another source of the chronicle type has never appeared. The missing parts in the history of the Empire need to be fixed but it seems very difficult because of the lack of sources. Thus, the information provided by Panaretos cannot be confirmed or compared. Our article attempts to present a full biography of Michael Panaretos by using the available sources and lay emphasis on the significance of his work on the history of Trebizond.
Just after the fall of Constantinople by the Latins in 1204, the grandsons of Andronikos Kommenos... more Just after the fall of Constantinople by the Latins in 1204, the grandsons of Andronikos Kommenos, Alexios and David Kommenos, having taken the support of their aunt, the Georgian queen Thamara, captured Trebizond and afterwards established the empire of Trebizond. On the other hand, after the conquest of Constantinople, while Theodoros Laskaris (1204-1222) prevailed over Iznik, Mikhail Dukas, another representative of Angelos Dynasty, had a sovereign over Epir. The main idea of these states was the restoration of Byzantine Empire in Constantinople. Besides, although it happened to be a limited area around and the vicinity of Trebizond, the kings of the Empire of Trebizond which continued to exist longer than Byzantium Empire, maintained their claims over the imperial crown for itself. In this article, we shall evaluate the legality of the emperors of Trebizond by taking into account Byzantium sources between XIIIth and XVth centuries.
Öz IV. Haçlı Seferiyle başkent Konstantinopolis Latinler tarafından işgal edilmiş ve yağmalanmışt... more Öz IV. Haçlı Seferiyle başkent Konstantinopolis Latinler tarafından işgal edilmiş ve yağmalanmıştır. Bu olayı müteakiben Bizans İmparatorluğu, başkentten kaçan soylu ailelerinin kurduğu yeni siyasi yapılarla varlığını devam ettirmeye çalışmıştır. İşgalden sonra kurulan devletlerden biri ise 1461 yılına kadar Trabzon kenti başta olmak üzere Doğu Karadeniz Bölgesinde varlığını devam ettirmeye çalışan Büyük Komnenos Hanedanlığı olmuştur. Komnenos Hanedanından Aleksios ve David'in baba tarafından akrabaları Gürcü Kraliçesi Thamara'nın yardımıyla kurdukları bu devlet, Batı tarih yazıcılığında Trabzon İmparatorluğu (1204-1461) olarak isimlendirilir. Yönetici hanedan ailesinin Konstantinopolis'ten geldiği ve bölgede Gürcü Krallığı'nın desteğini sağladıkları bilinmektedir. Aleksios ve David Komnenos'un Konstantinopolis'ten hangi şartlarda ve kimlerle kaçtıkları ve Trabzon'a nasıl geldiklerine dair elimizde herhangi bir kayıt yoktur. Büyük Komnenos Hanedanlığının bölgede 257 yıl boyunca nasıl tutunduğu konusu bugüne kadar yapılan araştırmalarda çok detaylı bir şekilde ele alınmamıştır. XI. yüzyıldan itibaren Gavras ailesi eliyle yönetilen Bizans'ın Haldiya Theması'nın merkez ile idarî, ideolojik ve kültürel bağlarının oldukça zayıf olmasına rağmen, Komnenoslar sadece akrabaları Gürcü Krallığı'nın desteğini alarak mı bölgede varlıklarını iki buçuk asırdan daha fazla devam ettirebildiler? Gürcü Krallığının, Komnenos ailesine destek verdiği açıktır. Bunun yanı sıra yerli soylularının da Trabzon İmparatorluğu'nun varlığına destek vermiş olması gerekir. Makalemizde, yukarıda bahsettiğimiz kaynaklar üzerinden cevap arayacağımız temel sorular şunlardır: Trabzon İmparatorları, IV. Haçlı Seferi'nin yaşandığı hengâmede Bizans başkenti Konstantinopolis'ten "kaçarak" Karadeniz Bölgesi'ne gelmelerine ve bu bölgenin Bizans merkezi ile siyasi, ekonomik ve kültürel bağları XI. yüzyıldan itibaren zayıflamasına rağmen; bölgede nasıl 257 yıl boyunca tutunmayı başarmışlardır? Trabzon İmparatorluğu "sürgünde" nasıl hayatta kalmıştır? İmparatorlar/İddiacılar, hem iddialarının yargılandığı Konstantinopolis'e kadar uzanan geniş çerçeveli uluslararası arenada, hem de bizzat güçlerini uygulamaya koydukları ve büyük bir şehirde oldukça farklı yerel halkın bulunduğu bölgede yönetimlerinin tutunmasını nasıl sağladılar?
Klasik Ortaça~~ Akdeniz ülkeleri tarihi üzerinde çal~~anlar, bu dönemlere ait, ~slam ülkelerindek... more Klasik Ortaça~~ Akdeniz ülkeleri tarihi üzerinde çal~~anlar, bu dönemlere ait, ~slam ülkelerindeki ar~ivlerin yoklu~undan ~ikâyet etmektedirler. Avrupa'da, kilise, feodal lordlar, ~ehirler ve loncalar gerek mülkiyet haklar~~ gerekse ba~ka maksatlarla vesikalar~n~~ muhafaza etmi~lerdir. Bu dönem için, ~slam ülkelerinde, bu türden hiçbir vesika bulunmamaktad~r!. ~imdi art~k, siyasi tarihin ana hatlar~n~~ ve yönetici s~n~f~n hayat~n~~ bir dereceye kadar arkeoloji, epigrafi ve meskilkkla desteklenen yaz~l~~ kaynaklarla, meselâ tarihi binalar, alet-edevat, kitabeler ve meskükât~n yard~m~yla yeniden in~a etmek mümkündür. Bununla beraber, özellikle orta ve a~a~~~ s~n~flar~~ ve sosyal ve ekonomik tarihi, mektuplar, senetler ve bu s~n~fa mensup ~ah~slardan gelen kay~tlar gibi vesikalar~n yard~m~~ olmadan çal~~mak çok zordur. Bu ~artlara ra~men büyük bir ~ans eseri olarak, Akdeniz ülkelerine ait devâsâ bir vesika hazinesi, büyük k~sm~~ XI. yüzy~ldan XIII. yüzy~la kadar olan döneme ait olmak üzere, Kahire Genize'si denilen ar~ivde muhafaza edilmi~tir'. ~branca bir kelime olan genize, (Arapçadaki cenaze gibi ki defin demektir) Farsçadan al~nm~~t~r. Farsça'da genc hazine demektir ve bu Kitab-~~ Mukaddes'te hassaten Ezra 6: I'de, yakla~~k olarak ar~iv anlam~na gelir. Orta-ça~~ ~brancas~nda, Genize veya Beth Genize, yaz~l~~ ka~~t malzemeyi ifade eder.
OTAM Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi dergisi, 2011
Paris 1893, ç.n.] yılında ilk yayınlandığından bu yana Bizantinistler tarafından çalışıldı ve kul... more Paris 1893, ç.n.] yılında ilk yayınlandığından bu yana Bizantinistler tarafından çalışıldı ve kullanıldı ki, şimdi G. Dennis tarafından yanlışsız tarihlendirilmiş bir çevirisi ve kişisel yorumlarıyla birlikte yeni bir yayını mevcuttur. 1 Mektuplar 1382-1417 yılları için en değerli çağdaş kaynaktır, çünkü Bizans tarihçiliğindeki en dramatik boşluğu doldurmaya yardımcı olurlar. Dahası metnin devamındaki, Manuel'in 1391'de Sultan I. Bayezid ve Sivas hâkimi Kadı Burhaneddin'in çatışmalarıyla zorunlu ilişkisinin analizlerinde de görüleceği gibi, Osmanlı Tarihi'nin ilk dönemindeki bazı olaylara da ışık tutar.
The journal of academic social science studies, 2013
The letters of the Byzantine emperor Manuel II Palaeologus have long been drawn the attention of ... more The letters of the Byzantine emperor Manuel II Palaeologus have long been drawn the attention of Byzantinists and as a result many studies have been carried out since they were published for the first time by E. Legrand in 1893. Since then G. Denis translated these letters into English along with his valuable comments and prepared a new edition. These letters constitute one of the most important contemporary Byzantine sources as they help fill a significant historical gap in Byzantine historiography for the period covering the years from 1382 to the 1417. They also provide us with evidence which sheds light on some important details concerning early Ottoman history. What follows is an analysis of Manuel's letters written during the expedition led by Sultan Bāyezīd I against the ruler of Sivas, Ḳadi Burhān al-Dīn Aḥ mad. In 1391 Manuel II participated in the military campaigns as a vassal of the Ottoman Sultan and while he was in the Ottoman army, he wrote eight letters to various eminent bureaucrats such as Demetrios Kydones (originally a Venetian citizen), Kabasilas, Phothos, and Constantine Asanes within the Byzantine court. It is generally accepted that * Bu makale, 09-12 Ekim 2012 tarihlerinde Ankara'da düzenlenen 1402 Ankara Savaşı Uluslararası Kongresi'nde sunulan bildirinin gözden geçirilmesi ve genişletilmesi suretiyle hazırlanmıştır.
Bu çalışmada Türk tarihinin belli dönemlerini ele alan tarih yazımı amaçlı metinlerin çevirisinde... more Bu çalışmada Türk tarihinin belli dönemlerini ele alan tarih yazımı amaçlı metinlerin çevirisinde karşılaşılan sözlüksel düzeydeki güçlükler ele alınmaktadır. Bu amaçla, öncelikle çeviribilimin inceleme konusu olarak girdi kavramı açıklanmakta ve tarih üzerine söylemin de aralarında yer aldığı söylem türleri hakkında bilgi verilmektedir. Daha sonra girdi türü olarak tarih söyleminin genel özellikleri belirlenmeye çalışılmaktadır. Ardından tarih söylemi, tarihsel söylem veya tarih üzerine söylemlerin çevirisi konusunda yapılmış araştırmalar gözden geçirilmektedir. Buna ek olarak çeviri ediminin çeviribilim açısından tanımı üzerinde durulmakta, girdi ve çıktı arasında çevirmen öznenin konumuna ilişkin kuramsal yaklaşımlar özet olarak sunulmaktadır. Son olarak Fransız tarihçi Fabrice Monnier'nin 1916 en Mésopotamie adlı eserinden hareketle oluşturulan bütünce üzerinde çözümlemeler yapılarak çevirmen öznenin karşılaşabileceği sorunlar sıralanmakta ve tarih söyleminin teknik söylem olarak nitelenip nitelenemeyeceği sorusunun yanıtı aranmaktadır. Sorunların çözümüne yönelik görüşler çalışmanın son bölümünde sunulmaktadır.
Bizans İmparatorluğu olarak da bilinen Doğu Roma, çağın gereklerine uyum sağlamayı başaran güçlü ... more Bizans İmparatorluğu olarak da bilinen Doğu Roma, çağın gereklerine uyum sağlamayı başaran güçlü ordusu sayesinde varlığını asırlarca devam ettirebilmiştir. İmparator IV. Romanos Diogenes döneminde (1068-1071) bütün imkânlar seferber edilerek Büyük Selçuklu Devleti'ni ortadan kaldırmaya yönelik hazırlanan özgüveni yüksek bu ordu, Malazgirt'te Sultan Alp Arslan karşısında beklenmedik ağır bir yenilgiye uğramıştır (26 Ağustos 1071). Bizans askerî tarihinde bir kırılma noktası olarak kabul edilen bu hezimet üzerine yapılan tartışmalar daha çok Büyük Selçuklu ordusunun başarısı ve kazanımları üzerine odaklanırken Bizans ordusunun yenilgisine yol açan stratejik hata/ hatalar üzerinde yeterince durulmamıştır. Bu yaklaşım çerçevesinde, yenilginin temel nedeninin Selçuklu ordusunun gücünden ziyade İmparator IV. Romanos'un savaş öncesindeki psikolojik durumunun ve geleneksel imparatorluk düşüncesinin etkisiyle Bizans ordusunun sayısal çoğunluğuna-moral üstünlüğüne fazlaca güven duymuş olduğu göz ardı edilmiştir. Bu çalışmada, söz konusu durumu aydınlığa kavuşturmak adına, öncelikle Bizans ordusunun gelişim seyri ile IV. Romanos Diogenes'in imparator olma sürecine değinilmiş ve ardından belirtilen faktörlerin Malazgirt Savaşı'nın kaybedilmesindeki belirleyici rolü üzerinde durulmuştur.
Alexander Aleandrovich VASILIEV’in “The Empire of Trebizond in History and Literature” (Byzantion... more Alexander Aleandrovich VASILIEV’in “The Empire of Trebizond in History and Literature” (Byzantion, XV/I (1940-1941), s. 316-377.) adıyla kaleme aldığı, Murat KEÇİŞ ve Zeynep İNAN ALİYAZICI-OĞLU’nun “Tarih ve Literatürde Trabzon İmparatorluğu” adıyla Türkçe literatüre kazandırdıkları yazı, 1204-1461 yılları arasında Doğu Karadeniz bölgesinde hüküm sürmüş devlet hakkında okurlara yeni ve özgün bilgiler sunmaktadır. "Yıllar önce, tam olarak 1889 yazında, Rusya’nın St. Petersburg Üniversite-sinde öğrenciyken, Kafkasya’dan İstanbul’a seyahatim sırasında, Türkiye’de ikinci sınıf bir liman şehri olan Trabzon’u ziyaret ettim. O zamanlar, Trabzon’un uzun bir süre sonra özel ilgi alanım olacağını bilmiyordum. Henüz daha çok gençken, nedenini söylemek çok zor ama Trabzon’un cazibesi hayal dünyamda güçlü bir etki bırakmıştı ve onun cazibesine kapılan tek kişi ben değildim. Bir yüzyıldan uzun zaman önce Trabzon tarihinin ilk bilimsel çalışmasını kaleme alan Alman tarihçi ve filolog Fallmera...
Ortaçağ kaynakları içerisinde yer alan seyahatnameler, toplumların inançlarına dair canlı tasvirl... more Ortaçağ kaynakları içerisinde yer alan seyahatnameler, toplumların inançlarına dair canlı tasvirler sunmaktadırlar. Seyyahlar kendi inançlarıyla karşılaştırma yapmak amacıyla diğer inançlara dair gözlemlerini kayda geçirmişlerdir. Bunların içerisinde yer alan Ortaçağ İslam âlimleri seyahat etmeyi adeta bir kültür haline getirmişlerdir. İslam medeniyetinde Rıhle olarak adlandırılan seyahatnameler kroniklerde yer almayan, toplumların inançlarını gözler önüne sermektedirler. Seyahat etmenin bir kültür haline geldiği Ortaçağ dünyasında bilimsel bilginin ilerlemesinde âlimlerin çok sık başka kültürleri tanıma hevesinde olduklarını görmek mümkündür. Dolayısıyla bu çalışma, XIV. yüzyılın ilk yarısında Anadolu'da yaşanan dini hayatı, dönemin en önemli seyyahlarından biri olan İbn Battûta'nın eserinden inşa etmeyi amaçlamıştır. Öncelikle İbn Battûta'nın Anadolu ile ilgili bilgilerini daha iyi değerlendirebilmek amacıyla onun biyografisi ortaya konulmuştur; "Türk Ülkesi"ne girişinden bu coğrafyayı terk edişine kadar kaydettiği gözlemler, dini hayatın farklı perspektiflerinden ele alınmıştır. Daha sonra, İbn Battûta'nın Anadolu'nun dini yapısı hakkındaki gözlemleri değerlendirilmiş ve oldukça tartışılmalı olan Anadolu'nun Hıristiyan bir ülkeden İslam'a geçiş süreci, seyyahın bakış açısından ortaya konulmuştur. Ortaya koyulan sonuçların retrospektif tarih anlayışı çerçevesinde, hakkında oldukça sınırlı bilgiye sahip olduğumuz Türkiye Selçuklu dönemi Anadolusu için de geçerli olduğu muhakkaktır. Observations on Islam of Anatolian in the First Half of the 14th Century: The Case of Ibn Battuta Article Info ABSTRACT Article History
Geç Antik Çağda Roma ve Sâsâni mücadelelerine sahne olan Kafkasya, iki devlet arasında sürekli el... more Geç Antik Çağda Roma ve Sâsâni mücadelelerine sahne olan Kafkasya, iki devlet arasında sürekli el değiştiren bir bölge olmuştur. Bölge, özellikle Roma hâkimiyetindeyken nakharar adı verilen yerel idareciler tarafından idare edildi. Roma İmparatorluğu'ndan sonra Kafkasya, Bizans İmparatorluğu hâkimiyetine girmiş ve imparatorlukta bölgeyi yerel idareciler vasıtasıyla ancak imparatorluk unvanları vererek idare etmiştir. Bunun yanı sıra bölgede, bölgedeki halklar Ermeniler ve Gürcüler aracılığıyla Hıristiyanlık yayılmış ve Hıristiyanlık, imparatorluğun bölgedeki dayanak noktası olmuştur. VII. yüzyılın ortalarından itibaren Güney Kafkasya'da İslam Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında mücadeleler başlamış ve bu mücadeleler uzun bir süre devam etmiştir. Bu çalışmada, İmparatorluğa bağlı olarak Kafkasya'nın, Ermenilerin ve Gürcülerin özellikle idarî, askerî ve Hıristiyanlık bağlamında nasıl yönetildiğini tespit etmeye çalışacağız.
Modern tarihçiler, Trabzon İmparatorluğu ile Gürcistan arasındaki mevcut ilişkilerden sıkça bahse... more Modern tarihçiler, Trabzon İmparatorluğu ile Gürcistan arasındaki mevcut ilişkilerden sıkça bahsederler. Bu yazarlar, bazen Gürcülerin Trabzon İmparatorluğu'nun bir kısmını fethettiklerini bazen de oraya idarî veya siyasî etki yaptıklarını iddia ederler. Finlay ve Miller tarafından da takip edilen Fallmerayer, Harezmşah Celaleddin Mengüberti'nin yenilmesinden sonra Trabzon İmparatorluğu'nun Doğu eyaletlerinin Gürcüler tarafından fethedildiğini ve David Narin'in orada ya 1236'da ya da 1241'de kral olarak tahta geçtiğini iddia ederler. Vasiliev, Trabzon İmparatorluğu'nun yönetim yapısının büyük oranda Gürcü ve Ermeni Krallıklarının yapısına benzediğini bunun da Avrupa etkisinden ziyade Asya etkisini beraberinde getirdiğini düşünmektedir; ayrıca Vasiliev'e göre İmparator Andronikos Komnenos, Andronikaşvili Gürcü Prenseslerin atasıydı ve Kral Giorgi Lasha, Trabzon İmparatorlarını kendine vergi ödemeye zorlamıştı. C. Toumanoff ise, Trabzon'un Gürcülere...
Medeniyet, genel anlamda insanın çevresiyle olan münasebetleri etrafında şekillenmekle beraber, ... more Medeniyet, genel anlamda insanın çevresiyle olan münasebetleri etrafında şekillenmekle beraber, coğrafyanın etkisi konar-göçer toplumlarda daha belirgin şekillerde ortaya çıkmaktadır. Bu etki tarihi süreçte, en azından genel eğilimler bakımından değişik sosyo-ekonomik, kültürel, siyasi alanlarda süreklilik ve bağlantılar oluşturmuştur. Bu bakımdan Ortaçağda yolların siyasi, iktisadi, askeri, kültürel ve tarihi rolleri olduğu bilinmektedir. Bu makalede, Kuzeybatı Anadolu Bölgesi'nin tarihi süreç içerisinde coğrafi faktörlerin temel belirleyici olduğunu kanıtlamaktan daha ziyade, bölgede yaşayan toplumun doğal çevresi bilinmeden, bölgenin tarihinin anlaşılamayacağı, ortamın tarihi gelişimde önemli etkenlerden biri olduğunu Kuzeybatı Anadolu coğrafyası özelinde göstermeye ve XIII-XIV. yüzyıllarda Kuzeybatı Anadolu'da ticari ve askeri amaçlarla hangi yolların kullanıldığı dönemin kaynaklarının el verdiği ölçüde ortaya konmaya çalışılacaktır.
Malazgirt Savasi’nin gerceklestigi gun olan 26 Agustos 1071 tarihi, Bizans tarihinin onemli bir d... more Malazgirt Savasi’nin gerceklestigi gun olan 26 Agustos 1071 tarihi, Bizans tarihinin onemli bir donum noktasi olarak kabul edilir, cunku bu savasla Sultan Alparslan, Bizans ordusunu yenerek ve Imparator IV. Romanos Diogenes’i esir alarak, Turklerin Kucuk Asya’ya girisinin onundeki son engel olan Imparatorluk guclerini ortadan kaldirmistir. Malazgirt Savasi’nin imparatorluk icindeki politik ve sosyal gerilimleri ne kadar aciklayici olabilecegini belirlemeye ve savasin, Turklere karsi yurutulen dis politikanin basarisizligina degil, bir ic krizin aniden ortaya cikisina isaret ettigini gostermeye calisacagiz; Bizans ordusunun verdigi gercek zayiata yonelik bir calisma, bize bu hipotezi desteklemek icin yardimci olacaktir.
Türkiye Selçuklu Devleti’nin hem en parlak hem de en buhranlı dönemlerinde önemli görevlerde bulu... more Türkiye Selçuklu Devleti’nin hem en parlak hem de en buhranlı dönemlerinde önemli görevlerde bulunmuş gulam kökenli bir devlet adamı olan Celaleddin Karatay, yönetici sınıfının vakıf eserler yaptırmayı gelenek haline getirdiği ve bu geleneğin aralarında bir rekabete dönüştüğü 13. yüzyıl Anadolu’sunda baniliği ve yöneticiliği ile öne çıkan şahsiyetlerden biri olmuştur. Bu dönemde siyaseten önemli görevlerde bulunmuş, Anadolu’nun birçok yerinde hayır kurumları oluşturarak toplumun hizmetine sunmuştur. Dönemin kaynakları onun vakıfları hakkında hayatına nazaran daha fazla bilgi vermektedir. Bu nedenle Karatay üzerine yapılan çalışmalar daha ziyade onun vakıflarına odaklanmıştır. Bu çalışmaların başında Osman Turan’ın 1948 yılında Belleten’de yayınladığı “Selçuk Devri Vakfiyeleri III: Celaleddin Karatay, Vakıfları ve Vakfiyeleri” isimli makalesi ve büyük oranda Turan’ın makalesinden esinlenilerek hazırlandığı tarafımızca tespit edilen Howard Grant Crane’in 1975 yılında Harvard Üniversitesi’nde hazırladığı Materials For The Study of Muslim Patronage in Saljuq Anatolia: The Life and Works of Jalal Al-Din Qaratai isimli doktora tezi gelmektedir. Crane’in özellikle Karatay’ın hayatını ele aldığı birinci bölümde Turan’ın makalesinden atıf yapılmaksızın birçok alıntı yaptığı tespit edilmiştir. Bu çalışma, Howard G. Crane’in doktora tezini inceleyerek Osman Turan’ın makalesinden yaptığı intihalleri belirlemeyi amaçlamaktadır.
Uploads
Papers by Murat Kecis