Book Reviews by Müjdat Namdar
İnsanların çevreye verdiği zararın ciddi manada arttığı XX. yüzyılın ikinci yarısı itibariyle, bi... more İnsanların çevreye verdiği zararın ciddi manada arttığı XX. yüzyılın ikinci yarısı itibariyle, bilhassa ABD merkezli olarak ortaya çıkmaya başlayan ve 1970’li yıllardaki çevreci hareketin de etkisiyle kurumsallaşarak genişleyen çevre tarihi disiplini, XXI. yüzyılın ilk yıllarıyla beraber Türk araştırmacıların da ilgisini çekmiş, sayıca az da olsa “çevre tarihi” ismi altında birtakım çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Aradan geçen yaklaşık yirmi yıla rağmen, çevre tarihi çalışmaları hala istenen ve beklenen seviyeye gelememiştir. Bu bağlam dahilinde Çankırı Karatekin Üniversitesi’nden Prof. Dr. Osman Gümüşçü ve yine aynı üniversitede Araştırma Görevlisi olarak görev yapan Sevil Top Yılmaz tarafından hazırlanan ve bu çalışmanın konusu olan Çevre Tarihi isimli kitap, çevre tarihi alanında Türkiye’de yazılmış ilk telif eserlerden biri olma özelliğini göstermektedir.
LIBRI , 2020
Çevresel tarih, siyasi, askeri, sosyal, iktisadi ve kültürel tarih gibi geleneksel tarih yazım bi... more Çevresel tarih, siyasi, askeri, sosyal, iktisadi ve kültürel tarih gibi geleneksel tarih yazım biçimleri ile birlikte doğal çevrede bulunan canlı-cansız varlıkların ve bu varlıklar arasındaki etkileşimin tarihinin de yazılması gerektiğini savunan yenilikçi bir tarih anlayışıdır. Çevre ile insanın birbirleri üzerindeki etkileriyle ilgilenen bu alan, antik döneme kadar uzanan öncülerine rağmen 1960’lara kadar bir disiplin olarak kurumsallaşmamıştır. Çevresel tarih, özellikle 1970’lerdeki toplumsal çevre hareketlerinin etkisiyle ilgiyi üzerine çekmiş ve bu tarihten itibaren dünyanın farklı coğrafyalarında hızlı bir şekilde gelişmiştir. Bu çalışmada tanıtımını yaptığımız eser, çevresel tarih alanının önde gelen isimlerinden biri olan J. Donald Hughes tarafından yazılmış ve Türkçeye Çevresel Tarih Nedir? ismiyle çevrilen What is Environmental History? isimli kitaptır. Bu eser, ilk baskısını 2005 yılında yaptıktan sonra 2019 yılında M. Fatih Çalışır tarafından dilimize kazandırılmıştır.
Tüfek, Mikrop ve Çelik Kitap Kritiği, 2019
İnsanoğlu varoluşundan beri sürekli hayatta kalma mücadelesi vermiş, bu mücadelenin sonunda birta... more İnsanoğlu varoluşundan beri sürekli hayatta kalma mücadelesi vermiş, bu mücadelenin sonunda birtakım yer değiştirmelerde bulunmuş ve farklı yaşam tarzları benimsemiştir. Günümüzde insanların ilk atalarının Afrika'da ortaya çıktığı ve diğer kıtalara bu bölgeden yayıldığı iddiası arkeolojik buluntuların da etkisiyle bilim çevrelerinde kabul edilmektedir. Doğal olarak insanoğlunun benimsediği farklı yaşam tarzlarının ilk örneklerinin Afrika'da olması ve ilk gelişmelerin yine bu kıtada meydana gelmesi beklenir. Afrika her ne kadar ilk çıkış noktası olsa da hiçbir zaman insanların kendilerini en hızlı geliştirdikleri yer olmadı. İlk insanın Afrika'da ortaya çıkmasına rağmen günümüz dünyasında en geri kalmış bölgelerden birinin yine bu bölge olması uzun zamandır bilim adamlarının konu üzerine araştırmalar yapmalarına neden olmuştur. Özellikle ⅩⅩ. yüzyılın ikinci yarısında yoğunlaşan araştırmalar genellikle batılı bir bakış açısının izlerini taşımaktadır. Jared Diamond bu konu üzerinde yaptığı çalışmalarla diğer araştırmacılardan ayrılır. Bu çalışma Diamond'u diğer araştırmacılardan ayıran özelliklerin neler olduğunu ve onu diğerlerinden ayıran meşhur eseri Tüfek, Mikrop ve Çelik'i incelemeye ve tanıtmaya çabalamaktadır. Yazarı anlayabilmemiz için yazarı kısaca tanımak zaruridir. Diamond 1937 yılında öğretmen ve dilbilimci bir anne ile çocuk hastalıkları uzmanı doktor bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşlardan itibaren kuşları gözlemlemeye ilgi duymuş, bu yüzden doktor olma amacıyla girdiği üniversitede bölümünü değiştirerek biyoloji eğitimi almıştır. Fizyoloji alanında doktora yapıp 1961 yılından itibaren moleküler fizyoloji, evrimsel biyoloji ve biyo-coğrafya alanında araştırmalar yaptı (s.19). Bunların yanında dillere olan ilgisi ve annesinin dilbilimci olması sayesinde fazla sayıda dil öğrendi. Onu diğer araştırmacılardan farklı kılan şey ise çoğunluğu geri kalmış bölgeler olan çok farklı coğrafyalarda uzun süreler bulunup insanlık tarihine farklı bir bakış açısıyla bakabilmesidir. Evrim biyoloğu olması nedeniyle yıllarca Güney Amerika, Güney Afrika, Avustralya, Endonezya ve Yeni Gine'de yaşamış ve bu bölgelerdeki yerli halklarla yakınlık kurarak onları tanıma fırsatında bulunmuştur (s. 20). Bu konuda daha önce yapılan araştırmalar genelde bu toplumları küçük gören, onların yeterince zeki olmadıkları için geri kaldıklarını belirten küçümseyici yaklaşımlara sahiptir. Diamond ise eserinde bunu fazlasıyla eleştirerek gerçekte böyle olmadığını iddia ediyor. Yazar bu eseri yazmaya 1972 yılında Yali adlı Yeni Gineli bir politikacı ile yaptığı sohbet üzerine karar vermiştir. Bu konuşmadan sonra insanlığın, tarihin ve dillerin evrimi üzerine araştırmalarını yoğunlaştıran Diamond, kendisini bu kitabı yazmaya iten en güçlü şeyin insanların çoğunun inandığı ırkçı biyolojik açıklamalara karşın tarihin genel seyriyle ilgili inandırıcı, ayrıntılı,
Papers by Müjdat Namdar
LIBRO DEL CONOSCIMIENTO İSİMLİ ANONİM İSPANYOL SEYAHATNAMESİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME, 2023
XIV. yüzyılın ortalarına tarihlenen ve ilk
varaktaki ibareden dolayı modern
literatürde Libro del... more XIV. yüzyılın ortalarına tarihlenen ve ilk
varaktaki ibareden dolayı modern
literatürde Libro del Conoscimiento
olarak isimlendirilen bu eserin, aynı
yüzyılın başlarında İspanya’da doğduğu
belirtilen anonim bir Fransisken keşiş
tarafından kaleme alındığı
düşünülmektedir. Toplamda dört el
yazması bulunan eserin XV. yüzyıla
tarihlenen üç nüshası Don Marcos
Jimenez de la Espada tarafından
düzenlenerek Libro del Conoscimiento
ismiyle 1877 yılında yayımlanmıştır.
Jimenez’in yayınından sonra bulunan
dördüncü nüsha ise 1999 yılında Nancy F.
Marino tarafından kullanılmıştır. Libro
del Conoscimiento, XIV. yüzyılın
ekümenik dünyası için kıymetli bilgiler
vermektedir. Kaleme alındığı İber
Yarımadası ve Avrupa kıtasının yanı sıra,
Afrika ve Asya hakkında da oldukça
değerli bilgiler içermektedir. Eserde bahsi
geçen ülkeler haricinde XIV. yüzyıl
Anadolu’su, bilhassa ikinci beylikler
devrinin sosyal yapısı hakkında önemli
bilgiler bulunmaktadır. Tarihçiler, farklı
sebepler nedeniyle önceki ve sonraki
dönemlere kıyasla çok az veriye sahip
olduğumuz ikinci beylikler dönemindeki
eksik noktaları, genellikle seyyahlar ve
tüccarların eserlerindeki verileri
kullanarak doldurmaktadır. Fakat bu
eserler, devrin siyasi oluşumlarının
bayrakları/armaları ve simgeleri hakkında
çok fazla detayı haiz değildir. Libro del
Conoscimiento ise özellikle bu konuda
tatmin edici veriye sahiptir. Fakat eserin
verdiği bilgilerin doğruluğu tartışmalıdır;
eser gerçekten bölgeleri dolaşan bir
seyyah tarafından mı yoksa tüccarlardan
bilgi alan bir keşiş tarafından mı
yazılmıştır? Bu çalışmada, Libro del
Conoscimiento’nun yazarının gerçekte
kim olduğuyla ilgili tartışmalara
girilmeyecek, sadece metinde bahsi geçen
şehirleri dolaşıp dolaşmadığı Ortaçağ
İspanyol seyahat kültürü bağlamında
incelenecek ve özellikle Beylikler
Anadolu’su hakkında verdiği bilgiler
tahlil edilecektir. Bu verilerin Beylikler
dönemi tarih araştırmalarında tartışmalı
hususların çözümüne nasıl destek
olabileceği tartışılacaktır.
Çaka Bey'den Günümüze İzmir, 2022
Dünyada ve Türkiye'de Haçlı seferleri konusunda birçok araştırma yapılmakla beraber Anadolu'da Ha... more Dünyada ve Türkiye'de Haçlı seferleri konusunda birçok araştırma yapılmakla beraber Anadolu'da Haçlı seferlerinin izledikleri güzergâhlar hâlâ tartışılmaya devam etmektedir. Her ne kadar Ebru Altan'ın oldukça bilgilendirici “Haçlı Ordularının Anadolu'da Geçtiği Yollar” isimli makalesi bu konuyu ele almışsa da Haçlı seferleri kaynaklarında adı zikredilen pek çok yer tam olarak belli değildir. Bunlar içerisinde kaynaklarda Decervion olarak geçen bir bölge mevcuttur ve bu bölge Tomaschek, Hopfgartner, Michael Hendy, Clive Foss, Işın Demirkent, Ebru Altan, Muharrem Kesik ve İbrahim Balık gibi araştırmacılar tarafından farklı yerlere lokalize edilmiştir. Decervion Ovası/Vadisi, II. Haçlı seferi sırasında VII. Louis komutasındaki Franklardan oluşan Haçlı ordusunun Menderes Havzası içlerine yönelmeden önce ordugahını kurduğu ve Noel’i geçirdiği bölgedir. Haçlı ordusunun Efes yakınlarındaki bu bölgede en az dört gün kaldığı ve dördüncü gün burada Türklerin saldırısına uğradığı Haçlı kronikçisi Deuilli Odo tarafından bizlere aktarılmıştır. Bu saldırı XII. yüzyılın ortalarında Bizans-Türk sınırının tespiti ve Türk-Bizans, Bizans-Haçlı ilişkileri hakkında bizlere birtakım fikirler sunmaktadır. Dolayısıyla Decervion bölgesinin tam olarak tespiti oldukça önemlidir. Bildirimizde öncelikle Decervion kelimesinin nereden geldiği üzerinde durulacak ve lokalizasyonuna dair tartışmalar ele alındıktan sonra görüşümüz ortaya konacaktır. Bu görüş ortaya konurken dönemin Bizans ve Haçlı kaynakları dikkate alınarak tarafımızdan yapılacak yüzey araştırması sonucunda kaynakların bahsine ve tarihi coğrafyaya en uygun bölge tespit edilecektir.
Cihannüma Tarih ve Coğrafya Araştırmaları Dergisi, 2022
XIV. yüzyılda Bizanslılar; siyasi, ticari ve kültürel olmak üzere çeşitli alanlarda İtalyanlar il... more XIV. yüzyılda Bizanslılar; siyasi, ticari ve kültürel olmak üzere çeşitli alanlarda İtalyanlar ile yakın ilişki içerisindeydiler. Burada incelemek istediğim husus, Bizanslıların siyasi coğrafyası içerisinde İtalyanların ve İtalya’nın yeri olacaktır: Bizanslılar bölgeyi, halkını ve siyasetini ne kadar biliyorlardı ve ne kadar önemsiyorlardı? Siyasi coğrafya, kullandığım anlamıyla, coğrafya, etnografya ve siyasi tarihi birleştirir; Bizanslıların İtalyanlar ve İtalya ile alakalı olarak bu kategorileri ne kadar kullandığı ihtilafın bir parçasıdır. Kullanacağım metinler, XIV. yüzyılın üç büyük tarihçisine aittir -Georgios Pakhymeres, Ioannes Kantakuzenos ve Nikephoros Gregoras- ve dolayısıyla bu çalışmanın konu ile alakalı genel bir araştırma olmayacağı, daha çok belirli bir dönemin tarih yazım çalışması olacağı hususu açıklığa kavuşturulmalıdır.
Ortaçağ Araştırmaları Dergisi, 2022
Bu makale, Smyrna’da [İzmir] görev yapan iki yönetici olan Hospitalierler Katepan’ı ve Smyrna’nın... more Bu makale, Smyrna’da [İzmir] görev yapan iki yönetici olan Hospitalierler Katepan’ı ve Smyrna’nın Türk Subaşı’sı arasındaki anlaşmazlıkla bağlantılı olarak 1394 yılında Khios’ta [Sakız Adası] kaleme alınan dört Ceneviz arşiv belgesine dayanmaktadır ve bu belgelerin XIV. yüzyılın sonunda Doğu Akdeniz’de Türk-Latin ilişkilerine ne denli ışık tuttuğunu ele almaktadır.
Ortaçağ Araştırmaları Dergisi, 2020
John Haldon, Speros Vryonis'in çalışmaları başta olmak üzere Malazgirt Savaşı ile biten döneme da... more John Haldon, Speros Vryonis'in çalışmaları başta olmak üzere Malazgirt Savaşı ile biten döneme dair yapılan çalışmalardan yola çıkarak 1025-1071 tarihleri arasındaki dönemde Bizans İmparatorluğu'nun içerisinde bulunduğu durumu incelemeye çalışmaktadır. Haldon, Bizans ordusunun Malazgirt'te aldığı mağlubiyetin nedenleri olarak gösterilen maddeleri yeniden değerlendirmektedir. Bu mağlubiyetin nedeni olarak genellikle şu üç etkenin birleşimi varsayılır; İmparatorluğun iç ve dış düşmanlarının ihaneti, eyaletlerdeki thema kuvvetlerinin tasfiyesinin sonucunda hükümetin yabancı paralı askerlere güvenmesiyle oluşan askerî verimlilikteki uzun vadeli gerileme ve IV. Romanos’un kötü liderliği. Yazar, dönemin çağdaşları olan Mikhail Attaleiates, Mikhail Psellos ve Nikephoros Bryennios’un kroniklerini sıkı bir şekilde yeniden tahlil ederek bu üç etkenden ilkini kabul ederken, diğer ikisinin altında yatan bazı varsayımları sorgulamakta ve çoğu zaman için imparatorluk ordularının oldukça etkili olduğunu, hatta Malazgirt Savaşı zamanında bile imparatorun iyi bir liderlik gösterdiğini savunmaktadır.
Türk tarihi araştırmaları için ana dilimizdeki kaynaklara ulaşmamız Türklerin tarih sahnesine çık... more Türk tarihi araştırmaları için ana dilimizdeki kaynaklara ulaşmamız Türklerin tarih sahnesine çıkmalarından çok sonra gerçekleşebilmiştir. Türkler, Orta Asya'da bulunan yazıtlar ve Karahanlı döneminde verilmiş eserler istisna tutulursa, Selçuklu dönemine kadar tarih yazıcılığında pek etkin olmamış ve Osmanlı dönemine kadar da ana dillerinde tarih eserleri meydana getirmemişlerdir. Bunun en önemli nedenlerinden birisi konargöçer bir yaşam tarzı benimsemiş olmalarıdır. XI. yüzyıla gelindiğinde Selçuklular hızlı bir şekilde teşkilatlanıp bilinen dünyanın büyük bir kısmına hâkim olurken bürokratikleşmeleri askeri alandaki başarıları kadar hızlı gerçekleşmemiştir. Bürokratikleşmenin uzun bir süreç alması Türklerin kendi tarihlerini yazmalarını geciktirmiş, kendi tarihlerini yazmaya başladıkları zaman da bürokraside hâkim dil olan Farsçayı tercih etmelerine neden olmuş, bu yüzden de yaklaşık üç asır boyunca Türk dili yazı dili olarak etkin olamamıştır. Bu sebeplerden dolayı Türklerin Anadolu'ya sürekli ve yoğun olarak gelmeye başladıkları XI. yüzyılın ilk yarısından itibaren yaklaşık üç asırlık süreç hakkında Türkçe yazılmış kaynak bulamayız. Türk tarihinin en önemli kırılma noktalarının yaşandığı bu döneme ait bilgilerimizi coğrafyaya komşu milletler olan Bizans, Arap, Fars, Gürcü, Ermeni ve Süryani dilinde yazılmış eserlerden elde etmekteyiz. Bu çalışmada Türk tarihinin tanıkları olan Ermeni ve Süryani yazarları ile eserleri kronolojik sıraya göre tanıtılması ve kısaca incelenmesi çabasında bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Ermeni, Süryani, Türkler, Tarih, Kaynak Giriş Türkler, "Ortaçağ" olarak adlandırılan zaman diliminde, Orta Asya'nın bozkırlarından Kuzey Afrika coğrafyasına, Hindistan yarımadasından Avrupa'nın içlerine kadar birçok bölgede var olmuş, bu bölgelerde günümüze kadar sürecek izler bırakmış bir millettir. Özellikle X. yüzyıldan itibaren kitleler halinde İslamiyet dinini benimseyen bu millet, İslam dininin sadece bir mensubu olarak kalmamış, aynı zamanda bayraktarlığını da üstlenerek Sünnilik mezhebinin baskı altından kurtulmasını ve gelişmesini sağlamıştır. Türk tarihi Anadolu'yu yurt edinmelerinden yüzlerce yıl öncesine tarihlense de Türkler benimsedikleri konargöçer yaşam tarzı sebebiyle kendi tarihlerini yazmakta epey gecikmişlerdir. Orta Asya'da ikamet ettikleri dönemlerde diktikleri yazıtlar ve sayıları az olsa da verdikleri eserlerle aktarımda bulunmaya gayret eden bu millet bir süre sonra çeşitli nedenlerden dolayı bu aktarımı ihmal etmiştir. Bu eserler Türk tarihini aydınlatmada yetersiz kaldığından erken dönem çalışan tarihçilerin ilk başvurduğu yer kadim Çin medeniyetinin yıllıkları olmuştur. Zaman içerisinde birçok nedenden dolayı yurtlarını terketmek zorunda kalıp batı istikametine sürekli bir yöneliş gösteren Türk toplulukları, kendi tarihlerini yazmayı ihmal etmişlerdi. Özellikle Anadolu'ya kalıcı olarak gelmeye başladıkları XI. yüzyıldan itibaren İbn Bibi'nin Selçuklu hanedanının tarihini yazmaya başladığı XIII. yüzyılın sonlarına kadar kendi tarihlerini yazma gereksinimi duymamışlardır. Türk tarihinin en önemli devirlerini oluşturan, Anadolu'nun Türkleşmesinin ve yurt edinilmesinin yaşandığı bu dönem hakkında bilgilerimizi coğrafyada yaşanan veya komşu olan milletlere mensup kronikçilerden öğrenmekteyiz. Bu milletler içerisinde Türkleri yakından tanıma fırsatı bulmuş, bazen dost bazen de düşman olmuş iki kadim millet olan Ermeniler ve Süryaniler dikkate değerdir. Ermeni tarih yazıcılığının temelleri miladi takvimin ilk yüzyıllarına kadar eskiye dayanmaktadır. Köklü bir geçmişe sahip olan Ermeni tarihçiliği, Türk tarihi açısından kıymetli eserler üretmiştir. Bu eserlerin diğer ortaçağ Hıristiyan toplumlarda olduğu gibi kilise eksenli olduğunu görmekteyiz. Ermeni
Books by Müjdat Namdar
Osman Turan'a Armağan, 2022
Türkiye Selçuklu Devleti’nin hem en parlak hem de en buhranlı dönemlerinde önemli görevlerde bulu... more Türkiye Selçuklu Devleti’nin hem en parlak hem de en buhranlı dönemlerinde önemli görevlerde bulunmuş gulam kökenli bir devlet adamı olan Celaleddin Karatay, yönetici sınıfının vakıf eserler yaptırmayı gelenek haline getirdiği ve bu geleneğin aralarında bir rekabete dönüştüğü 13. yüzyıl Anadolu’sunda baniliği ve yöneticiliği ile öne çıkan şahsiyetlerden biri olmuştur. Bu dönemde siyaseten önemli görevlerde bulunmuş, Anadolu’nun birçok yerinde hayır kurumları oluşturarak toplumun hizmetine sunmuştur. Dönemin kaynakları onun vakıfları hakkında hayatına nazaran daha fazla bilgi vermektedir. Bu nedenle Karatay üzerine yapılan çalışmalar daha ziyade onun vakıflarına odaklanmıştır. Bu çalışmaların başında Osman Turan’ın 1948 yılında Belleten’de yayınladığı “Selçuk Devri Vakfiyeleri III: Celaleddin Karatay, Vakıfları ve Vakfiyeleri” isimli makalesi ve büyük oranda Turan’ın makalesinden esinlenilerek hazırlandığı tarafımızca tespit edilen Howard Grant Crane’in 1975 yılında Harvard Üniversitesi’nde hazırladığı Materials For The Study of Muslim Patronage in Saljuq Anatolia: The Life and Works of Jalal Al-Din Qaratai isimli doktora tezi gelmektedir. Crane’in özellikle Karatay’ın hayatını ele aldığı birinci bölümde Turan’ın makalesinden atıf yapılmaksızın birçok alıntı yaptığı tespit edilmiştir. Bu çalışma, Howard G. Crane’in doktora tezini inceleyerek Osman Turan’ın makalesinden yaptığı intihalleri belirlemeyi amaçlamaktadır.
Thesis Chapters by Müjdat Namdar
THE HISTORY OF PRODUCTION AND TRADE OF THE MENDERES BASIN IN THE PERIOD OF THE PRINCIPALITIES (12... more THE HISTORY OF PRODUCTION AND TRADE OF THE MENDERES BASIN IN THE PERIOD OF THE PRINCIPALITIES (1260-1390)
This thesis aims to analyze the social and economic structure of the geographical region from the Dinar district of today's Afyon province, where the Buyuk Menderes River, the largest river of Western Anatolia, was born, to the Dipburun region of Soke district, where it flows into the Aegean Sea by forming a wide delta, during the period called the Western Anatolian Principalities or the Second Principalities Period, which covers the period from the second half of the thirteenth century to the end of the fourteenth century. The focus of the thesis is on the production and trade activities in the Menderes Basin covering the specified period. The historical period covered by this thesis is the period from 1260s when the Inancids Principality was founded until 1390s when Yıldırım Bayezid annexed the basin to the Ottoman lands. Its geographical boundary consists of Buyuk Menderes and the cities affected by rivers such as Kufi Stream, Banaz Stream, Curuksu Stream, Cine Stream, Dandalaz Stream and Akcay. The term "Menderes" in the title of the thesis refers to the river basin, which was called "Maiandros" in ancient times and is now called Buyuk Menderes. Although the Kuçuk Menderes Basin will be evaluated in accordance with the context of the text, it is not within the boundaries of the main subject of the thesis. In addition, while the principalities of Inancids, Menteshids and Aydınids, which were established in the basin, are the main actors of the thesis, the Seljuks of Turkey and the Germiyanids, which were effective on the basin from time to time, will be discussed in accordance with the context of the text.
Uploads
Book Reviews by Müjdat Namdar
Papers by Müjdat Namdar
varaktaki ibareden dolayı modern
literatürde Libro del Conoscimiento
olarak isimlendirilen bu eserin, aynı
yüzyılın başlarında İspanya’da doğduğu
belirtilen anonim bir Fransisken keşiş
tarafından kaleme alındığı
düşünülmektedir. Toplamda dört el
yazması bulunan eserin XV. yüzyıla
tarihlenen üç nüshası Don Marcos
Jimenez de la Espada tarafından
düzenlenerek Libro del Conoscimiento
ismiyle 1877 yılında yayımlanmıştır.
Jimenez’in yayınından sonra bulunan
dördüncü nüsha ise 1999 yılında Nancy F.
Marino tarafından kullanılmıştır. Libro
del Conoscimiento, XIV. yüzyılın
ekümenik dünyası için kıymetli bilgiler
vermektedir. Kaleme alındığı İber
Yarımadası ve Avrupa kıtasının yanı sıra,
Afrika ve Asya hakkında da oldukça
değerli bilgiler içermektedir. Eserde bahsi
geçen ülkeler haricinde XIV. yüzyıl
Anadolu’su, bilhassa ikinci beylikler
devrinin sosyal yapısı hakkında önemli
bilgiler bulunmaktadır. Tarihçiler, farklı
sebepler nedeniyle önceki ve sonraki
dönemlere kıyasla çok az veriye sahip
olduğumuz ikinci beylikler dönemindeki
eksik noktaları, genellikle seyyahlar ve
tüccarların eserlerindeki verileri
kullanarak doldurmaktadır. Fakat bu
eserler, devrin siyasi oluşumlarının
bayrakları/armaları ve simgeleri hakkında
çok fazla detayı haiz değildir. Libro del
Conoscimiento ise özellikle bu konuda
tatmin edici veriye sahiptir. Fakat eserin
verdiği bilgilerin doğruluğu tartışmalıdır;
eser gerçekten bölgeleri dolaşan bir
seyyah tarafından mı yoksa tüccarlardan
bilgi alan bir keşiş tarafından mı
yazılmıştır? Bu çalışmada, Libro del
Conoscimiento’nun yazarının gerçekte
kim olduğuyla ilgili tartışmalara
girilmeyecek, sadece metinde bahsi geçen
şehirleri dolaşıp dolaşmadığı Ortaçağ
İspanyol seyahat kültürü bağlamında
incelenecek ve özellikle Beylikler
Anadolu’su hakkında verdiği bilgiler
tahlil edilecektir. Bu verilerin Beylikler
dönemi tarih araştırmalarında tartışmalı
hususların çözümüne nasıl destek
olabileceği tartışılacaktır.
Books by Müjdat Namdar
Thesis Chapters by Müjdat Namdar
This thesis aims to analyze the social and economic structure of the geographical region from the Dinar district of today's Afyon province, where the Buyuk Menderes River, the largest river of Western Anatolia, was born, to the Dipburun region of Soke district, where it flows into the Aegean Sea by forming a wide delta, during the period called the Western Anatolian Principalities or the Second Principalities Period, which covers the period from the second half of the thirteenth century to the end of the fourteenth century. The focus of the thesis is on the production and trade activities in the Menderes Basin covering the specified period. The historical period covered by this thesis is the period from 1260s when the Inancids Principality was founded until 1390s when Yıldırım Bayezid annexed the basin to the Ottoman lands. Its geographical boundary consists of Buyuk Menderes and the cities affected by rivers such as Kufi Stream, Banaz Stream, Curuksu Stream, Cine Stream, Dandalaz Stream and Akcay. The term "Menderes" in the title of the thesis refers to the river basin, which was called "Maiandros" in ancient times and is now called Buyuk Menderes. Although the Kuçuk Menderes Basin will be evaluated in accordance with the context of the text, it is not within the boundaries of the main subject of the thesis. In addition, while the principalities of Inancids, Menteshids and Aydınids, which were established in the basin, are the main actors of the thesis, the Seljuks of Turkey and the Germiyanids, which were effective on the basin from time to time, will be discussed in accordance with the context of the text.
varaktaki ibareden dolayı modern
literatürde Libro del Conoscimiento
olarak isimlendirilen bu eserin, aynı
yüzyılın başlarında İspanya’da doğduğu
belirtilen anonim bir Fransisken keşiş
tarafından kaleme alındığı
düşünülmektedir. Toplamda dört el
yazması bulunan eserin XV. yüzyıla
tarihlenen üç nüshası Don Marcos
Jimenez de la Espada tarafından
düzenlenerek Libro del Conoscimiento
ismiyle 1877 yılında yayımlanmıştır.
Jimenez’in yayınından sonra bulunan
dördüncü nüsha ise 1999 yılında Nancy F.
Marino tarafından kullanılmıştır. Libro
del Conoscimiento, XIV. yüzyılın
ekümenik dünyası için kıymetli bilgiler
vermektedir. Kaleme alındığı İber
Yarımadası ve Avrupa kıtasının yanı sıra,
Afrika ve Asya hakkında da oldukça
değerli bilgiler içermektedir. Eserde bahsi
geçen ülkeler haricinde XIV. yüzyıl
Anadolu’su, bilhassa ikinci beylikler
devrinin sosyal yapısı hakkında önemli
bilgiler bulunmaktadır. Tarihçiler, farklı
sebepler nedeniyle önceki ve sonraki
dönemlere kıyasla çok az veriye sahip
olduğumuz ikinci beylikler dönemindeki
eksik noktaları, genellikle seyyahlar ve
tüccarların eserlerindeki verileri
kullanarak doldurmaktadır. Fakat bu
eserler, devrin siyasi oluşumlarının
bayrakları/armaları ve simgeleri hakkında
çok fazla detayı haiz değildir. Libro del
Conoscimiento ise özellikle bu konuda
tatmin edici veriye sahiptir. Fakat eserin
verdiği bilgilerin doğruluğu tartışmalıdır;
eser gerçekten bölgeleri dolaşan bir
seyyah tarafından mı yoksa tüccarlardan
bilgi alan bir keşiş tarafından mı
yazılmıştır? Bu çalışmada, Libro del
Conoscimiento’nun yazarının gerçekte
kim olduğuyla ilgili tartışmalara
girilmeyecek, sadece metinde bahsi geçen
şehirleri dolaşıp dolaşmadığı Ortaçağ
İspanyol seyahat kültürü bağlamında
incelenecek ve özellikle Beylikler
Anadolu’su hakkında verdiği bilgiler
tahlil edilecektir. Bu verilerin Beylikler
dönemi tarih araştırmalarında tartışmalı
hususların çözümüne nasıl destek
olabileceği tartışılacaktır.
This thesis aims to analyze the social and economic structure of the geographical region from the Dinar district of today's Afyon province, where the Buyuk Menderes River, the largest river of Western Anatolia, was born, to the Dipburun region of Soke district, where it flows into the Aegean Sea by forming a wide delta, during the period called the Western Anatolian Principalities or the Second Principalities Period, which covers the period from the second half of the thirteenth century to the end of the fourteenth century. The focus of the thesis is on the production and trade activities in the Menderes Basin covering the specified period. The historical period covered by this thesis is the period from 1260s when the Inancids Principality was founded until 1390s when Yıldırım Bayezid annexed the basin to the Ottoman lands. Its geographical boundary consists of Buyuk Menderes and the cities affected by rivers such as Kufi Stream, Banaz Stream, Curuksu Stream, Cine Stream, Dandalaz Stream and Akcay. The term "Menderes" in the title of the thesis refers to the river basin, which was called "Maiandros" in ancient times and is now called Buyuk Menderes. Although the Kuçuk Menderes Basin will be evaluated in accordance with the context of the text, it is not within the boundaries of the main subject of the thesis. In addition, while the principalities of Inancids, Menteshids and Aydınids, which were established in the basin, are the main actors of the thesis, the Seljuks of Turkey and the Germiyanids, which were effective on the basin from time to time, will be discussed in accordance with the context of the text.