T.C
BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SANAT TARİHİ ANA BİLİM DALI
BİZANS DÖNEMİ CAM AYDINLATMA
ARAÇLARI
ERKEN HRİSTİYANLIK SANATI KAYNAK VE SORUNLARI ÖDEVİ
Hazırlayan
Fatih Samet CANIBEK
701849013
Danışman
Dr. Öğr. Üyesi Ayşin ÖZÜGÜL
BURSA-2021
ÖZET
Doğal camlar olarak bilinen kuvars ve obsidyen, yapay cam henüz bulunmadan
önce çeşitli şekillerde kullanılmıştır. Özellikle madenin henüz işlenmediği devirlerde
obsidyenin kesici alet olarak kullanıldığı bilinmektedir. Yapay camın ise kimi
araştırmacılara göre rastlantı sonucu bulunduğu; kimilerine göre de seramikte kullanılan
“sır”ın camın yapımının ilk aşaması olduğudur.
Yapay camın bulunup kullanılmasından sonra ilk örnekleri iç kalıp tekniğinde
üretilmiş; M.S 1. yüzyılda Roma döneminde üfleme tekniğinin geliştirilmesi ile kullanım
alanı genişlemiştir. Cam, Bizans döneminde günlük kullanımdan lüks tüketime, mimariye
kadar uzanan geniş bir kullanım alanına sahip olmuştur. Bizans döneminde kullanılan
cam eserler, günlük kullanıma yönelik servis kapları (şişeler, sürahiler, bardaklar,
kadehler, kaseler), aydınlatma işlevli objeler (kandiller ve pencere camları), hacı şişeleri
(unguentarium ve ampullalar) ile takılar (bilezikler) olmak üzere kullanım alanına göre
gruplandırılmaktadır.
Bizans döneminde camlar üfleme tekniği, küre açma tekniği, sarma tekniği, ezme
tekniği ve millefiori (binçiçek) tekniği başlıkları altında beş farklı teknikte yapılmaktadır.
Sıcak ve soğuk biçimlendirme tekniklerinde bezemeleri gerçekleştirilip kullanıma hazır
hale getirilmektedir.
Aydınlatma işlevli cam eserler, yapay ışıktan faydalanan kandiller ve gün
ışığından faydalanan pencere camlarıdır. Kandiller konik, çubuklu, zarf içi, kadeh ve
kulplu kandiller olmak üzere beş farklı şekilde üretilmişlerdir. Cam kandiller, şeffaf
olmaları ve yanan alevin ışığını daha çok yansıtmaları sebebiyle özellikle kiliselerde
aydınlatma amaçlı kullanılmışlardır. Pencere camları ise üç farklı teknikte (döküm,
silindire üfleme, küre açma) üretilmiş; vitray diye adlandırdığımız motifli ve boyalı
örneklerine de rastlanılmıştır.
i
RESİM LİSTESİ
Resim.1: Cam Yapımında Kullanılan Aletler
Resim.2: Serbest Üfleme Tekniği
Resim.3: Kalıba Üfleme Tekniği
Resim.4: Konik Gövdeli Kandil
Resim.5: Çubuklu Kandil
Resim.6: Kadeh Kandil
Resim.7: Küre Açma Tekniği
Resim.8: Silindire Üfleme Tekniği
ii
GİRİŞ
Çalışmanın konusunu Bizans dönemi cam aydınlatma araçları içinde yer alan
kandiller ve pencere camları oluşturmaktadır.
Roma İmparatorluğu, Avrupa’daki egemenliğini kaybedip Doğu Akdeniz
çevresinde hüküm sürmeye başlayınca, cam sanatındaki gelişme bu defa “Bizans” diye
adlandırdığımız Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde on bir yüzyıl boyunca
devam etmiştir. Çalışmanın amacı, Bizans döneminde görülen cam aydınlatma
araçlarının tanıtılmasıdır.
Araştırma üç bölüme ayrılarak incelenmiştir. İlk bölümde araştırma kapsamına
giren konuların başında camın tarihsel gelişimi ve oluşum süreci anlatılmaktadır. İkinci
bölümde Bizans döneminde uygulanan cam yapım ve süsleme teknikleri açıklanmaktadır.
Üçüncü ve son bölümde ise, Bizans dönemi cam aydınlatma araçları içinde yer alan
kandiller ve pencere camları açıklanıp kandiller sınıflarına göre ayrılmaktadır.
Çalışma gerçekleştirilmeden önce kaynak taraması yapılmış, daha sonra yazıya
aktarılmıştır. Önder Küçükerman’ın “Cam Sanatı ve Geleneksel Türk Camcılığı” ve
Üzlifat Özgümüş’ün “Anadolu Camcılığı” adlı kitapları cam yapım teknikleri hakkında
bilgiler vermektedir. Bizans dönemi cam süsleme teknikleri konusunda, Tümay
Coşkun’un ele aldığı “Kuşadası, Kadıkalesi/Anaia Kazısı Cam Buluntuları Yoluyla
Bizans Camcılığı” adlı doktora tezi bilgiler vermektedir. Bunun yanı sıra Ayça Tiryaki
ve Özgü Çömezoğlu Özbek’in “Bizans Mimarisi ve Sanatı” adlı kitabı Bizans dönemi
cam aydınlatma araçları hakkında bilgiler vermektedir. Bunların dışında çeşitli makaleler,
doktora tezleri ve internet sitelerinden faydalanarak araştırma sonlandırılmıştır.
iii
İÇİNDEKİLER
ÖZET…………………………………………………………………………………….i
RESİM LİSTESİ………………………………………………………………………..ii
GİRİŞ…………………………………………………………………………………...iii
BİRİNCİ BÖLÜM
CAM
1. CAMIN OLUŞUM SÜRECİ………………………………………………………….1
2. BİZANS’A KADAR CAMIN TARİHSEL GELİŞİMİ………………………………4
İKİNCİ BÖLÜM
BİZANS DÖNEMİNDE CAM
1. BİZANS DÖNEMİNDE CAM ÜRETİMİ……………………………………………6
2. CAM YAPIM TEKNİKLERİ………………………………………………………....7
2.1. Üfleme Tekniği…………………………………………………………………..8
2.1.1. Serbest üfleme tekniği……………………………………………………..8
2.1.2. Kalıba üfleme tekniği……………………………………………………...9
2.2. Sarma Tekniği…………………...……………………………………………...10
2.3. Ezme Tekniği…………………………………………………………………...10
2.4. Millefiori (Binçiçek) Tekniği..……………………………………………...…..10
3. SÜSLEME TEKNİKLERİ…………………………………………………………...11
3.1. Sıcak Biçimlendirme Teknikleri………………………………………………..11
3.2. Soğuk Biçimlendirme Teknikleri……………………………………………….11
iv
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BİZANS DÖNEMİNDE AYDINLATMA İŞLEVLİ CAM ESERLER
1. KANDİLLER.………………………………………………………………………..13
1.1. Konik kandiller………………………………………………………………….14
1.2. Çubuklu kandiller……………………………………………………………….15
1.3. Kulplu kandiller…………………………………………………………...........15
1.4. Zarf içi kandiller…………………………………………………………...........16
1.5. Kadeh kandiller…………………………………………………………………16
2. PENCERE CAMLARI……………………………………………………………….17
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ……………………………………………………20
KAYNAKÇA…………………………………………...……………………………...21
v
BİRİNCİ BÖLÜM
CAM
1. CAMIN OLUŞUM SÜRECİ
Cam, yüzyıllar öncesinden kullanımına başlanan ve günümüze kadar popülerliğini
hiç yitirmeden gelen bir malzemedir. Estetik görüntüsünün yanı sıra, hafif yapısıyla ve
kullanım rahatlığı sağlaması nedeniyle hayatımızda yer almıştır.
Doğada obsidyen (volkan camı) ve kuvars (kaya kristal) olmak üzere iki tür doğal
cam bulunmaktadır1. Metalin henüz işlenmediği tarih öncesi devirlerde, obsidyen ile
yapılmış delici ve kesici aletler yapılmıştır. Maden çağıyla birlikte metal işlenmeye
başlanmış ve obsidyenin kullanımı azalmıştır. Yapay camın ise rastlantı sonucu
bulunduğu düşüncesi hakimdir. Tarihçi Pliny’ye göre camı ilk olarak Fenike’li denizciler
bulmuştur. Hikâyeye göre denizciler, ateş yaktıklarında kaplarını soda bloklarının üzerine
koyarlar ve sabah uyandıklarında ateşte eriyen kumun soda ile birleşince camı
oluşturduğunu görürler2. Pliny'nin bu anekdotu tartışılabilir. Fakat cam üretimi için
gerekli olan doğru formülü içermektedir. Kum cam üretiminde en önemli maddedir.
Kaynama noktasını düşürmek için soda eklenir ve sertleşmesi ve uzun ömürlü olması için
son olarak kireç eklenir. Tabi bu bir varsayımdır. Bazı araştırmacılara göre de seramikteki
sırlama tekniği, cam yapımının ilk aşamasıdır.
Camı diğer maddelerden ayıran en önemli özelliği erime değil ergime
(yumuşama) noktasına sahip olmasıdır. Yani bakır, tunç ya da gümüş gibi metal
maddeler, yüksek ısıya maruz kaldıkları zaman su kıvamında görünüm sağlarlar. Başka
bir deyişle erime gerçekleştirirler. Fakat cam ısıtıldığı zaman şekillendirilebilme
özelliğine sahiptir. Yumuşayarak belirli bir akıcılığa erişen cam, çok farklı tekniklerle
biçimlendirmeye hazır hale gelir3.
Tamer Aslan, “Anadolu Coğrafyasında Bronz Çağ’dan Osmanlı’ya Farklı Kültür ve Medeniyetlere Ait
Cam Üretimlerinin Gelişimi Üzerine Bir İnceleme”, Journal of Interdisciplinary and Intercultural Art,
S.1, Kasım-Aralık 2016, s. 3
2
Burcu Balıkçı, İstanbul Müzelerinde Bulunan Bezemeli Dekoratif Cam Eserler, (Yüksek Lisans Tezi),
Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,2007, s. 66.
3
Önder Küçükerman, Cam Sanatı ve Geleneksel Türk Camcılığı, İstanbul: Türkiye Şişe ve Cam
Fabrikaları A.Ş Yayınları, 1985, s.20.
1
1
Cam, silisli kumun potasyum, sodyum, kireç ve bazen daha başka katkı
maddeleriyle birlikte ergitilmesiyle elde edilir. Ergimiş haldeyken (1500-1700 °C) akıcı
olup, daha düşük ısıda (1100-1200 °C) kolayca şekillendirilebilme özelliğine sahiptir.
Tamamen soğuduğunda ise çok sert ve kırılabilir bir yapı kazanır. Potasyum ve sodyum
ergimeyi hızlandırırken diğer bir yandan camı suya karşı dayanıksızlaştırmaktadır. Camı
dayanıklı hale getirmek için de karışıma kireç eklenmektedir4. Normal bir cam
karışımında yaklaşık olarak %72 silis, %15 sodyum ve potasyum, %13 kireç
bulunmaktadır. Camın kalitesi, camı oluşturan bu üç ana maddenin katılma oranına
bağlıdır. Örneğin cama yalnızca sodyum oksit katıldığında soda camı elde edilmektedir5.
19. yüzyıla kadar cam ergitilmesinde iki basamaklı bir yöntem kullanılmıştır. İlki,
hammaddelerin düşük ısılı bir fırında ya da kullanılan fırının az ısıtılmış bir bölümünde
karıştırılmasıdır. İkinci basamakta hazırlanan karışımın yüksek ısıda eritilmesidir. Bu
uygulamanın ilk aşamasında hammaddenin içinde bulunan gazların dışarıya çıkması
sağlanmaktadır. Ancak günümüzde cam üretiminde yüksek ısılı fırınlar kullanıldığından
cam karışımı içindeki gazlar ve hava kabarıkları kendiliğinden dışarı atılmaktadır. Bu
nedenle iki basamaklı cam üretimi tekniği artık terkedilmiştir6.
Camı oluşturan ana maddelerin dışında üretim sırasında cam renklendirilmek
istenirse, karışıma farklı metal oksitler katılır. Camın kendi öz rengi hafif yeşilimtıraktır.
Bunun nedeni ise silisyum dioksitin içinde az da olsa demir elementinin bulunmasıdır.
Karışıma eklenen bakır miktarına göre yeşil, turkuaz ve mavi; demir oranına göre yeşil,
mavi ve sarı; kobalt atılırsa koyu mavi ve açık mavi; magnezyum eklenirse mor ve eflatun
renkleri elde edilmektedir. Ayrıca karışıma gümüş metal oksit ilave edilirse sarı, altın
atılır ise de pembe ve kırmızı renkli camlar oluşur. Kırmızı zorluk çıkaran bir renktir.
Bunun nedeni ise ısı değişimlerinde kolayca renk değiştirebilmesidir. Buna karşın mavi
kolay elde edilen bir renk olup, yüksek ısıya dayanıklılık gösterir. Ayrıca çinko, fosfat ve
kalay oksitleri eklenirse beyaz ve opal camları meydana gelir. Metal oksitlerin karışıma
Üzlifat Özgümüş, “CAM”, TDV İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/cam (20.12.2020)
Tümay Coşkun, Kuşadası, Kadıkalesi/Anaia Kazısı Cam Buluntuları Yoluyla Bizans Camcılığı,
(Doktora Tezi), İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017, s.22.
6
Zeynep Oral Çakmakçı, Örnekler Işığında Bizans Asia’sında Cam Sanatı, (Doktora Tezi) İzmir: Ege
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, s.32.
4
5
2
katılım miktarı farklı renk tonlarının oluşturulmasında etkilidir. Örneğin siyah cam,
demir-bakır ya da demir-kobalt karışımıyla sağlanır7.
Cam yapımcılarının aletlerinin şekilleri genellikle ilkeldir. Şekilleri ve çeşitleri
erken yüzyıllardan beri çok az değişmiştir. Demirden üfleme çubuğu, demir çubuk ya da
pontil başlıca araçlardır. Bunlar sıcak camı kolayca şekillendirmek içindir. Ayrıca
kerpeten, delik genişletme aleti ile dudak kısmını şekillendirmede yardımcı çeşitli boyda
makaslar da bu aletler arasındadır.
Resim.1 Cam Yapımında Kullanılan Aletler, Tümay Coşkun s.29
7
Küçükerman, a.g.e, s. 26.
3
2. BİZANS DÖNEMİNE KADAR CAMIN TARİHSEL GELİŞİMİ
Camın M.Ö. 3. binlerde üretildiği bilinmektedir8. Tarihlenebilen en eski eşya
boncuk parçalarıdır9.
En eski cam kap parçası Alalah’tan gelir. İç kalıp tekniğiyle yapılmış bir şişenin
boyun kısmına ait olan bu parça, M.Ö. 16. yüzyılın ikinci yarısından daha geç değildir.
Bunun yanı sıra Kuzey Mezopotamya’da Mitanni Krallığı sınırları içerisindeki şehirlerde
yapılan kazılarda çıkan buluntular, iç kalıp tekniği ile üretilmiş çeşitli kase, şişe ve
bardaklardır. Bu şehirler Assur, Nuzi, Ninive, Tell al-Fakar ve Tell al-Rimah (Irak), Tell
Brak (Suriye) gibi yerleşmelerdir ve bu buluntuların tarihleri de M.Ö. 16.yüzyıla
dayanmaktadır10.
M.Ö. 15. yüzyılın iç kalıp tekniğiyle yapılmış camları, uzun silindirik gövdeli
düğme dipli bardaklar, uzun boyunlu ve sivri veya düğme dipli armudi şişeler ve kaseler
olarak ele alınmıştır. Kuzey Mezopotamya camcıları 15. yüzyılda cam yapımında önemli
bir adım atmışlardır ki, bu da mozaik cam ve damarlı cam yapımıdır. Tell al-Rimah’ta
dört renkli zikzak bezemeli bardak parçaları bulunmuştur11.
M.Ö. 11. yüzyılda Bronz Çağı sonlarında Doğu Akdeniz ve Batı Asya’da bu
dönemin önemli imparatorluklarının yıkılmasıyla bölgelerdeki cam üretim ve ticaretinde
büyük bir düşüş ve duraklama görülür. M.Ö. 12. yüzyıl- M.Ö. 8. yüzyıl arasında cama ait
bilgiler, Assur, Ninive ve Orta Babil dönemi çivi yazısı tabletleri gibi arkeolojik
metinlerden elde edilir12.
M.Ö. 6. yüzyıldan itibaren Doğu Akdeniz’deki en önemli iç kalıp cam üretim
merkezi Rodos’tur. Bu camlar Yunan sanatının dört seramik biçiminin taklitleri olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Guntram Koch, Erken Hıristiyan Sanatı, çev. Ayşe Aydın, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2007,
s. 183.
9
Özgümüş, CAM, (20.12.2020).
10
Üzlifat Özgümüş, Anadolu Camcılığı, İstanbul: Pera Yayıncılık ve Kitapçılık A.Ş, 2000, s. 12.
11
Özgümüş, a.g.e, s. 12.
12
Çakmakçı, a.g.e, s. 40.
8
4
Helenistik çağda cam üretim yöntemlerinin gelişmesi ve camın ticaret yoluyla
daha geniş bir alana yayılması sonucu cama olan talep artar. Bu çağda yine iç kalıplama
yöntemi ile yapılmış camların üretimi devam etmiş; kalıplama yoluyla da kaseler
yapılmıştır. Bu dönemde cam üreten başlıca merkezler Mısır’da İskenderiye ile Suriye
sahil şeridinde bulunan kentlerdir. Suriye’deki geleneksel üretim devam ederken
İskenderiye’de son derece kaliteli işçiliğe sahip cam eserler üretilmiş ve yeni süsleme
teknikleri geliştirilmiştir13.
Roma döneminde mozaik cam ve kesme camın pahalı örnekleri görülürken, M.S
1. yüzyılın ortalarında cam üretiminde bir hamle kaydedilir. Bunu sağlayan üfleme
çubuğunun keşfidir. Üfleme çubuğunun keşfi üretimi hızlandırır ve Roma İmparatorluğu
topraklarında cam atölyelerinin artmasına yol açar. İlk üfleme cam parçalarda Suriyeli
ustaların adına rastlanır. Suriyeli camcıların bu tekniği İtalya’ya getirmelerinden sonra
büyük bir gelişme görülmesiyle Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarına bu endüstri yayılım
gösterir.
Kısaca özetlemek gerekirse, M.Ö. 12. yüzyılda cam üretiminde bir duraklama
görülmekle birlikte, M.Ö. 9. yüzyıldan itibaren yeniden bir canlanma başlamıştır. M.Ö 6.
yüzyılda iç kalıp tekniği ile üretim yapan Rodos, cam üretiminde önemli bir yere sahip
olmuştur. Helenistik döneme gelindiğinde ise cam üretiminde büyük gelişmeler
yaşanmıştır. Bu dönemde özellikle camlar daha gelişmiş tekniklerle ve daha zarif bir
işçilikle ele alınmıştır. Roma döneminde camlar daha yaygın bir kullanım alanına sahip
olmuştur. Çeşitli formlarda cam eserler üretilmiş ve seri üretime geçilmiştir. Bunun
sonucunda da üretim ucuzlamış; cam, daha geniş bir kullanım alanı bulmuştur.
Roma İmparatorluğu, Avrupa’daki egemenliğini kaybedip Doğu Akdeniz
çevresinde hüküm sürmeye başlayınca, cam sanatındaki gelişme bu defa “Bizans” diye
adlandırdığımız Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde on bir yüzyıl boyunca
(330-1453) devam etmiştir.
13
Çakmakçı, a.g.e, s. 41.
5
İKİNCİ BÖLÜM
BİZANS DÖNEMİNDE CAM
1. BİZANS DÖNEMİNDE CAM ÜRETİMİ
Bizans döneminde (4-15. yüzyıl) cam, sevilen bir malzeme olup günlük
kullanımdan lüks tüketime, süs objesinden mimariye kadar uzanan geniş bir kullanım
alanına sahiptir.
Bizans döneminde kullanılan cam eserler, günlük kullanıma yönelik servis kapları
(şişeler, sürahiler, bardaklar, kadehler, kaseler), aydınlatma işlevli araçlar (kandiller ve
pencere camları), hacı şişeleri (unguentarium ve ampullalar) ile takılar (bilezikler) olmak
üzere kullanım alanına göre gruplandırılmaktadır.14
Bizans döneminde cam yapımında üç ana madde kullanılmaktadır. Camın ana
hammaddeleri kumdan elde edilen silisyum oksit ile sodyumdur. Silisyum oksit camın
iskeletini oluşturan ana malzeme olup bunun yanı sıra camın içerisinde çeşitli alkaliler de
bulunmaktadır. Bu alkaliler ise sodyum, potasyum, magnezyum gibi elementlerdir.15
Bizans döneminde cam üretimi, sabit atölyelerin yanı sıra gezici ustaların kurduğu
geçici atölyelerde de yapılmaktaydı. Bir cam fırınının belli başlı üç bölümü bulunurdu.
Alttaki bölümde odunun yakıldığı ve hammaddenin ergitilmesi için gerekli ısının
sağlandığı alan vardır. Bunun üzerinde hammaddenin koyularak ergitildiği genellikle
seramik potalar bulunurdu. Camın şekillendirilmesi sırasında cam ustası aralıklarla
çalıştığı camı bu alana getirerek yumuşamasını da sağlardı. Cam fırınının bir diğer
bölümü ise, tavlama bölümüdür. Bu kısım, şekillendirmesi biten ve sıcak halde olan cam
eseri yavaşça soğumaya bırakmak için fırına bitişik yapılmış gözlerdi. Bitmiş cam eser
bu alanda yavaşça soğur ve böylece çatlaması önlenmektedir. Fırınlarda hammadde
kullanımının yanı sıra, kırık atık camlar da tekrar ergitilmektedir16.
Bizans camlarında genel olarak Roma döneminden beri kullanılan cam yapım ve
süsleme tekniklerinin tercih edildiği gözlenir. Yaygın olan yapım tekniği ise serbest
Ayça Tiryaki, Özgü Çömezoğlu Özbek, Bizans Mimarisi ve Sanatı, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık
ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları, 2015, s. 215.
15
Tümay Coşkun, a.g.e., s. 24.
16
Tiryaki, Çömezoğlu, a.g.e, s. 215.
14
6
üflemedir. Seri üretime uygunluğu açısından serbest üfleme tekniği daha çok tercih
edilmiştir. Bizans’ın 4. ve 8. yüzyıllar arasında cam süslemesine sınırlamalar getirdiği
görülmektedir. Özellikle altın yaldızlı süsleme biçimi bu dönemde sınırlı sayıda
uygulanmıştır. Toprak kayıplarının başlaması Bizans ekonomisini etkilemiş, dolayısıyla
da pek çok sanat alanında olduğu gibi cam yapım ve süslemesinde sadeleşmeye
gidilmiştir17.
Bizans’ın orta dönemlerinde ise kazı buluntularından anlaşılacağı üzere mine ve
altın yaldız boyalı süslemeye sahip cam eserler üretilir. Bu şekildeki bezeli camların
Kıbrıs, Korinth, Rusya, İtalya ve İstanbul’da saptanmış örnekleri M.S. 9. ve 12.yüzyıl
aralarında tercih edildiğini, geniş bir coğrafyaya yayıldığını göstermektedir.
2. CAM YAPIM TEKNİKLERİ
Camcılıkta kullanılan araç gereçler genel olarak camı potadan almak, üflemek,
kesmek, ezmek gibi temel işlevler için tasarlanmıştır. Ancak bütün bu işlemleri yaparken
de camı olumsuz yönde etkilemeyecek ve yüksek ısıya dayanıklı bir malzemeden
yapılmış olmaları gerekmektedir. Cam yapımında kullanılan malzemelere kısaca
değinecek olursak;
Pota: Genellikle seramikten yapılan ve içinde ergimiş camın bulunduğu
kazanlardır18.
Üfleme Çubuğu: Üfleme yönteminde kullanılan alettir. İçi boş metal bir çubuktur.
Cam bu çubuk sayesinde potadan alınarak üflenmektedir. Üfleme çubuğunun en üst
kesiminde bir ağızlık kısmı bulunur19.
Noble (Metal Çubuk): Cam objeyi üfleme çubuğundan ayıran alettir. Üretim
sırasında camın tabanına tutturulup işlenmesini sağlar. Üfleme çubuğundan camı
ayırabilmek için nobleye bir miktar hamur yapıştırılır20.
Çakmakçı, a.g.e, s. 36.
Özgümüş, a.g.e, s. 10.
19
Özgümüş, s. 10.
20
Özgümüş, s. 10.
17
18
7
Kalıp: Şekillendirme için kullanılan kalıplar ahşap, metal veya pişmiş topraktan
olabilir. Ahşap araçlar camcılıkta daha çok tercih edilir. Bunun nedeni, özellikle ıslak
ahşap yüksek ısıdaki cama değdiği anda içindeki su buharlaşır ve camla kalıp arasında bir
buhar tabakası oluşturur. Bu tabaka kalıbın camda iz yapmasını önlemektedir21.
Kepçe, sıcak ve akıcı camı potadan almaya yaramaktadır. Makas ise cam kaplara
şekil verme aşamasında gereken yerlerin kesilmesinde kullanılır. Bunların dışında
pürüzleri düzeltmek için törpü, kesme ve kazıma işlemleri için çark, çimdikleme işlemi
için cımbız ya da maşa gibi aletlerin üretimde kullanıldığı görülmektedir.
2.1. Üfleme Tekniği
Roma döneminde M.S 1. yüzyılda üfleme tekniğinin geliştirilmesi cam
endüstrisinin gelişmesini sağlamıştır. Bu teknikte içi boş uzun metal çubuk potaya
daldırılarak bir miktar cam alınır ve cam ustası tarafından üflenerek şişirilmektedir22.
2.1.1. Serbest Üfleme Tekniği
Serbest üfleme tekniğinde üfleme çubuğu olarak adlandırılan iki ucu açık madeni
boru, öncelikle uç kısmı kızarıncaya kadar ısıtılır. Ardından suya batırılarak biraz
soğutulması sağlanır. Bu işlemin ardından çubuk potaya daldırılır ve sürekli olarak
döndürülerek dışa alınır. Akışkan durumdaki cam biraz soğuyup akıcılığını kaybettiğinde
çubuğa yavaşça üflenerek ucundaki camın şişmesi sağlanır.
Resim.2 Serbest Üfleme Tekniği, Tümay Coşkun s.29
21
22
Küçükerman, a.g.e, s. 106.
Muradiye Öztaşkın, “Bizans Dönemi Seramik ve Camları”, Arkhe Dergisi, S.5, 2018, s. 51.
8
Üfleme işlemi sonrasında cam ustası düz bir zeminde masa veya taş bir blok
üzerinde kaba şekil vermeye çalışır. Daha sonra noblenin ucuna biraz cam hamuru
yapıştırılarak kap çift taraflı tutulurken üfleme çubuğundan kesilerek çıkartılır. Kesilen
kısım kabın ağzı olup, cımbız veya maşa gibi aletlerle şekillendirilir. Kabın şekli
oluşturulduktan sonra cam hamuru ile yapıştırılan noble camdan ayrılır. Tüm bu
işlemlerden sonra cam kap tavlama fırınına bırakılır.
2.1.2. Kalıba Üfleme Tekniği
Kalıba üfleme tekniğinin M.S 1. yüzyılda geliştiği ileri sürülmektedir. Bu yöntem
sayesinde kilden, metalden ya da ahşaptan kalıplar kullanılarak belirli bir modelin
kopyalanması mümkün olmuştur23.
Serbest üfleme tekniği ile benzer bir yöntem olan kalıba üflemede, aynı şekilde
potadan alınan cam bu sefer serbest değil önceden hazırlanmış olan kalıplara üflenir. Bu
yöntemin tercih edilmesindeki en önemli faktör, tek bir kalıpla birden fazla kap
yapılabilmesi ve seri üretimi hızlandırmasıdır.
Resim.3 Kalıba Üfleme Tekniği, Tümay Coşkun s.30
23
Çakmakçı, a.g.e, s. 38.
9
2.2. Sarma Tekniği
Ortası delik boncuklar bu yöntemle üretilmektedir. Tekniğin yapım aşaması diğer
bahsi geçen tekniklerden biraz farklıdır. Potadan metal bir çubuk yardımıyla alınan bir
miktar cam, başka bir metal çubuğun ucuna sarılmaktadır. Şekillendirme işlemi bittikten
sonra cam, metal çubuktan çıkartılarak soğumaya bırakılmaktadır24.
2.3. Ezme Tekniği
Yumuşak camı en kolay ve en hızlı şekilde biçimlendirme tekniğidir. Teknikte
uygun bir yüzey üzerine ya da kalıp içine dökülen ergimiş cam ezilerek ve sıkıştırılarak
biçimlendirilir. Tekniğin yapım aşaması basit olduğu kadar sınırlı biçimlere olanak
sağlamaktadır. Bu yüzden daha çok düz ve yalın biçimli camlar üretilmiştir.25
2.4. Millefiori (Binçiçek) Tekniği
Camdan yapılmış renkli çubuklar ya da küçük cam kırıkları, yapılmak istenen
eserin biçimindeki seramik bir kalıp içine yerleştirilir. Eğer kalıp iki parça ise üzerine
kalıbın ikinci parçası koyulur. Kalıp tek parça ise açık bırakılan boşluktan renkli cam
parçaları doldurulur Kalıp ve içindekiler ergimeyi sağlayacak kadar ısıtılır. Soğuduktan
sonra kalıptan çıkarılır ve temizlenir. Bu teknikle kâse, tabak gibi açık formlu kaplar ve
duvar kaplamasında kullanılan levhalar yapılabilmiştir26.
Küçükerman, a.g.e, s. 44.
Küçükerman, s. 49.
26
Tiryaki, Çömezoğlu, a.g.e, s. 217.
24
25
10
3. SÜSLEME TEKNİKLERİ
3.1. Sıcak Biçimlendirme Teknikleri
Bu teknikler cam henüz sıcak ve yumuşakken uygulanan tekniklerdir. Cam henüz
işlenecek kıvamdadır. Başlıca süsleme teknikleri;
Cam İpliği Bezeme Tekniği: Cam sıcakken değişik renklerde hazırlanan cam
iplikleri, masaya alınıp ısıtıldıktan ve eserin üzerine aynı doğrultuda yan yana
yerleştirildikten sonra ya ısıtılarak ya da sıcakken mermer masa üzerinde yuvarlanarak
kaynaştırılmasıyla oluşmaktadır27.
Sıkıştırma (Çimdikleme) Tekniği: Camın sıcak durumdayken, kerpeten, maşa
veya ince uçlu bir cımbızla biçimlendirilmesi işine çimdikleme denir. Bu bezeme
çeşidinde sıcak cam üzerine bir nesne veya özel bir mühür bastırılarak baskı desenler
oluşturulduğu gibi, maşa ile cam yüzeyinde girintiler yonca ağızlar, emzikler veya kulplar
da yapılabilmektedir28.
Aplike (Noktalama) Tekniği: Sıcak kap üzerine yine camdan yapılmış
süslemelerin yapıştırılmasıyla oluşan süslemelerdir. Bu bezemenin bazen cam ipliği ile
birlikte süsleme kompozisyonu gösterdiği örnekler de mevcut olup, bu şekilde yapılan
bardaklar “Prunted Beakers” adıyla geçmektedir29.
Çökertme Tekniği: Cam henüz sıcakken bir alet yardımıyla yüzeye bastırılarak
girintilerin oluşturulduğu bir tekniktir. Bu tip girintiler yoğun olarak bardaklarda ve
şişelerde görülmektedir30.
3.2. Soğuk Biçimlendirme Teknikleri
Bu teknikler de sıcak biçimlendirme tekniklerinin aksine cam eser soğuduktan
sonra yapılan süsleme teknikleridir. Başlıca görülen teknikler;
Özgümüş, a.g.e, s. 91.
Balıkçı, a.g.e, s. 93.
29
Tümay Coşkun, a.g.e., s. 35.
30
Özgümüş, s. 89.
27
28
11
Kesme-Kazıma Tekniği: Öncelikle yapılmak istenen motif soğuk cam eser
üzerine çizilir ve daha sonra döner çark ve su yardımıyla tercih edilen derinlik ve
genişlikte cam kesilir ya da kazınır. Kazıma işlemi daha derin ve kabın formunu
etkileyecek biçimde yapıldıysa yani kabın yüzeyinde geniş oyuklar oluşturulduysa
“kesme tekniği” olarak adlandırılmaktadır31.
Boyama Tekniği: Camda istenilen form oluşturulduktan sonra çeşitli renklerle
yapılan boya işlemidir. Daha sonra boyanın çıkmaması için üzerine vernik ya da yağ
sürülür. Kullanılan boyalar ilk başta camın yüzeyine çok iyi yapışmasına rağmen zamanla
kendiliğinden ya da dış etkenler sonucu koparak dökülmektedir. Bu nedenle bu teknik
gündelik eşyalar yerine dekoratif amaçlı örneklerde daha çok karşımıza çıkmaktadır.
Mineleme ve Yaldızlama Tekniği: Mineleme, cam eser oluşturulduktan sonra
düşük ısıda eriyen cam ve metal karışımından oluşan mine sürülmesiyle yapılan tekniktir.
Daha sonra kap fırında ısıtılarak renkli tozların kap üzerine yapışması sağlanmaktadır32.
Yaldızlama minelemeden ayrı bir uygulamadır. Yaldızın cam üzerine sabitlenmesi için
gereken ısı, yaldızın ısıya dayanıksız olması nedeniyle düşüktür. Minelemede ise cam
tozlarını eritmek için daha yüksek bir ısıya ihtiyaç duyulur. Yaldızlama genel anlamda
altın ve cıva karışımıyla yapılan bir bezeme türüdür. Bazen cıva yerine bal kullanılarak
daha mat bir görünüm elde edilmektedir33.
Sandwich Tekniği: iki cam tabaka arasında kalan yüzeyin kazıma ve yaldız ile
süslenmesiyle oluşturulan tekniğe verilen addır. Roma katakomplarında bulunmuş 4.
yüzyıla ait kâse, tabak örnekleri olduğu gibi 9. ve 12. yüzyıla ait örnekler de mevcuttur.
Fakat orta dönem örneklerinde figürlü süsleme yerine haç motifi ve geometrik düzenleme
tercih edilmiştir. Tekniğin yapım aşaması; birinci kap soğuduktan sonra üzeri kazınır ve
desen oluşturulur. Desenin içi yaldızla doldurulur. Daha sonra potadan alınan ve sıcak
halde olan bir başka cam şekil verildikten sonra alttaki cama yapıştırılır. Böylelikle
süsleme iki cam arasında kalır.34.
Balıkçı, a.g.e, s. 95.
Coşkun, a.g.e, s. 36.
33
Özgümüş, a.g.e, s. 93.
34
Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, a.g.e, s. 218.
31
32
12
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BİZANS DÖNEMİNDE AYDINLATMA İŞLEVLİ CAM ESERLER
1. KANDİLLER
Aydınlatma tarihin tüm dönemlerinde günlük yaşamın vazgeçilmez bir unsuru
olmuş ve sonucunda da bu gereksinimi karşılamaya yönelik farklı çözüm yolları
aranmıştır. Bunun neticesinde aydınlatmanın temelini oluşturan ateşin, kontrol altına
alınıp taşınabilmesi için farklı araç gereçler üretilmeye çalışılmıştır.
İlk aydınlatma araçlarının daha çok hızlıca tutuşan malzemelerden elde edildiği,
sonrasında ise bunların yerini zamanla farklı aydınlatma araçlarına bıraktığı
görülmektedir. Bu araçların başında şüphesiz küçük ve taşınabilir olmalarından dolayı
kandiller gelmektedir.
Kandil; taş, pişmiş toprak, metal veya camdan yapılmış, içine konan yağın
yakılmasıyla kullanılan bir aydınlatma aracı olarak tanımlanmaktadır. Fakat antik çağda
kandiller sadece aydınlatma aracı olarak görülmemişler; kutsal alanlara ve tapınaklara
adanan bir sunu eşyası ya da mezarlara konulan ölü hediyesi olarak da geniş bir kullanım
alanına sahip olmuşlardır35.
Aydınlatmak için kullanılan araçların tipleri ve kullanılan malzemeler dönemlere
göre çok farklı şekil ve biçimlerde karşımıza çıkmaktadır. Ateşin ve dolayısıyla ışığın
kutsallığı, kötülüklerden arındırıcı fonksiyonu olduğu inancı her dönem varlığını
göstermiştir. Yunan ve Roma uygarlıklarında olduğu gibi, insanları onurlandırmak için
uygulanan yöntemlerden biri de önlerinde bir ışık taşınmasıdır. Bu gelenek çok eskiden
beri insanları aydınlatmak ve yol göstermek amacıyla ölü gömme ve kültle ilgili
törenlerde karşımıza çıkmaktadır. Zaman içerisinde bu geleneğin Hristiyanlığa aktarıldığı
ve azizlerin ikonlarının aydınlatılmasında kullanıldığı da bilinmektedir. Kandillerin aynı
zamanda törenlerde sembolik anlamlarda kullanımı da söz konusudur. Sembolik anlamda
ışık kullanımı iki şekilde karşımıza çıkar. İlki ışığın metafizik kullanımı, diğeri ise
kandillerin kullanıldığı yere göre üstlendikleri roldür36.
Akın Temür, “Sinop Müzesi Erken Bizans Dönemi Cam Kandilleri”, Tarih Okulu Dergisi (TOD), S.33,
2018, s.230.
36
Temür, a.g.m, s. 230.
35
13
Kiliselerin aydınlatılmasında kullanılan araçların başında kandiller gelmektedir.
Bu kandiller arasında cam kandiller de önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle şeffaf
olmaları ve yanan alevin ışığını daha çok yansıttıkları için cam kullanımı bir avantaj
sağlamaktadır.
Bizans döneminde cam kandillere bakıldığında farklı türde üretildikleri
görülmektedir. Bunlar alt başlıklarda ele alınacaktır.
1.1. Konik Kandiller
Konik kandiller 4-5. yüzyıllarda görülen kandil tipidir. Düz veya sivri dipli bu
kandiller, polikandilionlar içinde veya zincirlerle asılarak kullanılmaktadırlar. Kazıma
şeritlerle beraber mavi noktalama aplikler ile süslenmişlerdir37. (Resim. 4)
Resim.4 Konik Gövdeli Kandil, https://ancientglass.wordpress.com/
37
Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, a.g.e, s. 219.
14
1.2.Çubuklu Kandiller
Polikandilionlara yerleştirilerek kullanılan bu kandil tipi, Bizans dönemi boyunca
sürekli kullanılmıştır. (Resim. 5) Düz masif çubuklu kandillerin kullanımı erken
dönemden itibaren Bizans döneminin sonuna kadar görülebilmektedir38.
Resim.5 Çubuklu Kandil, https://users.stlcc.edu/mfuller/abila/AbilaAreaD.html
1.3.Kulplu Kandiller
Kulplu kandiller, üç veya daha fazla sayıdaki kulplarından zincirlerle tavana
asılarak ya da düz bir zemin üzerine koyularak kullanılırlar. İçlerinden bazı tipleri, form
özelliklerine göre tarihlenebilmektedir. Ağız kenarından yukarı çekik kulplu örnekler
erken dönem özelliği gösterirler. Konik ağızlı, şişkin gövdeli örnekler ise, 11. yüzyıl ve
sonrasında yaygınlaşmıştır. Bu örneklerde kulp altta gövdeye yapıştırıldığı yerde aşağı
doğru uzatılmıştır39.
38
39
Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, a.g.e, s. 219.
Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, s. 219.
15
1.4.Zarf İçi Kandiller
Bu gruptaki kandiller yuvarlak dipli oldukları için, ya madeni delik işi bir zarf
içerisinde ya da bir zincirle asılarak kullanılmış olmalıdırlar. Ayrıca erken dönemden
itibaren kullanılan polikandilionların bir kısmında, ortada kalan kısma cam bir kandilin
yerleştirebileceği bölüm yapılmıştır. Bizans dönemi boyunca sürekli kullanılmış tiptir40.
1.5.Kadeh Kandiller
Roma döneminden itibaren çeşitli tipte kadeh formunda kandillerin üretildiği
bilinmektedir. M.S. 4-5. yüzyıllarda görülmeye başlayan bu kandillerin en yaygın
kullanımı ise M.S. 5-6. yüzyıllardır41.
Resim.6 Kadeh Kandil, https://users.stlcc.edu/mfuller/abila/AbilaAreaD.html
40
41
Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, s. 219.
Temür, a.g.m, s. 233.
16
2. PENCERE CAMLARI
Pencere camının bulunmasından önce yapılardaki pencere açıklığını kapatmak
için mermer, oniks, mika, taş, tahta gibi çeşitli malzemelerden elde edilmiş ince plakalar
kullanılmıştır. Camın pencerelerde ne zaman kullanımına başlandığı tam olarak bilinmese
de kazılardan ele geçen buluntular neticesinde, Roma döneminde özellikle Anadolu dışı
yapılarda pencere camının kullanılmış olduğu bilinmektedir42.
Pek çok kazıda bulunan pencere camlarından sağlam olarak elimize gelmiş bir
örnek bulunmamaktadır. Genellikle kırık ve parçalar halinde ele geçen pencere camları
hakkında daha detaylı bilgi Bizans dönemi kazılarında ele geçen buluntulardan elde
edilmiştir43.
Aziz Polyeuktos ve Aziz Nicolaos kiliselerinde yapılan kazılardan elde edilen
buluntular ışığında, Bizans döneminde düz levha cam ve dairesel ortalı bombeli cam
olmak üzere iki tür cam kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır. Yoğunlukla yüzeyleri boyalı
olan bu camlardan düz levha camlarının Roma döneminden beri kullanıldığı ve dairesel
camların ise altıncı yüzyıldan itibaren kullanım gördüğü düşünülmektedir44.
Bizans döneminde pencere camlarının yapımında üç teknik bilinmektedir. Bunlar
döküm, silindire üfleme ve küre açma teknikleri olarak bilinir.
Döküm Tekniği: Hazırlanan düz tava benzeri bir alana dökülen camın bir alet
yardımıyla düzleştirilmesi ve sonra istenilen büyüklükte kesilmesidir45.
Silindire Üfleme Tekniği: Camın iki ucundan kesilip atılmasından sonra, halen
sıcakken dikey şekilde kesilerek düz bir zemine yayılması şeklinde yapılan tekniktir46.
Küre Açma: Üflenerek oluşturulan kürenin bir tarafından açılıp düzleştirilmesi ile
yapılan tekniktir. Yuvarlak forma sahiptirler. 4. yüzyıldan itibaren bilinse de orta Bizans
döneminde kullanımı yaygınlaşmıştır47.
Hüseyin Hakan Gazioğlu, “Bizans Pencere Camları”,
https://www.academia.edu/7210606/Bizans_Pencere_Camlar%C4%B1 (21.12.2020).
43
Gazioğlu, a.g.m.
44
Gazioğlu, a.g.m.
45
Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, s. 219.
46
Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, s. 220.
47
Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, s. 220.
42
17
Resim.7 Küre Açma, Coşkun s.32
Resim.8 Silindire Üfleme, Coşkun s.28
Pencere camları, şebeke açıklıkları içine yerleştirilmektedir. Pencere şebekeleri,
düz levha cam ve dairesel cam olmak üzere iki farklı cam formunun kullanımına işaret
etmektedir. Şebekeler genellikle alçı, taş, ahşap ve az sayıda görülen örneklerle mermer
malzemeden yapılmışlardır48.
Kısaca özetlemek gerekirse pencere camları Roma döneminden beri bilinmekle
birlikte Bizans’ta özellikle önemli dini yapılarda kullanılmıştır. Bu camlar düz levha ve
dairesel formlarda olup, genellikle alçı, taş, ahşap, az sayıda mermer ya da bazı yerleri
mermer bazı yerleri ahşap olan şebekelere monte edilmişlerdir. Ayrıca güneş ışınlarının
içeriye renklenerek girmesini sağlamak amacıyla, pencere camlarının değişik renklerde
boyandığı görülmektedir49.
Boyalı pencere camları İstanbul’da az sayıda örneklerle günümüze gelebilmiştir.
Pantokrator (Zeyrek Camii) ve Khora Manastır (Kariye Camii) Kiliselerinde bulunan
boyalı pencere camları 12-13. yüzyıla tarihlenmektedirler. Bu camlarda figür görüldüğü
gibi, soyut bitkisel motifler de kullanılmıştır50.
Pantokrator Manastır Kilisesi, birbirine bitişik üç kiliseden oluşmaktadır.
Bunların Bizans devrindeki isimleri; Hristos Pantokrator (Evrenin Hâkimi İsa Mesih),
Arhangelos Mikhail (Başmelek Mikhail ve Theotokos Elalusa (Şefkatli Meryem
Ana)’dır. Manastır, İmparator II. Ioannes Komnenos’un eşi Eirene trafından 1124 yılı
dolaylarında inşa ettirilmeye başlanmış; Eirene’nin ölümünden sonra muhtemelen kocası
tarafından tamamlanmıştır. Manastırdan günümüze ulaşan kiliselerden ikisi Yunan haçı
Gazioğlu, a.g.m.
Gazioğlu, a.g.m.
50
Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, s. 220.
48
49
18
planlı, ortada yer alanı ise iki kubbe ile örtülen tek nefli bir yapıdır. Pencerelerde çok
zengin renkli camlarla yapılmış vitrayların yer aldığı 1960’larda gerçekleştirilen
restorasyon çalışmaları sırasında ele geçen parçalardan anlaşılmaktadır51. O dönemde
müzeye götürülmeyip etütlük olarak bırakılan cam parçaları, 2009-2018 yılları arasında
gerçekleşen restorasyon çalışmaları sırasında kilitli olduğu odadan çıkarılmıştır. 2013
yılında altyapıdaki molozların arasında bulunan pencere camı parçalarıyla birbirini
tamamlayan görüntü sergilemektedir. Camların tamamı renkli ve renksiz parçalardan
meydana gelmektedir. Döküm tekniğiyle üretilmiş camların kalınlığı 0,1-0,5 cm. arasında
değişmektedir. Bezeme motifleri inci dizileri, çarkıfelek, sarmaşık, rozet, spiral gibi
motiflerdir. Bunların yanı sıra göz motifli cam parçası da ele geçirilmiştir52.
Orta yapının (Mauseloum) batı kubbesinin kasnağında crown glass (filgözü cam)
parçaları bulunmuştur. Yeşilimsi ve sarımsı tonlarda, ortalama 28-30 cm çaplarında ve
üzerlerinde noble izlerinin belli olduğu bu cam parçaları, muhtemelen Osmanlı
döneminde gerçekleşen restorasyon çalışmalarında buraya süpürülmüştür53.
Mimaride değişik tekniklerle yapılan bezemeler ortak bir süsleme programını
yansıtmaktadır. Mozaikler ve freskler birbirinin tamamlayıcı olarak ele alınabilmektedir.
Bu programa Pantokrator Kilisesi’nde kullanılan pencere camları da dahil edilmiş gibi
durmaktadır.
Hayri Fehmi Yılmaz, “Zeyrek Kilise Camii”, https://islamansiklopedisi.org.tr/zeyrek-kilise-camii,
(08.01.2021).
52
Üzlifat Canay Özgümüş, Serra Kaynak, “Molla Zeyrek Camii (Eski Pantokrator Manastırı)
Restorasyonunda Ortaya Çıkan Cam Buluntular, Vakıf Restorasyon Yıllığı: Restorasyon, Konservasyon,
Arkeoloji, Sanat Tarihi, 2020, S.20, s. 68.
53
Canay Özgümüş, Kaynak, a.g.m., s. 66.
51
19
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Cam, yapay olarak üretilmesinden sonra insanoğlunun hayalleri ve üretkenliği
doğrultusunda çeşitli nesnelerin ve kapların yapımında kullanılmıştır.
Cam malzeme, üretiminden sonra ona çekicilik ve kullanışlılık katan ustalara olan
ihtiyaç duymuştur. Öyle ki camın maddi açıdan değeri ustalarının el işçiliğine göre artmış
ya da azalmıştır. Önceleri kraliyete bağlı olarak çalışan cam ustaları, özellikle Roma
döneminde üfleme tekniğinin bulunması ve geliştirilmesiyle birlikte gezici olarak farklı
bölgelere hareket etmeye başlamışlardır. Böylece Roma dönemiyle birlikte cam, zengin
insanların ulaşabildiği lüks bir madde olmaktan çıkıp toplumun alt sınıflarının da
kullandığı bir malzeme olmuştur.
Özellikle metal ve seramik ile karşılaştırıldığında şeffaf olması, tortu
bırakmaması, koku yapmaması ve kolay kolay yüzeyinin bozulmaması gibi
özelliklerinden dolayı günümüze kadar gittikçe artarak tercih edilen bir malzeme
olmuştur.
Bizans döneminde cam, kullanım alanlarına göre gruplandırılmaktadır. Bu
çalışmada aydınlatma amaçlı kullanılan cam malzemeler incelenmiştir. Yapay ışıktan
faydalanan kandiller, özellikle Bizans’ın erken dönemlerinde (4-8. Yüzyıl) fazla miktarda
üretilmiştir. Bu dönemde günlük kullanım eşyalarının üretiminde azalmaya gidilmiştir.
Pencere camları ise genellikle alçı şebekelerin içine yerleştirilmiş, mimaride aydınlatma
amacının yanı sıra süsleme programına dahil edilmiştir.
Günümüze ulaşan Bizans dönemi yapıları hem onarım çalışmalarında hem de
camiye dönüştürülme sırasında birçok değişikliğe uğramıştır. Deprem gibi doğal afetler
sonucu zarar gören yapılar hariç, dış etkenlere bağlı tahribatlar maalesef günümüzde de
görülmektedir. Bu durum sadece Bizans ya da Roma yapılarında geçerli değildir.
Anadolu Selçuklu veya Osmanlı dönemi yapılarında da aynı durum söz konusudur. Bir
cam parçasının bile koruma altına alınıp saklanması son derece önemlidir. Ülkemizde
maalesef Bizans dönemi kiliselerinden bütün haliyle pencere camına ulaşılamamıştır.0
Geçmiş dönemlerde uygulanan bu tutumun bundan sonraki süreçte uygulanmaması tek
temennimizdir.
20
KAYNAKÇA
ASLAN Tamer, “Anadolu Coğrafyasında Bronz Çağ’dan Osmanlı’ya Farklı Kültür ve
Medeniyetlere Ait Cam Üretimlerinin Gelişimi Üzerine Bir İnceleme”, Journal of
Interdisciplinary and Intercultural Art, S.1, Kasım-Aralık 2016, ss.1-19.
BALIKÇI Burcu, İstanbul Müzelerinde Bulunan Bezemeli Dekoratif Cam Eserler,
(Yüksek Lisans Tezi), Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,2007.
CANAY ÖZGÜMÜŞ Üzlifat, KAYNAK Serra, “Molla Zeyrek Camii (Eski Pantokrator
Manastırı) Restorasyonunda Ortaya Çıkan Cam Buluntular, Vakıf Restorasyon Yıllığı:
Restorasyon, Konservasyon, Arkeoloji, Sanat Tarihi, 2020, S.20, ss. 66-72.
COŞKUN Tümay, Kuşadası, Kadıkalesi/Anaia Kazısı Cam Buluntuları Yoluyla Bizans
Camcılığı, (Doktora Tezi), İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017.
GAZİOĞLU
Hüseyin
Hakan,
“Bizans
Pencere
Camları”,
https://www.academia.edu/7210606/Bizans_Pencere_Camlar%C4%B1 (21.12.2020).
KONCH Guntram, Erken Hıristiyan Sanatı, çev. Ayşe Aydın, İstanbul: Arkeoloji ve
Sanat Yayınları, 2007.
KÜÇÜKERMAN Önder, Cam Sanatı ve Geleneksel Türk Camcılığı, İstanbul: Türkiye
Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş Yayınları, 1985.
ORAL ÇAKMAKÇI Zeynep, Örnekler Işığında Bizans Asia’sında Cam Sanatı, (Doktora
Tezi) İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008.
ÖZGÜMÜŞ Üzlifat, Anadolu Camcılığı, İstanbul: Pera Yayıncılık ve Kitapçılık A.Ş,
2000.
21
ÖZGÜMÜŞ
Üzlifat,
“CAM”,
TDV
İslam
Ansiklopedisi,
https://islamansiklopedisi.org.tr/cam (20.12.2020).
ÖZTAŞKIN Muradiye, “Bizans Dönemi Seramik ve Camları”, Arkhe Dergisi, S.5, 2018,
ss. 46-53.
TEMÜR AKIN, “Sinop Müzesi Erken Bizans Dönemi Cam Kandilleri”, Tarih Okulu
Dergisi (TOD), S.33, 2018, ss. 227-267.
TİRYAKİ Ayça, ÇÖMEZOĞLU ÖZBEK Özgü, Bizans Mimarisi ve Sanatı, İstanbul:
İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları, 2015.
YILMAZ Hayri Fethi, “Zeyrek Kilise Camii”, https://islamansiklopedisi.org.tr/zeyrekkilise-camii, (08.01.2021).
22