Academia.eduAcademia.edu

BİZANS DÖNEMİ CAM AYDINLATMA ARAÇLARI

Hazırlayan Fatih Samet CANIBEK 701849013 Danışman Dr. Öğr. Üyesi Ayşin ÖZÜGÜL BURSA-2021 i ÖZET Doğal camlar olarak bilinen kuvars ve obsidyen, yapay cam henüz bulunmadan önce çeşitli şekillerde kullanılmıştır. Özellikle madenin henüz işlenmediği devirlerde obsidyenin kesici alet olarak kullanıldığı bilinmektedir. Yapay camın ise kimi araştırmacılara göre rastlantı sonucu bulunduğu; kimilerine göre de seramikte kullanılan "sır"ın camın yapımının ilk aşaması olduğudur. Yapay camın bulunup kullanılmasından sonra ilk örnekleri iç kalıp tekniğinde üretilmiş; M.S 1. yüzyılda Roma döneminde üfleme tekniğinin geliştirilmesi ile kullanım alanı genişlemiştir. Cam, Bizans döneminde günlük kullanımdan lüks tüketime, mimariye kadar uzanan geniş bir kullanım alanına sahip olmuştur. Bizans döneminde kullanılan cam eserler, günlük kullanıma yönelik servis kapları (şişeler, sürahiler, bardaklar, kadehler, kaseler), aydınlatma işlevli objeler (kandiller ve pencere camları), hacı şişeleri (unguentarium ve ampullalar) ile takılar (bilezikler) olmak üzere kullanım alanına göre gruplandırılmaktadır. Bizans döneminde camlar üfleme tekniği, küre açma tekniği, sarma tekniği, ezme tekniği ve millefiori (binçiçek) tekniği başlıkları altında beş farklı teknikte yapılmaktadır. Sıcak ve soğuk biçimlendirme tekniklerinde bezemeleri gerçekleştirilip kullanıma hazır hale getirilmektedir. Aydınlatma işlevli cam eserler, yapay ışıktan faydalanan kandiller ve gün ışığından faydalanan pencere camlarıdır. Kandiller konik, çubuklu, zarf içi, kadeh ve kulplu kandiller olmak üzere beş farklı şekilde üretilmişlerdir. Cam kandiller, şeffaf olmaları ve yanan alevin ışığını daha çok yansıtmaları sebebiyle özellikle kiliselerde aydınlatma amaçlı kullanılmışlardır. Pencere camları ise üç farklı teknikte (döküm, silindire üfleme, küre açma) üretilmiş; vitray diye adlandırdığımız motifli ve boyalı örneklerine de rastlanılmıştır. ii RESİM LİSTESİ Resim.1: Cam Yapımında Kullanılan Aletler Resim.2: Serbest Üfleme Tekniği Resim.3: Kalıba Üfleme Tekniği Resim.4: Konik Gövdeli Kandil Resim.5: Çubuklu Kandil Resim.6: Kadeh Kandil Resim.7: Küre Açma Tekniği Resim.8: Silindire Üfleme Tekniği iii GİRİŞ Çalışmanın konusunu Bizans dönemi cam aydınlatma araçları içinde yer alan kandiller ve pencere camları oluşturmaktadır. Roma İmparatorluğu, Avrupa'daki egemenliğini kaybedip Doğu Akdeniz çevresinde hüküm sürmeye başlayınca, cam sanatındaki gelişme bu defa "Bizans" diye adlandırdığımız Doğu Roma İmparatorluğu'nun sınırları içerisinde on bir yüzyıl boyunca devam etmiştir. Çalışmanın amacı, Bizans döneminde görülen cam aydınlatma araçlarının tanıtılmasıdır. Araştırma üç bölüme ayrılarak incelenmiştir. İlk bölümde araştırma kapsamına giren konuların başında camın tarihsel gelişimi ve oluşum süreci anlatılmaktadır. İkinci bölümde Bizans döneminde uygulanan cam yapım ve süsleme teknikleri açıklanmaktadır. Üçüncü ve son bölümde ise, Bizans dönemi cam aydınlatma araçları içinde yer alan kandiller ve pencere camları açıklanıp kandiller sınıflarına göre ayrılmaktadır.

T.C BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SANAT TARİHİ ANA BİLİM DALI BİZANS DÖNEMİ CAM AYDINLATMA ARAÇLARI ERKEN HRİSTİYANLIK SANATI KAYNAK VE SORUNLARI ÖDEVİ Hazırlayan Fatih Samet CANIBEK 701849013 Danışman Dr. Öğr. Üyesi Ayşin ÖZÜGÜL BURSA-2021 ÖZET Doğal camlar olarak bilinen kuvars ve obsidyen, yapay cam henüz bulunmadan önce çeşitli şekillerde kullanılmıştır. Özellikle madenin henüz işlenmediği devirlerde obsidyenin kesici alet olarak kullanıldığı bilinmektedir. Yapay camın ise kimi araştırmacılara göre rastlantı sonucu bulunduğu; kimilerine göre de seramikte kullanılan “sır”ın camın yapımının ilk aşaması olduğudur. Yapay camın bulunup kullanılmasından sonra ilk örnekleri iç kalıp tekniğinde üretilmiş; M.S 1. yüzyılda Roma döneminde üfleme tekniğinin geliştirilmesi ile kullanım alanı genişlemiştir. Cam, Bizans döneminde günlük kullanımdan lüks tüketime, mimariye kadar uzanan geniş bir kullanım alanına sahip olmuştur. Bizans döneminde kullanılan cam eserler, günlük kullanıma yönelik servis kapları (şişeler, sürahiler, bardaklar, kadehler, kaseler), aydınlatma işlevli objeler (kandiller ve pencere camları), hacı şişeleri (unguentarium ve ampullalar) ile takılar (bilezikler) olmak üzere kullanım alanına göre gruplandırılmaktadır. Bizans döneminde camlar üfleme tekniği, küre açma tekniği, sarma tekniği, ezme tekniği ve millefiori (binçiçek) tekniği başlıkları altında beş farklı teknikte yapılmaktadır. Sıcak ve soğuk biçimlendirme tekniklerinde bezemeleri gerçekleştirilip kullanıma hazır hale getirilmektedir. Aydınlatma işlevli cam eserler, yapay ışıktan faydalanan kandiller ve gün ışığından faydalanan pencere camlarıdır. Kandiller konik, çubuklu, zarf içi, kadeh ve kulplu kandiller olmak üzere beş farklı şekilde üretilmişlerdir. Cam kandiller, şeffaf olmaları ve yanan alevin ışığını daha çok yansıtmaları sebebiyle özellikle kiliselerde aydınlatma amaçlı kullanılmışlardır. Pencere camları ise üç farklı teknikte (döküm, silindire üfleme, küre açma) üretilmiş; vitray diye adlandırdığımız motifli ve boyalı örneklerine de rastlanılmıştır. i RESİM LİSTESİ Resim.1: Cam Yapımında Kullanılan Aletler Resim.2: Serbest Üfleme Tekniği Resim.3: Kalıba Üfleme Tekniği Resim.4: Konik Gövdeli Kandil Resim.5: Çubuklu Kandil Resim.6: Kadeh Kandil Resim.7: Küre Açma Tekniği Resim.8: Silindire Üfleme Tekniği ii GİRİŞ Çalışmanın konusunu Bizans dönemi cam aydınlatma araçları içinde yer alan kandiller ve pencere camları oluşturmaktadır. Roma İmparatorluğu, Avrupa’daki egemenliğini kaybedip Doğu Akdeniz çevresinde hüküm sürmeye başlayınca, cam sanatındaki gelişme bu defa “Bizans” diye adlandırdığımız Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde on bir yüzyıl boyunca devam etmiştir. Çalışmanın amacı, Bizans döneminde görülen cam aydınlatma araçlarının tanıtılmasıdır. Araştırma üç bölüme ayrılarak incelenmiştir. İlk bölümde araştırma kapsamına giren konuların başında camın tarihsel gelişimi ve oluşum süreci anlatılmaktadır. İkinci bölümde Bizans döneminde uygulanan cam yapım ve süsleme teknikleri açıklanmaktadır. Üçüncü ve son bölümde ise, Bizans dönemi cam aydınlatma araçları içinde yer alan kandiller ve pencere camları açıklanıp kandiller sınıflarına göre ayrılmaktadır. Çalışma gerçekleştirilmeden önce kaynak taraması yapılmış, daha sonra yazıya aktarılmıştır. Önder Küçükerman’ın “Cam Sanatı ve Geleneksel Türk Camcılığı” ve Üzlifat Özgümüş’ün “Anadolu Camcılığı” adlı kitapları cam yapım teknikleri hakkında bilgiler vermektedir. Bizans dönemi cam süsleme teknikleri konusunda, Tümay Coşkun’un ele aldığı “Kuşadası, Kadıkalesi/Anaia Kazısı Cam Buluntuları Yoluyla Bizans Camcılığı” adlı doktora tezi bilgiler vermektedir. Bunun yanı sıra Ayça Tiryaki ve Özgü Çömezoğlu Özbek’in “Bizans Mimarisi ve Sanatı” adlı kitabı Bizans dönemi cam aydınlatma araçları hakkında bilgiler vermektedir. Bunların dışında çeşitli makaleler, doktora tezleri ve internet sitelerinden faydalanarak araştırma sonlandırılmıştır. iii İÇİNDEKİLER ÖZET…………………………………………………………………………………….i RESİM LİSTESİ………………………………………………………………………..ii GİRİŞ…………………………………………………………………………………...iii BİRİNCİ BÖLÜM CAM 1. CAMIN OLUŞUM SÜRECİ………………………………………………………….1 2. BİZANS’A KADAR CAMIN TARİHSEL GELİŞİMİ………………………………4 İKİNCİ BÖLÜM BİZANS DÖNEMİNDE CAM 1. BİZANS DÖNEMİNDE CAM ÜRETİMİ……………………………………………6 2. CAM YAPIM TEKNİKLERİ………………………………………………………....7 2.1. Üfleme Tekniği…………………………………………………………………..8 2.1.1. Serbest üfleme tekniği……………………………………………………..8 2.1.2. Kalıba üfleme tekniği……………………………………………………...9 2.2. Sarma Tekniği…………………...……………………………………………...10 2.3. Ezme Tekniği…………………………………………………………………...10 2.4. Millefiori (Binçiçek) Tekniği..……………………………………………...…..10 3. SÜSLEME TEKNİKLERİ…………………………………………………………...11 3.1. Sıcak Biçimlendirme Teknikleri………………………………………………..11 3.2. Soğuk Biçimlendirme Teknikleri……………………………………………….11 iv ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BİZANS DÖNEMİNDE AYDINLATMA İŞLEVLİ CAM ESERLER 1. KANDİLLER.………………………………………………………………………..13 1.1. Konik kandiller………………………………………………………………….14 1.2. Çubuklu kandiller……………………………………………………………….15 1.3. Kulplu kandiller…………………………………………………………...........15 1.4. Zarf içi kandiller…………………………………………………………...........16 1.5. Kadeh kandiller…………………………………………………………………16 2. PENCERE CAMLARI……………………………………………………………….17 DEĞERLENDİRME VE SONUÇ……………………………………………………20 KAYNAKÇA…………………………………………...……………………………...21 v BİRİNCİ BÖLÜM CAM 1. CAMIN OLUŞUM SÜRECİ Cam, yüzyıllar öncesinden kullanımına başlanan ve günümüze kadar popülerliğini hiç yitirmeden gelen bir malzemedir. Estetik görüntüsünün yanı sıra, hafif yapısıyla ve kullanım rahatlığı sağlaması nedeniyle hayatımızda yer almıştır. Doğada obsidyen (volkan camı) ve kuvars (kaya kristal) olmak üzere iki tür doğal cam bulunmaktadır1. Metalin henüz işlenmediği tarih öncesi devirlerde, obsidyen ile yapılmış delici ve kesici aletler yapılmıştır. Maden çağıyla birlikte metal işlenmeye başlanmış ve obsidyenin kullanımı azalmıştır. Yapay camın ise rastlantı sonucu bulunduğu düşüncesi hakimdir. Tarihçi Pliny’ye göre camı ilk olarak Fenike’li denizciler bulmuştur. Hikâyeye göre denizciler, ateş yaktıklarında kaplarını soda bloklarının üzerine koyarlar ve sabah uyandıklarında ateşte eriyen kumun soda ile birleşince camı oluşturduğunu görürler2. Pliny'nin bu anekdotu tartışılabilir. Fakat cam üretimi için gerekli olan doğru formülü içermektedir. Kum cam üretiminde en önemli maddedir. Kaynama noktasını düşürmek için soda eklenir ve sertleşmesi ve uzun ömürlü olması için son olarak kireç eklenir. Tabi bu bir varsayımdır. Bazı araştırmacılara göre de seramikteki sırlama tekniği, cam yapımının ilk aşamasıdır. Camı diğer maddelerden ayıran en önemli özelliği erime değil ergime (yumuşama) noktasına sahip olmasıdır. Yani bakır, tunç ya da gümüş gibi metal maddeler, yüksek ısıya maruz kaldıkları zaman su kıvamında görünüm sağlarlar. Başka bir deyişle erime gerçekleştirirler. Fakat cam ısıtıldığı zaman şekillendirilebilme özelliğine sahiptir. Yumuşayarak belirli bir akıcılığa erişen cam, çok farklı tekniklerle biçimlendirmeye hazır hale gelir3. Tamer Aslan, “Anadolu Coğrafyasında Bronz Çağ’dan Osmanlı’ya Farklı Kültür ve Medeniyetlere Ait Cam Üretimlerinin Gelişimi Üzerine Bir İnceleme”, Journal of Interdisciplinary and Intercultural Art, S.1, Kasım-Aralık 2016, s. 3 2 Burcu Balıkçı, İstanbul Müzelerinde Bulunan Bezemeli Dekoratif Cam Eserler, (Yüksek Lisans Tezi), Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,2007, s. 66. 3 Önder Küçükerman, Cam Sanatı ve Geleneksel Türk Camcılığı, İstanbul: Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş Yayınları, 1985, s.20. 1 1 Cam, silisli kumun potasyum, sodyum, kireç ve bazen daha başka katkı maddeleriyle birlikte ergitilmesiyle elde edilir. Ergimiş haldeyken (1500-1700 °C) akıcı olup, daha düşük ısıda (1100-1200 °C) kolayca şekillendirilebilme özelliğine sahiptir. Tamamen soğuduğunda ise çok sert ve kırılabilir bir yapı kazanır. Potasyum ve sodyum ergimeyi hızlandırırken diğer bir yandan camı suya karşı dayanıksızlaştırmaktadır. Camı dayanıklı hale getirmek için de karışıma kireç eklenmektedir4. Normal bir cam karışımında yaklaşık olarak %72 silis, %15 sodyum ve potasyum, %13 kireç bulunmaktadır. Camın kalitesi, camı oluşturan bu üç ana maddenin katılma oranına bağlıdır. Örneğin cama yalnızca sodyum oksit katıldığında soda camı elde edilmektedir5. 19. yüzyıla kadar cam ergitilmesinde iki basamaklı bir yöntem kullanılmıştır. İlki, hammaddelerin düşük ısılı bir fırında ya da kullanılan fırının az ısıtılmış bir bölümünde karıştırılmasıdır. İkinci basamakta hazırlanan karışımın yüksek ısıda eritilmesidir. Bu uygulamanın ilk aşamasında hammaddenin içinde bulunan gazların dışarıya çıkması sağlanmaktadır. Ancak günümüzde cam üretiminde yüksek ısılı fırınlar kullanıldığından cam karışımı içindeki gazlar ve hava kabarıkları kendiliğinden dışarı atılmaktadır. Bu nedenle iki basamaklı cam üretimi tekniği artık terkedilmiştir6. Camı oluşturan ana maddelerin dışında üretim sırasında cam renklendirilmek istenirse, karışıma farklı metal oksitler katılır. Camın kendi öz rengi hafif yeşilimtıraktır. Bunun nedeni ise silisyum dioksitin içinde az da olsa demir elementinin bulunmasıdır. Karışıma eklenen bakır miktarına göre yeşil, turkuaz ve mavi; demir oranına göre yeşil, mavi ve sarı; kobalt atılırsa koyu mavi ve açık mavi; magnezyum eklenirse mor ve eflatun renkleri elde edilmektedir. Ayrıca karışıma gümüş metal oksit ilave edilirse sarı, altın atılır ise de pembe ve kırmızı renkli camlar oluşur. Kırmızı zorluk çıkaran bir renktir. Bunun nedeni ise ısı değişimlerinde kolayca renk değiştirebilmesidir. Buna karşın mavi kolay elde edilen bir renk olup, yüksek ısıya dayanıklılık gösterir. Ayrıca çinko, fosfat ve kalay oksitleri eklenirse beyaz ve opal camları meydana gelir. Metal oksitlerin karışıma Üzlifat Özgümüş, “CAM”, TDV İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/cam (20.12.2020) Tümay Coşkun, Kuşadası, Kadıkalesi/Anaia Kazısı Cam Buluntuları Yoluyla Bizans Camcılığı, (Doktora Tezi), İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017, s.22. 6 Zeynep Oral Çakmakçı, Örnekler Işığında Bizans Asia’sında Cam Sanatı, (Doktora Tezi) İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, s.32. 4 5 2 katılım miktarı farklı renk tonlarının oluşturulmasında etkilidir. Örneğin siyah cam, demir-bakır ya da demir-kobalt karışımıyla sağlanır7. Cam yapımcılarının aletlerinin şekilleri genellikle ilkeldir. Şekilleri ve çeşitleri erken yüzyıllardan beri çok az değişmiştir. Demirden üfleme çubuğu, demir çubuk ya da pontil başlıca araçlardır. Bunlar sıcak camı kolayca şekillendirmek içindir. Ayrıca kerpeten, delik genişletme aleti ile dudak kısmını şekillendirmede yardımcı çeşitli boyda makaslar da bu aletler arasındadır. Resim.1 Cam Yapımında Kullanılan Aletler, Tümay Coşkun s.29 7 Küçükerman, a.g.e, s. 26. 3 2. BİZANS DÖNEMİNE KADAR CAMIN TARİHSEL GELİŞİMİ Camın M.Ö. 3. binlerde üretildiği bilinmektedir8. Tarihlenebilen en eski eşya boncuk parçalarıdır9. En eski cam kap parçası Alalah’tan gelir. İç kalıp tekniğiyle yapılmış bir şişenin boyun kısmına ait olan bu parça, M.Ö. 16. yüzyılın ikinci yarısından daha geç değildir. Bunun yanı sıra Kuzey Mezopotamya’da Mitanni Krallığı sınırları içerisindeki şehirlerde yapılan kazılarda çıkan buluntular, iç kalıp tekniği ile üretilmiş çeşitli kase, şişe ve bardaklardır. Bu şehirler Assur, Nuzi, Ninive, Tell al-Fakar ve Tell al-Rimah (Irak), Tell Brak (Suriye) gibi yerleşmelerdir ve bu buluntuların tarihleri de M.Ö. 16.yüzyıla dayanmaktadır10. M.Ö. 15. yüzyılın iç kalıp tekniğiyle yapılmış camları, uzun silindirik gövdeli düğme dipli bardaklar, uzun boyunlu ve sivri veya düğme dipli armudi şişeler ve kaseler olarak ele alınmıştır. Kuzey Mezopotamya camcıları 15. yüzyılda cam yapımında önemli bir adım atmışlardır ki, bu da mozaik cam ve damarlı cam yapımıdır. Tell al-Rimah’ta dört renkli zikzak bezemeli bardak parçaları bulunmuştur11. M.Ö. 11. yüzyılda Bronz Çağı sonlarında Doğu Akdeniz ve Batı Asya’da bu dönemin önemli imparatorluklarının yıkılmasıyla bölgelerdeki cam üretim ve ticaretinde büyük bir düşüş ve duraklama görülür. M.Ö. 12. yüzyıl- M.Ö. 8. yüzyıl arasında cama ait bilgiler, Assur, Ninive ve Orta Babil dönemi çivi yazısı tabletleri gibi arkeolojik metinlerden elde edilir12. M.Ö. 6. yüzyıldan itibaren Doğu Akdeniz’deki en önemli iç kalıp cam üretim merkezi Rodos’tur. Bu camlar Yunan sanatının dört seramik biçiminin taklitleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Guntram Koch, Erken Hıristiyan Sanatı, çev. Ayşe Aydın, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2007, s. 183. 9 Özgümüş, CAM, (20.12.2020). 10 Üzlifat Özgümüş, Anadolu Camcılığı, İstanbul: Pera Yayıncılık ve Kitapçılık A.Ş, 2000, s. 12. 11 Özgümüş, a.g.e, s. 12. 12 Çakmakçı, a.g.e, s. 40. 8 4 Helenistik çağda cam üretim yöntemlerinin gelişmesi ve camın ticaret yoluyla daha geniş bir alana yayılması sonucu cama olan talep artar. Bu çağda yine iç kalıplama yöntemi ile yapılmış camların üretimi devam etmiş; kalıplama yoluyla da kaseler yapılmıştır. Bu dönemde cam üreten başlıca merkezler Mısır’da İskenderiye ile Suriye sahil şeridinde bulunan kentlerdir. Suriye’deki geleneksel üretim devam ederken İskenderiye’de son derece kaliteli işçiliğe sahip cam eserler üretilmiş ve yeni süsleme teknikleri geliştirilmiştir13. Roma döneminde mozaik cam ve kesme camın pahalı örnekleri görülürken, M.S 1. yüzyılın ortalarında cam üretiminde bir hamle kaydedilir. Bunu sağlayan üfleme çubuğunun keşfidir. Üfleme çubuğunun keşfi üretimi hızlandırır ve Roma İmparatorluğu topraklarında cam atölyelerinin artmasına yol açar. İlk üfleme cam parçalarda Suriyeli ustaların adına rastlanır. Suriyeli camcıların bu tekniği İtalya’ya getirmelerinden sonra büyük bir gelişme görülmesiyle Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarına bu endüstri yayılım gösterir. Kısaca özetlemek gerekirse, M.Ö. 12. yüzyılda cam üretiminde bir duraklama görülmekle birlikte, M.Ö. 9. yüzyıldan itibaren yeniden bir canlanma başlamıştır. M.Ö 6. yüzyılda iç kalıp tekniği ile üretim yapan Rodos, cam üretiminde önemli bir yere sahip olmuştur. Helenistik döneme gelindiğinde ise cam üretiminde büyük gelişmeler yaşanmıştır. Bu dönemde özellikle camlar daha gelişmiş tekniklerle ve daha zarif bir işçilikle ele alınmıştır. Roma döneminde camlar daha yaygın bir kullanım alanına sahip olmuştur. Çeşitli formlarda cam eserler üretilmiş ve seri üretime geçilmiştir. Bunun sonucunda da üretim ucuzlamış; cam, daha geniş bir kullanım alanı bulmuştur. Roma İmparatorluğu, Avrupa’daki egemenliğini kaybedip Doğu Akdeniz çevresinde hüküm sürmeye başlayınca, cam sanatındaki gelişme bu defa “Bizans” diye adlandırdığımız Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde on bir yüzyıl boyunca (330-1453) devam etmiştir. 13 Çakmakçı, a.g.e, s. 41. 5 İKİNCİ BÖLÜM BİZANS DÖNEMİNDE CAM 1. BİZANS DÖNEMİNDE CAM ÜRETİMİ Bizans döneminde (4-15. yüzyıl) cam, sevilen bir malzeme olup günlük kullanımdan lüks tüketime, süs objesinden mimariye kadar uzanan geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bizans döneminde kullanılan cam eserler, günlük kullanıma yönelik servis kapları (şişeler, sürahiler, bardaklar, kadehler, kaseler), aydınlatma işlevli araçlar (kandiller ve pencere camları), hacı şişeleri (unguentarium ve ampullalar) ile takılar (bilezikler) olmak üzere kullanım alanına göre gruplandırılmaktadır.14 Bizans döneminde cam yapımında üç ana madde kullanılmaktadır. Camın ana hammaddeleri kumdan elde edilen silisyum oksit ile sodyumdur. Silisyum oksit camın iskeletini oluşturan ana malzeme olup bunun yanı sıra camın içerisinde çeşitli alkaliler de bulunmaktadır. Bu alkaliler ise sodyum, potasyum, magnezyum gibi elementlerdir.15 Bizans döneminde cam üretimi, sabit atölyelerin yanı sıra gezici ustaların kurduğu geçici atölyelerde de yapılmaktaydı. Bir cam fırınının belli başlı üç bölümü bulunurdu. Alttaki bölümde odunun yakıldığı ve hammaddenin ergitilmesi için gerekli ısının sağlandığı alan vardır. Bunun üzerinde hammaddenin koyularak ergitildiği genellikle seramik potalar bulunurdu. Camın şekillendirilmesi sırasında cam ustası aralıklarla çalıştığı camı bu alana getirerek yumuşamasını da sağlardı. Cam fırınının bir diğer bölümü ise, tavlama bölümüdür. Bu kısım, şekillendirmesi biten ve sıcak halde olan cam eseri yavaşça soğumaya bırakmak için fırına bitişik yapılmış gözlerdi. Bitmiş cam eser bu alanda yavaşça soğur ve böylece çatlaması önlenmektedir. Fırınlarda hammadde kullanımının yanı sıra, kırık atık camlar da tekrar ergitilmektedir16. Bizans camlarında genel olarak Roma döneminden beri kullanılan cam yapım ve süsleme tekniklerinin tercih edildiği gözlenir. Yaygın olan yapım tekniği ise serbest Ayça Tiryaki, Özgü Çömezoğlu Özbek, Bizans Mimarisi ve Sanatı, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları, 2015, s. 215. 15 Tümay Coşkun, a.g.e., s. 24. 16 Tiryaki, Çömezoğlu, a.g.e, s. 215. 14 6 üflemedir. Seri üretime uygunluğu açısından serbest üfleme tekniği daha çok tercih edilmiştir. Bizans’ın 4. ve 8. yüzyıllar arasında cam süslemesine sınırlamalar getirdiği görülmektedir. Özellikle altın yaldızlı süsleme biçimi bu dönemde sınırlı sayıda uygulanmıştır. Toprak kayıplarının başlaması Bizans ekonomisini etkilemiş, dolayısıyla da pek çok sanat alanında olduğu gibi cam yapım ve süslemesinde sadeleşmeye gidilmiştir17. Bizans’ın orta dönemlerinde ise kazı buluntularından anlaşılacağı üzere mine ve altın yaldız boyalı süslemeye sahip cam eserler üretilir. Bu şekildeki bezeli camların Kıbrıs, Korinth, Rusya, İtalya ve İstanbul’da saptanmış örnekleri M.S. 9. ve 12.yüzyıl aralarında tercih edildiğini, geniş bir coğrafyaya yayıldığını göstermektedir. 2. CAM YAPIM TEKNİKLERİ Camcılıkta kullanılan araç gereçler genel olarak camı potadan almak, üflemek, kesmek, ezmek gibi temel işlevler için tasarlanmıştır. Ancak bütün bu işlemleri yaparken de camı olumsuz yönde etkilemeyecek ve yüksek ısıya dayanıklı bir malzemeden yapılmış olmaları gerekmektedir. Cam yapımında kullanılan malzemelere kısaca değinecek olursak; Pota: Genellikle seramikten yapılan ve içinde ergimiş camın bulunduğu kazanlardır18. Üfleme Çubuğu: Üfleme yönteminde kullanılan alettir. İçi boş metal bir çubuktur. Cam bu çubuk sayesinde potadan alınarak üflenmektedir. Üfleme çubuğunun en üst kesiminde bir ağızlık kısmı bulunur19. Noble (Metal Çubuk): Cam objeyi üfleme çubuğundan ayıran alettir. Üretim sırasında camın tabanına tutturulup işlenmesini sağlar. Üfleme çubuğundan camı ayırabilmek için nobleye bir miktar hamur yapıştırılır20. Çakmakçı, a.g.e, s. 36. Özgümüş, a.g.e, s. 10. 19 Özgümüş, s. 10. 20 Özgümüş, s. 10. 17 18 7 Kalıp: Şekillendirme için kullanılan kalıplar ahşap, metal veya pişmiş topraktan olabilir. Ahşap araçlar camcılıkta daha çok tercih edilir. Bunun nedeni, özellikle ıslak ahşap yüksek ısıdaki cama değdiği anda içindeki su buharlaşır ve camla kalıp arasında bir buhar tabakası oluşturur. Bu tabaka kalıbın camda iz yapmasını önlemektedir21. Kepçe, sıcak ve akıcı camı potadan almaya yaramaktadır. Makas ise cam kaplara şekil verme aşamasında gereken yerlerin kesilmesinde kullanılır. Bunların dışında pürüzleri düzeltmek için törpü, kesme ve kazıma işlemleri için çark, çimdikleme işlemi için cımbız ya da maşa gibi aletlerin üretimde kullanıldığı görülmektedir. 2.1. Üfleme Tekniği Roma döneminde M.S 1. yüzyılda üfleme tekniğinin geliştirilmesi cam endüstrisinin gelişmesini sağlamıştır. Bu teknikte içi boş uzun metal çubuk potaya daldırılarak bir miktar cam alınır ve cam ustası tarafından üflenerek şişirilmektedir22. 2.1.1. Serbest Üfleme Tekniği Serbest üfleme tekniğinde üfleme çubuğu olarak adlandırılan iki ucu açık madeni boru, öncelikle uç kısmı kızarıncaya kadar ısıtılır. Ardından suya batırılarak biraz soğutulması sağlanır. Bu işlemin ardından çubuk potaya daldırılır ve sürekli olarak döndürülerek dışa alınır. Akışkan durumdaki cam biraz soğuyup akıcılığını kaybettiğinde çubuğa yavaşça üflenerek ucundaki camın şişmesi sağlanır. Resim.2 Serbest Üfleme Tekniği, Tümay Coşkun s.29 21 22 Küçükerman, a.g.e, s. 106. Muradiye Öztaşkın, “Bizans Dönemi Seramik ve Camları”, Arkhe Dergisi, S.5, 2018, s. 51. 8 Üfleme işlemi sonrasında cam ustası düz bir zeminde masa veya taş bir blok üzerinde kaba şekil vermeye çalışır. Daha sonra noblenin ucuna biraz cam hamuru yapıştırılarak kap çift taraflı tutulurken üfleme çubuğundan kesilerek çıkartılır. Kesilen kısım kabın ağzı olup, cımbız veya maşa gibi aletlerle şekillendirilir. Kabın şekli oluşturulduktan sonra cam hamuru ile yapıştırılan noble camdan ayrılır. Tüm bu işlemlerden sonra cam kap tavlama fırınına bırakılır. 2.1.2. Kalıba Üfleme Tekniği Kalıba üfleme tekniğinin M.S 1. yüzyılda geliştiği ileri sürülmektedir. Bu yöntem sayesinde kilden, metalden ya da ahşaptan kalıplar kullanılarak belirli bir modelin kopyalanması mümkün olmuştur23. Serbest üfleme tekniği ile benzer bir yöntem olan kalıba üflemede, aynı şekilde potadan alınan cam bu sefer serbest değil önceden hazırlanmış olan kalıplara üflenir. Bu yöntemin tercih edilmesindeki en önemli faktör, tek bir kalıpla birden fazla kap yapılabilmesi ve seri üretimi hızlandırmasıdır. Resim.3 Kalıba Üfleme Tekniği, Tümay Coşkun s.30 23 Çakmakçı, a.g.e, s. 38. 9 2.2. Sarma Tekniği Ortası delik boncuklar bu yöntemle üretilmektedir. Tekniğin yapım aşaması diğer bahsi geçen tekniklerden biraz farklıdır. Potadan metal bir çubuk yardımıyla alınan bir miktar cam, başka bir metal çubuğun ucuna sarılmaktadır. Şekillendirme işlemi bittikten sonra cam, metal çubuktan çıkartılarak soğumaya bırakılmaktadır24. 2.3. Ezme Tekniği Yumuşak camı en kolay ve en hızlı şekilde biçimlendirme tekniğidir. Teknikte uygun bir yüzey üzerine ya da kalıp içine dökülen ergimiş cam ezilerek ve sıkıştırılarak biçimlendirilir. Tekniğin yapım aşaması basit olduğu kadar sınırlı biçimlere olanak sağlamaktadır. Bu yüzden daha çok düz ve yalın biçimli camlar üretilmiştir.25 2.4. Millefiori (Binçiçek) Tekniği Camdan yapılmış renkli çubuklar ya da küçük cam kırıkları, yapılmak istenen eserin biçimindeki seramik bir kalıp içine yerleştirilir. Eğer kalıp iki parça ise üzerine kalıbın ikinci parçası koyulur. Kalıp tek parça ise açık bırakılan boşluktan renkli cam parçaları doldurulur Kalıp ve içindekiler ergimeyi sağlayacak kadar ısıtılır. Soğuduktan sonra kalıptan çıkarılır ve temizlenir. Bu teknikle kâse, tabak gibi açık formlu kaplar ve duvar kaplamasında kullanılan levhalar yapılabilmiştir26. Küçükerman, a.g.e, s. 44. Küçükerman, s. 49. 26 Tiryaki, Çömezoğlu, a.g.e, s. 217. 24 25 10 3. SÜSLEME TEKNİKLERİ 3.1. Sıcak Biçimlendirme Teknikleri Bu teknikler cam henüz sıcak ve yumuşakken uygulanan tekniklerdir. Cam henüz işlenecek kıvamdadır. Başlıca süsleme teknikleri; Cam İpliği Bezeme Tekniği: Cam sıcakken değişik renklerde hazırlanan cam iplikleri, masaya alınıp ısıtıldıktan ve eserin üzerine aynı doğrultuda yan yana yerleştirildikten sonra ya ısıtılarak ya da sıcakken mermer masa üzerinde yuvarlanarak kaynaştırılmasıyla oluşmaktadır27. Sıkıştırma (Çimdikleme) Tekniği: Camın sıcak durumdayken, kerpeten, maşa veya ince uçlu bir cımbızla biçimlendirilmesi işine çimdikleme denir. Bu bezeme çeşidinde sıcak cam üzerine bir nesne veya özel bir mühür bastırılarak baskı desenler oluşturulduğu gibi, maşa ile cam yüzeyinde girintiler yonca ağızlar, emzikler veya kulplar da yapılabilmektedir28. Aplike (Noktalama) Tekniği: Sıcak kap üzerine yine camdan yapılmış süslemelerin yapıştırılmasıyla oluşan süslemelerdir. Bu bezemenin bazen cam ipliği ile birlikte süsleme kompozisyonu gösterdiği örnekler de mevcut olup, bu şekilde yapılan bardaklar “Prunted Beakers” adıyla geçmektedir29. Çökertme Tekniği: Cam henüz sıcakken bir alet yardımıyla yüzeye bastırılarak girintilerin oluşturulduğu bir tekniktir. Bu tip girintiler yoğun olarak bardaklarda ve şişelerde görülmektedir30. 3.2. Soğuk Biçimlendirme Teknikleri Bu teknikler de sıcak biçimlendirme tekniklerinin aksine cam eser soğuduktan sonra yapılan süsleme teknikleridir. Başlıca görülen teknikler; Özgümüş, a.g.e, s. 91. Balıkçı, a.g.e, s. 93. 29 Tümay Coşkun, a.g.e., s. 35. 30 Özgümüş, s. 89. 27 28 11 Kesme-Kazıma Tekniği: Öncelikle yapılmak istenen motif soğuk cam eser üzerine çizilir ve daha sonra döner çark ve su yardımıyla tercih edilen derinlik ve genişlikte cam kesilir ya da kazınır. Kazıma işlemi daha derin ve kabın formunu etkileyecek biçimde yapıldıysa yani kabın yüzeyinde geniş oyuklar oluşturulduysa “kesme tekniği” olarak adlandırılmaktadır31. Boyama Tekniği: Camda istenilen form oluşturulduktan sonra çeşitli renklerle yapılan boya işlemidir. Daha sonra boyanın çıkmaması için üzerine vernik ya da yağ sürülür. Kullanılan boyalar ilk başta camın yüzeyine çok iyi yapışmasına rağmen zamanla kendiliğinden ya da dış etkenler sonucu koparak dökülmektedir. Bu nedenle bu teknik gündelik eşyalar yerine dekoratif amaçlı örneklerde daha çok karşımıza çıkmaktadır. Mineleme ve Yaldızlama Tekniği: Mineleme, cam eser oluşturulduktan sonra düşük ısıda eriyen cam ve metal karışımından oluşan mine sürülmesiyle yapılan tekniktir. Daha sonra kap fırında ısıtılarak renkli tozların kap üzerine yapışması sağlanmaktadır32. Yaldızlama minelemeden ayrı bir uygulamadır. Yaldızın cam üzerine sabitlenmesi için gereken ısı, yaldızın ısıya dayanıksız olması nedeniyle düşüktür. Minelemede ise cam tozlarını eritmek için daha yüksek bir ısıya ihtiyaç duyulur. Yaldızlama genel anlamda altın ve cıva karışımıyla yapılan bir bezeme türüdür. Bazen cıva yerine bal kullanılarak daha mat bir görünüm elde edilmektedir33. Sandwich Tekniği: iki cam tabaka arasında kalan yüzeyin kazıma ve yaldız ile süslenmesiyle oluşturulan tekniğe verilen addır. Roma katakomplarında bulunmuş 4. yüzyıla ait kâse, tabak örnekleri olduğu gibi 9. ve 12. yüzyıla ait örnekler de mevcuttur. Fakat orta dönem örneklerinde figürlü süsleme yerine haç motifi ve geometrik düzenleme tercih edilmiştir. Tekniğin yapım aşaması; birinci kap soğuduktan sonra üzeri kazınır ve desen oluşturulur. Desenin içi yaldızla doldurulur. Daha sonra potadan alınan ve sıcak halde olan bir başka cam şekil verildikten sonra alttaki cama yapıştırılır. Böylelikle süsleme iki cam arasında kalır.34. Balıkçı, a.g.e, s. 95. Coşkun, a.g.e, s. 36. 33 Özgümüş, a.g.e, s. 93. 34 Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, a.g.e, s. 218. 31 32 12 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BİZANS DÖNEMİNDE AYDINLATMA İŞLEVLİ CAM ESERLER 1. KANDİLLER Aydınlatma tarihin tüm dönemlerinde günlük yaşamın vazgeçilmez bir unsuru olmuş ve sonucunda da bu gereksinimi karşılamaya yönelik farklı çözüm yolları aranmıştır. Bunun neticesinde aydınlatmanın temelini oluşturan ateşin, kontrol altına alınıp taşınabilmesi için farklı araç gereçler üretilmeye çalışılmıştır. İlk aydınlatma araçlarının daha çok hızlıca tutuşan malzemelerden elde edildiği, sonrasında ise bunların yerini zamanla farklı aydınlatma araçlarına bıraktığı görülmektedir. Bu araçların başında şüphesiz küçük ve taşınabilir olmalarından dolayı kandiller gelmektedir. Kandil; taş, pişmiş toprak, metal veya camdan yapılmış, içine konan yağın yakılmasıyla kullanılan bir aydınlatma aracı olarak tanımlanmaktadır. Fakat antik çağda kandiller sadece aydınlatma aracı olarak görülmemişler; kutsal alanlara ve tapınaklara adanan bir sunu eşyası ya da mezarlara konulan ölü hediyesi olarak da geniş bir kullanım alanına sahip olmuşlardır35. Aydınlatmak için kullanılan araçların tipleri ve kullanılan malzemeler dönemlere göre çok farklı şekil ve biçimlerde karşımıza çıkmaktadır. Ateşin ve dolayısıyla ışığın kutsallığı, kötülüklerden arındırıcı fonksiyonu olduğu inancı her dönem varlığını göstermiştir. Yunan ve Roma uygarlıklarında olduğu gibi, insanları onurlandırmak için uygulanan yöntemlerden biri de önlerinde bir ışık taşınmasıdır. Bu gelenek çok eskiden beri insanları aydınlatmak ve yol göstermek amacıyla ölü gömme ve kültle ilgili törenlerde karşımıza çıkmaktadır. Zaman içerisinde bu geleneğin Hristiyanlığa aktarıldığı ve azizlerin ikonlarının aydınlatılmasında kullanıldığı da bilinmektedir. Kandillerin aynı zamanda törenlerde sembolik anlamlarda kullanımı da söz konusudur. Sembolik anlamda ışık kullanımı iki şekilde karşımıza çıkar. İlki ışığın metafizik kullanımı, diğeri ise kandillerin kullanıldığı yere göre üstlendikleri roldür36. Akın Temür, “Sinop Müzesi Erken Bizans Dönemi Cam Kandilleri”, Tarih Okulu Dergisi (TOD), S.33, 2018, s.230. 36 Temür, a.g.m, s. 230. 35 13 Kiliselerin aydınlatılmasında kullanılan araçların başında kandiller gelmektedir. Bu kandiller arasında cam kandiller de önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle şeffaf olmaları ve yanan alevin ışığını daha çok yansıttıkları için cam kullanımı bir avantaj sağlamaktadır. Bizans döneminde cam kandillere bakıldığında farklı türde üretildikleri görülmektedir. Bunlar alt başlıklarda ele alınacaktır. 1.1. Konik Kandiller Konik kandiller 4-5. yüzyıllarda görülen kandil tipidir. Düz veya sivri dipli bu kandiller, polikandilionlar içinde veya zincirlerle asılarak kullanılmaktadırlar. Kazıma şeritlerle beraber mavi noktalama aplikler ile süslenmişlerdir37. (Resim. 4) Resim.4 Konik Gövdeli Kandil, https://ancientglass.wordpress.com/ 37 Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, a.g.e, s. 219. 14 1.2.Çubuklu Kandiller Polikandilionlara yerleştirilerek kullanılan bu kandil tipi, Bizans dönemi boyunca sürekli kullanılmıştır. (Resim. 5) Düz masif çubuklu kandillerin kullanımı erken dönemden itibaren Bizans döneminin sonuna kadar görülebilmektedir38. Resim.5 Çubuklu Kandil, https://users.stlcc.edu/mfuller/abila/AbilaAreaD.html 1.3.Kulplu Kandiller Kulplu kandiller, üç veya daha fazla sayıdaki kulplarından zincirlerle tavana asılarak ya da düz bir zemin üzerine koyularak kullanılırlar. İçlerinden bazı tipleri, form özelliklerine göre tarihlenebilmektedir. Ağız kenarından yukarı çekik kulplu örnekler erken dönem özelliği gösterirler. Konik ağızlı, şişkin gövdeli örnekler ise, 11. yüzyıl ve sonrasında yaygınlaşmıştır. Bu örneklerde kulp altta gövdeye yapıştırıldığı yerde aşağı doğru uzatılmıştır39. 38 39 Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, a.g.e, s. 219. Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, s. 219. 15 1.4.Zarf İçi Kandiller Bu gruptaki kandiller yuvarlak dipli oldukları için, ya madeni delik işi bir zarf içerisinde ya da bir zincirle asılarak kullanılmış olmalıdırlar. Ayrıca erken dönemden itibaren kullanılan polikandilionların bir kısmında, ortada kalan kısma cam bir kandilin yerleştirebileceği bölüm yapılmıştır. Bizans dönemi boyunca sürekli kullanılmış tiptir40. 1.5.Kadeh Kandiller Roma döneminden itibaren çeşitli tipte kadeh formunda kandillerin üretildiği bilinmektedir. M.S. 4-5. yüzyıllarda görülmeye başlayan bu kandillerin en yaygın kullanımı ise M.S. 5-6. yüzyıllardır41. Resim.6 Kadeh Kandil, https://users.stlcc.edu/mfuller/abila/AbilaAreaD.html 40 41 Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, s. 219. Temür, a.g.m, s. 233. 16 2. PENCERE CAMLARI Pencere camının bulunmasından önce yapılardaki pencere açıklığını kapatmak için mermer, oniks, mika, taş, tahta gibi çeşitli malzemelerden elde edilmiş ince plakalar kullanılmıştır. Camın pencerelerde ne zaman kullanımına başlandığı tam olarak bilinmese de kazılardan ele geçen buluntular neticesinde, Roma döneminde özellikle Anadolu dışı yapılarda pencere camının kullanılmış olduğu bilinmektedir42. Pek çok kazıda bulunan pencere camlarından sağlam olarak elimize gelmiş bir örnek bulunmamaktadır. Genellikle kırık ve parçalar halinde ele geçen pencere camları hakkında daha detaylı bilgi Bizans dönemi kazılarında ele geçen buluntulardan elde edilmiştir43. Aziz Polyeuktos ve Aziz Nicolaos kiliselerinde yapılan kazılardan elde edilen buluntular ışığında, Bizans döneminde düz levha cam ve dairesel ortalı bombeli cam olmak üzere iki tür cam kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır. Yoğunlukla yüzeyleri boyalı olan bu camlardan düz levha camlarının Roma döneminden beri kullanıldığı ve dairesel camların ise altıncı yüzyıldan itibaren kullanım gördüğü düşünülmektedir44. Bizans döneminde pencere camlarının yapımında üç teknik bilinmektedir. Bunlar döküm, silindire üfleme ve küre açma teknikleri olarak bilinir. Döküm Tekniği: Hazırlanan düz tava benzeri bir alana dökülen camın bir alet yardımıyla düzleştirilmesi ve sonra istenilen büyüklükte kesilmesidir45. Silindire Üfleme Tekniği: Camın iki ucundan kesilip atılmasından sonra, halen sıcakken dikey şekilde kesilerek düz bir zemine yayılması şeklinde yapılan tekniktir46. Küre Açma: Üflenerek oluşturulan kürenin bir tarafından açılıp düzleştirilmesi ile yapılan tekniktir. Yuvarlak forma sahiptirler. 4. yüzyıldan itibaren bilinse de orta Bizans döneminde kullanımı yaygınlaşmıştır47. Hüseyin Hakan Gazioğlu, “Bizans Pencere Camları”, https://www.academia.edu/7210606/Bizans_Pencere_Camlar%C4%B1 (21.12.2020). 43 Gazioğlu, a.g.m. 44 Gazioğlu, a.g.m. 45 Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, s. 219. 46 Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, s. 220. 47 Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, s. 220. 42 17 Resim.7 Küre Açma, Coşkun s.32 Resim.8 Silindire Üfleme, Coşkun s.28 Pencere camları, şebeke açıklıkları içine yerleştirilmektedir. Pencere şebekeleri, düz levha cam ve dairesel cam olmak üzere iki farklı cam formunun kullanımına işaret etmektedir. Şebekeler genellikle alçı, taş, ahşap ve az sayıda görülen örneklerle mermer malzemeden yapılmışlardır48. Kısaca özetlemek gerekirse pencere camları Roma döneminden beri bilinmekle birlikte Bizans’ta özellikle önemli dini yapılarda kullanılmıştır. Bu camlar düz levha ve dairesel formlarda olup, genellikle alçı, taş, ahşap, az sayıda mermer ya da bazı yerleri mermer bazı yerleri ahşap olan şebekelere monte edilmişlerdir. Ayrıca güneş ışınlarının içeriye renklenerek girmesini sağlamak amacıyla, pencere camlarının değişik renklerde boyandığı görülmektedir49. Boyalı pencere camları İstanbul’da az sayıda örneklerle günümüze gelebilmiştir. Pantokrator (Zeyrek Camii) ve Khora Manastır (Kariye Camii) Kiliselerinde bulunan boyalı pencere camları 12-13. yüzyıla tarihlenmektedirler. Bu camlarda figür görüldüğü gibi, soyut bitkisel motifler de kullanılmıştır50. Pantokrator Manastır Kilisesi, birbirine bitişik üç kiliseden oluşmaktadır. Bunların Bizans devrindeki isimleri; Hristos Pantokrator (Evrenin Hâkimi İsa Mesih), Arhangelos Mikhail (Başmelek Mikhail ve Theotokos Elalusa (Şefkatli Meryem Ana)’dır. Manastır, İmparator II. Ioannes Komnenos’un eşi Eirene trafından 1124 yılı dolaylarında inşa ettirilmeye başlanmış; Eirene’nin ölümünden sonra muhtemelen kocası tarafından tamamlanmıştır. Manastırdan günümüze ulaşan kiliselerden ikisi Yunan haçı Gazioğlu, a.g.m. Gazioğlu, a.g.m. 50 Tiryaki, Çömezoğlu Özbek, s. 220. 48 49 18 planlı, ortada yer alanı ise iki kubbe ile örtülen tek nefli bir yapıdır. Pencerelerde çok zengin renkli camlarla yapılmış vitrayların yer aldığı 1960’larda gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları sırasında ele geçen parçalardan anlaşılmaktadır51. O dönemde müzeye götürülmeyip etütlük olarak bırakılan cam parçaları, 2009-2018 yılları arasında gerçekleşen restorasyon çalışmaları sırasında kilitli olduğu odadan çıkarılmıştır. 2013 yılında altyapıdaki molozların arasında bulunan pencere camı parçalarıyla birbirini tamamlayan görüntü sergilemektedir. Camların tamamı renkli ve renksiz parçalardan meydana gelmektedir. Döküm tekniğiyle üretilmiş camların kalınlığı 0,1-0,5 cm. arasında değişmektedir. Bezeme motifleri inci dizileri, çarkıfelek, sarmaşık, rozet, spiral gibi motiflerdir. Bunların yanı sıra göz motifli cam parçası da ele geçirilmiştir52. Orta yapının (Mauseloum) batı kubbesinin kasnağında crown glass (filgözü cam) parçaları bulunmuştur. Yeşilimsi ve sarımsı tonlarda, ortalama 28-30 cm çaplarında ve üzerlerinde noble izlerinin belli olduğu bu cam parçaları, muhtemelen Osmanlı döneminde gerçekleşen restorasyon çalışmalarında buraya süpürülmüştür53. Mimaride değişik tekniklerle yapılan bezemeler ortak bir süsleme programını yansıtmaktadır. Mozaikler ve freskler birbirinin tamamlayıcı olarak ele alınabilmektedir. Bu programa Pantokrator Kilisesi’nde kullanılan pencere camları da dahil edilmiş gibi durmaktadır. Hayri Fehmi Yılmaz, “Zeyrek Kilise Camii”, https://islamansiklopedisi.org.tr/zeyrek-kilise-camii, (08.01.2021). 52 Üzlifat Canay Özgümüş, Serra Kaynak, “Molla Zeyrek Camii (Eski Pantokrator Manastırı) Restorasyonunda Ortaya Çıkan Cam Buluntular, Vakıf Restorasyon Yıllığı: Restorasyon, Konservasyon, Arkeoloji, Sanat Tarihi, 2020, S.20, s. 68. 53 Canay Özgümüş, Kaynak, a.g.m., s. 66. 51 19 DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Cam, yapay olarak üretilmesinden sonra insanoğlunun hayalleri ve üretkenliği doğrultusunda çeşitli nesnelerin ve kapların yapımında kullanılmıştır. Cam malzeme, üretiminden sonra ona çekicilik ve kullanışlılık katan ustalara olan ihtiyaç duymuştur. Öyle ki camın maddi açıdan değeri ustalarının el işçiliğine göre artmış ya da azalmıştır. Önceleri kraliyete bağlı olarak çalışan cam ustaları, özellikle Roma döneminde üfleme tekniğinin bulunması ve geliştirilmesiyle birlikte gezici olarak farklı bölgelere hareket etmeye başlamışlardır. Böylece Roma dönemiyle birlikte cam, zengin insanların ulaşabildiği lüks bir madde olmaktan çıkıp toplumun alt sınıflarının da kullandığı bir malzeme olmuştur. Özellikle metal ve seramik ile karşılaştırıldığında şeffaf olması, tortu bırakmaması, koku yapmaması ve kolay kolay yüzeyinin bozulmaması gibi özelliklerinden dolayı günümüze kadar gittikçe artarak tercih edilen bir malzeme olmuştur. Bizans döneminde cam, kullanım alanlarına göre gruplandırılmaktadır. Bu çalışmada aydınlatma amaçlı kullanılan cam malzemeler incelenmiştir. Yapay ışıktan faydalanan kandiller, özellikle Bizans’ın erken dönemlerinde (4-8. Yüzyıl) fazla miktarda üretilmiştir. Bu dönemde günlük kullanım eşyalarının üretiminde azalmaya gidilmiştir. Pencere camları ise genellikle alçı şebekelerin içine yerleştirilmiş, mimaride aydınlatma amacının yanı sıra süsleme programına dahil edilmiştir. Günümüze ulaşan Bizans dönemi yapıları hem onarım çalışmalarında hem de camiye dönüştürülme sırasında birçok değişikliğe uğramıştır. Deprem gibi doğal afetler sonucu zarar gören yapılar hariç, dış etkenlere bağlı tahribatlar maalesef günümüzde de görülmektedir. Bu durum sadece Bizans ya da Roma yapılarında geçerli değildir. Anadolu Selçuklu veya Osmanlı dönemi yapılarında da aynı durum söz konusudur. Bir cam parçasının bile koruma altına alınıp saklanması son derece önemlidir. Ülkemizde maalesef Bizans dönemi kiliselerinden bütün haliyle pencere camına ulaşılamamıştır.0 Geçmiş dönemlerde uygulanan bu tutumun bundan sonraki süreçte uygulanmaması tek temennimizdir. 20 KAYNAKÇA ASLAN Tamer, “Anadolu Coğrafyasında Bronz Çağ’dan Osmanlı’ya Farklı Kültür ve Medeniyetlere Ait Cam Üretimlerinin Gelişimi Üzerine Bir İnceleme”, Journal of Interdisciplinary and Intercultural Art, S.1, Kasım-Aralık 2016, ss.1-19. BALIKÇI Burcu, İstanbul Müzelerinde Bulunan Bezemeli Dekoratif Cam Eserler, (Yüksek Lisans Tezi), Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,2007. CANAY ÖZGÜMÜŞ Üzlifat, KAYNAK Serra, “Molla Zeyrek Camii (Eski Pantokrator Manastırı) Restorasyonunda Ortaya Çıkan Cam Buluntular, Vakıf Restorasyon Yıllığı: Restorasyon, Konservasyon, Arkeoloji, Sanat Tarihi, 2020, S.20, ss. 66-72. COŞKUN Tümay, Kuşadası, Kadıkalesi/Anaia Kazısı Cam Buluntuları Yoluyla Bizans Camcılığı, (Doktora Tezi), İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017. GAZİOĞLU Hüseyin Hakan, “Bizans Pencere Camları”, https://www.academia.edu/7210606/Bizans_Pencere_Camlar%C4%B1 (21.12.2020). KONCH Guntram, Erken Hıristiyan Sanatı, çev. Ayşe Aydın, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2007. KÜÇÜKERMAN Önder, Cam Sanatı ve Geleneksel Türk Camcılığı, İstanbul: Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş Yayınları, 1985. ORAL ÇAKMAKÇI Zeynep, Örnekler Işığında Bizans Asia’sında Cam Sanatı, (Doktora Tezi) İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008. ÖZGÜMÜŞ Üzlifat, Anadolu Camcılığı, İstanbul: Pera Yayıncılık ve Kitapçılık A.Ş, 2000. 21 ÖZGÜMÜŞ Üzlifat, “CAM”, TDV İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/cam (20.12.2020). ÖZTAŞKIN Muradiye, “Bizans Dönemi Seramik ve Camları”, Arkhe Dergisi, S.5, 2018, ss. 46-53. TEMÜR AKIN, “Sinop Müzesi Erken Bizans Dönemi Cam Kandilleri”, Tarih Okulu Dergisi (TOD), S.33, 2018, ss. 227-267. TİRYAKİ Ayça, ÇÖMEZOĞLU ÖZBEK Özgü, Bizans Mimarisi ve Sanatı, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları, 2015. YILMAZ Hayri Fethi, “Zeyrek Kilise Camii”, https://islamansiklopedisi.org.tr/zeyrekkilise-camii, (08.01.2021). 22