Papers by Doç. Dr. Suna Altan
Suna Altan 570 başlıklarına göre tasnif edilecektir. Bunların yayın içeriklerine dair nicel ve ni... more Suna Altan 570 başlıklarına göre tasnif edilecektir. Bunların yayın içeriklerine dair nicel ve nitel veriler analiz edilecektir.
TARİHTEN BUGÜNE KAPILAR AÇAN ŞEHİR: AHLAT ULUSLARARASI SEMPOZYUMU, 2022
KAFKASYA ARAŞTIRMALARI -I, 2024
Suna ALTAN * ÖZ 1914-1918 yılları arasında süren I. Dünya Savaşı, önce ateşkes antlaşmaları ile d... more Suna ALTAN * ÖZ 1914-1918 yılları arasında süren I. Dünya Savaşı, önce ateşkes antlaşmaları ile durdurulmuş, ardından da barış antlaşmaları ile sona erdirilmiştir. Savaşı kaybeden devletler arasında yer alan Osmanlı devleti İtilaf devletleri ile 30 Ekim 1918 yılında Mondros ateşkes antlaşmasını imzalamıştır. Mondros Mütarekesi, ateşkesi sağlamış olmanın yanında Osmanlı topraklarını savunmasız bırakarak işgallere açık hale getirmiştir. Savaşın kazanan tarafı olan İtilaf Devletleri grubunda yer alan İngilizler, mütarekenin özellikle 7'inci maddesine dayanarak Osmanlı topraklarında işgallere başlamışlardır. Mütareke şartlarına dayanarak Osmanlı topraklarında İngilizler tarafından işgal edilen yerler arasında özellikle
Iğdır Araştırmaları, 2022
Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik,... more Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması yapılamaz. Yalnızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Belgi Dergisi, 2022
With the developing trade, the customs issue has become more and more on the agenda in the intern... more With the developing trade, the customs issue has become more and more on the agenda in the international arena. Over time, various treaties and agreements have been made between the states on customs in order to make trade better as a result of changing conditions. With these treaties and agreements, it has been ensured that international trade is carried out in a healthy way. After signing these treaties and agreements, the Republic of Turkey has started to implement various practices regarding customs. In line with the needs of the country, providing exemption from customs duty for products to be brought from abroad is one of these implementations. Between 1929 and 1950, the center of gravity of tax exemptions at Turkish customs was on the tools and equipment to be supplied from abroad in order to develop the industry in the country. While the exemption practices continued in this way, a change occurred in the Turkish political life as of 1950. After the Democrat Party emerged as the first party in the general elections in 1950, the Democrat Party took its place in power. The Democrat Party followed different policies from previous administrations for the development of many fields such as political, social, economic, education, culture and health during its stay in administration. As a result of these policies, the party has brought about changes in many areas during its 10-year period in power without interruption. One of the areas where change took place was customs. The new administration, like the previous administration, has basically acted on the purpose of development and progress of the country in customs duty exemption practices. However, the new administration has taken into account the principle of establishing closeness with western states while continuing the exemption practices in line with the needs of the country. In this study; during the 10-year rule, the customs tax exemption practices of the Democrat Party Governments, in which areas these applications were made and which countries benefited from these exemptions will be tried to be examined in the light of the documents of the Republic Archives, taking into account the political, economic and social conditions of the period.
Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Apr 30, 2021
Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘nin ekonomisinin temelini oluşturan yapı taşlarından biri de tarımsal... more Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘nin ekonomisinin temelini oluşturan yapı taşlarından biri de tarımsal faaliyetlerdir. 1923 yılından itibaren yürütülen çeşitli politikalar çerçevesinde tarımsal faaliyetleri artırma çalışmalarına başlanılmıştır. İnsan hayatındaki besin zinciri açısından taşıdığı önemden dolayı; buğday, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye‘de de stratejik bir ürün olarak görülmüştür. Beslenmedeki öneminin yanı sıra buğday bitkisinin sapları hem sanayide hem de hayvan beslenmesinde kullanıldığından dolayı kullanım alanı oldukça geniştir. Buğday üretiminde herhangi bir nedenle azalma olduğunda doğrudan tüketicileri etkilemektedir. Bu durumu göz önüne alan Türkiye, buğday üretimi açısından yeterli olmak ve stoklarında yeterince buğday bulundurmak zorunda kalmıştır. Bu yüzden tarımsal üretimin artırılması çalışmalarında buğday üretimi ilk sırada yer almıştır. Türkiye‘deki üretimi yapılan tahıl ürünleri içerisinde ekim alanı ve üretim miktarı bakımından buğday ilk sırada yer almaktadır. Fakat yapılan çalışmalara karşın, 1923-1928 yılları arasında olumsuz iklim koşullarından dolayı üretimde istenilen istikrar sağlanamamıştır. 1929 yılı itibariyle iklim koşullarının düzelmesiyle birlikte üretimde büyük beklenti içine girilmiştir. Devlet, üretimdeki verim artırımını daha çok Anadolu‘daki şehirlerde sağlamak istemiştir. Bu dönemde Anadolu‘da bulunan bazı şehirlerin kontrolü 1928 yılında kurulan Birinci Umumi Müfettişlik bünyesine verilmiştir. Müfettişlik, bu şehirlerin sosyo-ekonomik durumları iyileştirme ve geliştirme vizyonunu da üstlenmiştir. Ekonomik durumun iyileştirilmesine dair çalışmalarda, tarımsal faaliyetleri artırmaya öncelik verilmiştir. Tarımsal faaliyetleri artırma konusunda da buğday üretimi ilk sırda yer almıştır. Bu çalışmada, 1929 yılındaki Birinci Umumi Müfettişlik zirai durum raporları temel alınarak, Birinci Umumi Müfettişlik mıntıkasındaki buğday üretimi ve planlanan üretim istikrarında ne kadar başarı sağlandığı ya da sağlanamadığı incelemeye tabi tutulmuştur.
Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, 2021
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2020
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, büyük zaferin ardından Anadolu'daki şehirlerde geri kalmışlığa son v... more Türkiye Cumhuriyeti Devleti, büyük zaferin ardından Anadolu'daki şehirlerde geri kalmışlığa son vermek adına bu şehirlerde kalkınma faaliyetlerine başlamıştır. Şehirlerin kalkınma faaliyetlerinin yürütülmesinde, bölgenin ve şehrin tarımı, ticareti, sosyal hayatı, sanayi alt yapıları gibi imkânları dikkate almıştır. Türkiye sınırları içinde Doğu Anadolu'nun en uç bölgesinde 3 ülkeye sınırı ile stratejik bir noktada bulunan Iğdır, kalkınma faaliyetleri yapılan şehirlerarasında yer almıştır. Iğdır'da verimli toprak arazileri temel alınarak; tarım, ticaret, sanayi ve sosyal hayatın gelişmesi ve şehrin kalkınması için yoğun çalışmalara başlanmıştır. Bu kalkınma faaliyetleri yürütülürken, Türkiye'nin içinde bulunduğu ulusal ve uluslararası durumlar da göz önüne alınmıştır. Zaman zaman yaşanan siyasi ve ekonomik krizler ülke içinde dar boğazlara neden olmuştur. Bu durum, nitekim kalkınma faaliyetlerine de yansımıştır. Bu çalışmada, 1925-1955 yılları arasında Iğdır için yapılan devlet destekli kalkınma faaliyetleri, şehrin gelişimi üzerine alınan ilerlemelerin ve tek parti dönemi ile çok partili dönemde bu faaliyetlerdeki farklılıklar ve benzerliklerin neler olduğu; arşiv belgeleri, ulusal ve yerel gazeteler ışığında incelenmeye çalışılmıştır.
Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, 2019
The opium material obtained from the milk of the poppy plant has been used as a stimulant in addi... more The opium material obtained from the milk of the poppy plant has been used as a stimulant in addition to several medicinal purposes in different societies. With the increase in the use of opium, the mass production of opium material has been started since the 17th century. In the early 20th century, the intervention of the opium and opium products were inevitable due to the discomfort arising from the rapid increase in the opium consumption rate in the whole world. The United States has become a pioneer to control the opium problem in the world. With the establishment of the League of Nations in 1920, all the authorities, audits and works have been carried out by this society. A control mechanism for the regulation of products produced from opium and opium products in the international arena was established by the League of Nations. Geneva Opium Conferences, organized by the League of Nations between 1925-1936, has become an important turning point in the international arena for the intervention of opium. The Republic of Turkey, taking into account the economic situation of the country has remained outside of this control mechanism until 1932, but did not stayed back from making some adjustments in the country. Turkey, attended the Geneva Opium Conference and became a signatory of agreements and treaties in 1932, thus began to be included in the international controls on opium. In this article, the process leading to the Geneva Opium Conferences, Geneva Opium Conferences themselves and the Republic of Turkey's pre-conference and after-conference activities within the country in cooperation with the international arena is discussed.
History Studies International Journal of History, 2018
Ankara Üniversitesi-Ankara Öz: Türkiye ile İran Devleti arasındaki ilişkiler de kimi zaman gergin... more Ankara Üniversitesi-Ankara Öz: Türkiye ile İran Devleti arasındaki ilişkiler de kimi zaman gergin anlar yaşanmış olsa da, çoğu zaman dostane bir ilişki söz konusu olmuştur. Mustafa Kemal Paşa, dış politikasının temelini tüm devletlerle iyi ilişkiler üzerine kurmuştur. İran ile olan ilişkilerde ise, diğer devletlere göre daha hassas davranmıştır. İran Şah'ı Rıza Pehlevi, Türkiye'nin dostane ve samimi tavrına aynı hassasiyette karşılık vermiştir. İki ülke arasında yaşanan yakın ve dostane ilişkiler Rıza Şah'ın Türkiye ziyareti ile perçinlenmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Şah'ın ziyareti için özel olarak hazırlanmıştır. Şah'ın bu ziyareti Türk ve İran kamuoyunda büyük ses getirmiştir. Türk basını yaşanan bu tarihi ziyaretin her anını takip etmiş ve Türk halkı ile de paylaşmıştır. Cumhuriyet gazetesi bu ziyareti yakından takip eden gazeteler arasında yer almıştır. 10 Haziran ile 6 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşmiş olan gezi boyunca Şah'ın yapmış olduğu tüm şehir ziyaretleri, konuşmaları ve halkın Şah'a karşı göstermiş olduğu davranışlar haberlerde yerini almıştır.
Uluslararasi ticari faaliyetlerin ortaya cikmasiyla birlikte, ulkeler arasi ticareti takip etmek ... more Uluslararasi ticari faaliyetlerin ortaya cikmasiyla birlikte, ulkeler arasi ticareti takip etmek amaciyla gumruk sistemi ortaya cikmistir. Her ulke kendine ozgu gumruk kanunlari cikartarak ikili ticaretini kontrollu bir sekilde surdurmustur. Ulkeler, artan uluslararasi ticaretle birlikte gumruk kanunlarinda duzenlemeler ve degisiklikler yapmaya baslamislardir. Gumruk kanunlarinda duzenlemeler yapan ulkeler, ihtiyaclari dogrultusunda ithalatta gumruk vergisinden muafiyet saglama yoluna gitmislerdir. Uluslararasi ticarette yer edinmeye calisan Turkiye Cumhuriyeti Devleti de, 1923 yilinda imzalanmis olan Lozan Antlasmasi geregince, 1929 yilina kadar gumruklerde herhangi bir uygulama yapma hakkina sahip olamamistir. Lozan Antlasmasinda verilen surenin 1929 yilinda son bulmasinin ardindan cikartilan Gumruk Tarife Kanunu’yla, Turkiye kendi gumruklerine dair artik tek yetkili mercii olmustur. Kanunun yururluge girmesinin ardindan ulkenin ihtiyaclari dogrultusunda dis alimlarda gumruk vergi...
Ç A N A K K A L E A R A Ş T I R M A L A R I T Ü R K Y I L L I Ğ I, 2021
ADIYAMAN EKONOMİK GELİŞİMİNİN YEREL BASINDAKİ AKİSLERİ (1960-1980), 2021
Yayın No. : 1270 © Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir k... more Yayın No. : 1270 © Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması yapılamaz. Yalnızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
ÇAKÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2021
Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘nin ekonomisinin temelini oluşturan yapı
taşlarından biri de tarımsal... more Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘nin ekonomisinin temelini oluşturan yapı
taşlarından biri de tarımsal faaliyetlerdir. 1923 yılından itibaren yürütülen
çeşitli politikalar çerçevesinde tarımsal faaliyetleri artırma çalışmalarına
başlanılmıştır. İnsan hayatındaki besin zinciri açısından taşıdığı önemden dolayı; buğday, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye‘de de stratejik bir ürün olarak görülmüştür. Beslenmedeki öneminin yanı sıra buğday bitkisinin sapları hem sanayide hem de hayvan beslenmesinde kullanıldığından dolayı kullanım alanı oldukça geniştir. Buğday üretiminde herhangi bir nedenle azalma olduğunda doğrudan tüketicileri etkilemektedir. Bu durumu göz önüne alan Türkiye, buğday üretimi açısından yeterli olmak ve stoklarında yeterince buğday bulundurmak zorunda kalmıştır. Bu yüzden tarımsal üretimin artırılması çalışmalarında buğday üretimi ilk sırada yer almıştır. Türkiye‘deki üretimi yapılan tahıl ürünleri içerisinde ekim alanı ve üretim miktarı bakımından buğday ilk sırada yer almaktadır. Fakat yapılan çalışmalara karşın, 1923-1928 yılları arasında olumsuz iklim koşullarından dolayı üretimde istenilen istikrar sağlanamamıştır. 1929 yılı itibariyle iklim koşullarının düzelmesiyle birlikte üretimde büyük beklenti içine girilmiştir. Devlet, üretimdeki verim artırımını daha çok Anadolu‘daki şehirlerde sağlamak istemiştir. Bu dönemde Anadolu‘da bulunan bazı şehirlerin kontrolü 1928 yılında kurulan Birinci Umumi Müfettişlik bünyesine verilmiştir. Müfettişlik, bu şehirlerin sosyo-ekonomik durumları iyileştirme ve geliştirme vizyonunu da üstlenmiştir. Ekonomik durumun
iyileştirilmesine dair çalışmalarda, tarımsal faaliyetleri artırmaya öncelik
verilmiştir. Tarımsal faaliyetleri artırma konusunda da buğday üretimi ilk
sırda yer almıştır. Bu çalışmada, 1929 yılındaki Birinci Umumi Müfettişlik
zirai durum raporları temel alınarak, Birinci Umumi Müfettişlik
mıntıkasındaki buğday üretimi ve planlanan üretim istikrarında ne kadar
başarı sağlandığı ya da sağlanamadığı incelemeye tabi tutulmuştur.
Industrıal Axial Exemptions in the Turkish Customs (1929-1943) , 2021
With the emergence of international commercial activities, a customs system has emerged in order ... more With the emergence of international commercial activities, a customs system has emerged in order to monitor international trade. Each country maintained its bilateral trade in a controlled manner by enacting its own customs laws. With increasing international trade, countries have begun to make regulations and changes in their customs laws. Countries that make regulations in their customs laws have opted for exemption from customs duty in imports in line with their needs. Trying to find a place in international trade, the Republic of Turkey, too, did not have the right for the implementation of any customs rules until 1929 in accordance with the Treaty of Lausanne, signed in 1923. Following the end of the time allocated in the Treaty of Lausanne in 1929, Turkey became the sole competent authority of their own customs as she issued the Law on Customs Tariff. Following the enactment of the Law, Turkey became one of the the countries that provide the exemption of customs duties on foreign purchases to meet the needs of the country. The state has decided to implement the exemption application with a more industry focus. As a result of the decisions taken at the Izmir Economy Congress, the first step was taken in the name of the development of the industry with the Encouragement of Industry Law enacted in 1927. As of 1929, in efforts to increase industrial activities, the issue of getting support from abroad in order to complete the deficiencies of the industries came to the agenda. The customs exemption application has been deemed appropriate in bringing the necessary materials for the development of the industry from abroad. Changes were made in the customs tax exemption between 1929 and 1945 within the framework of changing conditions and needs. In this work, using the archive documents of the Department of Presidential State Archives and the Republic Archives, it was aimed to study the issues of (i) customs exemption arrangements during the Republican era in Turkey, (ii) products brought from abroad for the development of industrial activities in crisis and war environment, (iii) from which countries support was received, and the extent to which the customs exemption for industrial products has been utilized between the years 1929-1945.
TARİHTE ADIYAMAN DEVLET, TOPLUM ve KÜLTÜR, 2020
Uploads
Papers by Doç. Dr. Suna Altan
taşlarından biri de tarımsal faaliyetlerdir. 1923 yılından itibaren yürütülen
çeşitli politikalar çerçevesinde tarımsal faaliyetleri artırma çalışmalarına
başlanılmıştır. İnsan hayatındaki besin zinciri açısından taşıdığı önemden dolayı; buğday, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye‘de de stratejik bir ürün olarak görülmüştür. Beslenmedeki öneminin yanı sıra buğday bitkisinin sapları hem sanayide hem de hayvan beslenmesinde kullanıldığından dolayı kullanım alanı oldukça geniştir. Buğday üretiminde herhangi bir nedenle azalma olduğunda doğrudan tüketicileri etkilemektedir. Bu durumu göz önüne alan Türkiye, buğday üretimi açısından yeterli olmak ve stoklarında yeterince buğday bulundurmak zorunda kalmıştır. Bu yüzden tarımsal üretimin artırılması çalışmalarında buğday üretimi ilk sırada yer almıştır. Türkiye‘deki üretimi yapılan tahıl ürünleri içerisinde ekim alanı ve üretim miktarı bakımından buğday ilk sırada yer almaktadır. Fakat yapılan çalışmalara karşın, 1923-1928 yılları arasında olumsuz iklim koşullarından dolayı üretimde istenilen istikrar sağlanamamıştır. 1929 yılı itibariyle iklim koşullarının düzelmesiyle birlikte üretimde büyük beklenti içine girilmiştir. Devlet, üretimdeki verim artırımını daha çok Anadolu‘daki şehirlerde sağlamak istemiştir. Bu dönemde Anadolu‘da bulunan bazı şehirlerin kontrolü 1928 yılında kurulan Birinci Umumi Müfettişlik bünyesine verilmiştir. Müfettişlik, bu şehirlerin sosyo-ekonomik durumları iyileştirme ve geliştirme vizyonunu da üstlenmiştir. Ekonomik durumun
iyileştirilmesine dair çalışmalarda, tarımsal faaliyetleri artırmaya öncelik
verilmiştir. Tarımsal faaliyetleri artırma konusunda da buğday üretimi ilk
sırda yer almıştır. Bu çalışmada, 1929 yılındaki Birinci Umumi Müfettişlik
zirai durum raporları temel alınarak, Birinci Umumi Müfettişlik
mıntıkasındaki buğday üretimi ve planlanan üretim istikrarında ne kadar
başarı sağlandığı ya da sağlanamadığı incelemeye tabi tutulmuştur.
taşlarından biri de tarımsal faaliyetlerdir. 1923 yılından itibaren yürütülen
çeşitli politikalar çerçevesinde tarımsal faaliyetleri artırma çalışmalarına
başlanılmıştır. İnsan hayatındaki besin zinciri açısından taşıdığı önemden dolayı; buğday, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye‘de de stratejik bir ürün olarak görülmüştür. Beslenmedeki öneminin yanı sıra buğday bitkisinin sapları hem sanayide hem de hayvan beslenmesinde kullanıldığından dolayı kullanım alanı oldukça geniştir. Buğday üretiminde herhangi bir nedenle azalma olduğunda doğrudan tüketicileri etkilemektedir. Bu durumu göz önüne alan Türkiye, buğday üretimi açısından yeterli olmak ve stoklarında yeterince buğday bulundurmak zorunda kalmıştır. Bu yüzden tarımsal üretimin artırılması çalışmalarında buğday üretimi ilk sırada yer almıştır. Türkiye‘deki üretimi yapılan tahıl ürünleri içerisinde ekim alanı ve üretim miktarı bakımından buğday ilk sırada yer almaktadır. Fakat yapılan çalışmalara karşın, 1923-1928 yılları arasında olumsuz iklim koşullarından dolayı üretimde istenilen istikrar sağlanamamıştır. 1929 yılı itibariyle iklim koşullarının düzelmesiyle birlikte üretimde büyük beklenti içine girilmiştir. Devlet, üretimdeki verim artırımını daha çok Anadolu‘daki şehirlerde sağlamak istemiştir. Bu dönemde Anadolu‘da bulunan bazı şehirlerin kontrolü 1928 yılında kurulan Birinci Umumi Müfettişlik bünyesine verilmiştir. Müfettişlik, bu şehirlerin sosyo-ekonomik durumları iyileştirme ve geliştirme vizyonunu da üstlenmiştir. Ekonomik durumun
iyileştirilmesine dair çalışmalarda, tarımsal faaliyetleri artırmaya öncelik
verilmiştir. Tarımsal faaliyetleri artırma konusunda da buğday üretimi ilk
sırda yer almıştır. Bu çalışmada, 1929 yılındaki Birinci Umumi Müfettişlik
zirai durum raporları temel alınarak, Birinci Umumi Müfettişlik
mıntıkasındaki buğday üretimi ve planlanan üretim istikrarında ne kadar
başarı sağlandığı ya da sağlanamadığı incelemeye tabi tutulmuştur.