ÇANAKKALE ARAŞTIRMALARI TÜRK YILLIĞI
Yıl 17
Geliş Tarihi: 16.11.2018
Bahar 2019
Sayı 26
ss. 45-70
Kabul Tarihi: 09.01.2019
Cenevre Afyon Konferansları ve Türkiye’nin
Tutumu
Suna ALTAN*
Özet
Haşhaş bitkisinin sütünden elde edilmiş olan afyon maddesi, farklı toplumlarda tıbbi
amaçların yanında keyif verici madde olarak da kullanılmıştır. Afyon kullanımının
artmasıyla birlikte, 17. yüzyıldan itibaren afyon maddesinin seri üretimine başlanmıştır.
20. yüzyılın başlarında afyon tüketim oranının dünyada hızlı bir şekilde artmış
olmasından dolayı duyulan rahatsızlık nedeniyle, uluslararası alanda afyon ve afyonlu
ürünlere karşı müdahale kaçınılmaz olmuştur. ABD, dünyadaki afyon sorununu kontrol
altına almak adına öncü devlet olmuştur. 1920 yılında Milletler Cemiyeti’nin kurulması
ile birlikte tüm yetki, denetim ve çalışmalar bu cemiyet tarafından yürütülmeye
başlanmıştır. Milletler Cemiyeti tarafından uluslararası alanda afyon ve afyondan
üretilen ürünlerin kontrolü için denetim mekanizması kurulmuştur. Milletler Cemiyeti
tarafından 1925-1936 yılları arasında düzenlenmiş olan Cenevre Afyon Konferansları,
uluslararası alanda afyona müdahale konusunda önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ülkenin ekonomik durumunu da göz önüne alarak 1932
yılına kadar bu denetim mekanizmasının dışında kalmıştır, fakat ülke içinde bazı
düzenlemeler yapmaktan da geri kalmamıştır. ABD, Türkiye›nin mekanizmaya dâhil
edilmesi konusunda ülkemize siyasi ve ekonomik baskılar yapmıştır. Türkiye, Cenevre
Afyon Konferanslarına katılmış ve 1932 yılı itibariyle sözleşme ve antlaşmalarda
imzacı olmuş, böylece afyon konusunda uluslararası denetim mekanizmasına dahil
olmaya başlamıştır. Bu makalede, Cenevre Afyon Konferanslarına gidilen süreç,
Cenevre Afyon Konferansları ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin konferans öncesi
ve sonrası uluslararası alandaki işbirliği ve ülke içinde yapmış olduğu çalışmalar ele
alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Afyon, Cenevre, Haşhaş, Milletler Cemiyeti, Türkiye Cumhuriyeti
∗
Dr. Öğr. Üyesi, Dr. Suna Altan, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Beşevler/
Ankara,
[email protected]. Bu çalışma, Doç. Dr. Serdar SARISIR danışmanlığında “Osmanlı’dan
Cumhuriyet’e Haşhaş; Ekonomik ve Siyasi Boyutlarıyla (1909-1950)” (Ankara 2018) adlı yayınlanmamış doktora tezinden yararlanılarak hazırlanmıştır.
45
Suna ALTAN
Geneva Opium Conferences and Turkey’s Attitude
Abstract
The opium material obtained from the milk of the poppy plant has been used as a
stimulant in addition to several medicinal purposes in different societies. With the
increase in the use of opium, the mass production of opium material has been started
since the 17th century. In the early 20th century, the intervention of the opium and
opium products were inevitable due to the discomfort arising from the rapid increase
in the opium consumption rate in the whole world. The United States has become
a pioneer to control the opium problem in the world. With the establishment of the
League of Nations in 1920, all the authorities, audits and works have been carried
out by this society. A control mechanism for the regulation of products produced from
opium and opium products in the international arena was established by the League
of Nations. Geneva Opium Conferences, organized by the League of Nations between
1925-1936, has become an important turning point in the international arena for
the intervention of opium. The Republic of Turkey, taking into account the economic
situation of the country has remained outside of this control mechanism until 1932, but
did not stayed back from making some adjustments in the country. Turkey, attended
the Geneva Opium Conference and became a signatory of agreements and treaties in
1932, thus began to be included in the international controls on opium. In this article,
the process leading to the Geneva Opium Conferences, Geneva Opium Conferences
themselves and the Republic of Turkey’s pre-conference and after-conference activities
within the country in cooperation with the international arena is discussed.
Keywords: Opium, Geneva, Poppy, the League of Nations, the Republic of Turkey
________________________________
46
Cenevre Afyon Konferansları ve Türkiye’nin Tutumu
Giriş
Afyon’un elde edildiği haşhaş bitkisinin tarımı dünyanın birçok yerinde ve çok
eski tarihlerden itibaren yapılmaya başlanmıştır. Haşhaşın kök kısmı kuvvetli olmasına
karşın, bitkinin yapısı uzun ve incedir. Haşhaş kapsülünün içerisinde yer alan tohumları
küçük olup siyah beyaz, gri, sarı ve açık kırmızı renklerden oluşmaktadır.1 Haşhaşın
kör ve açık olmak üzere iki çeşidi bulunmaktadır. Kör haşhaş iri kaburgasız ve geniş
tabanlıdır, açık haşhaş ufak ve topak halindedir.2 Haşhaş ekimi yapılacak olan toprağın
gübre bakımından zengin olması gerekmektedir, çünkü bitki ekim ve gelişme süresince
sürekli olarak gübreye ihtiyaç duymaktadır.3 Bitkinin ekim zamanları ilkbahar ve
sonbahar aylarıdır. Kışların sert geçtiği bölgelerde ilkbaharda, kışların ılıman geçtiği
bölgelerde ise sonbahar aylarında ekimi yapılmaktadır.4 Ekim yönteminde serpme, ekim
makinası ve şişe usulü kullanılmaktadır ancak çiftçiler en fazla serpme usulü ile yapılan
ekim yöntemini tercih etmektedir.5 Haşhaş, a çiçeklenme başlangıcından yaklaşık 1015 gün sonra çizim işlemi için hazır hale gelmektedir. Haşhaş bitkisi henüz yeşil iken
ortasından çizilerek çizim işlemi gerçekleştirilir. Kaburgadaki süt boruları kesildiğinde
beyaz süt maddesi suda ve havada koyulaşarak kahverengi bir sakız haline dönüşür. Bu
sakız algı bıçağı ile toplanarak yoğurulur ve sakız haşhaş yapraklarına sarılır, böylece
afyon maddesi elde edilmiş olur.6 Afyon, iklim koşulları, çizim ve toplama koşullarına
bağlı olarak farklılıklar gösterir ve bu farklılıklardan dolayı soft afyon ve drogist afyon
olmak üzere iki çeşit afyon elde edilir.7
Afyonun ortaya çıkış serüveni M.Ö. 5000’li yıllara kadar dayanmaktadır.8
Olgunlaşmış haşhaş kapsüllerinden elde edilmiş olan afyon maddesine Yunanlılar “opos”
adını vermişlerdir. Günümüzde kullanılan “opium” sözcüğünün kökeni de buradan
gelmektedir.9 Literatürde afyonun kullanımı ile ilgili çeşitli bilgilere rastlanılmaktadır.
Haşhaşı günlük hayatlarında yoğun olarak kullanan toplumlar, bu bitkinin sütünden afyon
maddesini elde etmeleriyle birlikte afyonun halk arasındaki kullanımı yaygınlaşmıştır.
Haşhaş maddesinin bahçelerde bir bitki olarak yetiştirildiğini ve afyon maddesinin
elde edilmesi ile birlikte uyuşturucu madde olarak kullanılmaya başlandığını ilk olarak
Omiros eserlerinde dile getirmiştir.10 II. yüzyılda yaşamış olan ve dönemin önde gelen
isimlerinden olan Galenos, afyonu ağrı kesici, ateş düşürücü ve öksürük ilacı olarak
1 Ali Kürçay, Haşhaş Yetiştirilmesi, Ankara, Güven Matbaası, 1962, s. 7-10.
2 Vahdi yurtmen, “Haşhaş ve Afyon”, Toprak Mahsulleri Ofisi Dergisi, 1956, S.18, s.8
3 Ali Haydar Erel, Haşhaş Ziraatı, İstanbul, Matbaa-İ Osmaniye, 1914, s.4
4 Celal Tarıman, “ Afyon Ekimi” Çiftçi, 1946, C.2, S.13, s.3.
5 Rıza Doğukan Türkiye’de Türkiye de Haşhaş Ziraatı ve Afyon İstihsali, Ankara, Toprak Mahsulleri Ofisi
Yayınlar, s.19-20.
6 İnönü Ansiklopedisi C.1, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1946, s. 195.
7 Rıza Doğukan, “Türkiye’de Haşhaş Ziraatı ve Afyon İstihsali”, Ziraat Dergisi, S. 97, 1949, s. 37-39.
8 Mustafa Baktır, “Afyon” İslam Ansiklopedisi, 1988, C.1, s.42; Ahmet Gümüşçü-Osman Gümüşçü, “Türkiye’de Haşhaş ve Haşhaş Dağılımının Coğrafi Dağılışı”, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi
Dergisi, 1993, S.6, s.134.
9 Kerim Alpınar, “İyilerin ve Kötülerin Bitkisi Afyon”, Bilim Teknik Dergisi, S. 82, Ankara 1974, s.25.
10 Kamuran şerif, Afyon Türkiye’de ve Dünya’da, Ankara, İktisat Vekâleti Yayınları, 1930. s.24.
47
Suna ALTAN
kullanmıştır.11 Afyon maddesi uzun yıllar boyunca tıp alanında ağrı kesici ve yatıştırıcı
olarak kullanılmıştır. Bazı hastalıkların tedavisinde temel ilaç olmanın yanında, bazı
hastalıklarının tedavisinde ise daha çok destek ilaç olarak kullanılmıştır.
12. yüzyıla kadar yalnızca tıp alanında kullanılan afyon, Çin ve Hindistan’da bu
yüzyıldan itibaren farklı amaçlarla kullanılmaya başlanmıştır.12 Afyonun keyif verici
madde olarak kullanılmaya başlanmasının ardından insanlar arasında kullanımı artmıştır.
Afyonun, bu tarihlerde ihtiyaç ve talebinin sürekli artmış olmasına karşın herhangi bir
seri üretimi söz konusu olmamıştır. Fakat 1613 yılı itibariyle Fransız Hint şirketi afyona
olan talebe cevap için Hindistan’da seri üretime başlamıştır.13 Böylece dünyanın ilk afyon
seri üretimi Fransızlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Üretimin başlamasıyla birlikte bu
ürünün ticareti de buna paralel oranda bir gelişme göstermiştir. Yüksek getirisi gözden
kaçmayan afyonun diğer bir önemli üreticisi de İngilizler olmuştur. Doğu Hindistan
Kumpanyası sayesinde afyon ticaretine dâhil olan İngilizler kısa sürede Hindistan’ın afyon
konusunda iki önemli şehri olan Bengal ve Bihar’a hâkim olmuşlardır.14 İngiltere’nin
ürünlerini satmada ki en büyük pazarı ise Çin olmuştur. İngiltere ve Çin arasında uzun
yıllar devam edecek olan afyon ticaret sorunu da yine bu dönemde başlamıştır. 18.
yüzyıldan itibaren İngiltere Çin›deki afyon payını daha fazla artırma yoluna gitmiştir.
Çin’e giren afyon miktarının her geçen gün artması Çinli yetkilileri endişelendirirken,
İngiliz tüccarları sevindirmiştir. Böylece Çinli yetkililer duruma müdahale kararı
almışlardır. Çin, İngilizleri Doğu Asya’nın en büyük uyuşturucu kaçakçısı olarak ilan
etmesiyle birlikte iki ülke arasındaki ticaret savaşı yani15 Afyon Savaşları 1839 yılında
başlamıştır. 1841-1844 yılları arasında bu savaşlardan istediğini elde etmiş olan İngiltere,
Çin’i bir dizi antlaşmalarla mahkûm etmiştir.16 Bu gelişmeye bağlı olarak afyon ve
afyon bileşenlerinden meydana getirilen ürünlerin ticareti ve kullanımı hızla yayılmaya
başlamıştır. Kullanım oranının artmasıyla birlikte dünyadaki afyon sorununun temelleri
de kendini göstermeye başlamıştır.
1. Cenevre’ye Giden Süreç
Dünyadaki afyon sorunu 19. yüzyılın sonunda afyonun karlı bir ticari emtia
olmasıyla başlamıştır. Afyon kullanım oranının artması sonucunda ürünün ticareti
11 Sarım Hüsnü, “Haşhaşın Tarihi”, Farmakolog Dergisi, 1934-1935, C.3 s.780-82
12 Yavuz Dilmen, “Türkiye’de ve Dünyada Afyon Alkaloidleri”, Türk Eczacılar Birliği Dergisi, 1982, S.7,
Ankara, s.23-24; Teoman. Kesercioğlu, Bülent-Levent Savaş, “Derdimiz ve Dermanımız: Haşhaş”, Bilim ve
Teknik Dergisi, 1999, S.32, s.105.
13 Mehmet Ali Kâğıtçı, Afyon, İstanbul, Vakıf Matbaası, 1960, s.23.
14 Burak Çıtır, ’Uluslararası Afyon Anlaşmalarında Osmanlı İmparatorluğu’’, Sosyal ve Kültürel Araştırmalar
Dergisi, C.1, S. 1, 2015, s.22
15 Mıcheal Dillion, Modernleşen Çinin Tarihi, (Çev. Eylem Ümit Atılgan-Aydın Atılgan) İletişim Yayınları,
İstanbul 2016, s.57.
16 Mıchea Dillion, a.g.e., s.65.
48
Cenevre Afyon Konferansları ve Türkiye’nin Tutumu
uluslararası pazarda önemli bir yer edinmiştir. 19. yüzyılın sonuna kadar afyonun üretim
ve ticaretine dair herhangi bir müdahalede bulunulmamıştır ancak yaygınlaşan afyon
kullanımı toplumları tehdit eden bir hal almaya başlamıştır. 20. yüzyılın başında Amerika
ve Avrupa’da keyif verici madde kullanım oranının artmasından dolayı ABD duruma
müdahale etme kararı almıştır. ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı olan Porter,
1923 yılında ABD’nin afyon konusunda uzun yıllar boyunca takip edeceği politikaların
çerçevesini oluşturacak bir rapor yayınlamıştır. Başkan Coolideg’ye sunulmuş olan
raporda; dünyadaki afyon üretiminin ihtiyacın çok üzerinde olduğunu ve dünyayı tehdit
eden uyuşturucu maddesinin üretim yerlerinin fazlalığına dikkat çekilmiştir. Yaşanan
ihtiyaç fazlalığı sorununun çözümü için ise ekim yerlerinin kısıtlanması önerilmiştir.17
ABD, toplumlardaki afyon ve afyonlu maddelerin kullanımlarının azaltılmasının, afyon
üreticisi ülkelerin üretim faaliyetlerine yasaklama ve kısıtlama getirilerek mümkün
olacağını savunmuştur. Bu düşünceden hareketle afyon üretim ve ticaretini kontrol altına
alma adına yapılacak olan uluslararası çalışmalarda ABD öncü devlet olmuştur.
ABD, afyonun üretim ve ticareti konusunda dünyada ilk sırada gelen Çin ve
İngiltere’yle uluslararası alanda müdahale ve işbirliği konusundaki çalışmalar için bir ön
görüşme yapmıştır. Yapılmış olan üçlü görüşmenin neticesinde afyon ve alkaloitlerine
uluslararası alanda müdahale konusunda ilk toplantının Çin’in Şangay kentinde
yapılmasına karar verilmiştir. Toplantıya özellikle büyük üretici devletlerin katılımının
sağlanması üzerinde durulmuştur. ABD, afyonun önemli üretici devletlerinden biri olan
Osmanlı Devleti’nin bu konferansa katılmasını istemekteydi. Bu doğrultuda ABD Sefareti
Osmanlı Devleti’ne bir davet yazısı göndermiştir. 1909 yılında Şangay’da düzenlenecek
olan Uluslararası Afyon Komisyonu’na temsilciler göndererek katılmasını istemiştir.
Osmanlı Devleti, konferans davetine vermiş olduğu cevapta; haşhaş-afyon üretiminden
dolayı ortaya çıkan zararlı maddelerin yasaklanması için yapılacak olan toplantıya ve
insanlık âleminin faydası için düzenlenecek olan komisyona davet edilmiş olmasından
dolayı memnuniyetini dile getirmiştir. Ancak Çin’de sefiri bulunmadığından ve Çin’e
temsilci gönderilmesinin zor olacağından adı geçen komisyona iştirak edemeyeceğini
bildirmiştir. Toplantıya katılamayacak olmasına karşın, toplantı sonucunda alınan
kararların kendisine bildirilmesini talep etmiştir.18
1909 yılında gerçekleştirilmiş olan Şangay Konferansı’na ABD, Çin, Almanya,
İngiltere, Fransa, İtalya, Felemenk, Japonya, İran, Portekiz, Rusya, Siyam ve AvusturyaMacaristan dâhil toplam 13 ülke katılmıştır.19 Konferans sonunda alınmış olan kararlar
ağırlıklı olarak Çin’in afyon üretim ve ticaretini kontrol altına alma yolunda olmuştur.
Afyonun sağlık alanı dışında kullanımına müsaade edilmeyeceği ve yine imzacı
17 Cengiz Erdinç, Overdose Türkiye-Türkiye’de Eroin Kaçakçılığı, Bağımlılığı ve Politikalar, İletişim
Yayınları, İstanbul 2004, s. 51.
18 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, BEO, 3806/285445-2(2), 1328; BOA, BEO, 3717/278755-2(1), 17 Şubat 1335.
19 Martin Booth, Haşhaştan Eroine Uyuşturucunun 6000 Yıllık Öyküsü, İstanbul, Sabah Kitapları 39, 1996,
s.154
49
Suna ALTAN
devletlerin kaçakçılık konusunda önlem almaları alınan kararlar arasında yer almıştır.20
Şangay Konferansı dünyadaki afyon üretim, ticaret ve tüketiminden rahatsız olan
devletlerin uluslararası alanda atmış oldukları ilk adım olması münasebetiyle büyük
bir önem arz etmiştir, ancak gerek alınmış olan kararlar gerekse kararların uygulanması
konusunda aynı hassasiyet gösterilememiştir. Devletlerin ikili ilişkileri neticesinde oluşan
çıkarları istenilen sonuçların alınmasına sürekli engel olmuştur. Konferansın eksiklikleri
göz önüne alınarak, bu eksikliklerin giderilmesi ve daha fazla üretici devleti uluslararası
işbirliğine dâhil etmek için yeni bir görüşmenin 1911 yılında Lahey’de yapılması kararı
yine Şangay Konferansı’nda alınmıştır.21 Bu karar, afyon konusunda yapılacak olan
çalışmaların kararlılık ile devam edeceğinin göstergesi olarak değerlendirilebilir.
Şangay Konferansı›nın son bulmuş olmasıyla birlikte Lahey’de yapılacak olan
konferansın çalışmalarına başlanmıştır. Çalışmalarda öncü devlet olan ABD, Lahey
Afyon Konferansı için katılımcı olmasını istediği devletlerle ikili görüşmeler yapmaya
başlamıştır. Bu sırada Almanya ve İngiltere arasında afyon üretimi konusunda büyük bir
kriz yaşanmıştır.22 Almanya’nın Avrupa’nın en büyük drog üreticisi olması İngiltere’yi
rahatsız etmiştir. İki ülke arasında yaşanmış olan anlaşmazlığın gölgesinde konferansın
çalışmaları devam etmiştir. Konferansta görüşülecek olan kararlar davetli olan devletlere
önceden beyan edilmiştir. Kararlar arasında afyon üretimi, ticareti, kaçakçılık ve satışı
ile ilgili konular yer almıştır.23 Afyon üretiminden kaynaklanan ve madde bağımlılığı
oluşturan bileşenlerin ortadan kaldırılması amacıyla yapılacak olan Lahey Afyon
Konferansı’na Osmanlı Devleti’nin katılım davetini ABD yapmıştır.24 Osmanlı Devleti
davete katılmayacağını bildirmiş ve katılmama gerekçesi olarak ta; haşhaş-afyon
üretiminin ülkenin önemli gelir kaynaklarından biri olduğunu, yapılacak olan herhangi bir
sınırlandırmanın ziraat ve iktisatta telafisi mümkün olmayacak kayıplara neden olacağını
ifade etmiştir.25 Alınan bu cevapla ABD hayal kırıklığına uğramıştır çünkü afyonun büyük
üreticilerden olan Osmanlı Devleti’nin uluslararası iş birliğine dâhil edilmesi önemli bir
adım teşkil edecekti.
1 Aralık 1911 yılında Hollanda’nın Lahey şehrinde I. Lahey Afyon Konferansı
12 ülkenin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Antlaşma taslağı görüşmeleri sırasında 12
ülkenin çıkarları çatışmıştır. Almanlar ilaç sanayilerini, Portekizliler Macau’daki afyon
ticaretini, İran yeni keşfettiği kârlı afyon ticaretini, Hollanda Hint adalarında yaptıkları
ticaretini, İngilizler ise Hindistan ticaretinin zarar görmesini istememişlerdir. Her ülkenin
ayrı bir isteğinin olması konferansa zarar vermiş olsa da, sonuç itibariyle yapılmış olan
20 BOA, BEO, 3806/285445-2(3/4), 1328
21 I. Bayar,- Ghodse, “Evolution Of International Drug Control, 1945-1995”, Bulletin On Narcotics Volume Lı,
Nos. 1 And 2, United Natıons 1999, s.3
22 Ali N. Babaoğlu, Uyuşturucu ve Tarihi Bağımlılık Yapan Maddeler, Kaynak Yayınları, İstanbul 1997, s.9194.
23 BOA, BEO, 3806/285445-2(5), 1328.
24 BOA, BEO, 3736/280159-2(1), 6 Nisan 1326; BOA, BEO, 3717/278755-1(2), 27 Şubat 1325.
25 BOA, BEO, 3806/285445-6(1), 21 Ağustos 1326.
50
Cenevre Afyon Konferansları ve Türkiye’nin Tutumu
antlaşmalarda ortak nokta bulunmuştur. Böylece 23 Ocak 1912 tarihinde Lahey Afyon
Sözleşmesi katılımcı devletler tarafından imzalanmıştır.26 Sözleşmeye göre; ham afyon
konusunda; kanunlar ve nizamlar konulacaktır. Kullanıma hazır afyon konusunda;
hazır afyonun imâline, ülke içindeki ticaretine karşı tedbirler alınması gerekecektir.
Tıbbı afyon-morfin-kokain-saire konusunda; devletler morfin ve kokainin kullanımına
sadece tıbbı amaçlar için izin verecek ve yeni yasalarla eczacılıkta düzenleme yapacaktır.
Morfin- kokain üretilen yerler sürekli denetim ve kontrol altında tutulacaktır.27 I. Lahey
Afyon Konferansı’nın kapsamlı ilk uluslararası afyon toplantısı olmasına karşın alınan
kararlar oldukça zayıf kalmıştır.
I. Lahey Afyon Konferansı’na katılım sağlamamış olan devletleri uluslararası
alanda işbirliğine dâhil etmek için 1 Temmuz 1913 tarihinde yine Lahey’de II. Lahey
Afyon Konferansı düzenlenmiştir. Ancak istenilen sonuç elde edilememiştir.28 Osmanlı
Devleti de konferansa davet edilmiştir. Durumu değerlendiren Said Halim Paşa Hükümeti,
bu konferansa katılmamış ve yapılan sözleşmeye de dış ticaretin zarar göreceği düşüncesi
ile taraf olmamıştır. ABD, Osmanlı Devleti’nin antlaşmaya imza koyması için yoğun
çaba sarf etmiş ancak olumlu bir sonuç elde edememiştir. Osmanlı Devleti sözleşmeye
imzalamamış olsa da, ülke sınırları içinde kendi belirlediği kanunlar çerçevesinde
uygulamalar yapmıştır.29 II. Lahey Afyon Konferansı sonucunda afyon ve türevlerinin
yayılmasının engellenmesinde başarılı olunamamış olsa da, katılımcı devletler iç
piyasalarında durumu kontrol altına almak için çalışmalar yapmışlardır. Kokain ve afyonun
ihraç edildiği limanları kısıtlamak amacıyla, üretim ve dağıtımı kontrol etmeye yönelik
yasal düzenlemeler yaparak yürürlüğe koymuşlardır.30 II. Lahey Afyon Konferansı’nda
alınan kararlar uygulanmış ancak istenilen sonuç yine elde edilememiştir. Eksiklikler göz
önüne alınarak yeni bir konferans yapılması kararı alınmıştır.
15 Haziran 1914 tarihinde III. Lahey Afyon Konferansı; Çin, Almanya, ABD,
Arjantin, Belçika, Şili, Brezilya, Danimarka, İspanya, Fransa, İngiltere, Haiti, Felemenk,
İtalya, Japonya, Rusya, Meksika, İran, Portekiz, Romanya, İsveç, Siyam, İsviçre ve
Uruguay’ın katılımı ile gerçekleştirilmiştir.31 Alınmış olan karar ise tatbikini yapmamış
olan devletlerin tasdik yapması ve sözleşmede imzacı olmayan devletlerin imzalaması
yönünde olmuştur. Şangay Konferansı’na nazaran Lahey Konferansları, katılımcı
devletlerin çokluğundan dolayı daha verimli geçmiş ve daha iyi sonuçlar alınacağı
düşüncesini güçlendirmiştir. Katılımcı devletlerin sayıca fazla olmasından dolayı
uygulamaların hayata geçirilmesi konusunda daha hızlı ve kolay olacağı düşünülmüştür.
Ancak 1914 yılının Temmuz ayında başlamış olan I. Dünya Savaşı ile birlikte sözleşme
26 Martin Booth, a.g.e., s.155-156.
27 Düstür, lll. Tertip, C. 14, Başbakanlık Devlet Matbaası, Ankara 1933, s. 227-240.
28 Mehmet Ali Kâğıtçı, Afyon.., s.46-47.
29 Cengiz Erdinç, a.g.e., s. 32.
30 J.ulia Buxton, The Historical Foundations of The Narcotic Drug Control Regime”, The World Bank Development Research Group Macroeconomics and Growth Them, 2008, s.13
31 Düstur, III. Tertip, C. 14, Başbakanlık Devlet Matbaası, Ankara 1933, s.242-245.
51
Suna ALTAN
ve antlaşmalar rafa kaldırılmıştır. Cephedeki askerin morfin ihtiyacından dolayı savaşan
devletler afyon ithalat miktarlarını artırma gereksinimi duymuşlardır. Artan ihtiyacı
üretici ülkelerin karşılamasından dolayı savaş boyunca Lahey Afyon Sözleşmesi’nin
uygulanması söz konusu olmamıştır. Savaş boyunca eroin morfin ve afyon kullanımında
çok ciddi artışlar meydana gelmiştir. Bu yüzden I. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin
ardından yapılmış olan barış antlaşmalarının Lahey Afyon Sözleşmesi’nin onayına
dair madde; Versay’ın 295. maddesi, Sait Germain’in 247. maddesi, Triyanon’ın 230.
maddesi, Neuilly’nin 247. maddesi ve Sevr’in 280. maddesinde yer almıştır.32
Savaşın sona erip barış antlaşmalarının uygulanmasıyla birlikte, yenidünya düzeni
oturmaya başlamıştır. Uluslararası alandaki afyona müdahale konusu tekrar gündeme
gelmiştir. Uygulamalar ve denetimlerin sistemli bir şekilde yapılması için çalışmalar
1920 yılında kurulmuş olan Milletler Cemiyeti’ne devredilmiştir. Cemiyetin görevleri
arasında afyon ve tehlikeli ilaçların denetimi de yer almıştır.33 Milletler Cemiyeti’ne
antlaşmaların yönetimi için merkezi bir yapı sağlanmıştır. Cemiyet, uzman kişilerden
oluşturmuş olduğu destek birimi ile mekanizmayı kontrol etmeye başlamış34 ve ilk iş
olarak afyon ve afyonlu maddeler konusunda sıkıntı yaşamış olan devletleri bir araya
getirerek bir durum toplantısı yapmıştır. Toplantının sonunda bir istişare komisyonunun
kurulması kararı alınmıştır. Komisyonda; İngiltere, Fransa, Hollanda, Japonya, Portekiz,
Siyam, ABD ve Yugoslavya yer almıştır. Komisyonun ilk çalışması ise 1921-1924
yılları arasında daha kapsamlı bir uluslararası antlaşma hazırlığı olmuştur. Komisyonun
afyon ve afyonlu maddeler konusundaki çalışmaları arasında ihracatın izne, ithalatın ise
sertifikaya bağlı yapılmasına ve devletlerin afyon ve afyonlu maddeler ile ilgili yıllık rapor
tutmasına dair kararların alınması yer almıştır.35 Elde edilecek olan raporlarla ülkelerin
üretim ve ticaretini kontrol altında tutulması öngörülmüştür. Milletler Cemiyeti’ndeki
Afyon İstişare Komisyonu yapmış olduğu çalışmalar neticesinde uluslararası alanda daha
kapsamlı bir konferans yapılmasına karar vermiştir.
2. Cenevre Afyon Konferansları ve Türkiye’nin Tutumu
I. Dünya Savaşı’nın sonra ermesinin ardından yapılmış olan barış antlaşmaları ile
birlikte yeni dünya düzeni kurulmuştur. Siyasi ve askeri düzenler kurulmasının ardından
uluslararası meseleler görüşülmeye başlanmıştır. Haşhaş bitkisinin yetiştirilmesi ve
afyondan elde edilen zararlı ilaçların ticaretinin yasaklanması konusunda savaş öncesinde
yapılmış olan çalışmalar hayata geçirilememiştir. Yeni düzenin kurulması ile birlikte bu
32 Reşat Saka, Uyuşturucu Maddeler (Afyon-Morfin-Eroin-Esrar-Kokain) Hakkında Milletler Arası Hukuki ve
Sosyal Durum, İstanbul, Cumhuriyet Matbaası, 1948, s.180.
33 Ali N. Babaoğlu, a.g.e., s. 93.
34 Julia Buxton, a.g.m., s. 13-14.
35 Reşat Saka, a.g.e., s.108-110; Çağrı Erhan, Beyaz Savaş Türk-ABD İlişkilerinde Afyon Sorunu, Ankara,
Bilgi Yayınevi, 1996, s.55-56.
52
Cenevre Afyon Konferansları ve Türkiye’nin Tutumu
konudaki çalışmalar kaldığı yerden devam ettirilmiştir. Çalışmalarda öncü olan devlet
ABD, bu öncülüğüne savaş sonrasında da devam ederek, yapmış olduğu çalışma ve
girişimler sonucunda Milletler Cemiyeti tarafından afyon ve uyuşturucu maddelerin
üretim ve ticaretinin yasaklanması konusunda Cenevre’de 3 konferans düzenlenmiştir.
Konferansların ana teması afyon üreticisi ülkelerin görüşmelere katılımının sağlaması
ve yapılacak olan sözleşme ve antlaşmalara imza konulması olmuştur. Konferanslarda
ABD’nin en çok üzerinde durmuş olduğu ülke Türkiye olmuştur. Tarım alanlarının fazla
olması üretim ve verimin yüksek olmasından dolayı ABD durumdan rahatsız olmuş ve
Türkiye’nin mutlaka kısıtlama ve sınırlamalara dâhil edilmesi gerektiğini düşünerek,
davet ve imza konusunda da ısrarcı olmuştur.
2.1. Birinci Cenevre Afyon Konferansı (12 Şubat 1925)
Milletler Cemiyeti, afyon konusunda uluslararası denetimi elinde bulundurmasının
ardından, ABD’nin girişimiyle ilerleyen zaman ve değişen dünyada afyon ve afyonlu
maddelere arz talep dengesinin değişmesinden dolayı yeni çalışmalar yapma ihtiyacı
duymuştur. Cemiyet, afyon konusunda daha etkin adımlar atmak için uluslararası alandaki
çalışmalarına devam etmiştir. Milletler Cemiyeti tarafından Lahey sözleşmesinde eksik
olan hususlar göz önüne alınarak yeni çalışmanın sınırları belirlenmiş ve bu doğrultuda
konferansta görüşülecek olan konular saptanmıştır. İsviçre‘nin Cenevre kentinde afyon
konferansı düzenleneceği tüm devletlere duyurulmuştur. Lahey Afyon Konferansı’na
davet edilmiş olan bütün devletler Cenevre Afyon Konferansı’na da davet edilmiştir.
Yapılan çalışmalar sonucunda 1925 Şubatında konferans başlamıştır. Bu konferansta
uluslararası alanda afyon konusunda izlenecek yol ve yapılacak olan çalışmalar
görüşülecektir. Komisyon üyesi olmasına karşın ABD bu görüşmeye katılmamıştır.36 Bu
durum komisyon üyelerinin dikkatini çekmiştir. Çünkü sürecin başlangıcından itibaren
ABD, afyon konusunda en çok çaba sarf eden ve en istekli ülke olarak görülmüştür.
Cenevre’ye davet edilmiş olan Türkiye konferansa katılım kararı almıştır. Konferansa
Türkiye’yi temsilen Ziraat Vekâleti Müsteşarı Süreyya Bey’in katılmasına karar
verilmiştir.37 Görüşmelerin başlamasının ardından hükümet Süreyya Bey’e bir telgraf
göndermiştir. Gönderilmiş olan telgrafta, Bakanlar Kurulu’nun talimatı olmadan herhangi
bir taahhütnamede bulunmaması ve görüşmeleri bildirmesi istenmiştir.38
12 Şubat 1925’de Cenevre Afyon Sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmeye imza
koyan devletler; Arnavutluk, Almanya, Brezilya, Avusturya, Belçika, Avusturya, Kanada,
Britanya, Yeni Zelanda, Cenub-i Afrika İttihadı, İrlanda Serbest Devleti, Hindistan,
Bulgaristan, Şili, Küba, Danimarka, İspanya, Fransa, Yunanistan, Macaristan, Japonya,
36 Mehmet Ali Kağıtçı, Afyon.., s. 46-47.
37 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, 30.18.1.1.11.49.7, 19 Ekim 1924.
38 BCA., 30.18.1.1.12.59.11, 4 Aralık 1924.
53
Suna ALTAN
Letonya, Hollanda, İran, Lüksemburg, Lehistan, Portekiz, Nikaragua, Sudan, Yugoslavya,
İsviçre, Siyam, Çekoslovakya ve Uruguay’dır.39 İmzalanmış olan sözleşmeye göre;
• Sözleşmeyi imzalayan devletler, afyon üretim ve ihracatı konusunda şimdiye kadar
herhangi bir kanun yapmamış ise bundan sonra yapacaklarını garanti etmişlerdir.
• İmzacı devletler, ticaret yaptıkları ya da yapacakları şehir ve mahallelerini sayılarını
sınırlayacaklarını garanti etmişlerdir.
• Afyon, kokain, morfin, hint keneviri gibi maddelere yalnızca tıp alanında kullanmak
şartı ile izin verileceğini ve kanuni düzenlemeler yapılacağını kabul etmişlerdir.
• Eczanelere belirlenen gram ve dozlarda afyon ruhu-dover tozu ve tıbbi afyon
satmalarına izin verilmiştir.
• Taraflar bu sözleşmenin uygulanmasında temel olan ürünün ithali içinde izin talep
edecek ve ithalat-ihracatçının isim ve adreslerini beyan edeceklerdir.
• Bu sözleşmenin yürürlüğe girmesini takiben 3 ay içinde daimi merkez komitesi
kurulacaktır. Azaları, Milletler Cemiyeti Meclisi tarafından tayin edilecektir. Azaların
süresi ise 5 yıl ile sınırlandırılmıştır.
• Taraflar her sene daimi merkez komitesine tıbbı, fenni ve başka maksatla ülkelerine
ithal edecekleri maddenin miktarı hakkında bildirimde bulunacaklardır.
• Devletler komiteye mevadla ilgili 5 sene önceki istatistikleri göndermeyi kabul
etmişlerdir.
• Bu sözleşmeyi imzalayanlar Lahey’in 1-3-5 kısımlarını da kabul etmiştir.40
Konferansta yapılmış olan çalışmalar neticesine sağlık alanındaki zorunluluk haricinde
önlenmesi için alınan tedbirler şunlardır;
• Afyon satış ve üretiminin devlet kontrolüne alınması
• Afyon ve afyonlu maddelerin ihracatının kontrolü
• Uyuşturucu maddelere ait milletlerarası ticaretin kontrolü
• Daimi merkez komitesinin tesisi ve teşkilatlandırılması
• Antlaşma metnine uygun kanunların yapılması41
Birinci Cenevre Konferansı başarıyla tamamlanmıştır. Konferans sonucunda
39 Mehmet Ali Kâğıtçı, Afyon.., s. 47-48.
40 Düstür, III. Tertip, C. 14, s.248-67.
41 Reşat Saka, a.g.e., s. 128.
54
Cenevre Afyon Konferansları ve Türkiye’nin Tutumu
imzalanmış olan sözleşme daha çok ticari durumun kontrol altına alınması ile ilgili
olmuştur. Haşhaş ekim ve afyon üretimi ile ilgili doğrudan bir yaptırım ele alınmamıştır.
İç denetimler ve kanuni düzenlemelere daha çok yer verilmiştir. Denetimlerin sistemli
bir şekilde yapılabilmesi için Daimi Merkez Komitesi kurulmuştur. Türkiye, konferansa
katılım sağlamış ancak haşhaş ve afyon konusunda Osmanlı Devleti’nden devralmış
olduğu mirası devam ettirmiştir. İsmet Paşa42 Hükümeti, alınmış kararları gözden
geçirerek Ticaret ve Ziraat Vekilleri43 ile yapmış olduğu görüşmeler neticesinde
sözleşmeye imza konulmaması yönünde karar almıştır. Antlaşma ve sözleşmelere imza
konulmamasındaki en önemli neden, haşhaş-afyon üretiminin ülke ekonomisinde gerek
çiftçiler gerekse ihracatçılar açısından önemli bir gelir kaynağını oluşturmasın olmuştur.
Ülkede ekonomik açıdan zor günler yaşanıyor iken ekonomik getirisi fazla olan bu
üründen vazgeçilmesi mümkün olmamıştır.44 Birçok ilde yapılan haşhaş-afyon tarımı
binlerce ailenin geçim kaynağını oluşturmuştur. Ekonomik kayıplar büyük sıkıntılara
neden olacağı için Türkiye imzacı devletlerarasında yer almamıştır. Ayrıca ihracatta,
ticarette ve borsada bu ürüne hâkim olan kişilerin bir kısmının bürokratlardan oluşması
nedeniyle uluslararası antlaşmalarda bulunan kısıtlamalar ve yasaklamalara karşı güçlü
bir direniş gösterilmesine neden olmuştur.45
Türkiye, yaşanacak ekonomik kaybı göze alamayarak sözleşmelere imza
koymamış ancak ülke içinde kendi kanunları ile bazı düzenlemeler yapmıştır. İsmet Paşa
Hükümeti’nin yapmış olduğu çalışmalar neticesinde yapılan ilk düzenleme, 1 Mart 1926
tarihli 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda uyuşturucu maddelerin cezalarının belirlenmesi
olmuştur.46 Ardından yapılan incelemeler ve denetlemeler sonucunda zararlı madde
üretimi yaptığı saptanmış olan yabancı sermaye ile İstanbul’da açılmış olan fabrikaların
faaliyetlerine son verilmesi kararı alınmıştır. Bu karar neticesinde ilk olarak; Japon
sermayesi ile açılmış olan Kimyager Kikuçi tarafından işletilen Taksim’deki fabrikanın
1927 yılında kapatılmasına karar verilmiştir. Fabrikanın malzemeleri Türkiye Eczacılar
Laboratuvarları’na devredilmiştir. Kapatılan ikinci fabrika ise Fransız sermayesiyle
Kuzguncuk’ta açılmış asıl adı Türk Eczayı Tıbbiye ve Kimyevi Şirketi olan Fransızca
isminden dolayı Sico olarak da bilenen fabrika olmuştur.47 Kapatılan üçüncü fabrika ise
Eyüp’te bulunan ETKİM adlı fabrika olmuştur.48
42 1884 İzmir doğumludur. 1892’de askeri eğitimine başlamıştır. 1915 ile 1918 yılları arasında çeşitli askeri
görevlerde bulunmuştur. 1920 yılında Ankara Hükümeti’nin Genelkurmay Başkanı olmuştur. I. ve II. İnönü
zaferini kazanmıştır. Mudanya ve Lozan Antlaşmalarını imzalamıştır. 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin
ilk başbakanı olmuştur. 1938 yılında Cumhurbaşkanlığı görevine gelmiştir. 1950 yılında görevi sona ermiştir.
1961’den 1965 yılına kadar Başbakanlık yapmıştır. 1972 yılında CHP ve milletvekilliğinden ayrılmıştır. Bkz.
İsmet İnönü, Hatıralar, Bilgi Yayınevi, Ankara 2014, s. 25.
43 Dönemin Ticaret Vekilleri: Ali Cenani ve Mustafa Rahmi, Ziraat Vekili: Sabri Efendidir. TBMM Albümü,
C. 1, s. 145.
44 Mehmet Işık, Madde Kullanımı ve Stratejik İletişim, Ankara, Sage Yayıncılık, 2013, s. 60.
45 Cengiz Erdinç, a.g.e., s. 49.
46 Mehmet Işık, a.g.e, s. 60.
47 Serpil Çelenk-Faruk Aktuzlu, “Haşhaş Sorunu”, Kimya Mühendisliği Mecmuası, C. 7, S. 64, Ankara 1974,
s. 10.
48 BCA, 30.18.1.2.20.33.4, 25 Mayıs 1931.
55
Suna ALTAN
Afyonun milli mevzuata girişi ise 1928 yılında çıkarılmış olan 1339 Sayılı
Kanun’la gerçekleşmiştir.49 Uluslararası alanda haşhaş-afyon ile ilgili yapılan toplantılar
dikkate alınarak uyuşturucu maddeler konusunda çalışmalar yapılmaya devam edilmiştir.
Uyuşturucu maddelerin üretim ve hazırlanmasını kontrol altına almak için 1/179 numaralı
kanun layihası 15.12.1928 tarihinde TBMM’de görüşülmüştür. Uyuşturucu maddeler
hakkındaki kanunda 18 madde kabul edilmiştir. Bu maddeler içinde dikkat çekenleri ise;
1. Ham afyon, tıbbı afyon, morfin gibi ürünlerin imal, ihraç ve ithali Sıhhat ve İçtimai
Vekâlet’inin kontrolüne bırakılmıştır.
2. Eczaneler ve ecza ticarethaneleri afyon alımında serbest bırakılmıştır.
3. İmalathane ve fabrika açmak için özel izin alınmalıdır. Fabrika ve imalathanelerde
kimyager bulundurulması zorunlu tutulmuştur. Müesseselere verilecek olan izinler
Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti ile İktisat Vekâlet’ine ait olacaktır.
4. Fabrika ve imalathanelerin üretmiş olduğu ürünler memleket içinde eczane ve ecza
ticarethaneleri dışındaki yerlere satışı yasaklanmıştır.
5. Fabrika ve imalathanelerin Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti tarafından teftiş
olunması uygun görülmüştür.
6. Uyuşturucu maddeleri ithal etmek isteyen eczaneler miktar ve cinsini, nereden
alacaklarını ve sipariş bilgilerini Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâlet’ine bildirmeye
mecbur tutulmuştur.
7. Fabrika ve imalathanelerin her ay Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâlet’ine üretim
çizelgelerini göndermesi mecbur tutulmuştur.
8. Uyuşturucu maddeleri ithal, ihraç ve satışından ceza almış olanlara bir daha asla izin
verilmeyecektir.
9. Eczanelerde yapılacak olan satışlara reçete şartı konulmuştur.
10. Ecza ticarethanelerinde muhafaza ve satışların kayıtları zorunlu tutulmuştur.50
1928 yılından itibaren uyuşturucu maddeler konusunda yapılan çalışmalar
neticesinde kanunlarla maddenin ticareti devlet tekeline alınarak kaçakçılığa karşı
önlem alınmıştır. Ayrıca haşhaş-afyon ekimi de devlet kontrolüne tabi tutulmuştur.51
49 TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Haşhaş Ekiminin Yasaklanması Hakkındaki Görüş ve Önerileri, Ankara, 1974, s. 4-5.
50 TBMM Zabıt Ceridesi, C. 6, İçtima:2, 15 Aralık 1928, s. 53-55.
51 Ayhan Songar, Haşhaş Meselesi ve Türkiye, İstanbul, Hareket Yayınları, 1974, s. 74.
56
Cenevre Afyon Konferansları ve Türkiye’nin Tutumu
Ülke içinde afyon konusunda düzenlemelerde bulunulmuş olmanın yanında uluslararası
mekanizmaya dâhil olmayan Türkiye, devletlerarası yardımlaşma konusunda herhangi bir
olumsuz düşüncede olmamıştır. 1928 yılında ABD’nin Türkiye’den afyon kaçakçılığıyla
ilgili istihbarat paylaşımı isteği olmuştur. Türkiye, yapılmış olan talebe olumlu cevap
vermesiyle birlikte ABD ile ortak istihbarat paylaşımı gerçekleştirilmiştir.52 Türkiye’nin
bu isteğe olumlu cevap vermesin de; uluslararası antlaşmalara imza koymamış
olmasından ötürü uluslararası alanda ve özellikle ABD’de Türkiye karşıtı oluşturulmuş
olan kamuoyuna karşın, bu ortaklığı kabul ederek Türkiye bu konuda ilgisiz ve kayıtsız
olmadığını, uluslararası uyuşturucu kaçakçılığına göz yummadığını ve onaylamadığını
göstermek istemiştir.
2.2. İkinci Cenevre Afyon Konferansı (13 Temmuz 1931)
Milletler Cemiyeti, Birinci Cenevre Afyon Konferansı’nın hemen ardından
afyon ve uyuşturucu maddeler konusunda çalışmalarını sürdürmüş ve Cemiyetin Daimi
Merkezi Afyon Komitesi yeni bir toplantı düzenleme kararı almıştır. Davet edilmiş olan
devletlere Cemiyet tarafından mektup gönderilmiştir. 6 Ocak 1931 tarihinde Türkiye’ye
gelen davet mektubunda; Cenevre’de düzenlenmesi planlanmış olan İkinci Cenevre
Afyon toplantısına katılması istenmiştir. Cemiyet mektupta, yapılacak olan toplantıya
Türkiye’nin katılmasını özellikle arzu ettiğini vurgulanmıştır. Çünkü toplantıda
Türkiye’de kurulmuş olan afyon fabrikalarının53 imal ve ihraç durumları görüşülmek
istenmiştir. Bu davete olumlu bakan ve konferansa katılma kararı alan Türkiye, temsilci
olarak bir heyet belirlemiştir. İlk belirlenmiş olan heyetin başkanlığına TBMM ikinci reisi
olan Hasan Hüsnü tayin edilmiştir. Ancak daha sonra yapılan görüşmeler neticesinde heyet
ve başkanı değiştirilmiştir. Yeni heyette İktisat Vekili; Mustafa Şeref, Sıhhat ve İçtimai
Muavenet Vekili; Asım Bey, Hariciye Siyasi Müşaviri; Suphi Ziya, Müşavir; Mehmet Ali
Tayyar ve Cenevre Konsolosu olan Şevket Fuat yetkilendirmiştir. Hükümet, Cenevre’deki
görüşmelerde dile getirmesi için Şevket Bey’e bir rapor göndermiştir. Raporda; Türk
Hükümeti Lozan Barış Antlaşması’nın 100. maddesinde 1912 Afyon Antlaşması ile 1914
protokolünü kabul etmiş ancak 1925 tarihli antlaşmaya imza koymamıştır. Bundan dolayı
52 Cengiz Erdinç, a.g.e. s. 52.
53 İlk olarak 1926 yılında Japonlar Türk afyonunu işlemek için almış oldukları izin ile Hite Sagan ve Hosep
Galenyan tarafından Orient Products Company adı altında afyon işleme fabrikasını Taksim’de bulunan Mecidiye Kışlası’nda açmışlardır. Fabrika İstanbul Taksim’de faaliyet göstermiştir. J. Taranto’nun oğlu olan Nissim
Taranto, afyon fabrikası kurulması için girişimini yapmıştır. Bu girişimden olumlu sonuç alınmış ve 1929 yılının Mayıs ayında Nissim Taranto ve ortakları tarafından İstanbul Eyüp’te, Bahriye semtinde Eczayı Tıbbiye ve
Kimyeviye adı ile açılmıştır. Üçüncü fabrika da, Türk Eczayı Tıbbiye ve Kimyevi Şirketi adı ile İktisat Vekâlet’ine
verilmiş olan sözleşmenin ve belgelerin teslimi ile kurulmasına izin verilmiştir. Yüz bin Türk Lirası sermayeye
sahip olan fabrika, 1929 yılının Aralık ayında Fransız sermayesi ile İstanbul Kuzguncuk’ta faaliyete geçmiştir.
C. Erdinç, a.g.e. s. 54-55; Osman Öndeş, Asıl Efendiler Levantenler, Şenocak Yayıncılık, İzmir 2010, s. 47-48;
BCA, 30.18.1.2.6.59.10, 4 Aralık 1929; Nurhayat Sütlüpınar, Türkiye’de Afyon Alkaloitleri Elde Edilişinin
Tarihçesi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1999, s. 133-34.
57
Suna ALTAN
duruma uyma zorunluluğumuzun olmadığını, ziraatımızın önemli bir ürünü olan afyonu
korumak zorunda olduğumuzu bunun yanında uluslararası sınırlamalardan da uzak
kalınmayacağını, fabrikaların imalinde kendi afyonumuzu kullandığımızı, fabrikaların
kontrolünün Sıhhat ve İçtimai Vekâletine verildiğini, imalat ve ihracat konularının kontrol
altında tutulacağı ve bundan sonra afyon konusunda yapılacak olan tüm konferans ve
toplantılara katılım sağlanacağı bildirilmiştir.54
İkinci Cenevre Afyon Konferansı aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 44
ülkenin katılımı ile gerçekleşmiştir. Konferansta, uyuşturucu maddelerin üretim ve
ticaretinin sınırlandırılması afyon üretim oranlarının her yıl %10 azaltılması, devletlerin
üretim, ithalat, ihracat ve tüketimlerini kontrol edecek merkezin kurulması gibi konular
görüşülmüştür.55 Görüşülmüş olan bu konuların yanında toplantıda Türkiye aleyhine bir
rapor yayınlanmıştır. Bu raporda Türkiye, afyon üretimi ve afyon fabrikalarının faaliyetleri
konusunda, olduğundan daha fazla gösterilerek suçlanmıştır. Milletler Cemiyeti bu
raporla birlikte Türkiye üzerindeki baskısını daha da artırmıştır.56 Uyuşturucu maddelerin
üretiminin sınırlandırılması ve dağıtımının düzenlenmesi için 1931 yılının temmuz
ayında gerçekleşmiş olan İkinci Cenevre Afyon Konferansı’nda yapılan görüşmeler
neticesinde 13 Temmuz 1931’de sözleşme imzalanmıştır. Almanya, ABD, Arjantin,
Avusturya, Belçika, Bolivya, Brezilya, Britanya, İrlanda, Şili, Kosta-Rika, Küba,
Danimarka, İzlanda, Hindistan, Lehistan, Dominiken, Mısır, İspanya, Habeşistan, Fransa,
Yunanistan, Guatalama, Hicaz ve Necit, Japon, İtalya, Liberya, Litvanya, Lüksemburg,
Meksika, Monako, Panama, Portekiz, Paraguay, Felemenk, İran, Romanya, Siyam, İsveç,
İsviçre, Çekoslovakya, Uruguay ve Venezüella antlaşmaya imza koymuştur. Bu sözleşme
1912 Lahey ve 1925 (Şubat) Cenevre’de yapılmış olan sözleşmeyi bütünleştirmiştir.
Sözleşmeye göre;
• İmzacı devletler Cenevre’de kabul ettikleri denetim mekanizması olan Daimi Merkez
Komitesine her yıl cetvelleri göndereceklerdir.
• Hiçbir memlekette sözleşmede belirtilen miktarların haricinde üretim yapılmayacaktır.
• Tıbbı ve fenni olmayan bir ihtiyaç için üretim yapılmış olan afyon veya koka yaprağı
ancak sadece tıbbı amaçlı ise ihracatına izin verilecektir.
• Cenevre sözleşmesinin 4 ncü maddesinin uygulanması ve kontrollerin ona göre
yapılacağı kabul edilmektedir.
• İmzacı devletler, ülkelerinde kurulmuş olan imalatçı firmalardan 3 ayda bir üretime
dair rapor alacaklardır.
54 BCA, 30.10.0.0.180.243.7, 21 Ocak 1931; BCA, 30.18.1.2.22.55.11, 2 Ağustos 1931; BCA, 30.18.1.2.19.27.4,
9 Mayıs 1931; BCA, 30.18.1.2.19.30.16, 19 Mayıs 1931.
55 Parlamentolar Birliği Türk Grubu, Cenevre Konferansı 1932 Rapor, TBMM Matbaası, Ankara, s. 26.
56 Çağrı Erhan, a.g.e. s. 95.
58
Cenevre Afyon Konferansları ve Türkiye’nin Tutumu
• Antlaşmaya göre, afyon, koka yaprağı ithalatı ve ihracatı konusunda ABD bu
sözleşmeden daha keskin tedbirler alabilir ve yine ABD transit geçiş noktalarında
kontrolleri sağlayabilir.57
İmzalanmış olan sözleşme ile birlikte bundan sonra hükümetlerin, sürekli olarak
Milletler Cemiyeti’ne rapor sunması, üretici ülkelerin ise üretim faaliyetlerini 3 yılda
bir rapor etmesi, devletlerin yasal iç düzenlemelerini yapması, denetim organının
istediği zaman denetim yapma yetkilerini kullanması gibi konular karara bağlanmıştır.58
Antlaşmanın son maddesi oldukça dikkat çekicidir çünkü ABD’ye diğer devletlerden
daha fazla yetki verilmiştir. Bu durum neticesinde ABD’nin Milletler Cemiyeti üzerindeki
artan etkisi bir hayli hissedilmiştir. Bu konferans ile birlikte Milletler Cemiyeti, afyon
üretiminin ve bütün alt dallarının denetim ve kontrolünü kendi bünyesine almış oluyordu.59
Konferansta alınmış olan kararlar temsilciler tarafından Ankara’ya bildirilmiştir. Yapılmış
olan görüşmeler neticesinde hükümet yapılmış olan antlaşmaya imza konulmaması
yönünde karar almıştır. Konferansın ardından Milletler Cemiyeti’nin afyon istişare
komisyonu tarafından, 1932 yılında Cenevre’de afyon, haşhaş ve koka yaprağı ziraatının
sınırlandırılması konusunda konferans düzenlemesine karar verilmiştir. Davetli olan
Türkiye, hükümeti temsilen Cenevre konsolosu Fuat Bey’in katılmasına karar vermiş ve
kendisine de imza yetkisi verilmiştir.60 Ancak yapılmış olan görüşmeler neticesinde Türk
temsilcisi tarafından herhangi bir antlaşma veya sözleşmeye imza konmamıştır.
Türkiye, İkinci Cenevre Afyon Konferansı sonucu alınmış olan kararlara imza
koymamış olsa da ülke içinde afyon konusunda dair çalışmalarına devam etmiştir.
Uyuşturucu maddelerin ticaret ve ihracına dair kısıtlamalar yapılmıştır. Yapılmış olan
çalışmalar neticesinde Almanya’da Türkiye’ye karşı olumlu bir hava oluşmuştur.
Türkiye’nin uyuşturucu ticareti ile kaçakçılığı konusunda mücadele etmediği ve bazı
ülkelere yasal olmayan yollarda ürün göndermiş olduğuna dair basında yer alan yazılar
ve haberler 1931’de Berlin’de çıkan “industrie-und andeks-zeitung” haberinden sonra
son bulmuştur.61 Bu sırada ülke içindeki afyon üretim ve ticaretini kontrol altına almak
amacıyla TBMM’de yapılmış olan görüşmeler neticesinde 10.07.1932 yılında 2061
numaralı kanun ile “Türkiye Afyon Yetiştiriciler Satış Birliği” kurulmuştur. Kurum,
inhisar şeklinde oluşturulmuştur.62 Kanun gereğince; birliğin teşkilatı ve afyonun satışı
bu birlik tarafından yapılacaktır. Afyon üreticileri ve dış pazar satıcıları bu birliğin üyesi
olacaktır. Afyon ekimini 4 yıl üst üste yapmayan çiftçiler birlikten çıkarılacaklardır. Üretim
yerleri mıntıkalara ayrılacaktır. Her mıntıkada 3 kişilik bir idare heyeti oluşturulacaktır.
Birlik azası yetiştirmiş olduğu ürünü idare meclisinin belirlemiş olduğu tarihlerde birliğe
satacaktır. Böylece üreticiler bu birliğe üye sayılmıştır ve Türkiye’deki tüm afyon
57 Düstür, III. Tertip, C. 14, s. 275-300.
58 Çağrı Erhan, a.g.e., s. 56.
59 Ali N. Babaoğlu, a.g.e., s. 93.
60 BCA., 30.18.1.2.27.26.12, 13 Nisan 1932.
61 BCA., 30.10.0.0.178.230.3, 2 Haziran 1931, s. 2.
62 Düstur, III. Tertip, C.13, Başvekâlet Müdürlüğü Matbaası, Ankara 1932, s. 1206.
59
Suna ALTAN
üreticileri yıllık mahsulatın tamamını bu birliğe vermekle yükümlü olmuşlardır. Başka
bir yere ya da kişiye bireysel olarak ürün satışı yasaklanmıştır.63 Kurulmuş olan bu birlik
sayesinde, afyon yetiştiren çiftçilerin bir arada tutulması ve tek elden kontrol edilmesi
sağlanmış olacaktır. Böylece afyonun iç ve dış satışı devlet kontrolünde yapılarak;
uygunsuz satışları, fiyat farklılıkları, kaçakçılık gibi konulara müdahale imkânı sağlanmış
olacaktır.
Yapılmış olan çalışmalar bazı imzacı devletler özellikle ABD için yeterli olmamıştır.
ABD’nin bu konudaki olumsuz görüşlerinin etkisi altında kalmış olan Milletler Cemiyeti,
1932 yılında yayınlamış olduğu raporda; uyuşturucu maddeler konusunda dünyada tek
sorumlu ülke olarak Türkiye’yi göstermiş olması Türkiye’de hoşnutsuzluk yaratmıştır.
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bu şekilde dünyaya tanıtılması Cumhurbaşkanı Mustafa
Kemal’in olaya bizzat el koymasına neden olmuştur. Yapılan incelemeler neticesinde
haşhaş-afyon ticaretinin Türkiye’nin uluslararası imajına zarar vermesi göz önüne alınarak
duruma müdahale edilmiştir.64 Uyuşturucu maddeler konusunda yaşanan sıkıntıların
giderilmesi için sözleşmelerin onaylanması gerektiği kararı alınmıştır. Türkiye’ye karşı
alınmış olan iktisadi önlemlerle ülke ekonomisi zor duruma sokulmuştur. Bu durumun
düzeltilmesi için antlaşma ve sözleşmelere imza konulması kararı alınmıştır.65 25 Aralık
1932 tarihinde İcra Vekilleri Heyeti Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in yüksek
başkanlığında toplanmış ve iktisadi, zirai ve sıhhi konular görüşülmüştür. Bunlar;
1. 1912 Lahey, 1925 ve 1931 Cenevre Uluslararası antlaşmalara imza konulması
2. Kapatılan fabrikaların bir daha asla açılmaması ve her hususi imalatı takibi
3. Ham afyonun dış ticaretinin ticari bir birlik merkezi tarafından yapılması
4. Afyon üretiminin sınırlanması ve tarımının izine tabi tutulması
5. Hint kenevirinin Türkiye’de ekilmesinin katiyen yasaklanması
6. Uyuşturucu maddelerin gizli imalinin ve kaçakçılığının ihtisas mahkemelerine
vermek ve ceza hükümlerine tabi tutmak
7. Bu programın uygulanmasıyla birlikte Türk milletine ve insanlığa faydalı olunacağı
vurgulanmıştır.66
Hükümetin ekim ve dikim sahalarındaki kısıtlamalar kararı ve kaçakçılık için
alınmış olan tedbirler uluslararası kamuoyuna duyurulmuştur. Bu kararlar tüm dünyada
memnuniyetle karşılanmış; özellikle ABD senatosunda büyük bir memnuniyet yaratmıştır.
ABD Senatörünün yapmış olduğu açıklamada;
63 TBMM Zabıt Ceridesi, C. 9, İçtima:1, 3 Temmuz 1932, s. 481-482;Vahdi Yurtmen, “Haşhaş ve Afyon”,
Toprak Mahsulleri Ofisi Dergisi, S. 19, Ankara 1956, s. 5-6.
64 Mehmet Işık, a.g.e, s.61.
65 BCA., 30.18.1.2.28.32.20, 27 Nisan 1932.
66 BCA., 30.18.1.2.32.80.7, 25 Aralık 1931; BCA., 30.10.0.0.178.230.8, 25 Aralık 1932.
60
Cenevre Afyon Konferansları ve Türkiye’nin Tutumu
“İnsanlığın uyuşturucu madde kaçakçılığı konusunda dünya çapında verdiği
savaşta Mustafa Kemal’in önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti liderliği almıştır” sözleri
ile memnuniyeti dile getirmiştir.67
Afyon ve diğer uyuşturucu maddelerin uluslararası ticaretinin sınırlandırılması ve
yasaklanmasıyla ilgili 1912 Lahey, 1925 ve 1931 Cenevre Antlaşmalarına ve protokollerine
TBMM’nin almış olduğu karar neticesinde bu antlaşma ve protokollere katılma isteği
1933 yılında 26768/3 numaralı mektup ile Milletler Cemiyeti’ne bildirilmiştir.68 1912
Lahey Afyon Sözleşmesi ve 25 Haziran 1914 Tarihli Protokol’üne imza yetkisi Osman
Nuri Bey’e verilmiştir.69 Alınmış olan bu kararın ardından İktisat Vekili Celal Bayar’ın
yapmış olduğu konuşmada;
“Afyon mukavelenamesine iştirak edebilmemiz için uzun zaman düşündük ve
bunun leh ve aleyhimizdeki delaini büyük bir tetkikten geçirdik nihayet fırkanın ve
hükümetin esaslı bir şekilde bu işe girmeyen karar verdik ve girerken bu meydanda
bulunan zararları göz önünde tuttuk fakat girmez isek muhtemel olan, büyük zararların
önüne geçilmesi noktasından fayda mülahaza ettik. Biz ekonomi itibarı ile beynelmilel
afyon komitesine iştirak ettiğimiz zaman, zaten memleketimizle dünyanın her tarafında
şiddetli bir kriz hüküm fermandı. Komisyona girmeyenler daima suretle kaçakçılık
şaibesi altında bulunuyorlar. Cumhuriyet rejimi itibarı ile temiz hareket ettiğimizi evvele
kendimize saniyen bütün cihana karşı isbat etmek mecburiyetindeyiz.”70 Sözleri ile
durumun hassasiyeti ve zorunluluğu üzerinde durmuştur.
Türkiye’nin antlaşmalara imza koyma kararının ardından 3.01.1933 tarihinde ABD
Senatosu’nda konuşan Pensilvanya Senatörü Jemes J. Davis71; “Bütün dünya ve özellikle
de ABD Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in uyuşturucu maddeler üzerine koyduğu
yasaklık göz kamaştırıcı bir Noel armağanı olmuştur.” sözleri ile durum karşısındaki
memnuniyetini dile getirmiştir.72 Türkiye’nin bu girişimiyle uluslararası kamuoyunda
oluşturulmuş olan kötü imajı ortadan kalkmaya başlamıştır. Afyon maddesinin
tahribatından geniş ölçüde zarar görmüş devletler alınan kısıtlama ve sınırlama kararından
dolayı Türkiye’ye övgülerini sıkça dile getirmişlerdir. Uluslararası toplumda yaşanan
memnuniyet gözler önüne serilmiştir.73 Türkiye’nin, uyuşturucu maddeler konusunda
yaptığı çalışmalar yalnızca bunlarla sınırlı kalmamıştır. Sınıra yakın yerlerde önlemler
67 Mehmet Ali Kağıtçı, Yurdumuza Has Essiz Cevher Afyon Mahsulümüzü Kurtarma Savaşı, Grafik Sanatlar
Matbaası, İstanbul 1977, s. 4.
68 BCA., 30.10.180.244.11, 05 Mart 1932.
69 BCA., 30.18.1.2.35.29.18, 26 Nisan 1933.
70 Özel Şahingiray, Celal Bayar’ın Söylev ve Demeçleri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 1999,
s. 313.
71 Pennsylvania’dan bir Senatör; Tredegar, Güney Galler, 27 Ekim 1873 doğumludur. 1930 yılında Birleşik
Devletler Senatosu’na Cumhuriyetçi olarak seçildi. ABD’de çeşitli siyasi görevlere bulunmuştur. https://bioguide.congress.gov/scripts/biodisplay.pl?index=d00011, (Erişim Tarihi: 12.07.2018)
72 Mehmet Işık, a.g.e, s. 61.
73 Nejat Akgün “Haşhaş Konusunda Asılsız İddialar”, Karma Ekonomi Dergisi, S. 69, Ankara 1971, s. 7.
61
Suna ALTAN
de alınmaya başlanmıştır. Gümrük ve İnhisar Vekâleti; Mardin, Urfa, Hatay, Gaziantep
gümrük bölgesi dâhilinde afyon alım satım ve naklinin yasaklanmasını ön gören kanuni
tedbirlerin alınmasının kaçakçılığı önleyeceği beyan etmiştir.74 Uyuşturucu kaçaklığına
karşı tedbir almak amacıyla ABD gümrükleri ile işbirliği çerçevesinde ABD Hükümeti
tarafından Türkiye’ye gönderilen Mr. A.A. Christides’in ülkeye girişine izin verilmiştir.75
Afyon konusunda çalışmalara devam eden hükümet, Türkiye Afyon Yetiştiriciler Satış
Birliği’nin görevine 2061 sayılı kanun ek maddesi ile son vermiştir.76 Hükümet yapmış
olduğu yeni çalışmalar neticesinde afyonun üretim ve satışının devlet kontrolünde olması
için 31 Mayıs 1933 yılında 2253 sayılı kanun ile “Uyuşturucu Maddeler İnhisarı”
kurumunun kurulmasını sağlamıştır. 2253 sayılı kanunun 8. maddesince de Hamza Osman
Bey müdürlüğe tayin edilmiştir.77 İnhisarın kuruluşu ile birlikte; afyon üretimi ve ihracatı
artık devlet eli ile kontrollü bir şekilde kanuna uygun olarak yapılmaya başlanmıştır.
Uluslararası alanda 1933 ve 1935 yıllarında afyon konferansı yapılması kararı
alınmıştır. Türk Hükümeti bu iki konferansa da Bern elçisi Cemal Hüsnü’yü temsilci olarak
görevlendirmiştir.78 1933 yılında Panama ve 1934-35 senelerinde Habeşistan’a yapılmış
olan afyon ihracatı hakkında Milletler Cemiyeti afyon istişare komisyonuna izahat vermek
için Cemal Hüsnü ve teknik destek konusunda yardımcı olması için Uyuşturucu Maddeler
İnhisar müdürü Ali Sami Bey görevlendirilmiştir.79 Hükümet, haşhaş-afyon konusundaki
çalışmalarını kontrollü bir şekilde devam ettirmiştir. Haşhaş-afyon durumunu görüşmek
üzere Maliye, İktisat, Sıhhat ve İçtimai Muavenet ve Ziraat Vekâletleri müsteşarlarından
seçilmiş olan afyon komisyonu Haziran 1935’de Hariciye Vekâletinde, Haricîye Vekâleti
umumi kâtibi Numan Menemencioğlu’nun başkanlığında toplanmıştır. Bu görüşmede
Ticaret ve İktisat Şefi Bedi Arbel, teşkilatlandırma müdürü Servet Berkin, Türk ofisi
başkanı Mecdet Alkan, Uyuşturucu İnhisar Müdürü Ali Sami ve İdare Meclisi Başkanı
Ziya Taner, Hıfzıssıhha Umum Müdürü Asım Arar ve Fen İşleri Müşaviri Selim Herkmen
de bulunmuşlardır. Görüşmede; Atatürk başkanlığında toplanmış olan heyetin kararları,
uyuşturucu maddeler inhisar hakkındaki kanun, uyuşturucu maddelerin denetlenmesi,
uluslararası afyon antlaşmaları, komisyon raporları ve afyonun durumu hakkında konular
görüşülmüştür.80 Ülke içinde yapılmış olan çalışmalar diğer devletler tarafından sıkı bir
şekilde takip edilmiştir. Özelikle ABD, çalışmalar sonucundaki memnuniyetini sık sık
dile getirmiştir.
74 BCA., 30.10.0.0.180.245.17, 24 Kasım 1939.
75 BCA., 30.18.1.2.74.39.11, 13 Mayıs 1937.
76 TMMOB, a.g.e., s. 5.
77 BCA., 30.18.1.2.62.20.17, 17 Mart 1936.
78 BCA., 30.18.1.2.36.37.14, 20 Mayıs 1933; BCA., 30.18.1.2.58.78.7, 10 Ekim 1935.
79 BCA., 30.18.1.2.60.93.20, 11 Aralık 1935.
80 BCA., 30.10.0.0.178.230.8, 3 Temmuz 1935, s. 2-3.
62
Cenevre Afyon Konferansları ve Türkiye’nin Tutumu
2.3. Üçüncü Cenevre Afyon Konferansı (26 Haziran 1936)
Miletler Cemiyeti afyon konusundaki çalışmalarına ara vermeden devam etmiştir.
1931 yılı ile 1936 yılları arasında konuya dair küçük çaplı toplantılar yapılmıştır. Daha
kapsamlı bir çalışma için 1936 yılında İsviçre’nin Cenevre kentinde Üçüncü Afyon
Konferansı’nı gerçekleştirme kararı alan Milletler Cemiyeti, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin bu konferansa katılması için bir davet göndermiştir. Türk Hükümeti konferansa
katılım kararı alarak davete olumlu cevap vermiştir. İsmet İnönü Hükümeti81,Türkiye’yi
temsil etmek üzere Cenevre Başkonsolosu Numan Tahir Seymen’i görevlendirmiştir. İmza
yetkisi de Numan Tahir Seymen’e verilmiştir.82 8 Haziran 1936 tarihinde Cenevre’de
zararlı ilaçların yasaklanması ve yasal olmayan ticaretin yasaklanması konusunda
düzenlenen konferansa katılan devletler şunlardır; ABD, Afganistan, Avusturya, Brezilya,
Bulgaristan, Kanada, Çin, Şili, Küba, Danimarka, Mısır, Ekvator, İspanya, Fransa,
Yunanistan, Honduras, Irak, Macaristan, Hindistan, Lehistan, Meksika, Norveç, Panama,
Peru, Flemenk, Bolivya, Nikaragua, Portekiz, Romanya, Siyam, Türkiye, İsviçre,
Çekoslovakya, SSCB, Letonya, Urugovay, Venezuela, Yugoslavya ve Finlandiya’dır.
Yapılan görüşmeler sonucunda alınan kararlar Cenevre Sözleşmesi’ni oluşturmuştur. 26
Haziran 1936’da imzalanmış olan sözleşmeye şu kararlar alınmıştır;
• İmzalanan sözleşmenin hükmüne giren maddelerin yasal olmadan üretim yapanların,
ticaretini yapanların, bu iş için şirket kuranların veya antlaşma yapanların hapis
cezasına çarptırılması,
• Kendi ülkesi dışında ülkelerde bu faaliyetleri gerçekleştirenlerin, bu eylemi kendi
ülkelerinde yapmış gibi cezalandırılması,
• Yabancı memlekette işlenen suçta ülke kendi vatandaşını iade etmeyi talep eder, eğer
iade olunmaz ise cezalandırmanın o ülkede yapılması,
• İmzacı devletlerin, bu olayları önlemek için merkezi bir ofis tesis etmesi, ofis
temsilcilikleriyle işbirliği içinde olması,
• Sözleşmeyi her devlet 5 senelik süre ile imzalamış ve ileriki dönemlerde de isteğe
bağlı yenileyeceğini kabul etmiştir.83
Tıbbı uyuşturucularda yasal ticaretin sınırlarının çizilmesine gayret gösterilmiştir.
81 Dönemin Hükümeti: İsmet İnönü Başbakanlığında, Hariciye Vekili: Tevfik Rüştü Aras, İktisat Vekili: Mahmut Celal Bayar, Ziraat Vekilleri: Muhlis Erkmen ve Şakir Kesebir, Sıhhat ve İçtimai Vekili: Refik Saydam’dan
oluşmuştur. Bkz. Kazım Öztürk, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri ve Programları, Ak Yayınları, İstanbul
1968, s. 165.
82 BCA., 30.18.1.2.64.36.9, 7 Mayıs 1936; BCA., 30.18.1.2.70.97.3, 23 Aralık 1936.
83 Siraceddin Kayıhan, Afyon ve Diğer Uyuşturucu Maddeler Bu Maddelerin Tabi Olduğu Uluslararası ve
Ulusal Mevzuat, Ahmet Said Matbaası, İstanbul 1946, s. 96-97.
63
Suna ALTAN
Bu antlaşma diğerlerine göre yasadışı pazarı kontrol altına alma konusunda çözümler
sağlamıştır. Kaçakçılık konusuna biraz daha fazla ağırlık verilmiştir. Cezalandırma
ve hapis konusunda etkin bir çalışma olmuştur. İmzacı devletler arasında anlaşma
sağlanarak kaçakçılık konusunda ortak hareket etmek ve bu konudaki düzeni sağlamak
adına etkili bir çalışma olmuştur.84 Sözleşme ile ticaret kontrol altına alınmak istenmiştir.
Daha önce konu ile ilgili yapılmış olan sözleşmelerden farklı olarak bu sözleşmeye süre
sınırlaması konmuştur. Sözleşmenin imzacı devletler tarafından yenilenmesi isteğe bağlı
olarak bırakılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, katılmış olduğu bu konferansta imzacı
devletlerarasında yer almıştır. Alınan kararları da ülke genelinde vakit kaybetmeden
uygulamaya koymuştur, hukuki alanda da bir takım düzenlemeler yapmıştır. Bu kapsamda,
Türk ceza kanunundaki konu ile ilgili hükümler yeniden düzenlenmiştir.
1938 yılında Milletler Cemiyeti’nin Afyon Ticareti ve İçtimai Meseleler şube
müdürü İsveçli B. Ekstrand haşhaş-afyon konusunda denetim için imzacı ülkelere
ziyaretlerde bulunmaya başlamıştır. B. Ekstrand’ın, Yugoslavya’ya yapmış olduğu
tetkik ziyareti Türkiye’ye kadar uzatma talebi olmuştur. Yapılacak olan bu ziyarette
afyon mevzusundaki fedakârlıklar, uygulamalar ve yapılmış olan çalışmalar gösterilerek
Türkiye’nin çabalarını gösterme fırsatı söz konusu olmuştur. Hükümet bu ziyaretin
ülkemiz açısından iyi olacağı düşüncesinden dolayı ziyarete izin vermiştir.85 Türkiye,
ülkeye girişlere ve yapılacak olan gözlem ve çalışmalara izin vererek bu konuda
herhangi bir çekincesinin olmadığını, bu konudaki kararlılığını ve işbirliğini ortaya
koymuştur. Türkiye Cumhuriyet’i Devleti uyuşturucu ve zararlı maddelerin üretimi ve
ticareti konusunda Cenevre Afyon Konferansları öncesinde ve sonrasında yapılmış olan
bütün uluslararası antlaşma ve sözleşmelere imza koymuştur. Yapılan sınırlamaları ve
yasaklamaları yerine getirerek bu konuda ne kadar hassas ve samimi olduğunu gözler
önüne sermiştir. Ülke içinde yapmış olduğu çalışmalar neticesinde de bunu tüm dünya
devletlerine göstermiştir. Dünya ekonomik buhranından, II. Dünya Savaşı’na doğru bir
geçiş dönemi içinde olan Türkiye, konferans kararlarını titizlikle uygulamıştır.
Sonuç
Haşhaş sütünden elde edilen afyon, insanlık için tıp alanında vazgeçilmez bir
madde olmuştur. İnsanların geliştirdiği her buluşun iyi yanları olduğu gibi kötü yanları
da bulunmaktadır. Afyon maddesi de bu buluşlardan biri olarak insanlık tarihinde yer
edinmiştir. Kötü yanının toplumlara tesir etmesiyle birlikte uluslararası alanda afyona
müdahaleyi de beraberinde getirmiştir. Afyon ve afyonlu ürünlere müdahale konusunda
uluslararası alanda yapılmış olan çalışmalarda Şangay ve Lahey Konferansları temel
bir adım teşkil etmiştir. Konferanslar sonucunda, katılım sağlamış olan devletlerin az
84 Julia Buxton, a.g.m., s. 15-16.
85 BCA., 30.10.0.0.178.231.1, 15 Şubat 1938. s. 1-2.
64
Cenevre Afyon Konferansları ve Türkiye’nin Tutumu
olması ve devletlerarası ekonomik çıkarların çatışmasından dolayı afyon üretimine
müdahale konusunda kararlar alınamamıştır. Bu konferanslar daha çok afyonun ticari
durumunu kontrol altına alma çabası olarak değerlendirilebilir. I. Dünya Savaşı’nın
başlamış olmasından dolayı 1909-1914 yılları arasında uluslararası alanda afyonla ilgili
alınmış olan kararların uygulanması söz konusu olmamıştır. 1909-1914 yılları arasında
afyonla ilgili yapılmış olan çalışmalar gelecekte yapılacak olan çalışmaların temelini
oluşturmuştur.
Savaşın sona ermiş olmasının ardından yeni dünya düzeninde afyon konusu
tekrar uluslararası alanda dile getirilmiştir. ABD’nin öncülüğünde başlamış olan afyona
uluslararası alanda müdahale çalışmaları Milletler Cemiyeti›ne devredilmiştir. Afyon
konusunda çalışmalara devam etmiş olan Cemiyet, ilk olarak uluslararası denetim
mekanizmasına dâhil olmamış afyon üreticisi olan devletler üzerinde çalışmalar
yürütmüştür. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bunlardan biridir. Yeni kurulan
Türkiye Cumhuriyeti Devleti de antlaşma ve sözleşmeler konusunda Osmanlı Devleti’nin
yaklaşımına benzer bir duruş sergilemiş; hem yerel hem de ulusal anlamda ekonomik
değeri yüksek olan söz konusu geleneksel bu ürüne ve onun üzerinden şekillenen dış
politika yaklaşımları takip etmekle birlikte konuya dair tasarruflarını kendi inisiyatifi
ile şekillendirmiştir. Milletler Cemiyeti ve özellikle ABD Türkiye’nin ekonomisinde
önemli bir yer edinmiş olan afyondan vazgeçilmesi için yoğun bir çaba içerisinde
olmuşlardır. Milletler Cemiyeti, Türkiye’yi uluslararası denetim mekanizmasını dâhil
etme konusunda ısrarcı davranmıştır. Yeni kurulmuş olan devletin ekonomisi pekiyi
durumda değildir. Bundan dolayı karlı getirisi olan afyon ürününden vazgeçilmesi pek
mümkün görülmemiştir. 1923-1932 yılları arasında Türkiye’ye karşı uluslararası alanda
ekonomik anlamda bir baskı politikası izlenmiştir. Baskı politikasını aşmak isteyen
Türkiye, 1932 yılından itibaren tüm antlaşma ve sözleşmelere imza koymuştur. Yapılmış
olan tüm konferanslara katılım sağlamıştır. Antlaşma ve sözleşmeler Türkiye tarafından
zaman kaybetmeden titizlikle uygulamaya konmuştur. Türkiye hiçbir çıkar gözetmeden
yaşanacak olan ekonomik kayba karşı afyon ekim sahalarında kısıtlama yoluna
gitmiştir. Türkiye, ekonomisinin sıkıntılı olduğu zamanlarda ticari getirisi fazla olan
afyon ürününden vazgeçmiştir. Ülke ekonomisinde telafisi mümkün olmayan kayıplar
yaşanmıştır.
Milletler Cemiyeti önderliğinde, 1925-1936 yılları arasında yapılmış olan Cenevre
Afyon Konferansları uluslararası alanda afyon üretim, ticaret ve denetimine karşı atılmış
en önemli adımı oluşturmuştur. Çünkü afyon üretim ve ticaretini hâkim olan devletlerin
tamamına yakını uluslararası işbirliğini dâhil edilmiş ve böylece kontrol mekanizmasının
daha verimli çalışması sağlanmıştır. Afyonla ilgili ilk ciddi kontrol Daimi Merkez
Komitesinin kurulması ile gerçekleştirilmiştir. Komitenin kurulmuş olması afyonla
mücadelenin daha kontrollü ve sistemli bir şekilde yürütüleceğinin en önemli göstergesi
olmuştur. 1931 yılı itibari ile afyon üretimine dair kısıtlamalar ilk kez görülmüş, afyon
üretim oranı %10 azaltılmıştır. Bu konferanslarda alınmış olan kararlar içerisinde en
dikkat çekici ise ABD’ye ithalat ve ihracat da daha keskin tedbirler alma ve ana transit
65
Suna ALTAN
geçiş noktalarının kontrol izni verilmiş olmasıdır. Bu maddeler ile birlikte ABD kendisini
ayrıcalıklı bir konuma getirtmiş ve diğer devletlerden daha yetkin olarak uluslararası
ticareti kendi kontrolünde tutmayı başarmıştır. Bununla birlikte konferanslarda
devletlerarası eşitlik ilkesinin tam olarak uygulanmadığını söyleyebiliriz. Sonuç itibariyle
Cenevre Afyon Konferansları, uluslararası alanda afyon ve afyonlu ürünlere müdahale
konusunda yapılmış olan çalışmaların dönüm noktasını oluşturmuştur. Uluslararası
mekanizma sistemli bir şekilde çalışmalarını yürütmüştür. Türkiye, bu mekanizmaya
dâhil olmuş ve çalışmaları büyük bir titizlikle takip eden devletlerden biri olmuştur.
66
Cenevre Afyon Konferansları ve Türkiye’nin Tutumu
Kaynakça
1. Arşiv belgeleri
1. 1. Başbakanlık Osmanlı Arşivi
BOA, BEO, 3806/285445-2(5), 1328.
BOA, BEO, 3806/285445-2(2), 1328.
BOA, BEO, 3717/278755-2(1), 17 Şubat 1335.
BOA, BEO, 3736/280159-2(1), 6 Nisan 1326.
BOA, BEO, 3717/278755-1(2), 27 Şubat 1325.
BOA, BEO, 3806/285445-6(1), 21 Ağustos 1326.
1. 2. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi
BCA., 30.18.1.1.11.49.7, 19 Ekim 1924.
BCA., 30.18.1.1.12.59.11, 4 Aralık 1924.
BCA., 30.18.1.2.6.59.10, 4 Aralık 1929.
BCA., 30.10.0.0.180.243.7, 21 Ocak 1931.
BCA., 30.18.1.2.22.55.11, 2 Ağustos 1931.
BCA., 30.18.1.2.19.27.4, 9 Mayıs 1931.
BCA., 30.18.1.2.19.30.16, 19 Mayıs 1931.
BCA., 30.10.0.0.178.230.3, 2 Haziran 1931.
BCA., 30.18.1.2.32.80.7, 25 Aralık 1931.
BCA., 30.18.1.2.20.33.4, 25 Mayıs 1931.
BCA., 30.10.180.244.11, 05 Mart 1932.
BCA., 30.18.1.2.28.32.20, 27 Nisan 1932.
BCA., 30.10.0.0.178.230.8, 25 Aralık 1932.
67
Suna ALTAN
BCA., 30.18.1.2.27.26.12, 13 Nisan 1932.
BCA., 30.18.1.2.36.37.14, 20 Mayıs 1933.
BCA., 30.18.1.2.35.29.18, 26 Nisan 1933.
BCA., 30.18.1.2.58.78.7, 10 Ekim 1935.
BCA., 30.18.1.2.60.93.20, 11 Aralık 1935.
BCA., 30.10.0.0.178.230.8, 3 Temmuz 1935.
BCA., 30.18.1.2.64.36.9, 7 Mayıs 1936.
BCA., 30.18.1.2.70.97.3, 23 Aralık 1936.
BCA., 30.18.1.2.62.20.17, 17 Mart 1936.
BCA., 30.18.1.2.74.39.11, 13 Mayıs 1937.
BCA., 30.10.0.0.178.231.1, 15 Şubat 1938.
BCA., 30.10.0.0.180.245.17, 24 Kasım 1939.
2. Kitap ve Makaleler
AKGÜN, Nejat (1971). “Haşhaş Konusunda Asılsız İddialar”, Karma Ekonomi Dergisi, (69): 7-8.
ALPINAR, Kerim (1974). “İyilerin ve Kötülerin Bitkisi Afyon”, Bilim Teknik Dergisi, (82):
BABAOĞLU, Ali N. (1997). Uyuşturucu ve Tarihi Bağımlılık Yapan Maddeler, İstanbul: Kaynak
Yayınları.
BAKTIR, Mustafa (1988). “Afyon” İslam Ansiklopedisi, (1): 442-443.
BAYAR I.,- Ghodse (1999). “Evolution Of İnternational Drug Control, 1945-1995”, Bulletin On
Narcotıcs Volüme Lı, Nos. 1 And 2, United Natıons
BOOTH, Martin (1996). Haşhaştan Eroine Uyuşturucunun 6000 Yıllık Öyküsü, İstanbul: Sabah
Kitapları 39.
BUXTON, Julia (2008). The Historical Foundations Of The Narcotic Drug Control Regime”, The
World Bank Development Research Group Macroeconomics And Growth Them,
68
Cenevre Afyon Konferansları ve Türkiye’nin Tutumu
ÇELENK S.- AKTUZLU F. (1974). “Haşhaş Sorunu”, Kimya Mühendisliği Mecmuası, (7: 64):
5-17.
ÇITIR, Burak (2015). ’Uluslararası Afyon Anlaşmalarında Osmanlı İmparatorluğu’’, Sosyal ve
Kültürel Araştırmalar Dergisi, (1:1): 17-47.
DİLLİON, Mıcheal (2016). Modernleşen Çinin Tarihi, (Çev. Eylem Ümit Atılgan-Aydın Atılgan)
İstanbul: İletişim Yayınları.
DİLMEN, Yavuz (1982). “Türkiye’de ve Dünyada Afyon Alkaloidleri”, Türk Eczacılar Birliği
Dergisi, (7): 23-26.
DOĞUKAN, Rıza (1949). “Türkiye’de Haşhaş Ziraatı ve Afyon İstihsali”, Ziraat Dergisi, ( 97):
31-55.
DOĞUKAN, Rıza (?) Türkiye›de Türkiye De Haşhaş Ziraatı ve Afyon İstihsali, Ankara: Toprak
Mahsulleri Ofisi Yayınlar.
Düstur, III. Tertip, C. 14, Başbakanlık Devlet Matbaası, Ankara 1933.
Düstur, III. Tertip, C.13, Başvekâlet Müdürlüğü Matbaası, Ankara 1932.
ERDİNÇ, Cengiz (2004). Overdose Türkiye-Türkiye’de Eroin Kaçakçılığı, Bağımlılığı ve
Politikalar, İstanbul: İletişim Yayınları.
EREL, Ali Haydar (1914). Haşhaş Ziraatı, İstanbul: Matbaa-İ Osmaniye.
ERHAN, Çağrı (1996). Beyaz Savaş Türk-ABD İlişkilerinde Afyon Sorunu, Ankara: Bilgi Yayınevi.
GÜMÜŞÇÜ, A. - GÜMÜŞÇÜ, O. (1993). “Türkiye’de Haşhaş ve Haşhaş Dağılımının Coğrafi
Dağılışı”, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, , (6): 123-148.
https://bioguide.congress.gov/scripts/biodisplay.pl?index=d00011, (Erişim Tarihi: 12.07.2018)
HÜSNÜ, Sarım (1934-1935). “Haşhaşın Tarihi”, Farmakolog Dergisi, ,(3): 780-797.
IŞIK, Mehmet (2013). Madde Kullanımı ve Stratejik İletişim, Ankara: Sage Yayıncılık.
İnönü Ansiklopedisi C.1, (1946). Milli Eğitim Basımevi, Ankara ss.195 196.
İNÖNÜ, İsmet (2014).Hatıralar, Ankara: Bilgi Yayınevi.
KAĞITÇI, M. Ali (1977).Yurdumuza Has Essiz Cevher Afyon Mahsulümüzü Kurtarma Savaşı,
İstanbul: Grafik Sanatlar Matbaası.
KÂĞITÇI, Mehmet Ali (1960). Afyon, İstanbul: Vakıf Matbaası.
69
Suna ALTAN
KAYIHAN, Siraceddin (1946). Afyon Ve Diğer Uyuşturucu Maddeler Bu Maddelerin Tabi Olduğu
Uluslararası Ve Ulusal Mevzuat, İstanbul: Ahmet Said Matbaası
KESERCİOĞLU, Teoman Bülent- SAVAŞ, L. (1999) “Derdimiz ve Dermanımız: Haşhaş”, Bilim
ve Teknik Dergisi, (32): 104-105.
KÜRÇAY, Ali Haşhaş (1962). Yetiştirilmesi, Ankara: Güven Matbaası.
ÖNDEŞ, Osman (2010). Asıl Efendiler Levantenler, İzmir: Şenocak Yayıncılık.
ÖZTÜRK, Kazım (1968). Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri ve Programları, İstanbul: Ak Yayınları.
Parlamentolar Birliği Türk Grubu, Cenevre Konferansı 1932 Rapor, Ankara: TBMM Matbaası.
SAKA, Reşat (1948). Uyuşturucu Maddeler (Afyon-Morfin-Eroin-Esrar-Kokain) Hakkında
Milletler Arası Hukuki ve Sosyal Durum, İstanbul: Cumhuriyet Matbaası.
SONGAR, Ayhan (?). Haşhaş Meselesi ve Türkiye, İstanbul: Hareket Yayınları.
SÜTLÜPINAR, Nurhayat (1999).Türkiye’de Afyon Alkaloitleri Elde Edilişinin Tarihçesi, Ankara:
Türk Tarih Kurumu Basımevi.
ŞAHİNGİRAY, Özel (1999). Celal Bayar’ın Söylev ve Demeçleri, İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları.
ŞERİF, Kamuran (1930).Afyon Türkiye’de ve Dünya’da, Ankara: İktisat Vekâleti Yayınları.
TARIMAN, Celal (1946) “Afyon Ekimi” Çiftçi, , (2:13): 3-4.
TBMM Albümü 1920-2010, C. 1
TBMM Zabıt Ceridesi, C. 6, İçtima:2, 15 Aralık 1928.
TBMM Zabıt Ceridesi, C. 9, İçtima:1, 3 Temmuz 1932.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (1974). Haşhaş Ekiminin Yasaklanması Hakkındaki Görüş ve
Önerileri, Ankara.
YURTMEN, Vahdi (1956). “Haşhaş ve Afyon”, Toprak Mahsulleri Ofisi Dergisi, (18): 8-12.
70