Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi,, 2020
Altay dillerindeki, 3. kişi kategorisi ile alakalı zamir ve iyelik çekimlerinin bağlantı noktalar... more Altay dillerindeki, 3. kişi kategorisi ile alakalı zamir ve iyelik çekimlerinin bağlantı noktalarında görülen [m, ɱ, n, n̪, ŋ] alofonlarının kökeni hakkında bugüne dek birçok çalışma yapılmıştır. Türk lehçelerinde [n, n̪, ŋ] alofonlarıyla sesletilen veya /n/>/n̪/>/Ø/ gelişimine tabi olarak eriyen bu alofon, Türkolojide zamir /n/’si olarak bilinmektedir. Yapılan çalışmalarda zamir /n/’sinin eskicil 3. kişi zamiri ile ilişkili bir morfolojik kalıntı olduğu konusunda iddialar ortaya atılmış, ayrıca zamir /n/’sinin yardımcı ses olduğuna dair görüşler de dile getirilmiştir. Bununla birlikte zamir /n/’sinin Altay dilleri ve Türk lehçelerindeki fonetik varlığını ele alan araştırmaların sayısı oldukça azdır. İşte bu makalede, zamir /n/’si; yalnızca barındırdığı sesin morfolojik tarihi açısından değil fonem teorisinin getirdiği imkânlardan faydalanılarak fonolojik geçmişi yönüyle de ele alınmaktadır. Ayrıca bundan önce yapılan çalışmalardan farklı olarak zamir /n/’si kullanıldığı muhtelif konumlar için ayrı ayrı değerlendirilmiş; üretken-dönüşümlü dil bilgisi bağlamında zamir /n/’si ve Ana Altaycada bulunan eskicil teklik kategorisi eki *+n, yapı bakımından mukayese edilmiştir. Böylelikle zamir /n/’sinin morfolojik ve fonolojik tarihi hakkında yeni bilgilerin elde edilmesi amaçlanmıştır.
Phono-morphological Development of Pronominal /N/ in the Turkish
ABSTRACT Much work has been done about the origin of [m, ɱ, n, n̪, ŋ] alofons seen in the connection points with case suffixes of third-person possessive suffix and third-person pronoun in Altaic languages. This alophone, which is voiced by [n, n̪, ŋ] alophones in Turkish dialects or elisioned subject to development of /n/>/n̪/>/Ø/, is known as pronominal /n/ in Turkology. In studies conducted, claims have been made that pronominal /n/ is a morphological relic associated with archaic third-person pronoun. There were also ideas that the prominal /n/ was an auxiliary phoneme. However, there are very few researches on the phonetic existence of pronominal /n/ in Altaic languages and Turkish dialects. Here in this article, pronominal /n/ was examined not only in terms of the morphological history of the sound it contains but also its phonological background by utilizing the opportunities of phoneme theory. In addition, the pronominal /n/ was evaluated separately for the various locations where it was used. Thus, in the context of generative grammar, the prominal /n/ and the archaic uniqueness category suffix (*+n) in the Main Altai Era were compared in terms of structure. Thus, it is aimed to obtain new information about the morphological and phonological history of the pronominal /n/.
Türkiye’de Ahmet Caferoğlu’yla başlayan diyalektoloji çalışmaları
gittikçe hız kazanmaktadır. Ağı... more Türkiye’de Ahmet Caferoğlu’yla başlayan diyalektoloji çalışmaları gittikçe hız kazanmaktadır. Ağız çalışmaları yapılırken, her aşamada dikkat edilmesi gereken belli hususlar vardır. Bunlar arasında en önemlileri yerleşim yeri ve kaynak kişi seçimidir. Örneğin yerleşim yeri seçerken, daha çok standart varyantın kullanıldığı şehir merkezleri değil, yerel ağızların hakim olduğu köy gibi daha küçük yerleşim birimleri tercih edilir. Kaynak kişi seçiminde ise merkezle iletişimi daha az olan, yaşadığı yerleşim birimi dışına uzun süreli olarak çıkmamış, hayatının büyük bir kısmını köyde geçirmiş kaynak kişiler, bir ağız araştırması için en uygun olan kişilerdir. Hatta, erkekler yerine kadınlar yerel ağız çalışmalarının kıymetli konuşurlarıdır. Bu tür yerel ağız çalışmaları, yerleşim yeri - konuşur bütünlüğünün sağlandığı şartlarda geçerlidir. Fakat gerçek hayatta bu bütünlüğün her zaman sağlanamadığı bilinmektedir. Pek çok sebeple, yerleşim yeri - konuşur bütünlüğünün bozulabilmektedir. Böylesi durumlarda ortada herhangi bir yerleşim yeri ya da konuşur kalmayacağı için, herhangi bir diyalektoloji çalışması yapmak uygunsuz görülür. Fakat bu makale, yerleşim yeri – konuşur bütünlüğünün bozulduğu durumlarda da bir ağız araştırması yapılabileceğini öne sürmektedir. Kendi yerleşim yerinden farklı bölge/bölgelere göçen birinci, ikinci ve hatta üçüncü nesil konuşurlar üzerinden yürütülecek bir çalışma, eski yerleşim yerine ait karakteristik özelliklerin tespitini sağlayabilir. Makalede böyle bir çalışmanın adımlarından bahsedilmiştir.
Öz Göçüşme, Türkçe sözlükte "Bir kelime içinde birbirini izleyen iki ünsüzün yer değiştirmesi" ol... more Öz Göçüşme, Türkçe sözlükte "Bir kelime içinde birbirini izleyen iki ünsüzün yer değiştirmesi" olarak tanımlanmaktadır. Türkçede pek çok gramer kitabında veya terim sözlüğünde de yerini almıştır. Fakat buna rağmen konuyla ilgili yapılan tanımların ve sınıflandırmaların yeniden gözden geçirilmesi gerektiği fark edilmiştir. Çünkü yapılan tanımlarda "bir kelime içinde", "sesler arasında" veya "iki ses arasında" şeklindeki açıklamalar öne çıkmaktadır. Halbuki Türkçedeki göçüşmede seslerle birlikte hecelerin ve kelimelerin de yer değiştirdiği tespit edilmiştir. Bu yüzden makalede öncelikle bir göçüşme tanımı yapılmaya çalışılmış, ardından da göçüşmenin türleri, yer değiştiren unsurlara göre sınıflandırılmaya çalışılmıştır. Buna göre bir söz zincirinde birbirlerine komşu olan ya da olmayan birimlerin (ses, hece, kelime...) bilinçli ya da istemsiz bir şekilde yer değiştirmesidir şeklinde tanımlanan göçüşme 1) Ses Göçüşmesi; 2) Hece Göçüşmesi ve 3) Kelime Göçüşmesi olarak üçe ayrılmıştır. Abstract Metathesis is defined as "changing place of two successive consonants in one word" in the Turkish dictionary. It has taken place in many grammar books or in the glossaries of the Turkish language. However, it has been noticed that the definitions and classifications made about the subject should be reviewed. Because the explanations in the form of "in a word", "between the voices" or "between the two voices" in the definitions come to the forefront. However, it has been found that the syllables and words also change place along with the voices in the metathesis in Turkish. Therefore, it was first tried to define a more comprehensive definition of metathesis, and then to classify the types of metathesis according to the elements that change place. According to this, the metathesis, for which the definition as consciously or unconsciously changing of place of the units which are adjacent or not adjacent to each other in a word chain (voice, syllable, word...) has been suggested, has been divided into three as 1) Phonetic Metathesis; 2) Syllablic Metathesis and 3) Lexical Metathesis.
SONUÇ
Bu bildiride iman ve küfür sözleriyle kurulmuş birleşik yapılar ele alındı. Birleşik yapıla... more SONUÇ Bu bildiride iman ve küfür sözleriyle kurulmuş birleşik yapılar ele alındı. Birleşik yapılar arasından ise soyut olan bu kavramların çeşitli benzetmelerle somutlaştırıldığı örnekler üzerinde duruldu. Sonuç olarak ise iman sözünün çeşitli ve zengin bir anlamsal içeriğe sahip olduğu, küfür sözünün ise onun yanında oldukça zayıf kaldığı görüldü. İman kavramının daha çok irdelenmiş olması Yunus’un ona verdiği önemi gösterir. Bu durum, Yunus’un içinde yaşadığı Müslüman toplum yapısı ile açıklanabilir. İslamî değerlerin, Allah’ın, Kuran’ın ve tabii ki iman’ın her şeyin üzerinde tutulduğu bir ortamda yetişen Yunus’un beyitlerinde bu değerleri öne çıkarması kaçınılmazdır. İslamiyette iman, Yunus’un deyimiyle peşrevdir, yani herşeyden önce gelir. İşte tam da bu yüzden Yunus iman kavramını yepyeni birleşiklerle daha çok işlemiş, böylece daha zengin bir anlatım yakalamıştır.
Sonuç
Sonuç olarak eşek sözcüğünün, yalnızca bir “canlı”yı ifade etmenin ötesinde çok daha zengin... more Sonuç Sonuç olarak eşek sözcüğünün, yalnızca bir “canlı”yı ifade etmenin ötesinde çok daha zengin bir anlamsal içeriğe sahip olduğu görülmüştür. Bu zenginlik, atasözleri ve deyimlerde imge olarak kullanılan sözcüklerin hem düzanlamsal hem de yananlamsal niteliklerinin ikisini birden yansıtabilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu kalıplaşmış yapılarda düzanlamsal olarak eşeğin fiziksel ve kişilik özellikleri, binek ve yük hayvanı oluşu ile av unsuru olma niteliğine değinilmiştir. Bunlar arasında “bedenle ilgili”, “kişilik özelliği” ve “yük hayvanı” kısımları daha çok işlenmiştir. Eşeğin bedeniyle ilgili olarak ayağının aksaması, topallaması, yorulması, derisinin kalın ve boyunun kısa olması, küçük cüsseli olması, kuyruğunun ve bir sıpasının olması, yaşlanması, ölmesi gibi özellikleri öne çıkarılmıştır. Günlük hayatın önemli bir parçası olması dolayısıyla eşekle her an işi olan Türk toplumu artık eşeğin kişilik özelliklerini bile yakından tanımıştır. Buna göre eşek, ağzının tadını bilmeyen, anıran, osuran, bostana dadanan, çifte atan, inatçı, iştahlı, karpuz kabuğu ile yoncayı seven ve saldırabilen bir hayvandır. Atasözü ve deyimlerde eşeğin binek hayvanı olmasından ziyade yük hayvanı oluşu vurgulanmıştır. Buradan hareketle Türk toplumunda eşeğin genellikle yük hayvanı olarak görüldüğü ve kullanıldığı söylenebilir. Bu yönüyle, onun su ve odun başta olmak üzere kısa mesafelerde yavaş yavaş yük taşıması, dağ gibi zorlu ve engebeli arazilere bile gidebilmesi, emanet alınıp verilebilmesi ve sürekli çalışması gibi özellikleri öne çıkarılmıştır. Yananlamsal açıdan ise düşük ve yüksek nitelikler, görünüş ve iş ile ilgili unsurlar, eşya ve hisse oluş gibi alanlara değinilmiştir. Bunlar arasında özellikle “düşük nitelikler”, sayı ve çeşit bakımından çok oluşu ile dikkati çekmektedir. Atasözü ve deyimlerde eşek sözcüğü yananlamsal olarak akılsız, anlayışsız, aptal, arsız, soysuz, aşağılık, bilgisiz, cahil, düşüncesiz, çıkarcı, kaba, korkak, kaliteden anlamaz, maneviyatı düşük ve yüzsüz gibi düşük niteliklerle karşımıza çıkmaktadır. Sözcüğün bu tür olumsuz anlamlarının çok çeşitli olması ve yaygın şekilde kullanılması, eşeğin hayatı kolaylaştırıcılık işlevini bile geçmiş durumdadır. İnceleme kısmında da verilen anlambirimcik rakamları (düşük nitelikli 22; yüksek nitelikli 3; görünüş 1; iş ile ilgili 6; eşya 3 ve hisse 1), bunun açık göstergesidir. Yan anlam düzleminde dikkati çeken diğer bir husus da, zıt anlamlı özelliklerin birarada bulunmasıdır. Örneğin yananlamsal açıdan hem güçlü hem güçsüz; hem akıllı hem akılsız anlamları tespit edilmiştir. Olumlu anlamların sayısı oldukça azdır ve tespit edebildiğimiz kadarıyla bunlar yalnızca “akıllı, dayanıklı ve güçlü”dür. Sonuçta eşek sözcüğü zengin bir anlamsal içeriğe sahiptir. Bu sözcüğü içeren atasözü ve deyim sayısının çokluğu da bu hayvanın gündelik hayatta önemli bir yeri olduğunu kanıtlar.
ÖZET Çalışma, Türkiye Türkçesinde (=TT) kullanılan ötürü edatının kökeni ve ötrü ile ötürü edatla... more ÖZET Çalışma, Türkiye Türkçesinde (=TT) kullanılan ötürü edatının kökeni ve ötrü ile ötürü edatlarının dağılım alanlarıyla ilgilidir. Pek çok kaynakta, TT'deki ötürü edatının Eski Türkçedeki (=ET) ötrü edatından geldiği söylenir. Fakat bizce TT'deki ötürü edatı, ET'deki ötgürü edatından gelmiş olmalıdır. Aslında çok daha önceleri Marcel Erdal tarafından Türkiye Türkçesindeki ötürü edatı Eski Türkçedeki ötgürü edatı ile doğrudan ilgili görülmüştü. Ancak köken çalışmalarında bu açıklama ihmal edilmiştir. Bu sebeple, aynı köklerden farklı eklerle oluşturulmuş bu edatlara dikkat çekilmek istenmiştir. Çalışmanın ikinci amacı ötrü, ötgürü>ötürü'nün Türk lehçeleri arasındaki dağılımında bir düzen olup olmadığını sorgulamaktır. Neticede ise bu edatların Türk lehçeleri arasındaki dağılımının anlamlı olduğu sonucuna varılmıştır. Çok genel bir ifadeyle ötrü ve ötürü daha çok Oğuz lehçeleri arasında görülmektedir. Daha ayrıntılı olarak ise; ötürü'nün batı Oğuzcada, ötrü'nün ise doğu Oğuzcada yaygın olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Kıpçak lehçelerinde ise ötürü hiç görülmemekte, ötrü'ye de ancak Oğuzca etkilerin çok olduğu Kıpçak lehçelerinde rastlanmaktadır.
Alevi-Bektaşi inanç sistemi üzerine yapılan yayınlar inanç sisteminin ocaklar halinde teşkilatlan... more Alevi-Bektaşi inanç sistemi üzerine yapılan yayınlar inanç sisteminin ocaklar halinde teşkilatlandığı ve ocakların kendi dinamikleri ile oluşturdukları birbirinden farklı cem ritüelleri olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada ocaklar arasındaki bu ritüelik farklılıkların gülbenglerin içeriğine de yansıdığı ve gülbenglerin temel bir yapıya sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu tespit nasıl ocaklar üzerine müstakil yayınlar yapılmasına sebep oluyorsa gülbengler üzerine de benzer yayınların yapılması gerekliliğini doğurmuştur. Bu çalışmada Alevi gülbenglerinin temel yapısı, Çubuk (Ankara) ve Şabanözü (Çankırı) merkezli hiyerarşik olarak birbirine bağlı beş ocağın Erdebil süreğine göre icra ettikleri cem riteüllerinde okunan gülbenglerden hareketle ortaya çıkartılmaya çalışılmıştır. Bunun için geleneğin devam ettiği beş ildeki 42 yerleşim biriminde icra edilen 46 cem ritüelinin deşifresi sonucu ortaya çıkan iki bine yakın gülbeng metni havuzundan oluşan bir veri tabanı oluşturulmuştur. Veri tabanındaki gülbengler üzerine yapılan incelemede, geleneksel gülbeng yapısının giriş, dua ve kapanış olmak üzere üç ana kısımdan oluştuğu tespit edilmiştir. Bu makalede, gülbenglerin bu üç parçadan oluşan yapısı, farklılıkları, değişimleri, bozulması ve bu bozulmaların neden ve sonuçları üzerinde durulmuştur.
Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi,, 2020
Altay dillerindeki, 3. kişi kategorisi ile alakalı zamir ve iyelik çekimlerinin bağlantı noktalar... more Altay dillerindeki, 3. kişi kategorisi ile alakalı zamir ve iyelik çekimlerinin bağlantı noktalarında görülen [m, ɱ, n, n̪, ŋ] alofonlarının kökeni hakkında bugüne dek birçok çalışma yapılmıştır. Türk lehçelerinde [n, n̪, ŋ] alofonlarıyla sesletilen veya /n/>/n̪/>/Ø/ gelişimine tabi olarak eriyen bu alofon, Türkolojide zamir /n/’si olarak bilinmektedir. Yapılan çalışmalarda zamir /n/’sinin eskicil 3. kişi zamiri ile ilişkili bir morfolojik kalıntı olduğu konusunda iddialar ortaya atılmış, ayrıca zamir /n/’sinin yardımcı ses olduğuna dair görüşler de dile getirilmiştir. Bununla birlikte zamir /n/’sinin Altay dilleri ve Türk lehçelerindeki fonetik varlığını ele alan araştırmaların sayısı oldukça azdır. İşte bu makalede, zamir /n/’si; yalnızca barındırdığı sesin morfolojik tarihi açısından değil fonem teorisinin getirdiği imkânlardan faydalanılarak fonolojik geçmişi yönüyle de ele alınmaktadır. Ayrıca bundan önce yapılan çalışmalardan farklı olarak zamir /n/’si kullanıldığı muhtelif konumlar için ayrı ayrı değerlendirilmiş; üretken-dönüşümlü dil bilgisi bağlamında zamir /n/’si ve Ana Altaycada bulunan eskicil teklik kategorisi eki *+n, yapı bakımından mukayese edilmiştir. Böylelikle zamir /n/’sinin morfolojik ve fonolojik tarihi hakkında yeni bilgilerin elde edilmesi amaçlanmıştır.
Phono-morphological Development of Pronominal /N/ in the Turkish
ABSTRACT Much work has been done about the origin of [m, ɱ, n, n̪, ŋ] alofons seen in the connection points with case suffixes of third-person possessive suffix and third-person pronoun in Altaic languages. This alophone, which is voiced by [n, n̪, ŋ] alophones in Turkish dialects or elisioned subject to development of /n/>/n̪/>/Ø/, is known as pronominal /n/ in Turkology. In studies conducted, claims have been made that pronominal /n/ is a morphological relic associated with archaic third-person pronoun. There were also ideas that the prominal /n/ was an auxiliary phoneme. However, there are very few researches on the phonetic existence of pronominal /n/ in Altaic languages and Turkish dialects. Here in this article, pronominal /n/ was examined not only in terms of the morphological history of the sound it contains but also its phonological background by utilizing the opportunities of phoneme theory. In addition, the pronominal /n/ was evaluated separately for the various locations where it was used. Thus, in the context of generative grammar, the prominal /n/ and the archaic uniqueness category suffix (*+n) in the Main Altai Era were compared in terms of structure. Thus, it is aimed to obtain new information about the morphological and phonological history of the pronominal /n/.
Türkiye’de Ahmet Caferoğlu’yla başlayan diyalektoloji çalışmaları
gittikçe hız kazanmaktadır. Ağı... more Türkiye’de Ahmet Caferoğlu’yla başlayan diyalektoloji çalışmaları gittikçe hız kazanmaktadır. Ağız çalışmaları yapılırken, her aşamada dikkat edilmesi gereken belli hususlar vardır. Bunlar arasında en önemlileri yerleşim yeri ve kaynak kişi seçimidir. Örneğin yerleşim yeri seçerken, daha çok standart varyantın kullanıldığı şehir merkezleri değil, yerel ağızların hakim olduğu köy gibi daha küçük yerleşim birimleri tercih edilir. Kaynak kişi seçiminde ise merkezle iletişimi daha az olan, yaşadığı yerleşim birimi dışına uzun süreli olarak çıkmamış, hayatının büyük bir kısmını köyde geçirmiş kaynak kişiler, bir ağız araştırması için en uygun olan kişilerdir. Hatta, erkekler yerine kadınlar yerel ağız çalışmalarının kıymetli konuşurlarıdır. Bu tür yerel ağız çalışmaları, yerleşim yeri - konuşur bütünlüğünün sağlandığı şartlarda geçerlidir. Fakat gerçek hayatta bu bütünlüğün her zaman sağlanamadığı bilinmektedir. Pek çok sebeple, yerleşim yeri - konuşur bütünlüğünün bozulabilmektedir. Böylesi durumlarda ortada herhangi bir yerleşim yeri ya da konuşur kalmayacağı için, herhangi bir diyalektoloji çalışması yapmak uygunsuz görülür. Fakat bu makale, yerleşim yeri – konuşur bütünlüğünün bozulduğu durumlarda da bir ağız araştırması yapılabileceğini öne sürmektedir. Kendi yerleşim yerinden farklı bölge/bölgelere göçen birinci, ikinci ve hatta üçüncü nesil konuşurlar üzerinden yürütülecek bir çalışma, eski yerleşim yerine ait karakteristik özelliklerin tespitini sağlayabilir. Makalede böyle bir çalışmanın adımlarından bahsedilmiştir.
Öz Göçüşme, Türkçe sözlükte "Bir kelime içinde birbirini izleyen iki ünsüzün yer değiştirmesi" ol... more Öz Göçüşme, Türkçe sözlükte "Bir kelime içinde birbirini izleyen iki ünsüzün yer değiştirmesi" olarak tanımlanmaktadır. Türkçede pek çok gramer kitabında veya terim sözlüğünde de yerini almıştır. Fakat buna rağmen konuyla ilgili yapılan tanımların ve sınıflandırmaların yeniden gözden geçirilmesi gerektiği fark edilmiştir. Çünkü yapılan tanımlarda "bir kelime içinde", "sesler arasında" veya "iki ses arasında" şeklindeki açıklamalar öne çıkmaktadır. Halbuki Türkçedeki göçüşmede seslerle birlikte hecelerin ve kelimelerin de yer değiştirdiği tespit edilmiştir. Bu yüzden makalede öncelikle bir göçüşme tanımı yapılmaya çalışılmış, ardından da göçüşmenin türleri, yer değiştiren unsurlara göre sınıflandırılmaya çalışılmıştır. Buna göre bir söz zincirinde birbirlerine komşu olan ya da olmayan birimlerin (ses, hece, kelime...) bilinçli ya da istemsiz bir şekilde yer değiştirmesidir şeklinde tanımlanan göçüşme 1) Ses Göçüşmesi; 2) Hece Göçüşmesi ve 3) Kelime Göçüşmesi olarak üçe ayrılmıştır. Abstract Metathesis is defined as "changing place of two successive consonants in one word" in the Turkish dictionary. It has taken place in many grammar books or in the glossaries of the Turkish language. However, it has been noticed that the definitions and classifications made about the subject should be reviewed. Because the explanations in the form of "in a word", "between the voices" or "between the two voices" in the definitions come to the forefront. However, it has been found that the syllables and words also change place along with the voices in the metathesis in Turkish. Therefore, it was first tried to define a more comprehensive definition of metathesis, and then to classify the types of metathesis according to the elements that change place. According to this, the metathesis, for which the definition as consciously or unconsciously changing of place of the units which are adjacent or not adjacent to each other in a word chain (voice, syllable, word...) has been suggested, has been divided into three as 1) Phonetic Metathesis; 2) Syllablic Metathesis and 3) Lexical Metathesis.
SONUÇ
Bu bildiride iman ve küfür sözleriyle kurulmuş birleşik yapılar ele alındı. Birleşik yapıla... more SONUÇ Bu bildiride iman ve küfür sözleriyle kurulmuş birleşik yapılar ele alındı. Birleşik yapılar arasından ise soyut olan bu kavramların çeşitli benzetmelerle somutlaştırıldığı örnekler üzerinde duruldu. Sonuç olarak ise iman sözünün çeşitli ve zengin bir anlamsal içeriğe sahip olduğu, küfür sözünün ise onun yanında oldukça zayıf kaldığı görüldü. İman kavramının daha çok irdelenmiş olması Yunus’un ona verdiği önemi gösterir. Bu durum, Yunus’un içinde yaşadığı Müslüman toplum yapısı ile açıklanabilir. İslamî değerlerin, Allah’ın, Kuran’ın ve tabii ki iman’ın her şeyin üzerinde tutulduğu bir ortamda yetişen Yunus’un beyitlerinde bu değerleri öne çıkarması kaçınılmazdır. İslamiyette iman, Yunus’un deyimiyle peşrevdir, yani herşeyden önce gelir. İşte tam da bu yüzden Yunus iman kavramını yepyeni birleşiklerle daha çok işlemiş, böylece daha zengin bir anlatım yakalamıştır.
Sonuç
Sonuç olarak eşek sözcüğünün, yalnızca bir “canlı”yı ifade etmenin ötesinde çok daha zengin... more Sonuç Sonuç olarak eşek sözcüğünün, yalnızca bir “canlı”yı ifade etmenin ötesinde çok daha zengin bir anlamsal içeriğe sahip olduğu görülmüştür. Bu zenginlik, atasözleri ve deyimlerde imge olarak kullanılan sözcüklerin hem düzanlamsal hem de yananlamsal niteliklerinin ikisini birden yansıtabilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu kalıplaşmış yapılarda düzanlamsal olarak eşeğin fiziksel ve kişilik özellikleri, binek ve yük hayvanı oluşu ile av unsuru olma niteliğine değinilmiştir. Bunlar arasında “bedenle ilgili”, “kişilik özelliği” ve “yük hayvanı” kısımları daha çok işlenmiştir. Eşeğin bedeniyle ilgili olarak ayağının aksaması, topallaması, yorulması, derisinin kalın ve boyunun kısa olması, küçük cüsseli olması, kuyruğunun ve bir sıpasının olması, yaşlanması, ölmesi gibi özellikleri öne çıkarılmıştır. Günlük hayatın önemli bir parçası olması dolayısıyla eşekle her an işi olan Türk toplumu artık eşeğin kişilik özelliklerini bile yakından tanımıştır. Buna göre eşek, ağzının tadını bilmeyen, anıran, osuran, bostana dadanan, çifte atan, inatçı, iştahlı, karpuz kabuğu ile yoncayı seven ve saldırabilen bir hayvandır. Atasözü ve deyimlerde eşeğin binek hayvanı olmasından ziyade yük hayvanı oluşu vurgulanmıştır. Buradan hareketle Türk toplumunda eşeğin genellikle yük hayvanı olarak görüldüğü ve kullanıldığı söylenebilir. Bu yönüyle, onun su ve odun başta olmak üzere kısa mesafelerde yavaş yavaş yük taşıması, dağ gibi zorlu ve engebeli arazilere bile gidebilmesi, emanet alınıp verilebilmesi ve sürekli çalışması gibi özellikleri öne çıkarılmıştır. Yananlamsal açıdan ise düşük ve yüksek nitelikler, görünüş ve iş ile ilgili unsurlar, eşya ve hisse oluş gibi alanlara değinilmiştir. Bunlar arasında özellikle “düşük nitelikler”, sayı ve çeşit bakımından çok oluşu ile dikkati çekmektedir. Atasözü ve deyimlerde eşek sözcüğü yananlamsal olarak akılsız, anlayışsız, aptal, arsız, soysuz, aşağılık, bilgisiz, cahil, düşüncesiz, çıkarcı, kaba, korkak, kaliteden anlamaz, maneviyatı düşük ve yüzsüz gibi düşük niteliklerle karşımıza çıkmaktadır. Sözcüğün bu tür olumsuz anlamlarının çok çeşitli olması ve yaygın şekilde kullanılması, eşeğin hayatı kolaylaştırıcılık işlevini bile geçmiş durumdadır. İnceleme kısmında da verilen anlambirimcik rakamları (düşük nitelikli 22; yüksek nitelikli 3; görünüş 1; iş ile ilgili 6; eşya 3 ve hisse 1), bunun açık göstergesidir. Yan anlam düzleminde dikkati çeken diğer bir husus da, zıt anlamlı özelliklerin birarada bulunmasıdır. Örneğin yananlamsal açıdan hem güçlü hem güçsüz; hem akıllı hem akılsız anlamları tespit edilmiştir. Olumlu anlamların sayısı oldukça azdır ve tespit edebildiğimiz kadarıyla bunlar yalnızca “akıllı, dayanıklı ve güçlü”dür. Sonuçta eşek sözcüğü zengin bir anlamsal içeriğe sahiptir. Bu sözcüğü içeren atasözü ve deyim sayısının çokluğu da bu hayvanın gündelik hayatta önemli bir yeri olduğunu kanıtlar.
ÖZET Çalışma, Türkiye Türkçesinde (=TT) kullanılan ötürü edatının kökeni ve ötrü ile ötürü edatla... more ÖZET Çalışma, Türkiye Türkçesinde (=TT) kullanılan ötürü edatının kökeni ve ötrü ile ötürü edatlarının dağılım alanlarıyla ilgilidir. Pek çok kaynakta, TT'deki ötürü edatının Eski Türkçedeki (=ET) ötrü edatından geldiği söylenir. Fakat bizce TT'deki ötürü edatı, ET'deki ötgürü edatından gelmiş olmalıdır. Aslında çok daha önceleri Marcel Erdal tarafından Türkiye Türkçesindeki ötürü edatı Eski Türkçedeki ötgürü edatı ile doğrudan ilgili görülmüştü. Ancak köken çalışmalarında bu açıklama ihmal edilmiştir. Bu sebeple, aynı köklerden farklı eklerle oluşturulmuş bu edatlara dikkat çekilmek istenmiştir. Çalışmanın ikinci amacı ötrü, ötgürü>ötürü'nün Türk lehçeleri arasındaki dağılımında bir düzen olup olmadığını sorgulamaktır. Neticede ise bu edatların Türk lehçeleri arasındaki dağılımının anlamlı olduğu sonucuna varılmıştır. Çok genel bir ifadeyle ötrü ve ötürü daha çok Oğuz lehçeleri arasında görülmektedir. Daha ayrıntılı olarak ise; ötürü'nün batı Oğuzcada, ötrü'nün ise doğu Oğuzcada yaygın olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Kıpçak lehçelerinde ise ötürü hiç görülmemekte, ötrü'ye de ancak Oğuzca etkilerin çok olduğu Kıpçak lehçelerinde rastlanmaktadır.
Alevi-Bektaşi inanç sistemi üzerine yapılan yayınlar inanç sisteminin ocaklar halinde teşkilatlan... more Alevi-Bektaşi inanç sistemi üzerine yapılan yayınlar inanç sisteminin ocaklar halinde teşkilatlandığı ve ocakların kendi dinamikleri ile oluşturdukları birbirinden farklı cem ritüelleri olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada ocaklar arasındaki bu ritüelik farklılıkların gülbenglerin içeriğine de yansıdığı ve gülbenglerin temel bir yapıya sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu tespit nasıl ocaklar üzerine müstakil yayınlar yapılmasına sebep oluyorsa gülbengler üzerine de benzer yayınların yapılması gerekliliğini doğurmuştur. Bu çalışmada Alevi gülbenglerinin temel yapısı, Çubuk (Ankara) ve Şabanözü (Çankırı) merkezli hiyerarşik olarak birbirine bağlı beş ocağın Erdebil süreğine göre icra ettikleri cem riteüllerinde okunan gülbenglerden hareketle ortaya çıkartılmaya çalışılmıştır. Bunun için geleneğin devam ettiği beş ildeki 42 yerleşim biriminde icra edilen 46 cem ritüelinin deşifresi sonucu ortaya çıkan iki bine yakın gülbeng metni havuzundan oluşan bir veri tabanı oluşturulmuştur. Veri tabanındaki gülbengler üzerine yapılan incelemede, geleneksel gülbeng yapısının giriş, dua ve kapanış olmak üzere üç ana kısımdan oluştuğu tespit edilmiştir. Bu makalede, gülbenglerin bu üç parçadan oluşan yapısı, farklılıkları, değişimleri, bozulması ve bu bozulmaların neden ve sonuçları üzerinde durulmuştur.
Uploads
Papers by Serpil Ersöz
Anahtar kelimeler: zamir /n/’si, eskicil teklik kategorisi eki, yardımcı ses, Altay dilleri, fonem teorisi
Phono-morphological Development of Pronominal /N/ in the Turkish
ABSTRACT
Much work has been done about the origin of [m, ɱ, n, n̪, ŋ] alofons seen in the connection points with case suffixes of third-person possessive suffix and third-person pronoun in Altaic languages. This alophone, which is voiced by [n, n̪, ŋ] alophones in Turkish dialects or elisioned subject to development of /n/>/n̪/>/Ø/, is known as pronominal /n/ in Turkology. In studies conducted, claims have been made that pronominal /n/ is a morphological relic associated with archaic third-person pronoun. There were also ideas that the prominal /n/ was an auxiliary phoneme. However, there are very few researches on the phonetic existence of pronominal /n/ in Altaic languages and Turkish dialects. Here in this article, pronominal /n/ was examined not only in terms of the morphological history of the sound it contains but also its phonological background by utilizing the opportunities of phoneme theory. In addition, the pronominal /n/ was evaluated separately for the various locations where it was used. Thus, in the context of generative grammar, the prominal /n/ and the archaic uniqueness category suffix (*+n) in the Main Altai Era were compared in terms of structure. Thus, it is aimed to obtain new information about the morphological and phonological history of the pronominal /n/.
Key words: pronominal /n/, archaic singular category suffix, auxiliary phoneme, Altaic languages, phoneme theory
gittikçe hız kazanmaktadır. Ağız çalışmaları yapılırken, her aşamada
dikkat edilmesi gereken belli hususlar vardır. Bunlar arasında en önemlileri
yerleşim yeri ve kaynak kişi seçimidir. Örneğin yerleşim yeri seçerken, daha
çok standart varyantın kullanıldığı şehir merkezleri değil, yerel ağızların
hakim olduğu köy gibi daha küçük yerleşim birimleri tercih edilir. Kaynak
kişi seçiminde ise merkezle iletişimi daha az olan, yaşadığı yerleşim
birimi dışına uzun süreli olarak çıkmamış, hayatının büyük bir kısmını
köyde geçirmiş kaynak kişiler, bir ağız araştırması için en uygun olan
kişilerdir. Hatta, erkekler yerine kadınlar yerel ağız çalışmalarının kıymetli
konuşurlarıdır.
Bu tür yerel ağız çalışmaları, yerleşim yeri - konuşur bütünlüğünün
sağlandığı şartlarda geçerlidir. Fakat gerçek hayatta bu bütünlüğün her
zaman sağlanamadığı bilinmektedir. Pek çok sebeple, yerleşim yeri - konuşur
bütünlüğünün bozulabilmektedir. Böylesi durumlarda ortada herhangi bir
yerleşim yeri ya da konuşur kalmayacağı için, herhangi bir diyalektoloji
çalışması yapmak uygunsuz görülür.
Fakat bu makale, yerleşim yeri – konuşur bütünlüğünün bozulduğu
durumlarda da bir ağız araştırması yapılabileceğini öne sürmektedir. Kendi
yerleşim yerinden farklı bölge/bölgelere göçen birinci, ikinci ve hatta
üçüncü nesil konuşurlar üzerinden yürütülecek bir çalışma, eski yerleşim
yerine ait karakteristik özelliklerin tespitini sağlayabilir. Makalede böyle bir
çalışmanın adımlarından bahsedilmiştir.
Bu bildiride iman ve küfür sözleriyle kurulmuş birleşik yapılar ele alındı. Birleşik yapılar arasından ise soyut olan bu kavramların çeşitli benzetmelerle somutlaştırıldığı örnekler üzerinde duruldu. Sonuç olarak ise iman sözünün çeşitli ve zengin bir anlamsal içeriğe sahip olduğu, küfür sözünün ise onun yanında oldukça zayıf kaldığı görüldü.
İman kavramının daha çok irdelenmiş olması Yunus’un ona verdiği önemi gösterir. Bu durum, Yunus’un içinde yaşadığı Müslüman toplum yapısı ile açıklanabilir. İslamî değerlerin, Allah’ın, Kuran’ın ve tabii ki iman’ın her şeyin üzerinde tutulduğu bir ortamda yetişen Yunus’un beyitlerinde bu değerleri öne çıkarması kaçınılmazdır.
İslamiyette iman, Yunus’un deyimiyle peşrevdir, yani herşeyden önce gelir. İşte tam da bu yüzden Yunus iman kavramını yepyeni birleşiklerle daha çok işlemiş, böylece daha zengin bir anlatım yakalamıştır.
Sonuç olarak eşek sözcüğünün, yalnızca bir “canlı”yı ifade etmenin ötesinde çok daha zengin bir anlamsal içeriğe sahip olduğu görülmüştür. Bu zenginlik, atasözleri ve deyimlerde imge olarak kullanılan sözcüklerin hem düzanlamsal hem de yananlamsal niteliklerinin ikisini birden yansıtabilmesinden kaynaklanmaktadır.
Bu kalıplaşmış yapılarda düzanlamsal olarak eşeğin fiziksel ve kişilik özellikleri, binek ve yük hayvanı oluşu ile av unsuru olma niteliğine değinilmiştir. Bunlar arasında “bedenle ilgili”, “kişilik özelliği” ve “yük hayvanı” kısımları daha çok işlenmiştir.
Eşeğin bedeniyle ilgili olarak ayağının aksaması, topallaması, yorulması, derisinin kalın ve boyunun kısa olması, küçük cüsseli olması, kuyruğunun ve bir sıpasının olması, yaşlanması, ölmesi gibi özellikleri öne çıkarılmıştır.
Günlük hayatın önemli bir parçası olması dolayısıyla eşekle her an işi olan Türk toplumu artık eşeğin kişilik özelliklerini bile yakından tanımıştır. Buna göre eşek, ağzının tadını bilmeyen, anıran, osuran, bostana dadanan, çifte atan, inatçı, iştahlı, karpuz kabuğu ile yoncayı seven ve saldırabilen bir hayvandır.
Atasözü ve deyimlerde eşeğin binek hayvanı olmasından ziyade yük hayvanı oluşu vurgulanmıştır. Buradan hareketle Türk toplumunda eşeğin genellikle yük hayvanı olarak görüldüğü ve kullanıldığı söylenebilir. Bu yönüyle, onun su ve odun başta olmak üzere kısa mesafelerde yavaş yavaş yük taşıması, dağ gibi zorlu ve engebeli arazilere bile gidebilmesi, emanet alınıp verilebilmesi ve sürekli çalışması gibi özellikleri öne çıkarılmıştır.
Yananlamsal açıdan ise düşük ve yüksek nitelikler, görünüş ve iş ile ilgili unsurlar, eşya ve hisse oluş gibi alanlara değinilmiştir. Bunlar arasında özellikle “düşük nitelikler”, sayı ve çeşit bakımından çok oluşu ile dikkati çekmektedir. Atasözü ve deyimlerde eşek sözcüğü yananlamsal olarak akılsız, anlayışsız, aptal, arsız, soysuz, aşağılık, bilgisiz, cahil, düşüncesiz, çıkarcı, kaba, korkak, kaliteden anlamaz, maneviyatı düşük ve yüzsüz gibi düşük niteliklerle karşımıza çıkmaktadır. Sözcüğün bu tür olumsuz anlamlarının çok çeşitli olması ve yaygın şekilde kullanılması, eşeğin hayatı kolaylaştırıcılık işlevini bile geçmiş durumdadır. İnceleme kısmında da verilen anlambirimcik rakamları (düşük nitelikli 22; yüksek nitelikli 3; görünüş 1; iş ile ilgili 6; eşya 3 ve hisse 1), bunun açık göstergesidir.
Yan anlam düzleminde dikkati çeken diğer bir husus da, zıt anlamlı özelliklerin birarada bulunmasıdır. Örneğin yananlamsal açıdan hem güçlü hem güçsüz; hem akıllı hem akılsız anlamları tespit edilmiştir. Olumlu anlamların sayısı oldukça azdır ve tespit edebildiğimiz kadarıyla bunlar yalnızca “akıllı, dayanıklı ve güçlü”dür.
Sonuçta eşek sözcüğü zengin bir anlamsal içeriğe sahiptir. Bu sözcüğü içeren atasözü ve deyim sayısının çokluğu da bu hayvanın gündelik hayatta önemli bir yeri olduğunu kanıtlar.
Anahtar kelimeler: zamir /n/’si, eskicil teklik kategorisi eki, yardımcı ses, Altay dilleri, fonem teorisi
Phono-morphological Development of Pronominal /N/ in the Turkish
ABSTRACT
Much work has been done about the origin of [m, ɱ, n, n̪, ŋ] alofons seen in the connection points with case suffixes of third-person possessive suffix and third-person pronoun in Altaic languages. This alophone, which is voiced by [n, n̪, ŋ] alophones in Turkish dialects or elisioned subject to development of /n/>/n̪/>/Ø/, is known as pronominal /n/ in Turkology. In studies conducted, claims have been made that pronominal /n/ is a morphological relic associated with archaic third-person pronoun. There were also ideas that the prominal /n/ was an auxiliary phoneme. However, there are very few researches on the phonetic existence of pronominal /n/ in Altaic languages and Turkish dialects. Here in this article, pronominal /n/ was examined not only in terms of the morphological history of the sound it contains but also its phonological background by utilizing the opportunities of phoneme theory. In addition, the pronominal /n/ was evaluated separately for the various locations where it was used. Thus, in the context of generative grammar, the prominal /n/ and the archaic uniqueness category suffix (*+n) in the Main Altai Era were compared in terms of structure. Thus, it is aimed to obtain new information about the morphological and phonological history of the pronominal /n/.
Key words: pronominal /n/, archaic singular category suffix, auxiliary phoneme, Altaic languages, phoneme theory
gittikçe hız kazanmaktadır. Ağız çalışmaları yapılırken, her aşamada
dikkat edilmesi gereken belli hususlar vardır. Bunlar arasında en önemlileri
yerleşim yeri ve kaynak kişi seçimidir. Örneğin yerleşim yeri seçerken, daha
çok standart varyantın kullanıldığı şehir merkezleri değil, yerel ağızların
hakim olduğu köy gibi daha küçük yerleşim birimleri tercih edilir. Kaynak
kişi seçiminde ise merkezle iletişimi daha az olan, yaşadığı yerleşim
birimi dışına uzun süreli olarak çıkmamış, hayatının büyük bir kısmını
köyde geçirmiş kaynak kişiler, bir ağız araştırması için en uygun olan
kişilerdir. Hatta, erkekler yerine kadınlar yerel ağız çalışmalarının kıymetli
konuşurlarıdır.
Bu tür yerel ağız çalışmaları, yerleşim yeri - konuşur bütünlüğünün
sağlandığı şartlarda geçerlidir. Fakat gerçek hayatta bu bütünlüğün her
zaman sağlanamadığı bilinmektedir. Pek çok sebeple, yerleşim yeri - konuşur
bütünlüğünün bozulabilmektedir. Böylesi durumlarda ortada herhangi bir
yerleşim yeri ya da konuşur kalmayacağı için, herhangi bir diyalektoloji
çalışması yapmak uygunsuz görülür.
Fakat bu makale, yerleşim yeri – konuşur bütünlüğünün bozulduğu
durumlarda da bir ağız araştırması yapılabileceğini öne sürmektedir. Kendi
yerleşim yerinden farklı bölge/bölgelere göçen birinci, ikinci ve hatta
üçüncü nesil konuşurlar üzerinden yürütülecek bir çalışma, eski yerleşim
yerine ait karakteristik özelliklerin tespitini sağlayabilir. Makalede böyle bir
çalışmanın adımlarından bahsedilmiştir.
Bu bildiride iman ve küfür sözleriyle kurulmuş birleşik yapılar ele alındı. Birleşik yapılar arasından ise soyut olan bu kavramların çeşitli benzetmelerle somutlaştırıldığı örnekler üzerinde duruldu. Sonuç olarak ise iman sözünün çeşitli ve zengin bir anlamsal içeriğe sahip olduğu, küfür sözünün ise onun yanında oldukça zayıf kaldığı görüldü.
İman kavramının daha çok irdelenmiş olması Yunus’un ona verdiği önemi gösterir. Bu durum, Yunus’un içinde yaşadığı Müslüman toplum yapısı ile açıklanabilir. İslamî değerlerin, Allah’ın, Kuran’ın ve tabii ki iman’ın her şeyin üzerinde tutulduğu bir ortamda yetişen Yunus’un beyitlerinde bu değerleri öne çıkarması kaçınılmazdır.
İslamiyette iman, Yunus’un deyimiyle peşrevdir, yani herşeyden önce gelir. İşte tam da bu yüzden Yunus iman kavramını yepyeni birleşiklerle daha çok işlemiş, böylece daha zengin bir anlatım yakalamıştır.
Sonuç olarak eşek sözcüğünün, yalnızca bir “canlı”yı ifade etmenin ötesinde çok daha zengin bir anlamsal içeriğe sahip olduğu görülmüştür. Bu zenginlik, atasözleri ve deyimlerde imge olarak kullanılan sözcüklerin hem düzanlamsal hem de yananlamsal niteliklerinin ikisini birden yansıtabilmesinden kaynaklanmaktadır.
Bu kalıplaşmış yapılarda düzanlamsal olarak eşeğin fiziksel ve kişilik özellikleri, binek ve yük hayvanı oluşu ile av unsuru olma niteliğine değinilmiştir. Bunlar arasında “bedenle ilgili”, “kişilik özelliği” ve “yük hayvanı” kısımları daha çok işlenmiştir.
Eşeğin bedeniyle ilgili olarak ayağının aksaması, topallaması, yorulması, derisinin kalın ve boyunun kısa olması, küçük cüsseli olması, kuyruğunun ve bir sıpasının olması, yaşlanması, ölmesi gibi özellikleri öne çıkarılmıştır.
Günlük hayatın önemli bir parçası olması dolayısıyla eşekle her an işi olan Türk toplumu artık eşeğin kişilik özelliklerini bile yakından tanımıştır. Buna göre eşek, ağzının tadını bilmeyen, anıran, osuran, bostana dadanan, çifte atan, inatçı, iştahlı, karpuz kabuğu ile yoncayı seven ve saldırabilen bir hayvandır.
Atasözü ve deyimlerde eşeğin binek hayvanı olmasından ziyade yük hayvanı oluşu vurgulanmıştır. Buradan hareketle Türk toplumunda eşeğin genellikle yük hayvanı olarak görüldüğü ve kullanıldığı söylenebilir. Bu yönüyle, onun su ve odun başta olmak üzere kısa mesafelerde yavaş yavaş yük taşıması, dağ gibi zorlu ve engebeli arazilere bile gidebilmesi, emanet alınıp verilebilmesi ve sürekli çalışması gibi özellikleri öne çıkarılmıştır.
Yananlamsal açıdan ise düşük ve yüksek nitelikler, görünüş ve iş ile ilgili unsurlar, eşya ve hisse oluş gibi alanlara değinilmiştir. Bunlar arasında özellikle “düşük nitelikler”, sayı ve çeşit bakımından çok oluşu ile dikkati çekmektedir. Atasözü ve deyimlerde eşek sözcüğü yananlamsal olarak akılsız, anlayışsız, aptal, arsız, soysuz, aşağılık, bilgisiz, cahil, düşüncesiz, çıkarcı, kaba, korkak, kaliteden anlamaz, maneviyatı düşük ve yüzsüz gibi düşük niteliklerle karşımıza çıkmaktadır. Sözcüğün bu tür olumsuz anlamlarının çok çeşitli olması ve yaygın şekilde kullanılması, eşeğin hayatı kolaylaştırıcılık işlevini bile geçmiş durumdadır. İnceleme kısmında da verilen anlambirimcik rakamları (düşük nitelikli 22; yüksek nitelikli 3; görünüş 1; iş ile ilgili 6; eşya 3 ve hisse 1), bunun açık göstergesidir.
Yan anlam düzleminde dikkati çeken diğer bir husus da, zıt anlamlı özelliklerin birarada bulunmasıdır. Örneğin yananlamsal açıdan hem güçlü hem güçsüz; hem akıllı hem akılsız anlamları tespit edilmiştir. Olumlu anlamların sayısı oldukça azdır ve tespit edebildiğimiz kadarıyla bunlar yalnızca “akıllı, dayanıklı ve güçlü”dür.
Sonuçta eşek sözcüğü zengin bir anlamsal içeriğe sahiptir. Bu sözcüğü içeren atasözü ve deyim sayısının çokluğu da bu hayvanın gündelik hayatta önemli bir yeri olduğunu kanıtlar.