Papers by A. Esin Kuleli
Amisos
İznik, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine tarihlenen çok katmanlı kültürel... more İznik, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine tarihlenen çok katmanlı kültürel mirası ile önemli bir antik kenttir. İznik şehrinin savunma sistemine ihtiyaç duymadığı Roma Barışı (MÖ 27-MÖ 180) döneminde, kente girişi simgeleyen anıtsal kapılar, kentin ana yol akslarının bitimine gelecek şekilde inşa edilmiştir (MS 78-79). Ancak MS 250’li yıllarda Gotların saldırılarından sonra, Gallienus (253-268) ve Gothicus (268-269) dönemlerinde surların yapımına ihtiyaç duyulmuştur. Geç dönemde Lascaris (1205-1222), Vatatzes (1222-1254) ana surların dışına, dış surlar inşa ederek kentin korunması için önemli müdahalelerde bulunmuşlardır. 1330'da İznik, Türk Sultanı Orhan tarafından fethedilmiştir. Nikaia savunma sistemi, ana surlar, sonradan eklenen dış sur duvarları, kapılar, burçlar ve dış çeperdeki hendekten oluşmaktadır. Savunma sisteminin ilk etabı olan ana surlar, dıştaki sur duvarları yapıldıktan sonra iç sur niteliği kazanmış olup, bu araştırmanın konusunu oluştur...
Uluslararası AMİSOS Dergisi / The Journal of International AMİSOS, 2023
NIKAIA (İZNİK) SURLARININ MİMARİSİ; ANITSAL KAPILAR, DUVARLAR VE BURÇLAR
Öz
İznik, Heleni... more NIKAIA (İZNİK) SURLARININ MİMARİSİ; ANITSAL KAPILAR, DUVARLAR VE BURÇLAR
Öz
İznik, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine tarihlenen çok katmanlı kültürel mirası ile önemli bir antik kenttir.
İznik şehrinin savunma sistemine ihtiyaç duymadığı Roma Barışı (MÖ 27-MÖ 180) döneminde, kente girişi simgeleyen anıtsal kapılar, kentin ana yol akslarının bitimine gelecek şekilde inşa edilmiştir (MS 78-79). Ancak MS 250’li yıllarda Gotların saldırılarından sonra, Gallienus (253-268) ve Gothicus (268-269) dönemlerinde surların yapımına ihtiyaç duyulmuştur. Geç dönemde Lascaris (1205-1222), Vatatzes (1222-1254) ana surların dışına, dış surlar inşa ederek kentin korunması için önemli müdahalelerde bulunmuşlardır. 1330'da İznik, Türk Sultanı Orhan tarafından fethedilmiştir.
Nikaia savunma sistemi, ana surlar, sonradan eklenen dış sur duvarları, kapılar, burçlar ve dış çeperdeki hendekten oluşmaktadır. Savunma sisteminin ilk etabı olan ana surlar, dıştaki sur duvarları yapıldıktan sonra iç sur niteliği kazanmış olup, bu araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu duvarlar, tarihsel süreçte onarım, yeniden yapım gibi müdahaleler gördüğü için, farklı dönemlere ait izleri yansıtmaktadır.
Yaklaşık 5,00 km uzunluğundaki ana sur sistemi tarihi süreçte gerçekleştirilen onarım, rekonstrüksiyon, genişletme, güçlendirme gibi müdahaleler görmekle birlikte, mimarisi incelendiğinde yapının halen anıtsal niteliğini koruduğu anlaşılmaktadır. Sur duvarlarının ve burçların yapımında kullanılan yapı malzemeleri ve sistemleri, yapım dönemine göre farklılıklar göstermektedir.
Araştırma kapsamında, İznik surlarının ana sur/ iç sur olarak inşa edilen duvarlarında yer alan anıtsal kapıların, sur duvarlarının ve burçların genel mimari nitelikleri irdelenmiştir. Ayrıca, yapıların yerinde yapılan incelemeleri sırasında yapım sistemi ve malzeme kullanımı konusunda birbirinden farklılaştığı tespit edilen detaylar araştırılmış olup, çalışma sürecinde ulaşılan ve üretilen verilerin araştırmacılarla paylaşılması amaçlanmaktadır.
ARCHITECTURE OF NIKAIA (İZNİK) CITY WALLS; MONUMENTAL GATES,
WALLS, AND TOWERS
Abstract
Iznik is an important ancient city with a multi-layered cultural heritage dating back to the Hellenistic, Roman, Byzantine, Seljuk, and Ottoman periods.
During the Roman Peace period (27 BC-180 BC), when the city of Iznik did not need a defense system, the monumental gates symbolizing the entrance to the city were built at the end of the city's main road axes (78-79 BC). However, after the attacks of the Goths in AD 250, the construction of the walls was needed during the periods of Gallienus (253-268) and Gothicus (268-269). In the late period, Lascaris (1205-1222), and Vatatzes (1222-1254) made important interventions for the protection of the city by building outer walls outside the main walls. In 1330, Iznik was conquered by the Turkish Sultan Orhan.
The Nikaia defense system consists of the main walls, the outer walls the gates, the bastions, and the ditch on the outer wall. The main walls, which are the first stage of the defense system, gained the quality of inner-city walls after the outer city walls were built and constitute the subject of this research. These walls reflect the traces of different periods, as they have undergone interventions such as repair and reconstruction in the historical process.
Although the main fortification system, which is approximately 5 km long, has undergone interventions such as repairs, reconstructions, expansions and reinforcements in the historical process, it is understood that the structure still preserves its monumental quality when its architecture is examined. The building materials and systems used in the construction of the city walls and bastions vary according to the construction period.
Within the scope of the research, the general architectural qualities of the monumental gates, city walls, and bastions on the walls of the Iznik fortress, which were built as the main city / inner city walls, were examined. In addition, the details that were found to differ from each other in terms of the construction system and material usage during the on-site examinations of the buildings were investigated. It is aimed to share the data reached and produced during the study process with the other researchers.
Keywords: Nikaia, Monumental Gates, fortifications, bastions, multi-layered cultural property.
Restorasyon-Konservasyon-Arkeoloji ve Sanat Tarihi Yıllığı, 2018
ICOFORT Symposium on the Conservation of Historic War Fortification Monuments and Sites (2019 : S... more ICOFORT Symposium on the Conservation of Historic War Fortification Monuments and Sites (2019 : Shenyang, China)Nicaea is an important ancient city with its monuments and archaeological sites dated to the Hellenistic, Roman, Byzantine, Seljuk and Ottoman periods. During the period of Pax Romana (Roman Peace. 27 BC-180 BC), the city of Iznik did not need a defense system. In this period, the monumental gates symbolizing the entrance to the city had grid plan of Hellenistic period, were built at the end of the main road axes of the city in the east, west, south and north directions (A.D. 78-79). After the attacks of Goths occurred in 256 or 257, a city wall decided to be built as a defense structure. The construction of the walls was completed in the period of Gallienus (253-268) and Gothicus (268-269). In the late period, Lascaris (1205- 1222), Vatatzes (1222-1254) carried out important interventions for protection of the city by building outer walls outside of the main walls. In 133...
International Conference (7. : 2019 : Muğla, Turkey)Adobe has been used by the human being as a b... more International Conference (7. : 2019 : Muğla, Turkey)Adobe has been used by the human being as a building material since the first settling ages in Anatolia. It was preferred as an economical building material that could easily be found in the immediate surroundings. Especially in the inner parts of the country, mudbrick was used in the construction of many historical buildings. In this context, it can be said that adobe was a preferred building material for a period of time in Ankara. If the development of Ankara is examined in the historical process, it is understood that Ankara is a city which covers the urban spaces and structures belonging to the previous periods. In and around the citadel, which is the center of the city throughout history, the structures of the Roman Period, as well as Seljuk, Ottoman, and Republican Periods can be seen together. After the city became a Turkish land, many buildings with commercial, social and religious functions were built. Some of these struc...
Heritage International Conference (2013 : Istanbul, Turkey)This study contains proposals for sust... more Heritage International Conference (2013 : Istanbul, Turkey)This study contains proposals for sustainability and protection of historic mud brick structures in Osmaneli which is settled on a valley surrounded by mountains covered with pine forests in the south part of Sakarya River. Osmaneli is one of the rare settlements which preserved its historic and cultural fabric to the present. The three components of historic buildings; mud brick, wood and stone had been used together masterfully during the construction of structures. Rubble stone was used on the foundations of the structures, then constructors built timber frames on it and filled the spaces with mud bricks by using a special technic called "hlml§" and plastered the walls with mud plaster. The roofs with large eaves of the houses are fascinating. In XVIl. Century, the raising of silkworms and silk culture was one of the main income source for local people. As an economic act, sericulture attracted the city architec...
Kültür varlıkları insanlığın geçmişi, bugünü ve geleceği arasındaki bağlantıyı kurarlar. Somut ta... more Kültür varlıkları insanlığın geçmişi, bugünü ve geleceği arasındaki bağlantıyı kurarlar. Somut taşınmaz kültür varlığı içinde değerlendirilen mimari miras, insanın doğayla kurduğu ilişkiyi, yapıldığı dönemin sosyoekonomik yapısını, teknolojisini günümüze ve geleceğe aktaran, pek çok değeri barındıran ve belge niteliğinde olan korunması gerekli değerlerdir. Pek çok farklı disiplinin bir araya geldiği kültür varlıklarının korunması konusunda mimarlara düşen sorumluluklar oldukça fazladır. Kaybedildiklerinde ya da çok büyük zararlar aldıklarında geri dönüşü olmayan kültürel mirasımızın değerlerinin anlaşılarak korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması konusunda eğitim birincil önem taşıyan konulardan biridir. Gerek ulusal ve gerekse uluslararası platformlarda tarihi çevre bilincinin artırılmasında eğitimin rolü önemle vurgulanmakta ve bu konu pek çok bildirgede de ortaya konmaya devam etmektedir. Ülkemizde de mimarlık lisans eğitiminde yer alan tarihi yapıların belgelenmesi ve korunma...
VII. UZAKTAN ALGILAMA VE CBS SEMPOZYUMU UZAL-CBS2018, 2018
Türkiye Bilimler Akademisi Kültür Envanteri Dergisi, 2018
Kostaki konağı, Trabzon'da Banker Kostaki Teophylaktos (Foto. 1) tarafından 20. yüzyılın başların... more Kostaki konağı, Trabzon'da Banker Kostaki Teophylaktos (Foto. 1) tarafından 20. yüzyılın başlarında, çevresinden ayrışan bir tasarım anlayışıyla konut olarak kullanılmak üzere inşa edilmiştir. Konağın cephe düzenlemesi, yapım sistemi ve iç mekanlarındaki bezemeleri, Trabzon'daki örneklerden çok, başkent İstanbul yapılarıyla benzeşmektedir. Orijinalinde konut olarak tasarlanan konak, tarihi süreç içinde yüklendiği farklı işlevlerden sonra, günümüzde Müze olarak kullanılmaktadır (TRAM 2013). Bu çalışma kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığınca verilen karar gereği hazırlanan yapının güncel durumunu gösteren analitik rölöveleri ile konağın mimari niteliğine yönelik araştırma, inceleme ve değerlendirme sonuçları sunulmaktadır. Çalışmanın amacı, Kostaki Konağına yönelik araştırma sürecinde edinilen bilgilerin, üretilen proje ve detayların önemli bir bölümünün, araştırmacılarla paylaşılmasıdır. Literatür ve arşiv araştırması aşamasında tarihi yapıya ait sınırlı verilere ulaşılabilmesi nedeniyle, bu paylaşımın başka araştırmalara da katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.
Tarihi çevrelerin korunması konusunda en temel prensiplerden biri, geliştirilecek müdahale öneril... more Tarihi çevrelerin korunması konusunda en temel prensiplerden biri, geliştirilecek müdahale önerilerinde yerleşimlerin özgün karakterlerini ön planda tutan bir anlayışın benimsenmesidir. Bu temel prensip sadece kentsel alanları değil, aynı zamanda yerel mimari mirası barındıran kırsal yerleşimlerde yürütülen koruma çalışmalarını da kapsamaktadır. Tarihi çevrelerin korunması için zorunlu olan bütüncül koruma ilkeleri, kırsal yerleşimlerde özellikle kültürel peyzaj değerlerinin sürdürülebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Araştırma kapsamında, Antalya Akseki havzasında yer alan Belenalan ve Güzelsu kırsal yerleşimlerindeki evlerin özgün mimari değerlerinin tespiti ve kültürel peyzaj değerleriyle birlikte korunması sorunu üzerine odaklanılmıştır. Bu yerleşimler Antalya Bilim Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü’nde yürütülmekte olan “Tarihi Yapıların Belgelenmesi ve Analizi” ve devamında verilen “Koruma ve Restorasyon Projesi” derslerinde de çalışma...
METU JOURNAL OF THE FACULTY OF ARCHITECTURE, 2018
her M.Arch. from the same university in 1986. Earned her PhD. degree in architectural conservatio... more her M.Arch. from the same university in 1986. Earned her PhD. degree in architectural conservation from METU in 1995. Her areas of interests and research topics include preservation and rehabilitation of historic sites, conservation management planning, restoration projects of historic monuments and traditional old houses, conservation of timber framed historic houses, historic structural systems/materials and their decay, conservation education, accreditation of architectural education, Ankara, Southeast Anatolia Project (GAP), Nemrut Tumulus, Adıyaman, Old Greek settlements in Anatolia. AYŞE ESİN KULELİ; B.Arch, M.Sc., PhD. Received her B.Arch from Selçuk University in 1984 and MSc. in architecture/restoration from Dokuz Eylül University, Faculty of Architecture in 1998. Earned her PhD. degree in architecture from the Post Graduate Program in Restoration at Dokuz Eylül University (2005). Major research interests include documentation, surveying, historical researches, technology of traditional materials, developing conservation interventions for historic structures and management of historical sites.
VII. UZAKTAN ALGILAMA VE CBS SEMPOZYUMU UZAL-CBS2018
MEGARON / Yıldız Technical University, Faculty of Architecture E-Journal
Sürdürülebilirlik bağlamında mimari mirasın korunup geleceğe aktarılması süreci incelendiğinde, k... more Sürdürülebilirlik bağlamında mimari mirasın korunup geleceğe aktarılması süreci incelendiğinde, kültür varlığının özgünlük, bütünlük ve anlam değerlerine zarar verilmeden işlevlendirilmesi, geçmişten gelen yaratıcılığın, çağdaş yaşama uyarlanması olarak da nitelendirilebilir. Yeni işleve uyarlama, aynı zamanda toplumun mimari mirası tüm değerleriyle deneyimlemesi ve mirasa bağlı farkındalık ve aidiyet geliştirmesine olanak sağlaması açısından önemlidir. Bu bağlamda, çalışmada Türk İslam Eserleri Müzesi işleviyle kullanımının sürdürülmesi önerilen Bursa Yeşil Külliyesi Medresesi'nin müze konseptine uygun yaklaşımda geliştirilmiş mimari koruma projesinin hazırlanması sürecinde izlenen koruma yaklaşımı ve bu doğrultuda belgeleme, araştırma, değerlendirme ve projelendirme aşamaları sunulmaktadır.
Tüba-Ked Türkiye Bilimler Akademisi Kültür Envanteri Dergisi, 2018
Özet
Kostaki konağı, Trabzon’da Banker Kostaki Teophylaktos (Foto. 1) tarafından 20. yüzyılın baş... more Özet
Kostaki konağı, Trabzon’da Banker Kostaki Teophylaktos (Foto. 1) tarafından 20. yüzyılın başlarında, çevresinden
ayrışan bir tasarım anlayışıyla konut olarak kullanılmak üzere inşa edilmiştir. Konağın cephe düzenlemesi, yapım
sistemi ve iç mekanlarındaki bezemeleri, Trabzon’daki örneklerden çok, başkent İstanbul yapılarıyla benzeşmektedir.
Orijinalinde konut olarak tasarlanan konak, tarihi süreç içinde yüklendiği farklı işlevlerden sonra, günümüzde Müze olarak kullanılmaktadır (TRAM 2013).
Bu çalışma kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığınca verilen karar gereği hazırlanan yapının güncel durumunu
gösteren analitik rölöveleri ile konağın mimari niteliğine yönelik araştırma, inceleme ve değerlendirme sonuçları
sunulmaktadır. Çalışmanın amacı, Kostaki Konağına yönelik araştırma sürecinde edinilen bilgilerin, üretilen proje ve detayların önemli bir bölümünün, araştırmacılarla paylaşılmasıdır. Literatür ve arşiv araştırması aşamasında tarihi yapıya ait sınırlı verilere ulaşılabilmesi nedeniyle, bu paylaşımın başka araştırmalara da katkı sağlayabileceği
düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Kostaki Konağı; Kostaki Teophylaktos; Trabzon; Kalem işleri.
Abstract
Kostaki mansion was built to be used as a residence with a design approach that differs from its surroundings in Trabzon at the beginning of the 20th century by Banker Kostaki Teophylaktos (Photo. 1). The facade of the mansion, its construction system and its decoration in interior spaces are similar to the buildings of Istanbul, rather than the examples in Trabzon. The mansion, originally designed as a residence, has been using as a museum today after the different functions it has been converted throughout history (TRAM 2013).
Within the scope of this study, analitical measured drawings showing the current situation of the mansion and the results of the researches, investigations and evaluation of the architectural characteristics of the mansion are presented.
The aim of the study is to share the information obtained in the research process and a significant part of the project and details produced with respect to Kostaki Mansion with researchers. It is believed that this sharing can contribute to other studies as it is possible to reach limited data on this historical structure in the course of literature and archive research.
Keywords: Kostaki Mansion; Kostaki Teophylaktos; Trabzon; Mural Paintings.
METU Journal Of The Faculty Of Architecture, 2018
REPAIR PHASES OF SULEYMANİYE COMPLEX IN DAMASCUS
Süleymaniye Complex in Damascus, built on the ba... more REPAIR PHASES OF SULEYMANİYE COMPLEX IN DAMASCUS
Süleymaniye Complex in Damascus, built on the bank of Barada River as the last stop before the desert on the pilgrimage route extending from the Balkans to Mecca, is one of the works of Hassa Chief Architect Sinan, which was designed according to the basic principles of the Ottoman classical period architecture, and built between 1554 and 1559.
Many research has been carried out on the historical and architectural features of the complex, which is composed of the mosque that is also known as the “Takiyah Süleymaniye”, double tabhane (hospice) and
caravanserais, imaret (soup kitchen), madrasa and arasta (bazaar) structures and these investigations focused on the original qualities of the mosque
and its construction phases. According to the sources, the first phase of the Complex consisting of the mosque, tabhane and imarethane was completed in 1559 and the second phase including the madrasa was completed in
1566, later on, between 1567 and 1596, a Dervish lodge was added to this building group. Although the location of this dervish lodge, which has not reached the present day is unknown, it is anticipated that it was located in
the area between the arasta and Barada river.
Preserving its original characteristics in the 16th century, the first stage of the Complex is one of the most important Ottoman works in Damascus, both in terms of its architectural layout and construction technique.
Although the Madrasa built in the second phase is attributed to Mimar Sinan due to its planimetric features, it resembles local characteristics of Damascus with its architectural elements and details in the construction
technique.
Süleymaniye Complex, which was visited by Aşık Mehmed in the 1590s, was a frequently used, and therefore a well-run social center in good structural condition. Evliya Çelebi, who went to Damascus in 1648-1649, defines the Complex as a pleasant rural retreat and even as the last oasis before the desert. Information from these travelers is also supported by the engravings of Damascus by Braun and Hogenberg, dated to 1575, and by Olmert Dapper, dated to 1667.
The oldest known repair of the Complex took place after the earthquake of 1759, which caused massive destructions in Damascus. The repaired parts of the Complex can be identified from the records of exploration and expenditures related to the repairs carried out in Damascus after the earthquake. The Bartlett engraving of 1836 and the photographs from the
end of the 19th century and the beginning of the 20th century show that the surroundings of the Complex were completely empty, like a summer resort area. In the work of Cengizkan, it is reported that in the last years of the Ottoman Empire, in a short period of time between 1915 and 1928, the construction and maintenance-repair works accelerated in the Middle East and the Arabian Peninsula, which would be separated from the state
territory. In the memorials of this period written by Architect Mehmet Nihat Nigisberk, published by Cengizkan, the repair works of Süleymaniye Mosque, Süleymaniye Madrasa and Imâret were described in detail.
However, the growth of Damascus, started in the 1930s and increased after 1960, changed the close relations of the Complex with its environment even though it maintained its spatial arrangement and original function. The whole Complex, locally called as Takiyah Süleymaniye, which became part of the urban inner city during this period, was affected by disasters such
as earthquakes and floods happened in Damascus. It has also undergone various repairs at different times according to contemporary needs and has faced serious structural problems, especially in the last thirty years, as a result of decreasing ground water level in the areas along the Barada River.
This work aims to analyse the construction and repair phases of the Complex by classifying them into six chronological periods starting from its construction and to share the results obtained from recent publications
by associating the findings and traces from the buildings with the historical documents and investigations in the international platform. While the
evaluations on the repairs and interventions in the first five periods are based on the limited information and visual documentation where available, the assessments of the condition of the Complex in 2005 are based on field observations and archive research made by the authors.
Along with contributing to the monitoring of changes took place in the Complex from its design phase that started with Mimar Sinan in 1554 until present day, it is also expected that this work would help in understanding the processes of building production and interventions in different periods.
MEGARON, 2019
Sürdürülebilirlik bağlamında mimari mirasın korunup geleceğe aktarılması süreci incelendiğinde, k... more Sürdürülebilirlik bağlamında mimari mirasın korunup geleceğe aktarılması süreci incelendiğinde, kültür varlığının özgünlük, bütünlük ve anlam değerlerine zarar verilmeden işlevlendirilmesi, geçmişten gelen yaratıcılığın, çağdaş yaşama uyarlanması olarak da nitelendirile-bilir. Yeni işleve uyarlama, aynı zamanda toplumun mimari mirası tüm değerleriyle deneyimlemesi ve mirasa bağlı farkındalık ve aidiyet geliştirmesine olanak sağlaması açısından önemlidir. Bu bağlamda, çalışmada Türk İslam Eserleri Müzesi işleviyle kullanımının sürdürül-mesi önerilen Bursa Yeşil Külliyesi Medresesi'nin müze konseptine uygun yaklaşımda geliştirilmiş mimari koruma projesinin hazırlanması sürecinde izlenen koruma yaklaşımı ve bu doğrultuda belgeleme, araştırma, değerlendirme ve projelendirme aşamaları sunulmaktadır. Anahtar sözcükler: Belgeleme; koruma; medrese; restitüsyon; yeni işlev. When the process of transferring the architectural heritage to the future in the context of sustainability is examined, the functioning of cultural assets without harming the values of originality, integrity and authenticity can be described as adaptation of past creativity to contemporary life. Adaptation of cultural heritage to new usage is also important in order to enable the community to experience its architectural heritage with all its values and to develop the awareness and belonging of the heritage. In this context, the preservation approach followed during the preparation of the architectural conservation project developed in accordance with the museum concept of the Bursa Yesil Kulliyyah Madrasa, which is proposed to continue its use with the function of the Museum of Turkish Islamic Arts, and the phases of documentation, research, evaluation and projecting in this direction are presented in this paper.
Journal of Turkish Studies, 2019
Kültürel mirasın korunması ve yaşatılabilmesi için yapılması gereken ilk çalışma, bu mirası oluşt... more Kültürel mirasın korunması ve yaşatılabilmesi için yapılması gereken ilk çalışma, bu mirası oluşturan değerlerin araştırılması ve envanterlerinin çıkarılmasıdır. Yapılan tespit ve gözlemlerden sonra geliştirilen stratejiler, koruma sürecinin en önemli bileşenlerini oluşturmaktadır. Kapsamlı ve sürdürülebilir bir koruma ise karar vericilerin, somut kültür varlığı niteliği taşıyan yapıların sahiplerinin ve koruma çalışmalarını yapacak mimarlık ve ilgili meslek gruplarından kişilerin kültürel mirasın korunması konusunda eğitilmeleri ve koruma çalışmalarının niteliklerinin arttırılması ile mümkündür.
Bu bağlamda, yerel mimarlık eserlerinin belgelenmesi ve korunması konusunda yapılan akademik çalışma ve araştırmalar, anıtsal nitelikli yapılar kadar ilgi görmeyen kırsal mimarinin tespiti ve koruma önerilerinin geliştirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Çoğu zaman yerel mimaride kullanılan yapım tekniğinin anlaşılması, mevcut yapılara ait ayrıntılı inceleme ve belgeleme çalışmalarının yapılması ile mümkün olabilmektedir. Yapılar tescillenmiş olsa bile, sürece bağlı olarak yıkılmaları ya da fiziksel deformasyonların artması durumunda özgün değerleri yok olmaya başlamaktadır.
Farklı yerleşimlerde yaşayan insanların, çevredeki doğal kaynakları yerel gelenekler ve ihtiyaçlar doğrultusunda değerlendirerek, bulunduğu yere göre değişkenlik gösteren yapım sistemlerini geliştirdikleri bilinmektedir. Bu görüşe örnek olarak, Akseki- İbradı havzasında geliştirilen ve bölgeye özgü bir yapı geleneğini yansıtan “düğmeli” yapım sistemi verilebilir. Bu araştırma sırasında, Akseki, Belenalan Köyünün yerel mimari özellikleri ve köyde yer alan yapılarla ilgili incelemeler ve değerlendirmeler yapılmıştır. Korunması gerekli kültürel miras niteliğine sahip bir evin mimari karakteri incelenmiş olup, çalışma kapsamında edinilen bilgiler, yapılan tespitler ve üretilen bazı çizimler araştırmacılarla paylaşılmıştır.
ABSTRACT
The first thing to be done for sustaining and preservation of cultural heritage is to investigate the values that create the heritage and to make the inventory. The strategies developed after inventory and monitoring studies made are the most important components of the preservation process. Comprehensive and sustainable preservation is possible by educating and supporting decision-makers, owners of tangible cultural assets and the architects and related professional groups who will carry out conservation studies of cultural heritage and increasing the quality of conservation activities.
In this context, academic studies and researches on the documentation and preservation of vernacular architecture are of great importance for the documentation and preservation of rural architecture that is not interesting as monumental buildings. The construction technique, which is often used in vernacular architecture, is mostly possible to understand with detailed examination and documentation of the existing buildings. Even if the structures have been registered, the original values of the structure begin to disappear due to their collapse or the increase of physical deformations.
It is known that people living in different settlements have developed construction systems that vary according to their location by evaluating the natural resources in the environment in line with local traditions and needs. The “buttoned” construction system developed in the Akseki-İbradı basin, reflecting a region-specific building tradition can be given as an example to this view.
During this research, the local architectural features of Akseki, Belenalan Village and the buildings in the village have been examined and evaluated. The architectural character of a house that has to be protected has been examined and the information obtained, the determinations made and some drawings produced have been shared with the researchers.
Conference Presentations by A. Esin Kuleli
Mimarlık ve Kent Araştırmaları Konferansı, 2021
Tarihi çevrelerin korunması konusunda en temel prensiplerden biri, geliştirilecek müdahale öneril... more Tarihi çevrelerin korunması konusunda en temel prensiplerden biri, geliştirilecek müdahale önerilerinde yerleşimlerin özgün karakterlerini ön planda tutan bir anlayışın benimsenmesidir. Bu temel prensip sadece kentsel alanları değil, aynı zamanda yerel mimari mirası barındıran kırsal yerleşimlerde yürütülen koruma çalışmalarını da kapsamaktadır. Tarihi çevrelerin korunması için zorunlu olan bütüncül koruma ilkeleri, kırsal yerleşimlerde özellikle kültürel peyzaj değerlerinin sürdürülebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Araştırma kapsamında, Antalya Akseki havzasında yer alan Belenalan ve Güzelsu kırsal yerleşimlerindeki evlerin özgün mimari değerlerinin tespiti ve kültürel peyzaj değerleriyle birlikte korunması sorunu üzerine odaklanılmıştır. Bu yerleşimler Antalya Bilim Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü’nde yürütülmekte olan “Tarihi Yapıların Belgelenmesi ve Analizi” ve devamında verilen “Koruma ve Restorasyon Projesi” derslerinde de çalışma alanı olarak seçilmiştir. Aynı bölgede yer alan bu iki yerleşimin özellikleri incelendiğinde, gerek coğrafi konumları ve çevre bağlantıları, gerekse geçmişleri boyunca yerleşimleri şekillendiren sosyal, ekonomik ve fiziksel etkenler nedeniyle birbirlerinden farklı ve ünik özellikler taşıdıkları görülmektedir. Söz konusu iki yerleşimde plan tipolojilerinden kullanılan yapım sistemine, malzemeden süsleme elemanlarına kadar görülen farklılıklar, aynı havzada yer alan ve “düğmeli evler” tanımıyla benzer oldukları varsayılan bu iki yerleşim için ortak bir kırsal kimlik değeri belirlenmesinin ve bu doğrultuda koruma önerilerinin geliştirilmesinin doğru olmadığını, yerleşimlerin kendine özgü karakteristiklerini göz önüne alan bir yaklaşımın uygulanması gerektiğini ortaya koymaktadır. Her iki yerleşimdeki mevcut yapıların onarımı esnasında ve/veya yeni yapılarda kimi zaman tarihselci bir yaklaşım ile “taklit” olarak değerlendirilebilecek uygulamaların gerçekleştirildiği, kimi zaman da çevreden ve bağlamdan tamamıyla kopuk olan, kentlerdeki imar koşullarına uygun olarak geliştirilen ve ağırlıklı olarak betonarme niteliğinde yapıların inşa edildiği görülmektedir. Bu durum yerleşimin özgün karakterini olumsuz etkileyen bu tür uygulamaların “yer”e ait nitelik taşımadığını net bir biçimde ortaya koymaktadır. Sorunun nedenlerinden biri kırsal yerleşimlerin birbirine benzer olduğu yanılgısı olduğu kadar, kentlerde “çağdaş” olarak tanımlanan uygulamaların yere ve bağlama göre yorumlanmadan kırsal yerleşimlerde de uygulanması olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Çalışmada incelenen Belenalan ve Güzelsu yerleşimlerinin coğrafi olarak birbirine yakın olsa da, kendilerine ait karakteristik özellikler taşıdıkları, benzerliklerinin yanı sıra farklılıklarıyla da tanımlanmalarının gerektiği ve bu bağlamda yere özel koruma önerilerinin geliştirilmesinin kırsal yerleşimlerin sürekliliği açısından kaçınılmaz olduğu görüşünü desteklemektedir. Koruma ve yeni yapı uygulamalarında genellemelerden uzak, yerleşimin kendi dinamiklerini esas alan çağdaş yaklaşımların benimsenmesi tavrının, kırsal ve kentsel tarihi çevrelerin korunması ve yaşatılması çalışmalarında büyük bir öneme sahip olduğu vurgulanmaktadır. Bu bağlamda yapılan araştırmada, Belenalan ve Güzelsu yerleşimlerinde gerçekleştirilen koruma ve çağdaş yapı uygulamalarında izlenen genel yaklaşım incelenmiştir. Uygulamaların bu alanlara olumlu/ olumsuz etkilerinin arazi çalışmalarından, arşiv ve literatür araştırmalarından gelen bilgilerden yararlanarak tespit edilmesi ve ulaşılan sonuçlar aracılığıyla koruma kararlarında bölgesel ölçekteki değerlendirmelerin yanı sıra yerleşim ölçeğindeki ‘yer’e özgü değerlendirmelerin yapılmasının öneminin karşılaştırmalı olarak ortaya konulması amaçlanmaktadır.
Uploads
Papers by A. Esin Kuleli
Öz
İznik, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine tarihlenen çok katmanlı kültürel mirası ile önemli bir antik kenttir.
İznik şehrinin savunma sistemine ihtiyaç duymadığı Roma Barışı (MÖ 27-MÖ 180) döneminde, kente girişi simgeleyen anıtsal kapılar, kentin ana yol akslarının bitimine gelecek şekilde inşa edilmiştir (MS 78-79). Ancak MS 250’li yıllarda Gotların saldırılarından sonra, Gallienus (253-268) ve Gothicus (268-269) dönemlerinde surların yapımına ihtiyaç duyulmuştur. Geç dönemde Lascaris (1205-1222), Vatatzes (1222-1254) ana surların dışına, dış surlar inşa ederek kentin korunması için önemli müdahalelerde bulunmuşlardır. 1330'da İznik, Türk Sultanı Orhan tarafından fethedilmiştir.
Nikaia savunma sistemi, ana surlar, sonradan eklenen dış sur duvarları, kapılar, burçlar ve dış çeperdeki hendekten oluşmaktadır. Savunma sisteminin ilk etabı olan ana surlar, dıştaki sur duvarları yapıldıktan sonra iç sur niteliği kazanmış olup, bu araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu duvarlar, tarihsel süreçte onarım, yeniden yapım gibi müdahaleler gördüğü için, farklı dönemlere ait izleri yansıtmaktadır.
Yaklaşık 5,00 km uzunluğundaki ana sur sistemi tarihi süreçte gerçekleştirilen onarım, rekonstrüksiyon, genişletme, güçlendirme gibi müdahaleler görmekle birlikte, mimarisi incelendiğinde yapının halen anıtsal niteliğini koruduğu anlaşılmaktadır. Sur duvarlarının ve burçların yapımında kullanılan yapı malzemeleri ve sistemleri, yapım dönemine göre farklılıklar göstermektedir.
Araştırma kapsamında, İznik surlarının ana sur/ iç sur olarak inşa edilen duvarlarında yer alan anıtsal kapıların, sur duvarlarının ve burçların genel mimari nitelikleri irdelenmiştir. Ayrıca, yapıların yerinde yapılan incelemeleri sırasında yapım sistemi ve malzeme kullanımı konusunda birbirinden farklılaştığı tespit edilen detaylar araştırılmış olup, çalışma sürecinde ulaşılan ve üretilen verilerin araştırmacılarla paylaşılması amaçlanmaktadır.
ARCHITECTURE OF NIKAIA (İZNİK) CITY WALLS; MONUMENTAL GATES,
WALLS, AND TOWERS
Abstract
Iznik is an important ancient city with a multi-layered cultural heritage dating back to the Hellenistic, Roman, Byzantine, Seljuk, and Ottoman periods.
During the Roman Peace period (27 BC-180 BC), when the city of Iznik did not need a defense system, the monumental gates symbolizing the entrance to the city were built at the end of the city's main road axes (78-79 BC). However, after the attacks of the Goths in AD 250, the construction of the walls was needed during the periods of Gallienus (253-268) and Gothicus (268-269). In the late period, Lascaris (1205-1222), and Vatatzes (1222-1254) made important interventions for the protection of the city by building outer walls outside the main walls. In 1330, Iznik was conquered by the Turkish Sultan Orhan.
The Nikaia defense system consists of the main walls, the outer walls the gates, the bastions, and the ditch on the outer wall. The main walls, which are the first stage of the defense system, gained the quality of inner-city walls after the outer city walls were built and constitute the subject of this research. These walls reflect the traces of different periods, as they have undergone interventions such as repair and reconstruction in the historical process.
Although the main fortification system, which is approximately 5 km long, has undergone interventions such as repairs, reconstructions, expansions and reinforcements in the historical process, it is understood that the structure still preserves its monumental quality when its architecture is examined. The building materials and systems used in the construction of the city walls and bastions vary according to the construction period.
Within the scope of the research, the general architectural qualities of the monumental gates, city walls, and bastions on the walls of the Iznik fortress, which were built as the main city / inner city walls, were examined. In addition, the details that were found to differ from each other in terms of the construction system and material usage during the on-site examinations of the buildings were investigated. It is aimed to share the data reached and produced during the study process with the other researchers.
Keywords: Nikaia, Monumental Gates, fortifications, bastions, multi-layered cultural property.
Kostaki konağı, Trabzon’da Banker Kostaki Teophylaktos (Foto. 1) tarafından 20. yüzyılın başlarında, çevresinden
ayrışan bir tasarım anlayışıyla konut olarak kullanılmak üzere inşa edilmiştir. Konağın cephe düzenlemesi, yapım
sistemi ve iç mekanlarındaki bezemeleri, Trabzon’daki örneklerden çok, başkent İstanbul yapılarıyla benzeşmektedir.
Orijinalinde konut olarak tasarlanan konak, tarihi süreç içinde yüklendiği farklı işlevlerden sonra, günümüzde Müze olarak kullanılmaktadır (TRAM 2013).
Bu çalışma kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığınca verilen karar gereği hazırlanan yapının güncel durumunu
gösteren analitik rölöveleri ile konağın mimari niteliğine yönelik araştırma, inceleme ve değerlendirme sonuçları
sunulmaktadır. Çalışmanın amacı, Kostaki Konağına yönelik araştırma sürecinde edinilen bilgilerin, üretilen proje ve detayların önemli bir bölümünün, araştırmacılarla paylaşılmasıdır. Literatür ve arşiv araştırması aşamasında tarihi yapıya ait sınırlı verilere ulaşılabilmesi nedeniyle, bu paylaşımın başka araştırmalara da katkı sağlayabileceği
düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Kostaki Konağı; Kostaki Teophylaktos; Trabzon; Kalem işleri.
Abstract
Kostaki mansion was built to be used as a residence with a design approach that differs from its surroundings in Trabzon at the beginning of the 20th century by Banker Kostaki Teophylaktos (Photo. 1). The facade of the mansion, its construction system and its decoration in interior spaces are similar to the buildings of Istanbul, rather than the examples in Trabzon. The mansion, originally designed as a residence, has been using as a museum today after the different functions it has been converted throughout history (TRAM 2013).
Within the scope of this study, analitical measured drawings showing the current situation of the mansion and the results of the researches, investigations and evaluation of the architectural characteristics of the mansion are presented.
The aim of the study is to share the information obtained in the research process and a significant part of the project and details produced with respect to Kostaki Mansion with researchers. It is believed that this sharing can contribute to other studies as it is possible to reach limited data on this historical structure in the course of literature and archive research.
Keywords: Kostaki Mansion; Kostaki Teophylaktos; Trabzon; Mural Paintings.
Süleymaniye Complex in Damascus, built on the bank of Barada River as the last stop before the desert on the pilgrimage route extending from the Balkans to Mecca, is one of the works of Hassa Chief Architect Sinan, which was designed according to the basic principles of the Ottoman classical period architecture, and built between 1554 and 1559.
Many research has been carried out on the historical and architectural features of the complex, which is composed of the mosque that is also known as the “Takiyah Süleymaniye”, double tabhane (hospice) and
caravanserais, imaret (soup kitchen), madrasa and arasta (bazaar) structures and these investigations focused on the original qualities of the mosque
and its construction phases. According to the sources, the first phase of the Complex consisting of the mosque, tabhane and imarethane was completed in 1559 and the second phase including the madrasa was completed in
1566, later on, between 1567 and 1596, a Dervish lodge was added to this building group. Although the location of this dervish lodge, which has not reached the present day is unknown, it is anticipated that it was located in
the area between the arasta and Barada river.
Preserving its original characteristics in the 16th century, the first stage of the Complex is one of the most important Ottoman works in Damascus, both in terms of its architectural layout and construction technique.
Although the Madrasa built in the second phase is attributed to Mimar Sinan due to its planimetric features, it resembles local characteristics of Damascus with its architectural elements and details in the construction
technique.
Süleymaniye Complex, which was visited by Aşık Mehmed in the 1590s, was a frequently used, and therefore a well-run social center in good structural condition. Evliya Çelebi, who went to Damascus in 1648-1649, defines the Complex as a pleasant rural retreat and even as the last oasis before the desert. Information from these travelers is also supported by the engravings of Damascus by Braun and Hogenberg, dated to 1575, and by Olmert Dapper, dated to 1667.
The oldest known repair of the Complex took place after the earthquake of 1759, which caused massive destructions in Damascus. The repaired parts of the Complex can be identified from the records of exploration and expenditures related to the repairs carried out in Damascus after the earthquake. The Bartlett engraving of 1836 and the photographs from the
end of the 19th century and the beginning of the 20th century show that the surroundings of the Complex were completely empty, like a summer resort area. In the work of Cengizkan, it is reported that in the last years of the Ottoman Empire, in a short period of time between 1915 and 1928, the construction and maintenance-repair works accelerated in the Middle East and the Arabian Peninsula, which would be separated from the state
territory. In the memorials of this period written by Architect Mehmet Nihat Nigisberk, published by Cengizkan, the repair works of Süleymaniye Mosque, Süleymaniye Madrasa and Imâret were described in detail.
However, the growth of Damascus, started in the 1930s and increased after 1960, changed the close relations of the Complex with its environment even though it maintained its spatial arrangement and original function. The whole Complex, locally called as Takiyah Süleymaniye, which became part of the urban inner city during this period, was affected by disasters such
as earthquakes and floods happened in Damascus. It has also undergone various repairs at different times according to contemporary needs and has faced serious structural problems, especially in the last thirty years, as a result of decreasing ground water level in the areas along the Barada River.
This work aims to analyse the construction and repair phases of the Complex by classifying them into six chronological periods starting from its construction and to share the results obtained from recent publications
by associating the findings and traces from the buildings with the historical documents and investigations in the international platform. While the
evaluations on the repairs and interventions in the first five periods are based on the limited information and visual documentation where available, the assessments of the condition of the Complex in 2005 are based on field observations and archive research made by the authors.
Along with contributing to the monitoring of changes took place in the Complex from its design phase that started with Mimar Sinan in 1554 until present day, it is also expected that this work would help in understanding the processes of building production and interventions in different periods.
Bu bağlamda, yerel mimarlık eserlerinin belgelenmesi ve korunması konusunda yapılan akademik çalışma ve araştırmalar, anıtsal nitelikli yapılar kadar ilgi görmeyen kırsal mimarinin tespiti ve koruma önerilerinin geliştirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Çoğu zaman yerel mimaride kullanılan yapım tekniğinin anlaşılması, mevcut yapılara ait ayrıntılı inceleme ve belgeleme çalışmalarının yapılması ile mümkün olabilmektedir. Yapılar tescillenmiş olsa bile, sürece bağlı olarak yıkılmaları ya da fiziksel deformasyonların artması durumunda özgün değerleri yok olmaya başlamaktadır.
Farklı yerleşimlerde yaşayan insanların, çevredeki doğal kaynakları yerel gelenekler ve ihtiyaçlar doğrultusunda değerlendirerek, bulunduğu yere göre değişkenlik gösteren yapım sistemlerini geliştirdikleri bilinmektedir. Bu görüşe örnek olarak, Akseki- İbradı havzasında geliştirilen ve bölgeye özgü bir yapı geleneğini yansıtan “düğmeli” yapım sistemi verilebilir. Bu araştırma sırasında, Akseki, Belenalan Köyünün yerel mimari özellikleri ve köyde yer alan yapılarla ilgili incelemeler ve değerlendirmeler yapılmıştır. Korunması gerekli kültürel miras niteliğine sahip bir evin mimari karakteri incelenmiş olup, çalışma kapsamında edinilen bilgiler, yapılan tespitler ve üretilen bazı çizimler araştırmacılarla paylaşılmıştır.
ABSTRACT
The first thing to be done for sustaining and preservation of cultural heritage is to investigate the values that create the heritage and to make the inventory. The strategies developed after inventory and monitoring studies made are the most important components of the preservation process. Comprehensive and sustainable preservation is possible by educating and supporting decision-makers, owners of tangible cultural assets and the architects and related professional groups who will carry out conservation studies of cultural heritage and increasing the quality of conservation activities.
In this context, academic studies and researches on the documentation and preservation of vernacular architecture are of great importance for the documentation and preservation of rural architecture that is not interesting as monumental buildings. The construction technique, which is often used in vernacular architecture, is mostly possible to understand with detailed examination and documentation of the existing buildings. Even if the structures have been registered, the original values of the structure begin to disappear due to their collapse or the increase of physical deformations.
It is known that people living in different settlements have developed construction systems that vary according to their location by evaluating the natural resources in the environment in line with local traditions and needs. The “buttoned” construction system developed in the Akseki-İbradı basin, reflecting a region-specific building tradition can be given as an example to this view.
During this research, the local architectural features of Akseki, Belenalan Village and the buildings in the village have been examined and evaluated. The architectural character of a house that has to be protected has been examined and the information obtained, the determinations made and some drawings produced have been shared with the researchers.
Conference Presentations by A. Esin Kuleli
Öz
İznik, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine tarihlenen çok katmanlı kültürel mirası ile önemli bir antik kenttir.
İznik şehrinin savunma sistemine ihtiyaç duymadığı Roma Barışı (MÖ 27-MÖ 180) döneminde, kente girişi simgeleyen anıtsal kapılar, kentin ana yol akslarının bitimine gelecek şekilde inşa edilmiştir (MS 78-79). Ancak MS 250’li yıllarda Gotların saldırılarından sonra, Gallienus (253-268) ve Gothicus (268-269) dönemlerinde surların yapımına ihtiyaç duyulmuştur. Geç dönemde Lascaris (1205-1222), Vatatzes (1222-1254) ana surların dışına, dış surlar inşa ederek kentin korunması için önemli müdahalelerde bulunmuşlardır. 1330'da İznik, Türk Sultanı Orhan tarafından fethedilmiştir.
Nikaia savunma sistemi, ana surlar, sonradan eklenen dış sur duvarları, kapılar, burçlar ve dış çeperdeki hendekten oluşmaktadır. Savunma sisteminin ilk etabı olan ana surlar, dıştaki sur duvarları yapıldıktan sonra iç sur niteliği kazanmış olup, bu araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu duvarlar, tarihsel süreçte onarım, yeniden yapım gibi müdahaleler gördüğü için, farklı dönemlere ait izleri yansıtmaktadır.
Yaklaşık 5,00 km uzunluğundaki ana sur sistemi tarihi süreçte gerçekleştirilen onarım, rekonstrüksiyon, genişletme, güçlendirme gibi müdahaleler görmekle birlikte, mimarisi incelendiğinde yapının halen anıtsal niteliğini koruduğu anlaşılmaktadır. Sur duvarlarının ve burçların yapımında kullanılan yapı malzemeleri ve sistemleri, yapım dönemine göre farklılıklar göstermektedir.
Araştırma kapsamında, İznik surlarının ana sur/ iç sur olarak inşa edilen duvarlarında yer alan anıtsal kapıların, sur duvarlarının ve burçların genel mimari nitelikleri irdelenmiştir. Ayrıca, yapıların yerinde yapılan incelemeleri sırasında yapım sistemi ve malzeme kullanımı konusunda birbirinden farklılaştığı tespit edilen detaylar araştırılmış olup, çalışma sürecinde ulaşılan ve üretilen verilerin araştırmacılarla paylaşılması amaçlanmaktadır.
ARCHITECTURE OF NIKAIA (İZNİK) CITY WALLS; MONUMENTAL GATES,
WALLS, AND TOWERS
Abstract
Iznik is an important ancient city with a multi-layered cultural heritage dating back to the Hellenistic, Roman, Byzantine, Seljuk, and Ottoman periods.
During the Roman Peace period (27 BC-180 BC), when the city of Iznik did not need a defense system, the monumental gates symbolizing the entrance to the city were built at the end of the city's main road axes (78-79 BC). However, after the attacks of the Goths in AD 250, the construction of the walls was needed during the periods of Gallienus (253-268) and Gothicus (268-269). In the late period, Lascaris (1205-1222), and Vatatzes (1222-1254) made important interventions for the protection of the city by building outer walls outside the main walls. In 1330, Iznik was conquered by the Turkish Sultan Orhan.
The Nikaia defense system consists of the main walls, the outer walls the gates, the bastions, and the ditch on the outer wall. The main walls, which are the first stage of the defense system, gained the quality of inner-city walls after the outer city walls were built and constitute the subject of this research. These walls reflect the traces of different periods, as they have undergone interventions such as repair and reconstruction in the historical process.
Although the main fortification system, which is approximately 5 km long, has undergone interventions such as repairs, reconstructions, expansions and reinforcements in the historical process, it is understood that the structure still preserves its monumental quality when its architecture is examined. The building materials and systems used in the construction of the city walls and bastions vary according to the construction period.
Within the scope of the research, the general architectural qualities of the monumental gates, city walls, and bastions on the walls of the Iznik fortress, which were built as the main city / inner city walls, were examined. In addition, the details that were found to differ from each other in terms of the construction system and material usage during the on-site examinations of the buildings were investigated. It is aimed to share the data reached and produced during the study process with the other researchers.
Keywords: Nikaia, Monumental Gates, fortifications, bastions, multi-layered cultural property.
Kostaki konağı, Trabzon’da Banker Kostaki Teophylaktos (Foto. 1) tarafından 20. yüzyılın başlarında, çevresinden
ayrışan bir tasarım anlayışıyla konut olarak kullanılmak üzere inşa edilmiştir. Konağın cephe düzenlemesi, yapım
sistemi ve iç mekanlarındaki bezemeleri, Trabzon’daki örneklerden çok, başkent İstanbul yapılarıyla benzeşmektedir.
Orijinalinde konut olarak tasarlanan konak, tarihi süreç içinde yüklendiği farklı işlevlerden sonra, günümüzde Müze olarak kullanılmaktadır (TRAM 2013).
Bu çalışma kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığınca verilen karar gereği hazırlanan yapının güncel durumunu
gösteren analitik rölöveleri ile konağın mimari niteliğine yönelik araştırma, inceleme ve değerlendirme sonuçları
sunulmaktadır. Çalışmanın amacı, Kostaki Konağına yönelik araştırma sürecinde edinilen bilgilerin, üretilen proje ve detayların önemli bir bölümünün, araştırmacılarla paylaşılmasıdır. Literatür ve arşiv araştırması aşamasında tarihi yapıya ait sınırlı verilere ulaşılabilmesi nedeniyle, bu paylaşımın başka araştırmalara da katkı sağlayabileceği
düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Kostaki Konağı; Kostaki Teophylaktos; Trabzon; Kalem işleri.
Abstract
Kostaki mansion was built to be used as a residence with a design approach that differs from its surroundings in Trabzon at the beginning of the 20th century by Banker Kostaki Teophylaktos (Photo. 1). The facade of the mansion, its construction system and its decoration in interior spaces are similar to the buildings of Istanbul, rather than the examples in Trabzon. The mansion, originally designed as a residence, has been using as a museum today after the different functions it has been converted throughout history (TRAM 2013).
Within the scope of this study, analitical measured drawings showing the current situation of the mansion and the results of the researches, investigations and evaluation of the architectural characteristics of the mansion are presented.
The aim of the study is to share the information obtained in the research process and a significant part of the project and details produced with respect to Kostaki Mansion with researchers. It is believed that this sharing can contribute to other studies as it is possible to reach limited data on this historical structure in the course of literature and archive research.
Keywords: Kostaki Mansion; Kostaki Teophylaktos; Trabzon; Mural Paintings.
Süleymaniye Complex in Damascus, built on the bank of Barada River as the last stop before the desert on the pilgrimage route extending from the Balkans to Mecca, is one of the works of Hassa Chief Architect Sinan, which was designed according to the basic principles of the Ottoman classical period architecture, and built between 1554 and 1559.
Many research has been carried out on the historical and architectural features of the complex, which is composed of the mosque that is also known as the “Takiyah Süleymaniye”, double tabhane (hospice) and
caravanserais, imaret (soup kitchen), madrasa and arasta (bazaar) structures and these investigations focused on the original qualities of the mosque
and its construction phases. According to the sources, the first phase of the Complex consisting of the mosque, tabhane and imarethane was completed in 1559 and the second phase including the madrasa was completed in
1566, later on, between 1567 and 1596, a Dervish lodge was added to this building group. Although the location of this dervish lodge, which has not reached the present day is unknown, it is anticipated that it was located in
the area between the arasta and Barada river.
Preserving its original characteristics in the 16th century, the first stage of the Complex is one of the most important Ottoman works in Damascus, both in terms of its architectural layout and construction technique.
Although the Madrasa built in the second phase is attributed to Mimar Sinan due to its planimetric features, it resembles local characteristics of Damascus with its architectural elements and details in the construction
technique.
Süleymaniye Complex, which was visited by Aşık Mehmed in the 1590s, was a frequently used, and therefore a well-run social center in good structural condition. Evliya Çelebi, who went to Damascus in 1648-1649, defines the Complex as a pleasant rural retreat and even as the last oasis before the desert. Information from these travelers is also supported by the engravings of Damascus by Braun and Hogenberg, dated to 1575, and by Olmert Dapper, dated to 1667.
The oldest known repair of the Complex took place after the earthquake of 1759, which caused massive destructions in Damascus. The repaired parts of the Complex can be identified from the records of exploration and expenditures related to the repairs carried out in Damascus after the earthquake. The Bartlett engraving of 1836 and the photographs from the
end of the 19th century and the beginning of the 20th century show that the surroundings of the Complex were completely empty, like a summer resort area. In the work of Cengizkan, it is reported that in the last years of the Ottoman Empire, in a short period of time between 1915 and 1928, the construction and maintenance-repair works accelerated in the Middle East and the Arabian Peninsula, which would be separated from the state
territory. In the memorials of this period written by Architect Mehmet Nihat Nigisberk, published by Cengizkan, the repair works of Süleymaniye Mosque, Süleymaniye Madrasa and Imâret were described in detail.
However, the growth of Damascus, started in the 1930s and increased after 1960, changed the close relations of the Complex with its environment even though it maintained its spatial arrangement and original function. The whole Complex, locally called as Takiyah Süleymaniye, which became part of the urban inner city during this period, was affected by disasters such
as earthquakes and floods happened in Damascus. It has also undergone various repairs at different times according to contemporary needs and has faced serious structural problems, especially in the last thirty years, as a result of decreasing ground water level in the areas along the Barada River.
This work aims to analyse the construction and repair phases of the Complex by classifying them into six chronological periods starting from its construction and to share the results obtained from recent publications
by associating the findings and traces from the buildings with the historical documents and investigations in the international platform. While the
evaluations on the repairs and interventions in the first five periods are based on the limited information and visual documentation where available, the assessments of the condition of the Complex in 2005 are based on field observations and archive research made by the authors.
Along with contributing to the monitoring of changes took place in the Complex from its design phase that started with Mimar Sinan in 1554 until present day, it is also expected that this work would help in understanding the processes of building production and interventions in different periods.
Bu bağlamda, yerel mimarlık eserlerinin belgelenmesi ve korunması konusunda yapılan akademik çalışma ve araştırmalar, anıtsal nitelikli yapılar kadar ilgi görmeyen kırsal mimarinin tespiti ve koruma önerilerinin geliştirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Çoğu zaman yerel mimaride kullanılan yapım tekniğinin anlaşılması, mevcut yapılara ait ayrıntılı inceleme ve belgeleme çalışmalarının yapılması ile mümkün olabilmektedir. Yapılar tescillenmiş olsa bile, sürece bağlı olarak yıkılmaları ya da fiziksel deformasyonların artması durumunda özgün değerleri yok olmaya başlamaktadır.
Farklı yerleşimlerde yaşayan insanların, çevredeki doğal kaynakları yerel gelenekler ve ihtiyaçlar doğrultusunda değerlendirerek, bulunduğu yere göre değişkenlik gösteren yapım sistemlerini geliştirdikleri bilinmektedir. Bu görüşe örnek olarak, Akseki- İbradı havzasında geliştirilen ve bölgeye özgü bir yapı geleneğini yansıtan “düğmeli” yapım sistemi verilebilir. Bu araştırma sırasında, Akseki, Belenalan Köyünün yerel mimari özellikleri ve köyde yer alan yapılarla ilgili incelemeler ve değerlendirmeler yapılmıştır. Korunması gerekli kültürel miras niteliğine sahip bir evin mimari karakteri incelenmiş olup, çalışma kapsamında edinilen bilgiler, yapılan tespitler ve üretilen bazı çizimler araştırmacılarla paylaşılmıştır.
ABSTRACT
The first thing to be done for sustaining and preservation of cultural heritage is to investigate the values that create the heritage and to make the inventory. The strategies developed after inventory and monitoring studies made are the most important components of the preservation process. Comprehensive and sustainable preservation is possible by educating and supporting decision-makers, owners of tangible cultural assets and the architects and related professional groups who will carry out conservation studies of cultural heritage and increasing the quality of conservation activities.
In this context, academic studies and researches on the documentation and preservation of vernacular architecture are of great importance for the documentation and preservation of rural architecture that is not interesting as monumental buildings. The construction technique, which is often used in vernacular architecture, is mostly possible to understand with detailed examination and documentation of the existing buildings. Even if the structures have been registered, the original values of the structure begin to disappear due to their collapse or the increase of physical deformations.
It is known that people living in different settlements have developed construction systems that vary according to their location by evaluating the natural resources in the environment in line with local traditions and needs. The “buttoned” construction system developed in the Akseki-İbradı basin, reflecting a region-specific building tradition can be given as an example to this view.
During this research, the local architectural features of Akseki, Belenalan Village and the buildings in the village have been examined and evaluated. The architectural character of a house that has to be protected has been examined and the information obtained, the determinations made and some drawings produced have been shared with the researchers.
Bu bağlamda verilen dersler kapsamında örgün eğitimde, öğrenci merkezli eğitim yaklaşımıyla yürütülen ve alan çalışması temeline dayanan, uygulama yoğunluklu eğitim yaklaşımı benimsenmiştir. Böylece öğrenciler alanda hem grup çalışmasını deneyimlerken, hem de çalıştıkları alan ve yapılar ile yakın çevrelerini duyularıyla algılayarak, anlayarak ve irdeleyerek belgeleme yapma olanağı bulmaktadırlar.
Ancak, 16 Mart 2020 itibariyle ülkemizde de görülen Covid-19 pandemisi ile tüm eğitim birimlerinde uzaktan eğitime geçilmesi nedeniyle diğer üniversiteler gibi Antalya Bilim Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde de uygulamalı olan derslerin bilgi paketlerinde öğrenim çıktılarının değiştirilmesi durumunda kalınmış ve alan çalışmaları pandemi koşullarından dolayı yapılamamıştır. Bu nedenle Mimarlık Bölümü’nde ARC 3602 Tarihi Yapıların Belgelenmesi ve Analizi dersi kapsamında üç farklı yaklaşım uygulanmıştır. Birinci uygulama, pandemi öncesi örgün eğitimle birlikte alan çalışmasının deneyimlenmesi; ikinci uygulama pandemi öncesi örgün eğitim ve alan çalışmasıyla başlayıp sonrasında uzaktan eğitime geçilmesi ve üçüncü uygulama da yine pandemi sürecinde dersin tamamen uzaktan eğitimle verilmesi şeklinde gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda, birbirini takip eden üç yılda öğrenci gruplarına ders eğitimi farklı uygulamalarla verilmiştir. Eğitim sonunda her üç grupla anket çalışması yapılarak, bu gruplarda yer alan öğrencilerin kültür varlıklarını algılaması, koruma yaklaşımı ile üç eğitim uygulaması arasındaki ortak ve farklı yönler tespit edilmeye ve bu dersin alan çalışması ile yapılmasının öğrencilerin tarihi çevre bilincinin geliştirilmesine etkisi ortaya konmaya çalışılmıştır. Aynı zamanda verilen eğitim ve yerinde alan çalışmasının öğrencilerde kültür varlıklarına olan ilginin değişiminde, mezuniyet sonrasında kültür varlıklarının korunması alanında ilerleme isteklerinde ve yüksek lisans eğitimlerinde bu alana yönelimlerindeki etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır.