Mahalle bir yerlesim olcegi olarak kentsel alanin idari olarak bolunmus bir parcasini tanimlamakt... more Mahalle bir yerlesim olcegi olarak kentsel alanin idari olarak bolunmus bir parcasini tanimlamaktadir. Kentin fiziksel yapisi ve gelisimi bakimindan mahalle birimi onemli bir kentsel olcektir. (Felekoglu,2000: 5) Toplumda duzen, iyilesme ve guzellesme; sosyal iliskilere ve etkilesimlere olanak veren mahallede baslamaktadir. Turkiye’de mahalle kavraminin temeli Cansever’in tanimiyla“…mahremiyetine sahip, bahce-doga, mahalle-toplum iliskilerinin en yogun sekilde yasandigi...” Osmanli-Turk mahallesiyken “gunumuze gelindiginde mahalle kendisine modern kent mekânlari arasinda yer bulmaya calisan sinirli bir alan olarak karsimiza cikmakta ve kulturel bir yapidan daha cok idari bir yapiya isaret etmektedir”.(Baday,2011: 30)Bu surec dikkate alindiginda mevcut mahalle olusumunda bir degisimin var oldugu gorulmektedir. Bu sebeple Cansever’in “Guzel bir dunya insa etmek, dunyayi guzellestirmek, insanlarin gelecek nesillere karsi asli vecibeleri ve sorumluluklaridir”Şiari ekseninde kent ve mahalle olceginde tasarladigi mimari projeler sosyolojik ve mimari baglamda irdelenmistir. Elde edilen verilerin yeni olusturulacak mahallelerin kavramsal altyapi hazirlama ve tasari sureclerine katki saglamasi hedeflenmektedir.
Modern Evin Doğası: Richard Neutra'nın Mesken Mimarisi, 2020
Mimarlık, doğa içerisinde doğayla birlikte bir yapma eylemi midir yoksa bütünüyle
doğaya karşı bi... more Mimarlık, doğa içerisinde doğayla birlikte bir yapma eylemi midir yoksa bütünüyle doğaya karşı bir tavır mıdır? Doğadan bağımsız, münferit bir birey olmak için mi mimarlık yapma eylemine ihtiyaç duyarız, yoksa onunla birlikte yaşayabilmek için mi? Toplumsal düşüncenin fiziksel karşılığı olarak nitelendirebileceğimiz mimarlık ürünlerinin doğayla kurduğu ilişkinin temelinde, toplumun doğa düşüncesinin olduğu varsayımı, çalışmanın ilk çıkış noktasını oluşturmaktadır. Doğa düşüncesinde 16.-17. yüzyılda başlayan menfi yöndeki değişimlerin mimarlık nesneleri üzerinde yoğun olarak görünür olduğu 20. yüzyıl modern mimarlığı, çalışmanın tarihsel kapsamının ilk sınırlarını çizer. Bu tarihsel aralık, özellikle ev-doğa ilişkisindeki kopmanın ilk örneklerini yoğun bir şekilde barındırması bakımından da önem arz etmektedir. Bahsedilen kopuşun çalışma içerisinde incelenen kesitini, mimarlık nesnesinin fiziksel olarak doğadan ayrışmasının yanı sıra, kullanıcısının doğayla kurduğu ilişkideki ayrışma oluşturur. Bu filtrelemenin oluşturulması, modern mimarlık pratiğinin, insanın tüm duyularını tasarım girdisi olarak kullanmıyor olmasından ve kullanıcının doğayla olan ilişkisini görme eylemiyle sınırlı kılmasından kaynaklanmaktadır. Modern çağın, görme duyusunun hegemonyası üzerine kurulu olan yapısı, mimarlık/ev nesnesini kullanan insan öznesi ile doğa arasındaki ilişkinin şeklini belirlemiş/değiştirmiştir. Bu varsayıma göre, çok-duyulu tasarım anlayışından uzak, sadece görme duyusunun ihtiyaçlarına yanıt veren bir ev kurgusu “insan”ı bütünüyle bir tasarım girdisi olarak ele almaz. İnsan varlığının bütün ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulmadığı bir yapıyı mesken olarak tanımlamak güçleşir. Bu noktada, modern evin ve kullanıcısının, doğayla kurduğu ilişkinin sorgulandığı bu çalışmaya, başka bir parametre eklenmektedir: Modern çağda meskenin durumu. Bu bağlamda; çalışmanın doğa, duyular ve mesken olmak üzere üç temel mesneti vardır. Çalışmanın temel amacı, 20. yüzyıl modern mimarlık ortamında doğayla ilişki kuran, kullanıcısının doğayla doğrudan ilişki kurmasını mümkün kılan, mesken ve çokduyulu mekân olma niteliği taşıyan evin varlığını, günümüz mimarlık düşünce ve pratiğine referans oluşturması için sorgulamaktır. Ev kurgusunda aranan bu nitelikler, çalışma içerisinde kavramsal okuma yöntemi aracılığıyla Le Corbusier, Adolf Loos, Frank Lloyd Wright ve Richard Neutra’nın ev mimarlığı üzerinden incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda Neutra evlerinin; modern mimarlık ev pratiklerinin arasında; doğayla ilişki kuran, kullanıcısının doğayla doğrudan ilişki kurmasını sağlayan, kullanıcısına çok-duyulu mekân deneyimi yaşatan, klasik manada özne-nesne kurulumunu sağlayan ve mesken olma özelliğini taşıyan modern ev örneğinin temsilleri olduğu belirlenmiştir. Neutra’nın insanı ve doğayı önceleyen mimari tasarım prensiplerinin, düşünce ve eylem düzleminde, günümüz ev mimarlığı için kavramsal bir temel olarak kullanılması önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Modern Ev, doğa, mesken, duyu, Richard Neutra
Mahalle bir yerlesim olcegi olarak kentsel alanin idari olarak bolunmus bir parcasini tanimlamakt... more Mahalle bir yerlesim olcegi olarak kentsel alanin idari olarak bolunmus bir parcasini tanimlamaktadir. Kentin fiziksel yapisi ve gelisimi bakimindan mahalle birimi onemli bir kentsel olcektir. (Felekoglu,2000: 5) Toplumda duzen, iyilesme ve guzellesme; sosyal iliskilere ve etkilesimlere olanak veren mahallede baslamaktadir. Turkiye’de mahalle kavraminin temeli Cansever’in tanimiyla“…mahremiyetine sahip, bahce-doga, mahalle-toplum iliskilerinin en yogun sekilde yasandigi...” Osmanli-Turk mahallesiyken “gunumuze gelindiginde mahalle kendisine modern kent mekânlari arasinda yer bulmaya calisan sinirli bir alan olarak karsimiza cikmakta ve kulturel bir yapidan daha cok idari bir yapiya isaret etmektedir”.(Baday,2011: 30)Bu surec dikkate alindiginda mevcut mahalle olusumunda bir degisimin var oldugu gorulmektedir. Bu sebeple Cansever’in “Guzel bir dunya insa etmek, dunyayi guzellestirmek, insanlarin gelecek nesillere karsi asli vecibeleri ve sorumluluklaridir”Şiari ekseninde kent ve mahalle olceginde tasarladigi mimari projeler sosyolojik ve mimari baglamda irdelenmistir. Elde edilen verilerin yeni olusturulacak mahallelerin kavramsal altyapi hazirlama ve tasari sureclerine katki saglamasi hedeflenmektedir.
Modern Evin Doğası: Richard Neutra'nın Mesken Mimarisi, 2020
Mimarlık, doğa içerisinde doğayla birlikte bir yapma eylemi midir yoksa bütünüyle
doğaya karşı bi... more Mimarlık, doğa içerisinde doğayla birlikte bir yapma eylemi midir yoksa bütünüyle doğaya karşı bir tavır mıdır? Doğadan bağımsız, münferit bir birey olmak için mi mimarlık yapma eylemine ihtiyaç duyarız, yoksa onunla birlikte yaşayabilmek için mi? Toplumsal düşüncenin fiziksel karşılığı olarak nitelendirebileceğimiz mimarlık ürünlerinin doğayla kurduğu ilişkinin temelinde, toplumun doğa düşüncesinin olduğu varsayımı, çalışmanın ilk çıkış noktasını oluşturmaktadır. Doğa düşüncesinde 16.-17. yüzyılda başlayan menfi yöndeki değişimlerin mimarlık nesneleri üzerinde yoğun olarak görünür olduğu 20. yüzyıl modern mimarlığı, çalışmanın tarihsel kapsamının ilk sınırlarını çizer. Bu tarihsel aralık, özellikle ev-doğa ilişkisindeki kopmanın ilk örneklerini yoğun bir şekilde barındırması bakımından da önem arz etmektedir. Bahsedilen kopuşun çalışma içerisinde incelenen kesitini, mimarlık nesnesinin fiziksel olarak doğadan ayrışmasının yanı sıra, kullanıcısının doğayla kurduğu ilişkideki ayrışma oluşturur. Bu filtrelemenin oluşturulması, modern mimarlık pratiğinin, insanın tüm duyularını tasarım girdisi olarak kullanmıyor olmasından ve kullanıcının doğayla olan ilişkisini görme eylemiyle sınırlı kılmasından kaynaklanmaktadır. Modern çağın, görme duyusunun hegemonyası üzerine kurulu olan yapısı, mimarlık/ev nesnesini kullanan insan öznesi ile doğa arasındaki ilişkinin şeklini belirlemiş/değiştirmiştir. Bu varsayıma göre, çok-duyulu tasarım anlayışından uzak, sadece görme duyusunun ihtiyaçlarına yanıt veren bir ev kurgusu “insan”ı bütünüyle bir tasarım girdisi olarak ele almaz. İnsan varlığının bütün ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulmadığı bir yapıyı mesken olarak tanımlamak güçleşir. Bu noktada, modern evin ve kullanıcısının, doğayla kurduğu ilişkinin sorgulandığı bu çalışmaya, başka bir parametre eklenmektedir: Modern çağda meskenin durumu. Bu bağlamda; çalışmanın doğa, duyular ve mesken olmak üzere üç temel mesneti vardır. Çalışmanın temel amacı, 20. yüzyıl modern mimarlık ortamında doğayla ilişki kuran, kullanıcısının doğayla doğrudan ilişki kurmasını mümkün kılan, mesken ve çokduyulu mekân olma niteliği taşıyan evin varlığını, günümüz mimarlık düşünce ve pratiğine referans oluşturması için sorgulamaktır. Ev kurgusunda aranan bu nitelikler, çalışma içerisinde kavramsal okuma yöntemi aracılığıyla Le Corbusier, Adolf Loos, Frank Lloyd Wright ve Richard Neutra’nın ev mimarlığı üzerinden incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda Neutra evlerinin; modern mimarlık ev pratiklerinin arasında; doğayla ilişki kuran, kullanıcısının doğayla doğrudan ilişki kurmasını sağlayan, kullanıcısına çok-duyulu mekân deneyimi yaşatan, klasik manada özne-nesne kurulumunu sağlayan ve mesken olma özelliğini taşıyan modern ev örneğinin temsilleri olduğu belirlenmiştir. Neutra’nın insanı ve doğayı önceleyen mimari tasarım prensiplerinin, düşünce ve eylem düzleminde, günümüz ev mimarlığı için kavramsal bir temel olarak kullanılması önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Modern Ev, doğa, mesken, duyu, Richard Neutra
Uploads
Papers by Behiyye Yılmaz
doğaya karşı bir tavır mıdır? Doğadan bağımsız, münferit bir birey olmak için mi
mimarlık yapma eylemine ihtiyaç duyarız, yoksa onunla birlikte yaşayabilmek için
mi?
Toplumsal düşüncenin fiziksel karşılığı olarak nitelendirebileceğimiz mimarlık
ürünlerinin doğayla kurduğu ilişkinin temelinde, toplumun doğa düşüncesinin
olduğu varsayımı, çalışmanın ilk çıkış noktasını oluşturmaktadır. Doğa
düşüncesinde 16.-17. yüzyılda başlayan menfi yöndeki değişimlerin mimarlık
nesneleri üzerinde yoğun olarak görünür olduğu 20. yüzyıl modern mimarlığı,
çalışmanın tarihsel kapsamının ilk sınırlarını çizer. Bu tarihsel aralık, özellikle ev-doğa
ilişkisindeki kopmanın ilk örneklerini yoğun bir şekilde barındırması
bakımından da önem arz etmektedir. Bahsedilen kopuşun çalışma içerisinde
incelenen kesitini, mimarlık nesnesinin fiziksel olarak doğadan ayrışmasının yanı
sıra, kullanıcısının doğayla kurduğu ilişkideki ayrışma oluşturur. Bu filtrelemenin
oluşturulması, modern mimarlık pratiğinin, insanın tüm duyularını tasarım girdisi
olarak kullanmıyor olmasından ve kullanıcının doğayla olan ilişkisini görme
eylemiyle sınırlı kılmasından kaynaklanmaktadır.
Modern çağın, görme duyusunun hegemonyası üzerine kurulu olan yapısı,
mimarlık/ev nesnesini kullanan insan öznesi ile doğa arasındaki ilişkinin şeklini
belirlemiş/değiştirmiştir. Bu varsayıma göre, çok-duyulu tasarım anlayışından
uzak, sadece görme duyusunun ihtiyaçlarına yanıt veren bir ev kurgusu “insan”ı
bütünüyle bir tasarım girdisi olarak ele almaz. İnsan varlığının bütün ihtiyaçlarının
göz önünde bulundurulmadığı bir yapıyı mesken olarak tanımlamak güçleşir. Bu
noktada, modern evin ve kullanıcısının, doğayla kurduğu ilişkinin sorgulandığı bu
çalışmaya, başka bir parametre eklenmektedir: Modern çağda meskenin durumu.
Bu bağlamda; çalışmanın doğa, duyular ve mesken olmak üzere üç temel mesneti
vardır.
Çalışmanın temel amacı, 20. yüzyıl modern mimarlık ortamında doğayla ilişki kuran,
kullanıcısının doğayla doğrudan ilişki kurmasını mümkün kılan, mesken ve çokduyulu
mekân olma niteliği taşıyan evin varlığını, günümüz mimarlık düşünce ve
pratiğine referans oluşturması için sorgulamaktır. Ev kurgusunda aranan bu
nitelikler, çalışma içerisinde kavramsal okuma yöntemi aracılığıyla Le Corbusier,
Adolf Loos, Frank Lloyd Wright ve Richard Neutra’nın ev mimarlığı üzerinden
incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda Neutra evlerinin; modern mimarlık ev
pratiklerinin arasında; doğayla ilişki kuran, kullanıcısının doğayla doğrudan ilişki
kurmasını sağlayan, kullanıcısına çok-duyulu mekân deneyimi yaşatan, klasik
manada özne-nesne kurulumunu sağlayan ve mesken olma özelliğini taşıyan
modern ev örneğinin temsilleri olduğu belirlenmiştir. Neutra’nın insanı ve doğayı
önceleyen mimari tasarım prensiplerinin, düşünce ve eylem düzleminde, günümüz
ev mimarlığı için kavramsal bir temel olarak kullanılması önerilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Modern Ev, doğa, mesken, duyu, Richard Neutra
doğaya karşı bir tavır mıdır? Doğadan bağımsız, münferit bir birey olmak için mi
mimarlık yapma eylemine ihtiyaç duyarız, yoksa onunla birlikte yaşayabilmek için
mi?
Toplumsal düşüncenin fiziksel karşılığı olarak nitelendirebileceğimiz mimarlık
ürünlerinin doğayla kurduğu ilişkinin temelinde, toplumun doğa düşüncesinin
olduğu varsayımı, çalışmanın ilk çıkış noktasını oluşturmaktadır. Doğa
düşüncesinde 16.-17. yüzyılda başlayan menfi yöndeki değişimlerin mimarlık
nesneleri üzerinde yoğun olarak görünür olduğu 20. yüzyıl modern mimarlığı,
çalışmanın tarihsel kapsamının ilk sınırlarını çizer. Bu tarihsel aralık, özellikle ev-doğa
ilişkisindeki kopmanın ilk örneklerini yoğun bir şekilde barındırması
bakımından da önem arz etmektedir. Bahsedilen kopuşun çalışma içerisinde
incelenen kesitini, mimarlık nesnesinin fiziksel olarak doğadan ayrışmasının yanı
sıra, kullanıcısının doğayla kurduğu ilişkideki ayrışma oluşturur. Bu filtrelemenin
oluşturulması, modern mimarlık pratiğinin, insanın tüm duyularını tasarım girdisi
olarak kullanmıyor olmasından ve kullanıcının doğayla olan ilişkisini görme
eylemiyle sınırlı kılmasından kaynaklanmaktadır.
Modern çağın, görme duyusunun hegemonyası üzerine kurulu olan yapısı,
mimarlık/ev nesnesini kullanan insan öznesi ile doğa arasındaki ilişkinin şeklini
belirlemiş/değiştirmiştir. Bu varsayıma göre, çok-duyulu tasarım anlayışından
uzak, sadece görme duyusunun ihtiyaçlarına yanıt veren bir ev kurgusu “insan”ı
bütünüyle bir tasarım girdisi olarak ele almaz. İnsan varlığının bütün ihtiyaçlarının
göz önünde bulundurulmadığı bir yapıyı mesken olarak tanımlamak güçleşir. Bu
noktada, modern evin ve kullanıcısının, doğayla kurduğu ilişkinin sorgulandığı bu
çalışmaya, başka bir parametre eklenmektedir: Modern çağda meskenin durumu.
Bu bağlamda; çalışmanın doğa, duyular ve mesken olmak üzere üç temel mesneti
vardır.
Çalışmanın temel amacı, 20. yüzyıl modern mimarlık ortamında doğayla ilişki kuran,
kullanıcısının doğayla doğrudan ilişki kurmasını mümkün kılan, mesken ve çokduyulu
mekân olma niteliği taşıyan evin varlığını, günümüz mimarlık düşünce ve
pratiğine referans oluşturması için sorgulamaktır. Ev kurgusunda aranan bu
nitelikler, çalışma içerisinde kavramsal okuma yöntemi aracılığıyla Le Corbusier,
Adolf Loos, Frank Lloyd Wright ve Richard Neutra’nın ev mimarlığı üzerinden
incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda Neutra evlerinin; modern mimarlık ev
pratiklerinin arasında; doğayla ilişki kuran, kullanıcısının doğayla doğrudan ilişki
kurmasını sağlayan, kullanıcısına çok-duyulu mekân deneyimi yaşatan, klasik
manada özne-nesne kurulumunu sağlayan ve mesken olma özelliğini taşıyan
modern ev örneğinin temsilleri olduğu belirlenmiştir. Neutra’nın insanı ve doğayı
önceleyen mimari tasarım prensiplerinin, düşünce ve eylem düzleminde, günümüz
ev mimarlığı için kavramsal bir temel olarak kullanılması önerilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Modern Ev, doğa, mesken, duyu, Richard Neutra