Thesis Chapters by Başak Kamacı Budak
YÖK Ulusal Tez Merkezi, 2001
"İnsan neden sanat yapar?", "Yaratıcılık nedir?", "İnsanın yaratıcılığının kökeninde ne olduğu" g... more "İnsan neden sanat yapar?", "Yaratıcılık nedir?", "İnsanın yaratıcılığının kökeninde ne olduğu" gibi sorular hem bilim hem de sanat dünyasını yüzyıllardır meşgul etmiş sorulardır. İnsan tininin nesnelleştirilmesi olan sanat aynı zamanda bir haz kaynağıdır. Sanat bu yönüyle insanın ruhsallığıyla, onun psişik süreçleriyle ilgilidir. Sanatın bu psişik yönü ise sanat felsefesinin ve psikiyatrinin araştırma konusudur.
Psikiyatr Prof. Dr. Süleyman Velioğlu insan varlığı ve onun yaratma eylemi üzerine İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği'nde yaptığı çalışmalar ile dikkat çekmektedir. Kurucusu olduğu ve Art Therapy yöntemlerini uyguladığı "Psikopatolojik Sanat Laboratuvarı"ndaki çalışmalar hak ettiği ilgiyi bulamamıştır. Başak Kamacı Budak tarafından 2001 yılında gün yüzüne çıkarılan bu çalışmalar ve laboratuvarın açık olduğu yıllarda hastanede yatan akıl hastaları tarafından yapılan resimler kapsamlı olarak bu tez çalışmasında incelenmiştir.
Bu laboratuvarda üretilmiş resimler psikiyatrinin, sanat felsefesinin ve eleştirmenlerin araştırmaları için önemli veriler sunmaktadır.
Bu çalışmada Süleyman Velioğlu'nun düşünceleri ekseninde faaliyet göstermiş olan Akatünvel Sanat Topluluğu ve Psikopatolojik Sanat Laboratuvarı'nda üretilmiş psikopatolojik resimler ayrı ayrı incelenmekte ve bu bağlamda; psikiyatri, sanat ve yaratıcılık arasındaki ilişki disiplinlerarası bir bakış açısıyla ele alınmaktadır.
Bu çalışma, sanat tarihinde disiplinler-üstü bir çalışma anlayışına yönelik atılmış bir adım ve bir yöntem önerisidir.
Psikiyatri ve sanat arasındaki ilişkiyi ülkemizde ilk defa somut eserler üzerinden gündeme getirerek konuyu ilk kez iredeleyen tez çalışması ile Türkiye'de sanat terapisinin ve psikopatolojik sanat eserlerinin de ilk örnekleri Türkiye sanat tarihine kazandırılmıştır.
Papers by Başak Kamacı Budak
PolitikYol.com, 2023
Genel seçimlerden arda kalan “siyasi” tartışmaların gölgesinde, hararetle yerel seçimlerin tartış... more Genel seçimlerden arda kalan “siyasi” tartışmaların gölgesinde, hararetle yerel seçimlerin tartışıldığı günlerden geçiyoruz. Muhalefete yönelik felaket senaryolarına, medya eliyle de pompalanan başarısızlık ve kaybetme ruh hâline sıkışmış yerel seçim tartışmalarında konuşulmayan tek bir şey var: Kentler. Yerel seçimin esas öznesi olan kentleri ıskalıyoruz. Dar ve ufuksuz siyasetin sığlığında, kentler ve kent politikaları gölgede kalıyor.
Kenti yönetmenin ve planlamanın bir sanat işi olduğuna inananlardanım. Çok katmanlı bir toplumsal organizma olarak kentlerin, içinde barındırdığı birbirine karşıt öğeyi, düşünceyi, talebi, farklı var olma biçimlerini; birbiriyle uyumlu özgün bir bütün hâline getirmenin yolu, kenti bir sanat eseri olarak ele almakla mümkün. Ancak bu bakış açısıyla, kentlerin biricikliğini (özgünlüğünü) korurken bir yandan da belediyecilik hizmetlerinde üst bir standart yaratılabilir.
MİLLİYET EGE AYDIN EKİ, 2014
Kim bilir yüzyıllardır kaç kuşak Bayram sabahları namazını kılmak için eşiğinden adım atıp, kubbe... more Kim bilir yüzyıllardır kaç kuşak Bayram sabahları namazını kılmak için eşiğinden adım atıp, kubbesinin altında saf tuttu? Pencerelerinden sızan sabahın o ilk ışık huzmesinin altında kim bilir kaç kişi Bayramlık dualarını mermer duvarlara fısıldadı? Didim’in Balat Köyü’nde Milet Antik Kenti Ören Yeri içinde bulunan Balat İlyas Bey Camii, yüzyıllardır bayram namazlarına ev sahipliği yapıyor.
Milliyet Ege Aydın Eki, 2014
Kentlerin ruhları vardır; farklı sokaklarına, mahallelerine sinmiş, sessiz sedasız dolaşan; yüzyı... more Kentlerin ruhları vardır; farklı sokaklarına, mahallelerine sinmiş, sessiz sedasız dolaşan; yüzyılların, binyılların yüküyle ağırlaşmış ruhları. Hissetmesini, duymasını bilenler için inanılmaz bir zevktir; bazı unutulmuş sokaklara ayak sürmek, “köhneleşmiş” binaların eskimiş kokusunu ciğerlerine çekmek.
MİLLİYET EGE AYDIN EKİ, 2014
Yaz geldi ve arkeolojik kazı mevsimi de açılmış oldu. Didim Apollon Tapınağı, Priene ve Milet yüz... more Yaz geldi ve arkeolojik kazı mevsimi de açılmış oldu. Didim Apollon Tapınağı, Priene ve Milet yüzyılı aşkın süredir Alman Arkeoloji Enstitüsü yönetiminde, Alman Kazı Başkanları ve üniversiteleri tarafından “kazılan” ören yerlerinden.
İMAGO PSİKİYATRİ DERGİSİ, 2004
Karşılaşma. Yaratıcı eylemin birinci aşaması olan karşılaşma, sanatçının kullanacağı malzemeyle, ... more Karşılaşma. Yaratıcı eylemin birinci aşaması olan karşılaşma, sanatçının kullanacağı malzemeyle, manzarayla, temayla, fikirle ya da iç hayalle iradi ya da iradi olmayan bir biçimde karşılaşmasıdır. Sağlıklı bir çocuğun oyununda da karşılaşma vardır. Çocuğu oyun oynamaya iten arzu karşılaşmanın zeminini hazırlar ve bu onun yaratıcılığının ilk örneğidir.
Karşılaşmanın Yoğunluğu. Oyun oynayan çocukla yaratıcı sanatçı arasındaki en önemli benzerliğin sürdürülen eylem boyunca konsantrasyon, kendini unutma, kapılıp gitme, gömülmek vs. olduğunu söyledik. Tüm bu sıfatlar karşılaşmanın yoğunluğunu anlatmaktadır. Bu yoğunlaşmanın kendisi yoğunlaşan için bir haz kaynağıdır. Bu yoğunlaşma, Dionysos şenliklerinde yükselen vitaliteyle, vecd haliyle ilişkilendirilebilir.
TÜRKİYE'DE SANAT DERGİSİ, 2004
Marshall Berman “Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor” adlı kitabında modernizmin ve modern olmanın ka... more Marshall Berman “Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor” adlı kitabında modernizmin ve modern olmanın karakterini ve aynı zamanda paradoksunu açıklamaya çalışırken, Goethe’nin Faust yorumuna başvurur.
Modern kültürde Faust önemli bir figürdür ve onun hikayesi modern dille edebiyatta, operada, tiyatroda yüzlerce kez yorumlanmıştır.
Radikal Gazetesi, 2004
“Yeni bir şeyler yapmaya çağrılıyoruz, ayak basılmamış bir toprakla yüzleşmeye, kimsenin gidip d... more “Yeni bir şeyler yapmaya çağrılıyoruz, ayak basılmamış bir toprakla yüzleşmeye, kimsenin gidip de bize yol göstermek için dönmediği bir ormana dalmaya çağrılıyoruz. Geleceğe doğru yaşamak bilinmeyene sıçramak demektir, bu da, halihazırda emsali olmayan ve pek az kişinin kavradığı dereceden bir cesareti gerektirir” diyordu Rollo May yaratma cesaretinden bahsederken.
Siyasi Gazete, 2003
Rusya... Devrimler çağında sanat... Önce 1905 Devrimi sonra 1917 Ekim Devrimi... Rus aydınlarının... more Rusya... Devrimler çağında sanat... Önce 1905 Devrimi sonra 1917 Ekim Devrimi... Rus aydınlarının ve sanatçılarının, ülkelerinde yaşanan toplumsal dönüşüm karşısındaki tutumları ve siyasal konjonktüre bağlı olarak ortaya çıkan sanat hareketleri ve akımları... Makale, Rusya'nın siyasal ve toplumsal dönüşümünü, aydınlar ve sanatçılar üzerinden, farklı bir bakış açısıyla ele alıyor.
Küllerimizden Değil, Köklerimizden Yeniden Doğacağız , 2023
Kentin ruhundan ve kimliğinden nasibini almamış beton kütlelerin yıkıcılığını ve güvensizliğini h... more Kentin ruhundan ve kimliğinden nasibini almamış beton kütlelerin yıkıcılığını ve güvensizliğini hep birlikte yaşadık. Şimdi tarihsel bir sorumluluğun arifesindeyiz. Enkaz altında kalan köklerimizden yeniden doğmak için; kentle birlikte bireysel ve toplumsal kimliği yeniden kurmak ve tanımlamak görevi hepimizin.
DEVLETİN "KORUYUCULUK" GÖREVİ VE AFET HUKUKU, 2022
Devletin uluslararası sorumluluğunu doğuran davranışlar, sadece “icrai eylemleri (acts)” değil, “... more Devletin uluslararası sorumluluğunu doğuran davranışlar, sadece “icrai eylemleri (acts)” değil, “ihmali eylemleri de (omissions)” kapsamaktadır.
Buna göre afet gibi durumlarda devletin, pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Devletin pozitif yükümlülüklerinin olması, onların belli eylemlerde bulunmasını gerekli kılar. Afet durumunda tüm gücü ile seferber olmak ve gücünün yetmediği durumda uluslararası düzeyde başka ülke ve kurumlardan destek almak, devletin pozitif yükümlülüklerindendir.
Ülkemizde son yıllarda yaşanan orman yangınlarında, sel felaketlerinde devletin pozitif sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirememesi, icrai eylemleri yönetirken yaşanan kapasite sorunları ve ihmal sayılabilecek eylemleri düşünüldüğünde; vatandaşlarımızın yaşadığı mağduriyet öngörülemez değildir.
SOSYAL KONUT MU? TOPLU KONUT MU?, 2022
Türkiye’de konut sorunu ilk kez Cumhuriyet’in ilanı ve II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıktı. ... more Türkiye’de konut sorunu ilk kez Cumhuriyet’in ilanı ve II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıktı. Türkiye’nin geç sanayileşmiş ülkelerden biri olması nedeniyle; sanayiye bağlı konut sorununun ise; ancak 1950’lerden sonra gündeme geldiğini söyleyebiliriz. Bu nedenle, 1961 Anayasasında Sağlık Hakkı başlıklı 49. Maddede; “Devlet, yoksul veya dar gelirli ailelerin sağlık şartlarına uygun konut ihtiyaçlarını karşılayıcı tedbirleri alır” denilerek; devlete, yoksul ve dar gelirli ailelerin konut ihtiyacının karşılanması için gerekli tedbirleri alma sorumluluğu verilmiştir.
Basak Kamaci Budak, 2022
Anadolu toprakları çağlar boyunca çeşitli göç hareketlerine sahne olmuş kadim bir coğrafyadır.
19... more Anadolu toprakları çağlar boyunca çeşitli göç hareketlerine sahne olmuş kadim bir coğrafyadır.
1923 yılında Türkiye-Yunanistan arasında gerçekleşen Nüfus Mübadelesi, Anadolu topraklarına yapılan tüm diğer göçlerden, sosyo-kültürel olarak ve gerçekleşme koşulları bakımdan farklılık gösteren kapsamlı bir göç hareketi olarak karşımıza çıkıyor. En önemli farkı ise; devletler arasında imzalanan bir protokole bağlı zorunlu bir göç olması ve dine bağlı (Müslüman-Hıristiyan) karşılıklı nüfus değiş-tokuşunu içermesidir.
Uploads
Thesis Chapters by Başak Kamacı Budak
Psikiyatr Prof. Dr. Süleyman Velioğlu insan varlığı ve onun yaratma eylemi üzerine İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği'nde yaptığı çalışmalar ile dikkat çekmektedir. Kurucusu olduğu ve Art Therapy yöntemlerini uyguladığı "Psikopatolojik Sanat Laboratuvarı"ndaki çalışmalar hak ettiği ilgiyi bulamamıştır. Başak Kamacı Budak tarafından 2001 yılında gün yüzüne çıkarılan bu çalışmalar ve laboratuvarın açık olduğu yıllarda hastanede yatan akıl hastaları tarafından yapılan resimler kapsamlı olarak bu tez çalışmasında incelenmiştir.
Bu laboratuvarda üretilmiş resimler psikiyatrinin, sanat felsefesinin ve eleştirmenlerin araştırmaları için önemli veriler sunmaktadır.
Bu çalışmada Süleyman Velioğlu'nun düşünceleri ekseninde faaliyet göstermiş olan Akatünvel Sanat Topluluğu ve Psikopatolojik Sanat Laboratuvarı'nda üretilmiş psikopatolojik resimler ayrı ayrı incelenmekte ve bu bağlamda; psikiyatri, sanat ve yaratıcılık arasındaki ilişki disiplinlerarası bir bakış açısıyla ele alınmaktadır.
Bu çalışma, sanat tarihinde disiplinler-üstü bir çalışma anlayışına yönelik atılmış bir adım ve bir yöntem önerisidir.
Psikiyatri ve sanat arasındaki ilişkiyi ülkemizde ilk defa somut eserler üzerinden gündeme getirerek konuyu ilk kez iredeleyen tez çalışması ile Türkiye'de sanat terapisinin ve psikopatolojik sanat eserlerinin de ilk örnekleri Türkiye sanat tarihine kazandırılmıştır.
Papers by Başak Kamacı Budak
Kenti yönetmenin ve planlamanın bir sanat işi olduğuna inananlardanım. Çok katmanlı bir toplumsal organizma olarak kentlerin, içinde barındırdığı birbirine karşıt öğeyi, düşünceyi, talebi, farklı var olma biçimlerini; birbiriyle uyumlu özgün bir bütün hâline getirmenin yolu, kenti bir sanat eseri olarak ele almakla mümkün. Ancak bu bakış açısıyla, kentlerin biricikliğini (özgünlüğünü) korurken bir yandan da belediyecilik hizmetlerinde üst bir standart yaratılabilir.
Karşılaşmanın Yoğunluğu. Oyun oynayan çocukla yaratıcı sanatçı arasındaki en önemli benzerliğin sürdürülen eylem boyunca konsantrasyon, kendini unutma, kapılıp gitme, gömülmek vs. olduğunu söyledik. Tüm bu sıfatlar karşılaşmanın yoğunluğunu anlatmaktadır. Bu yoğunlaşmanın kendisi yoğunlaşan için bir haz kaynağıdır. Bu yoğunlaşma, Dionysos şenliklerinde yükselen vitaliteyle, vecd haliyle ilişkilendirilebilir.
Modern kültürde Faust önemli bir figürdür ve onun hikayesi modern dille edebiyatta, operada, tiyatroda yüzlerce kez yorumlanmıştır.
Buna göre afet gibi durumlarda devletin, pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Devletin pozitif yükümlülüklerinin olması, onların belli eylemlerde bulunmasını gerekli kılar. Afet durumunda tüm gücü ile seferber olmak ve gücünün yetmediği durumda uluslararası düzeyde başka ülke ve kurumlardan destek almak, devletin pozitif yükümlülüklerindendir.
Ülkemizde son yıllarda yaşanan orman yangınlarında, sel felaketlerinde devletin pozitif sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirememesi, icrai eylemleri yönetirken yaşanan kapasite sorunları ve ihmal sayılabilecek eylemleri düşünüldüğünde; vatandaşlarımızın yaşadığı mağduriyet öngörülemez değildir.
1923 yılında Türkiye-Yunanistan arasında gerçekleşen Nüfus Mübadelesi, Anadolu topraklarına yapılan tüm diğer göçlerden, sosyo-kültürel olarak ve gerçekleşme koşulları bakımdan farklılık gösteren kapsamlı bir göç hareketi olarak karşımıza çıkıyor. En önemli farkı ise; devletler arasında imzalanan bir protokole bağlı zorunlu bir göç olması ve dine bağlı (Müslüman-Hıristiyan) karşılıklı nüfus değiş-tokuşunu içermesidir.
Psikiyatr Prof. Dr. Süleyman Velioğlu insan varlığı ve onun yaratma eylemi üzerine İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği'nde yaptığı çalışmalar ile dikkat çekmektedir. Kurucusu olduğu ve Art Therapy yöntemlerini uyguladığı "Psikopatolojik Sanat Laboratuvarı"ndaki çalışmalar hak ettiği ilgiyi bulamamıştır. Başak Kamacı Budak tarafından 2001 yılında gün yüzüne çıkarılan bu çalışmalar ve laboratuvarın açık olduğu yıllarda hastanede yatan akıl hastaları tarafından yapılan resimler kapsamlı olarak bu tez çalışmasında incelenmiştir.
Bu laboratuvarda üretilmiş resimler psikiyatrinin, sanat felsefesinin ve eleştirmenlerin araştırmaları için önemli veriler sunmaktadır.
Bu çalışmada Süleyman Velioğlu'nun düşünceleri ekseninde faaliyet göstermiş olan Akatünvel Sanat Topluluğu ve Psikopatolojik Sanat Laboratuvarı'nda üretilmiş psikopatolojik resimler ayrı ayrı incelenmekte ve bu bağlamda; psikiyatri, sanat ve yaratıcılık arasındaki ilişki disiplinlerarası bir bakış açısıyla ele alınmaktadır.
Bu çalışma, sanat tarihinde disiplinler-üstü bir çalışma anlayışına yönelik atılmış bir adım ve bir yöntem önerisidir.
Psikiyatri ve sanat arasındaki ilişkiyi ülkemizde ilk defa somut eserler üzerinden gündeme getirerek konuyu ilk kez iredeleyen tez çalışması ile Türkiye'de sanat terapisinin ve psikopatolojik sanat eserlerinin de ilk örnekleri Türkiye sanat tarihine kazandırılmıştır.
Kenti yönetmenin ve planlamanın bir sanat işi olduğuna inananlardanım. Çok katmanlı bir toplumsal organizma olarak kentlerin, içinde barındırdığı birbirine karşıt öğeyi, düşünceyi, talebi, farklı var olma biçimlerini; birbiriyle uyumlu özgün bir bütün hâline getirmenin yolu, kenti bir sanat eseri olarak ele almakla mümkün. Ancak bu bakış açısıyla, kentlerin biricikliğini (özgünlüğünü) korurken bir yandan da belediyecilik hizmetlerinde üst bir standart yaratılabilir.
Karşılaşmanın Yoğunluğu. Oyun oynayan çocukla yaratıcı sanatçı arasındaki en önemli benzerliğin sürdürülen eylem boyunca konsantrasyon, kendini unutma, kapılıp gitme, gömülmek vs. olduğunu söyledik. Tüm bu sıfatlar karşılaşmanın yoğunluğunu anlatmaktadır. Bu yoğunlaşmanın kendisi yoğunlaşan için bir haz kaynağıdır. Bu yoğunlaşma, Dionysos şenliklerinde yükselen vitaliteyle, vecd haliyle ilişkilendirilebilir.
Modern kültürde Faust önemli bir figürdür ve onun hikayesi modern dille edebiyatta, operada, tiyatroda yüzlerce kez yorumlanmıştır.
Buna göre afet gibi durumlarda devletin, pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Devletin pozitif yükümlülüklerinin olması, onların belli eylemlerde bulunmasını gerekli kılar. Afet durumunda tüm gücü ile seferber olmak ve gücünün yetmediği durumda uluslararası düzeyde başka ülke ve kurumlardan destek almak, devletin pozitif yükümlülüklerindendir.
Ülkemizde son yıllarda yaşanan orman yangınlarında, sel felaketlerinde devletin pozitif sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirememesi, icrai eylemleri yönetirken yaşanan kapasite sorunları ve ihmal sayılabilecek eylemleri düşünüldüğünde; vatandaşlarımızın yaşadığı mağduriyet öngörülemez değildir.
1923 yılında Türkiye-Yunanistan arasında gerçekleşen Nüfus Mübadelesi, Anadolu topraklarına yapılan tüm diğer göçlerden, sosyo-kültürel olarak ve gerçekleşme koşulları bakımdan farklılık gösteren kapsamlı bir göç hareketi olarak karşımıza çıkıyor. En önemli farkı ise; devletler arasında imzalanan bir protokole bağlı zorunlu bir göç olması ve dine bağlı (Müslüman-Hıristiyan) karşılıklı nüfus değiş-tokuşunu içermesidir.