Avrupa Parlamentosu (AP), 720 sandalyeden oluşan milletvekili yelpazesiyle Avrupa Birliği'nin (AB... more Avrupa Parlamentosu (AP), 720 sandalyeden oluşan milletvekili yelpazesiyle Avrupa Birliği'nin (AB) görece en demokratik kurumu mahiyetinde. Parlamento, Birliğin bütçesini onaylıyor. Üye ülkelerdeki demokratik normların işleyişini takip ediyor. AB Bakanlar Kurulu ile yasa önerilerini görüşüyor. AB kurum ve organlarını denetliyor. Bunun ötesinde, milletvekilleri ve parti grupları aracılığıyla AB'ye üye vatandaşların hem sesi hem de aynası. Biz de her beş yılda bir gerçekleştirilen seçimler vesilesiyle Birliğin tabanındaki eğilimlere kanıt temelli göstergelerle şahit oluyoruz. 2024 Sonuçları Ne Gösteriyor? 6-9 Haziran 2024 tarihinde 27 farklı AB üyesi ülkede gerçekleştirilen seçimlerde toplam 360 milyondan fazla seçmen oy kullanma hakkına sahipti. AB geneli katılım oranını yüzde 51,01 olarak kayda geçti. Bu oran tarihsel süreçteki katılım ortalamasıyla neredeyse aynı. En yoğun katılım, Belçika (yüzde 90), Lüksemburg (yüzde 82), Malta (yüzde 73) ve Almanya (yüzde 65) gibi Birlik bilinci diğer ülkelere göre daha yüksek ülkelerde gerçekleşirken; Hırvatistan (yüzde 21), Letonya [yüzde 28], Litvanya (yüzde 34) ve Slovakya (yüzde 34) gibi nüfusu küçük ve görece "AB şüpheci" ülkelerde katılım oranı düşük oldu.
Rusya’ya karşı Fransa liderliğinde gerçekleştirilebilecek dolaylı ya da doğrudan bir savaşın şidd... more Rusya’ya karşı Fransa liderliğinde gerçekleştirilebilecek dolaylı ya da doğrudan bir savaşın şiddeti, Avrupa Ortak Dış Politikası’nı harekete geçirebilecek olası “jeopolitik uyanış”ın da belirleyicisi olacaktır.
Türk-Yunan ilişkilerinde Ege semalarından gelen ABD sinyalini dikkatli okumak gerekiyordu, Türkiy... more Türk-Yunan ilişkilerinde Ege semalarından gelen ABD sinyalini dikkatli okumak gerekiyordu, Türkiye’nin Atina Bildirgesi adımı kayda değer oldu. Şu bir gerçek ki Bildirge’yle iki tarafın kazanacağı fayda, üçüncü tarafların çıkarlarından daha üstün. Fakat Bildirge’nin buzdağının altındaki yorgun yükü de kaldırması gerekiyor.
Hezimeti
AB'nin Gazze tutumu; hem Birliğin dış politika bütünlüğünü tesis etmeye çalışan temsil g... more Hezimeti AB'nin Gazze tutumu; hem Birliğin dış politika bütünlüğünü tesis etmeye çalışan temsil gayreti hem Birlik anayasasında açıkça ifade edilen insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi normlarıyla işlenmiş “Batı” değerleri açısından bir hezimet mahiyetindedir.
Yunan adalarında yaklaşık 20.000 göçmen, kapasitelerinin altı kat üstünde dolu kamplardaki zorlu ... more Yunan adalarında yaklaşık 20.000 göçmen, kapasitelerinin altı kat üstünde dolu kamplardaki zorlu koşullarda hayatını sürdürmeye çalışıyor. Son dört yılda (2015-2019) Yunanistan toprakları üzerinden Avrupa’ya yaklaşık 1 milyon göçmen geçti.
Avrupa’da Müslüman nüfus oranı giderek yükselmektedir. Bunun temelinde Avrupa’ya yönelen göç dalg... more Avrupa’da Müslüman nüfus oranı giderek yükselmektedir. Bunun temelinde Avrupa’ya yönelen göç dalgalarının ve Avrupa’daki yerleşik Müslümanların nüfusunun artışı yatmaktadır. Uluslararası göç akış rotası günümüzde Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden Avrupa’ya doğrudur. Bunun yanında Avrupa’daki Müslümanların doğurganlık oranı, büyük çoğunluğu Hristiyan olan Avrupalıların doğurganlık oranından daha yüksektir.
Birleşik Avrupa düşüncesi, kayda değer bir fikir ve pratik olarak uluslararası sistemin “entegras... more Birleşik Avrupa düşüncesi, kayda değer bir fikir ve pratik olarak uluslararası sistemin “entegrasyon yüzünü” inşa etmeye devam ediyor. Günümüzde hiçbir aktör elbette birbiriyle sonuna kadar müttefik değil; fakat iş birliği ile çatışmanın iç içe geçtiği yeni yüzyılda, suyun yönünün bölgesel, siyasi ve ekonomik bütünleşmeye doğru aktığını ifade edebiliriz.
Türkiye’nin ise bu akışta hangi lige dâhil olduğu ayrı bir tartışma konusu. Riayet edilse de edilmese de demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi temel ilkeler uluslararası sistemin bir gerçeği. Avrupa Birliği’nin (AB) anayasal bir zeminde şiar edindiği söz konusu normlar, birlik üyelerinin ve aday ülkelerin söylem ve eylemlerini doğrudan etkilemekte.
Turkey has also faced many challenges especially in the last decade. All these issues have caused... more Turkey has also faced many challenges especially in the last decade. All these issues have caused Turkey and the EU to focus on their own internal issues and have subdued their interest in each other. Today, neither Turkey is focusing on the EU membership process nor the EU is concerned about Turkey's membership motivation.
Güvenlik ve ekonomi başlığındaki krizlerde son altı yıldır bir derinleşme yaşayan Türkiye’nin söz... more Güvenlik ve ekonomi başlığındaki krizlerde son altı yıldır bir derinleşme yaşayan Türkiye’nin söz konusu iç güvenlik paradigmasına ilişkin AB kanadından Türkiye’ye demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı gibi uluslararası toplum normlarına hassasiyet göstermesi gerektiğine ilişkin bir baskı bulunmaktadır. Bu etki, Türkiye-AB ilişkilerinde ötekileştirici ve popülist söylemler dolayısıyla kırılmalara neden olabilmektedir. Oysa Türkiye, AB siyasetine olumlu katkılar sunabilecek ve AB’nin sorunlarına çözüm önerileri getirebilecek önemli bir aktördür; fakat ne var ki bu pozisyonun yeniden hatırlanması için bugün ne aktörler ne de dengeler müsait görünmektedir.
Türkiye-AB ilişkilerinde -her ne kadar Türkiye’deki ve AB üye ülkelerindeki konjonktürel gelişmel... more Türkiye-AB ilişkilerinde -her ne kadar Türkiye’deki ve AB üye ülkelerindeki konjonktürel gelişmelerden olumsuz etkilense de- siyasi ve ekonomik olarak karşılıklı bağımlılığın son derece yüksek olduğu söylenebilir. Toplam ihracatının yaklaşık %50’sini AB ülkelerine gerçekleştiren Türkiye için AB, en önemli ticari ortak konumunda yer alıyor. Türkiye’nin ticaretini yaptığı beş üründen ikisi AB ülkelerinden geliyor ya da AB ülkelerine gönderiliyor. Keza, Türkiye’deki AR-GE yatırımlarının büyük bir bölümünü oluşturan doğrudan yabancı yatırımların %70’ten fazlası da AB üyelerinden sağlanıyor. Özetle Türkiye-AB ilişkilerinin sıhhati, karşılıklı ekonomik akışın da selametini belirliyor.
The annual trade volume between Turkey and Germany is about 35 billion dollars, and this figure c... more The annual trade volume between Turkey and Germany is about 35 billion dollars, and this figure corresponds to 1.5% of Germany's annual trade volume, compared to 10% for Turkey's annual trade volume. In 2017, while Germany's export to Turkey was 1.4 trillion dollars, Turkey's export to Germany was only 156 billion. This figure shows that there is a nine-fold gap between the two countries. Despite having similar population rates, Germany has more than 3 times national income (GDP) from Turkey. In addition, the German economy has very low inflation (1,4%) and unemployment rate (app. %4) among EU countries. These indicators reveal the existence of a strong German economy.
So, here is the question. How does Germany have such strong economy? What are the factors underlying Germany’s economic dynamics?
Ekonomi, devletler arası ilişkilerde bağımlılık oluşturan önemli dinamiklerin başında gelmektedir... more Ekonomi, devletler arası ilişkilerde bağımlılık oluşturan önemli dinamiklerin başında gelmektedir. Almanya ile Türkiye arasında yıllık ticaret hacmi her yıl yaklaşık 35 milyar dolar seyrinde gerçekleşmektedir. Söz konusu rakam, Almanya’nın yıllık ticaret hacminin %1,5’ine tekabül ederken, Türkiye’nin yıllık ticaret hacminin ise %10’una karşılık gelmektedir. Almanya’nın 2017 yılındaki ihracatı 1.450 milyar dolar iken Türkiye’nin ihracatı sadece 156 milyar dolar seviyesinde kalmıştır. Her iki devlet arasında ihracat nezdinde yaklaşık dokuz katlık bir açık bulunmaktadır.
Peki Türkiye ile hemen hemen aynı nüfusa sahip olan Almanya’nın millî hasılasının Türkiye’den üç kat, ihracatının ise dokuz kat daha fazla olmasının sebebi nedir? Almanya’nın ekonomik dinamizminin temelinde neler bulunmaktadır?
Avrupa’da yaşayan Müslümanların nüfusu gittikçe artmaktadır. Gelecek 30 yılda hiç göç olmasa dahi... more Avrupa’da yaşayan Müslümanların nüfusu gittikçe artmaktadır. Gelecek 30 yılda hiç göç olmasa dahi Avrupa’daki Müslüman nüfusunun en az %4,6 oranında artış göstermesi beklenmektedir. Buna karşın Avrupa’da büyük çoğunluğunu Hristiyanların oluşturduğu yerel halkların nüfusu ise doğum oranının düşük olması nedeniyle giderek azalmaktadır. Nüfusunu tazeleyemeyen Avrupa zorunlu olarak göçe ihtiyaç duymakta, fakat göç başlığı Avrupa için entegrasyon ve istihdam gibi sınavları da beraberinde getirmektedir.
The union model of Europe is politically and economically constructed from top to bottom for indi... more The union model of Europe is politically and economically constructed from top to bottom for indispensible reasons, so the EU's legitimacy on social context is still “under construction.” The European Union has major challenges such as migration, economic crises, Russia's pressure, inefficiency and inability, non-integration etc. Still, we have to acknowledge that the EU has put forward a remarkable model as a regional integration model in the international system. It is with no doubt that the international system is evolving into a gradually deepening regionalization rather than localization or globalization. The EU is also concerned about its disintegration scenarios, but it would be useful to think about the European Commission President Jean-Claude Juncker’s statement, “You only need to visit a war cemetery to see what the alternative to European integration is."
Bugün Avrupa Birliği (AB), giderek bölgeselleşen uluslararası topluma, kendi sınırları içinde siy... more Bugün Avrupa Birliği (AB), giderek bölgeselleşen uluslararası topluma, kendi sınırları içinde siyasi, ekonomik ve kültürel bir bütünleşme modeli olarak çok boyutlu iş birliklerinin aktörler için pozitif sonuçlar getirdiğine ilişkin bir hikâye sunmaktadır. Avrupa’nın kendi içinde bir birlik olma fikri bize ekonomik, kültürel ya da siyasi olarak; tarihsel ve coğrafi yakınlığa sahip aktörlerin kısıtlı imkânlarla da olsa ortak bir zeminde buluşabilmesinin mümkün kılınabildiğini göstermektedir. ABD’nin “süper güç” olma vasfını giderek yitirmesi ve yeni küresel blokların ortaya çıkışı, uluslararası sistemde yeni bölgeselleşmeleri de ortaya çıkarmıştır. Buradan hareketle yakın gelecekte küreselleşme ya da yerelleşmenin değil, küresel düzende bölgesel bütünleşmenin hâkim olacağının altını çizmek zorundayız. Küresel düzenin yakın gelecekte devletler arasında bölgeselleşme eğilimlerine, yani belirli bir amaçla bir ya da birden çok devletin öncülüğünde aynı zeminde buluşabilecek aktörlerin oluşturduğu uluslararası hiyerarşilerin hâkimiyetine şahit olacağını söylemek mümkündür.
“Devletler niçin savaşmazlar?” Bu soru, realist yaklaşımın devletlerin sürekli olarak savaşma eği... more “Devletler niçin savaşmazlar?” Bu soru, realist yaklaşımın devletlerin sürekli olarak savaşma eğiliminde olduğu iddiasına ilişkin İngiliz Okulu’nun bir antitezidir. İngiliz Okulu’na göre; devletler uluslararası sistemde aslında savaşmanın değil barışı sürdürmenin bir yolunu ararlar. Örneğin okulun önemli temsilcisi Hedley Bull’a göre ittifaklar bunun en önemli göstergeleridir. Bu noktada Milletler Cemiyeti, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), NATO gibi yapılar sadece birer diplomasi makineleri değildir; bilakis askerî ittifaklar, bölgesel güvenlik sistemleri ve siyasi gruplaşmalar barışın sürdürülebilirliğinin sağlanmaya çalışıldığı bir düzen arayışıdır.
Literatürde baskın yaklaşım olan realist okuma, uluslararası sistemin nasıl işlediği sorusuna, sistemin devletlerin “güç ve çıkar” merkezli davranış kalıplarıyla işlediği cevabını vermektedir. Ancak uluslararası ilişkilerin “iş birliğine dayalı” diğer yüzünü göz ardı edersek bu elbette doğru bir önermedir. Oysa tarih bize gösteriyor ki, uluslararası sistem çatışmanın yanında iş birliği zemininin de mümkün olduğu çok boyutlu bir düzleme sahiptir. Bu noktada aktörler arasında karşılıklı bağımlılığı pekiştiren siyasi ve iktisadi ittifakların kayda değer olduğunu ifade etmeliyiz.
AB’nin Polonya ve Macaristan sancısının merkezinde söz konusu bu AB normlarının yer aldığı, kısac... more AB’nin Polonya ve Macaristan sancısının merkezinde söz konusu bu AB normlarının yer aldığı, kısacası bu iki ülke tarafından AB Antlaşması’nın 2. Maddesi'nin ihlal edildiği iddiası bulunmaktadır. AB Komisyonu ve AB Parlamentosu’na göre Polonya ve Macaristan’da iktidara gelen aşırı sağ ve popülist hükümetler, yürürlüğe koydukları yasalarla AB’nin “demokratik hukuk devletlerinden oluşan bir topluluk” olma idealinin altını oymaktadır. Yasal bir bütünlük olarak AB’ye göre “üye devletler” AB Antlaşması’nın 49. Maddesi gereğince “2. Madde'de ifade edilen insan merkezli temel değerlere saygı göstermeyi ve bu değerleri desteklemeyi taahhüt etmişlerdir.”
The tensions in civil-military relations cause a paradox. This paradox starts with the possibilit... more The tensions in civil-military relations cause a paradox. This paradox starts with the possibility of the armed forces obliged to protect the society to turn into a threat for the same society when they are overpowered. So how will the coup,causing the collapse of the legitimate political power be prevented? In other words, as the Roman poet Juenyan said, who will guard the guardians?
The military may be the best actor to identify threats and give appropriate responses to that threat for a given risk level. But only a civil actor can describe and declare the acceptable risk level for a certain society. The military can request for the level of armaments to defend successfully against the enemies, but just the civilians can decide what the probability of a successful society is willing to pay for. The military can make warnings about the nature of the threat, but only a civilian actor can settle on whether to feel threatened and beyond how to respond. The military measures the risk, the civilian actor judges it. All in all, the civilians have the right to be wrong.[1] Because the elected civilian power has the responsibility to be accountable for its voters. These aforementioned assumptions are the reference points of civil-military relations in a democratic state, which are approved by the international society.
Avrupa Parlamentosu (AP), 720 sandalyeden oluşan milletvekili yelpazesiyle Avrupa Birliği'nin (AB... more Avrupa Parlamentosu (AP), 720 sandalyeden oluşan milletvekili yelpazesiyle Avrupa Birliği'nin (AB) görece en demokratik kurumu mahiyetinde. Parlamento, Birliğin bütçesini onaylıyor. Üye ülkelerdeki demokratik normların işleyişini takip ediyor. AB Bakanlar Kurulu ile yasa önerilerini görüşüyor. AB kurum ve organlarını denetliyor. Bunun ötesinde, milletvekilleri ve parti grupları aracılığıyla AB'ye üye vatandaşların hem sesi hem de aynası. Biz de her beş yılda bir gerçekleştirilen seçimler vesilesiyle Birliğin tabanındaki eğilimlere kanıt temelli göstergelerle şahit oluyoruz. 2024 Sonuçları Ne Gösteriyor? 6-9 Haziran 2024 tarihinde 27 farklı AB üyesi ülkede gerçekleştirilen seçimlerde toplam 360 milyondan fazla seçmen oy kullanma hakkına sahipti. AB geneli katılım oranını yüzde 51,01 olarak kayda geçti. Bu oran tarihsel süreçteki katılım ortalamasıyla neredeyse aynı. En yoğun katılım, Belçika (yüzde 90), Lüksemburg (yüzde 82), Malta (yüzde 73) ve Almanya (yüzde 65) gibi Birlik bilinci diğer ülkelere göre daha yüksek ülkelerde gerçekleşirken; Hırvatistan (yüzde 21), Letonya [yüzde 28], Litvanya (yüzde 34) ve Slovakya (yüzde 34) gibi nüfusu küçük ve görece "AB şüpheci" ülkelerde katılım oranı düşük oldu.
Rusya’ya karşı Fransa liderliğinde gerçekleştirilebilecek dolaylı ya da doğrudan bir savaşın şidd... more Rusya’ya karşı Fransa liderliğinde gerçekleştirilebilecek dolaylı ya da doğrudan bir savaşın şiddeti, Avrupa Ortak Dış Politikası’nı harekete geçirebilecek olası “jeopolitik uyanış”ın da belirleyicisi olacaktır.
Türk-Yunan ilişkilerinde Ege semalarından gelen ABD sinyalini dikkatli okumak gerekiyordu, Türkiy... more Türk-Yunan ilişkilerinde Ege semalarından gelen ABD sinyalini dikkatli okumak gerekiyordu, Türkiye’nin Atina Bildirgesi adımı kayda değer oldu. Şu bir gerçek ki Bildirge’yle iki tarafın kazanacağı fayda, üçüncü tarafların çıkarlarından daha üstün. Fakat Bildirge’nin buzdağının altındaki yorgun yükü de kaldırması gerekiyor.
Hezimeti
AB'nin Gazze tutumu; hem Birliğin dış politika bütünlüğünü tesis etmeye çalışan temsil g... more Hezimeti AB'nin Gazze tutumu; hem Birliğin dış politika bütünlüğünü tesis etmeye çalışan temsil gayreti hem Birlik anayasasında açıkça ifade edilen insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi normlarıyla işlenmiş “Batı” değerleri açısından bir hezimet mahiyetindedir.
Yunan adalarında yaklaşık 20.000 göçmen, kapasitelerinin altı kat üstünde dolu kamplardaki zorlu ... more Yunan adalarında yaklaşık 20.000 göçmen, kapasitelerinin altı kat üstünde dolu kamplardaki zorlu koşullarda hayatını sürdürmeye çalışıyor. Son dört yılda (2015-2019) Yunanistan toprakları üzerinden Avrupa’ya yaklaşık 1 milyon göçmen geçti.
Avrupa’da Müslüman nüfus oranı giderek yükselmektedir. Bunun temelinde Avrupa’ya yönelen göç dalg... more Avrupa’da Müslüman nüfus oranı giderek yükselmektedir. Bunun temelinde Avrupa’ya yönelen göç dalgalarının ve Avrupa’daki yerleşik Müslümanların nüfusunun artışı yatmaktadır. Uluslararası göç akış rotası günümüzde Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden Avrupa’ya doğrudur. Bunun yanında Avrupa’daki Müslümanların doğurganlık oranı, büyük çoğunluğu Hristiyan olan Avrupalıların doğurganlık oranından daha yüksektir.
Birleşik Avrupa düşüncesi, kayda değer bir fikir ve pratik olarak uluslararası sistemin “entegras... more Birleşik Avrupa düşüncesi, kayda değer bir fikir ve pratik olarak uluslararası sistemin “entegrasyon yüzünü” inşa etmeye devam ediyor. Günümüzde hiçbir aktör elbette birbiriyle sonuna kadar müttefik değil; fakat iş birliği ile çatışmanın iç içe geçtiği yeni yüzyılda, suyun yönünün bölgesel, siyasi ve ekonomik bütünleşmeye doğru aktığını ifade edebiliriz.
Türkiye’nin ise bu akışta hangi lige dâhil olduğu ayrı bir tartışma konusu. Riayet edilse de edilmese de demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi temel ilkeler uluslararası sistemin bir gerçeği. Avrupa Birliği’nin (AB) anayasal bir zeminde şiar edindiği söz konusu normlar, birlik üyelerinin ve aday ülkelerin söylem ve eylemlerini doğrudan etkilemekte.
Turkey has also faced many challenges especially in the last decade. All these issues have caused... more Turkey has also faced many challenges especially in the last decade. All these issues have caused Turkey and the EU to focus on their own internal issues and have subdued their interest in each other. Today, neither Turkey is focusing on the EU membership process nor the EU is concerned about Turkey's membership motivation.
Güvenlik ve ekonomi başlığındaki krizlerde son altı yıldır bir derinleşme yaşayan Türkiye’nin söz... more Güvenlik ve ekonomi başlığındaki krizlerde son altı yıldır bir derinleşme yaşayan Türkiye’nin söz konusu iç güvenlik paradigmasına ilişkin AB kanadından Türkiye’ye demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı gibi uluslararası toplum normlarına hassasiyet göstermesi gerektiğine ilişkin bir baskı bulunmaktadır. Bu etki, Türkiye-AB ilişkilerinde ötekileştirici ve popülist söylemler dolayısıyla kırılmalara neden olabilmektedir. Oysa Türkiye, AB siyasetine olumlu katkılar sunabilecek ve AB’nin sorunlarına çözüm önerileri getirebilecek önemli bir aktördür; fakat ne var ki bu pozisyonun yeniden hatırlanması için bugün ne aktörler ne de dengeler müsait görünmektedir.
Türkiye-AB ilişkilerinde -her ne kadar Türkiye’deki ve AB üye ülkelerindeki konjonktürel gelişmel... more Türkiye-AB ilişkilerinde -her ne kadar Türkiye’deki ve AB üye ülkelerindeki konjonktürel gelişmelerden olumsuz etkilense de- siyasi ve ekonomik olarak karşılıklı bağımlılığın son derece yüksek olduğu söylenebilir. Toplam ihracatının yaklaşık %50’sini AB ülkelerine gerçekleştiren Türkiye için AB, en önemli ticari ortak konumunda yer alıyor. Türkiye’nin ticaretini yaptığı beş üründen ikisi AB ülkelerinden geliyor ya da AB ülkelerine gönderiliyor. Keza, Türkiye’deki AR-GE yatırımlarının büyük bir bölümünü oluşturan doğrudan yabancı yatırımların %70’ten fazlası da AB üyelerinden sağlanıyor. Özetle Türkiye-AB ilişkilerinin sıhhati, karşılıklı ekonomik akışın da selametini belirliyor.
The annual trade volume between Turkey and Germany is about 35 billion dollars, and this figure c... more The annual trade volume between Turkey and Germany is about 35 billion dollars, and this figure corresponds to 1.5% of Germany's annual trade volume, compared to 10% for Turkey's annual trade volume. In 2017, while Germany's export to Turkey was 1.4 trillion dollars, Turkey's export to Germany was only 156 billion. This figure shows that there is a nine-fold gap between the two countries. Despite having similar population rates, Germany has more than 3 times national income (GDP) from Turkey. In addition, the German economy has very low inflation (1,4%) and unemployment rate (app. %4) among EU countries. These indicators reveal the existence of a strong German economy.
So, here is the question. How does Germany have such strong economy? What are the factors underlying Germany’s economic dynamics?
Ekonomi, devletler arası ilişkilerde bağımlılık oluşturan önemli dinamiklerin başında gelmektedir... more Ekonomi, devletler arası ilişkilerde bağımlılık oluşturan önemli dinamiklerin başında gelmektedir. Almanya ile Türkiye arasında yıllık ticaret hacmi her yıl yaklaşık 35 milyar dolar seyrinde gerçekleşmektedir. Söz konusu rakam, Almanya’nın yıllık ticaret hacminin %1,5’ine tekabül ederken, Türkiye’nin yıllık ticaret hacminin ise %10’una karşılık gelmektedir. Almanya’nın 2017 yılındaki ihracatı 1.450 milyar dolar iken Türkiye’nin ihracatı sadece 156 milyar dolar seviyesinde kalmıştır. Her iki devlet arasında ihracat nezdinde yaklaşık dokuz katlık bir açık bulunmaktadır.
Peki Türkiye ile hemen hemen aynı nüfusa sahip olan Almanya’nın millî hasılasının Türkiye’den üç kat, ihracatının ise dokuz kat daha fazla olmasının sebebi nedir? Almanya’nın ekonomik dinamizminin temelinde neler bulunmaktadır?
Avrupa’da yaşayan Müslümanların nüfusu gittikçe artmaktadır. Gelecek 30 yılda hiç göç olmasa dahi... more Avrupa’da yaşayan Müslümanların nüfusu gittikçe artmaktadır. Gelecek 30 yılda hiç göç olmasa dahi Avrupa’daki Müslüman nüfusunun en az %4,6 oranında artış göstermesi beklenmektedir. Buna karşın Avrupa’da büyük çoğunluğunu Hristiyanların oluşturduğu yerel halkların nüfusu ise doğum oranının düşük olması nedeniyle giderek azalmaktadır. Nüfusunu tazeleyemeyen Avrupa zorunlu olarak göçe ihtiyaç duymakta, fakat göç başlığı Avrupa için entegrasyon ve istihdam gibi sınavları da beraberinde getirmektedir.
The union model of Europe is politically and economically constructed from top to bottom for indi... more The union model of Europe is politically and economically constructed from top to bottom for indispensible reasons, so the EU's legitimacy on social context is still “under construction.” The European Union has major challenges such as migration, economic crises, Russia's pressure, inefficiency and inability, non-integration etc. Still, we have to acknowledge that the EU has put forward a remarkable model as a regional integration model in the international system. It is with no doubt that the international system is evolving into a gradually deepening regionalization rather than localization or globalization. The EU is also concerned about its disintegration scenarios, but it would be useful to think about the European Commission President Jean-Claude Juncker’s statement, “You only need to visit a war cemetery to see what the alternative to European integration is."
Bugün Avrupa Birliği (AB), giderek bölgeselleşen uluslararası topluma, kendi sınırları içinde siy... more Bugün Avrupa Birliği (AB), giderek bölgeselleşen uluslararası topluma, kendi sınırları içinde siyasi, ekonomik ve kültürel bir bütünleşme modeli olarak çok boyutlu iş birliklerinin aktörler için pozitif sonuçlar getirdiğine ilişkin bir hikâye sunmaktadır. Avrupa’nın kendi içinde bir birlik olma fikri bize ekonomik, kültürel ya da siyasi olarak; tarihsel ve coğrafi yakınlığa sahip aktörlerin kısıtlı imkânlarla da olsa ortak bir zeminde buluşabilmesinin mümkün kılınabildiğini göstermektedir. ABD’nin “süper güç” olma vasfını giderek yitirmesi ve yeni küresel blokların ortaya çıkışı, uluslararası sistemde yeni bölgeselleşmeleri de ortaya çıkarmıştır. Buradan hareketle yakın gelecekte küreselleşme ya da yerelleşmenin değil, küresel düzende bölgesel bütünleşmenin hâkim olacağının altını çizmek zorundayız. Küresel düzenin yakın gelecekte devletler arasında bölgeselleşme eğilimlerine, yani belirli bir amaçla bir ya da birden çok devletin öncülüğünde aynı zeminde buluşabilecek aktörlerin oluşturduğu uluslararası hiyerarşilerin hâkimiyetine şahit olacağını söylemek mümkündür.
“Devletler niçin savaşmazlar?” Bu soru, realist yaklaşımın devletlerin sürekli olarak savaşma eği... more “Devletler niçin savaşmazlar?” Bu soru, realist yaklaşımın devletlerin sürekli olarak savaşma eğiliminde olduğu iddiasına ilişkin İngiliz Okulu’nun bir antitezidir. İngiliz Okulu’na göre; devletler uluslararası sistemde aslında savaşmanın değil barışı sürdürmenin bir yolunu ararlar. Örneğin okulun önemli temsilcisi Hedley Bull’a göre ittifaklar bunun en önemli göstergeleridir. Bu noktada Milletler Cemiyeti, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), NATO gibi yapılar sadece birer diplomasi makineleri değildir; bilakis askerî ittifaklar, bölgesel güvenlik sistemleri ve siyasi gruplaşmalar barışın sürdürülebilirliğinin sağlanmaya çalışıldığı bir düzen arayışıdır.
Literatürde baskın yaklaşım olan realist okuma, uluslararası sistemin nasıl işlediği sorusuna, sistemin devletlerin “güç ve çıkar” merkezli davranış kalıplarıyla işlediği cevabını vermektedir. Ancak uluslararası ilişkilerin “iş birliğine dayalı” diğer yüzünü göz ardı edersek bu elbette doğru bir önermedir. Oysa tarih bize gösteriyor ki, uluslararası sistem çatışmanın yanında iş birliği zemininin de mümkün olduğu çok boyutlu bir düzleme sahiptir. Bu noktada aktörler arasında karşılıklı bağımlılığı pekiştiren siyasi ve iktisadi ittifakların kayda değer olduğunu ifade etmeliyiz.
AB’nin Polonya ve Macaristan sancısının merkezinde söz konusu bu AB normlarının yer aldığı, kısac... more AB’nin Polonya ve Macaristan sancısının merkezinde söz konusu bu AB normlarının yer aldığı, kısacası bu iki ülke tarafından AB Antlaşması’nın 2. Maddesi'nin ihlal edildiği iddiası bulunmaktadır. AB Komisyonu ve AB Parlamentosu’na göre Polonya ve Macaristan’da iktidara gelen aşırı sağ ve popülist hükümetler, yürürlüğe koydukları yasalarla AB’nin “demokratik hukuk devletlerinden oluşan bir topluluk” olma idealinin altını oymaktadır. Yasal bir bütünlük olarak AB’ye göre “üye devletler” AB Antlaşması’nın 49. Maddesi gereğince “2. Madde'de ifade edilen insan merkezli temel değerlere saygı göstermeyi ve bu değerleri desteklemeyi taahhüt etmişlerdir.”
The tensions in civil-military relations cause a paradox. This paradox starts with the possibilit... more The tensions in civil-military relations cause a paradox. This paradox starts with the possibility of the armed forces obliged to protect the society to turn into a threat for the same society when they are overpowered. So how will the coup,causing the collapse of the legitimate political power be prevented? In other words, as the Roman poet Juenyan said, who will guard the guardians?
The military may be the best actor to identify threats and give appropriate responses to that threat for a given risk level. But only a civil actor can describe and declare the acceptable risk level for a certain society. The military can request for the level of armaments to defend successfully against the enemies, but just the civilians can decide what the probability of a successful society is willing to pay for. The military can make warnings about the nature of the threat, but only a civilian actor can settle on whether to feel threatened and beyond how to respond. The military measures the risk, the civilian actor judges it. All in all, the civilians have the right to be wrong.[1] Because the elected civilian power has the responsibility to be accountable for its voters. These aforementioned assumptions are the reference points of civil-military relations in a democratic state, which are approved by the international society.
Bu makale Avrupa Birliği literatüründeki normatif güç iddiasını ele almakta, Birliğin Lizbon Antl... more Bu makale Avrupa Birliği literatüründeki normatif güç iddiasını ele almakta, Birliğin Lizbon Antlaşması sonrasında karşılaştığı sınavların AB normları ile etkileşimini değerlendirmektedir. Bu bağlamda ilk olarak güç kavramı ve çeşitli güç tanımlamaları ele alınmıştır. Makalenin ikinci bölümünde; Ian Manners’ın Avrupa’nın normatif gücü yaklaşımı irdelenmiştir. Üçüncü bölümde Birliğin Lizbon Antlaşması sonrası karşılaştığı sınavlar Birliğin insan hakları ve demokrasi miti bağlamında ele alınmıştır. İnsan hakları bağlamında Birlik içinde tartışmalara neden olan yabancı düşmanlığının yükselişi ve Avrupa’ya yönelen düzensiz göçü değerlendirilmiş; Birliğin demokrasi miti bağlamında Arap İsyanlarına yaklaşımı tartışılmıştır. Makale Birliğin 2010’lu yıllarda karşılaştığı sınavlarda yetersiz kaldığını vurgulamaktadır. Bununla birlikte makalede Birliğin; kimliği, meşruiyeti ve uluslararası sistemdeki değerler merkezli konumunun pekiştirilmesi için normatif tutumunu sürdüreceğinin altı çizilmektedir.
Çalışmada Almanya’da Gençlik Dairesi’nin (Jugendamt) çocuk koruma önlemleri ile ilgili uygulamala... more Çalışmada Almanya’da Gençlik Dairesi’nin (Jugendamt) çocuk koruma önlemleri ile ilgili uygulamalarının ardından ortaya çıkan problemler incelenmektedir. Makalede ayrıca Almanya’daki göçmen aileler bağlamında çocuk koruma tedbirleri ele alınmaktadır. Bu çerçevede ilk olarak karşılaştırmalı bir inceleme ile Fransa, İngiltere ve Türkiye’deki çocuk koruma sistemlerine değinilmektedir. Bununla birlikte Almanya’da çocukların ve gençlerin korunması ile ilgili tarihsel süreç ortaya konulmakta, Alman Gençlik Dairesi’nin kurumsal yapısı artışılmaktadır. Almanya’daki göçmen ailelerin hassasiyetlerini ve şikâyetlerini örneklerle sunmaya çalışan makale, istatistikî verilerle desteklenmektedir. Sonuç bölümünde ise özellikle Almanya’da yaşayan Türk kökenli göçmen ailelerin problemleri göz önünde bulundurularak sorunlara ilişkin Türkiye’nin de yapıcı olarak dâhil olabileceği savunulmaktadır. Makalenin odaklandığı esas nokta Almanya’da Jugendamt’ın yetkilerini aldığı hukuki zemin ve bu zeminde gençlik dairesi yetkililerinin denetimine ilişkin eksikliklerdir
Bu tahlilde Washington Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü Soner Çağaptay'ın kaleme aldığı "The ... more Bu tahlilde Washington Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü Soner Çağaptay'ın kaleme aldığı "The Rise of Turkey: The Twenty First Century's First Muslim Power" başlıklı kitap ele alınmıştır. Çağaptay kitabında tarafından kaleme alınmış ve kitapta Türkiye’nin 2000’li yıllardaki yükseli- şinden söz etmektedir.
İlgili metinde Fareed Zakaria'nın 2008 yılında kaleme aldığı "Post-American World" başlıklı kitab... more İlgili metinde Fareed Zakaria'nın 2008 yılında kaleme aldığı "Post-American World" başlıklı kitabın değerlendirmesi kaleme alınmıştır.
Sivil-Asker ilişkileri, devlet adına şiddet kullanma yetkisini elinde bulunduran asker ile bu yet... more Sivil-Asker ilişkileri, devlet adına şiddet kullanma yetkisini elinde bulunduran asker ile bu yetkinin sınırlarını belirleyen ve denetleyen siviller arasındaki hiyerarşik ve interaktif ilişkiler bütünüdür. Türkiye sancılı demokrasi hikâyesinde birçok kez askeri müdahalelere maruz kalmış, sivil-asker ilişkileri dengesi darbeler sonrası gerçekleştirilen yasal düzenlemelerle sivil aleyhine bozulmuştur. Türk dış politikasının Batıcılık perspektifi çerçevesinde ele alındığında Avrupa Birliği üyelik süreci de Türkiye demokrasisinin önemli dinamiklerinden biri olmuştur. 1999 yılında Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye aday ülke statüsü tanımasıyla özellikle 2000’li yıllarda Türkiye’de Avrupa Birliği’ne tam üyelik motivasyonu ile demokratikleşme alanında kayda değer yasal düzenlemeler gerçekleştirmiştir. Kopenhag siyasi kriterlerinin ilk maddesinde istikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasinin var olması şartı ve bu şarta uyum sağlanması çabası ile Türkiye sivil-asker ilişkilerinde Avrupa Birliği meşruiyeti çerçevesinde önemli bir dönüşüm geçirmiştir.
Bu tezde Avrupa Birliği’nin koşullandırma etkisi çerçevesinde Türkiye’de sivil asker ilişkilerindeki dönüşüm ele alınmıştır. Bu çerçevede ilk bölümde Avrupa Birliği koşulluluk prensibi ve Avrupa Birliği koşulluluğunun Türkiye’deki etkileşimi incelenmiştir. İkinci bölümde ise Avrupa Birliği reformları çerçevesinde Türkiye’de sivil asker ilişkilerindeki yasal dönüşüm koşulluluğun yükselişi ve düşüşüyle irdelenmiştir. Üçüncü bölümde ise Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerini olumsuz etkileyen ve koşulluluğun düşmesine neden olan ortaya konulmuştur.
İnsanlık daha iyi bir dünya için yol almaya; yoksulluk, zulüm ve savaşlardan kaçmaya devam ediyor... more İnsanlık daha iyi bir dünya için yol almaya; yoksulluk, zulüm ve savaşlardan kaçmaya devam ediyor. Unutulmamalı ki zorunlu göç bir insan hakkıdır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 13. maddesine göre herkes kendi ülkesi de dahil olmak üzere bir ülkeden ayrılma kararında özgür bir iradeye sahiptir.
Bu makale dini kurumların ve temsillerin ulusal devletler için sınır ötesi etki alanlarında aynı ... more Bu makale dini kurumların ve temsillerin ulusal devletler için sınır ötesi etki alanlarında aynı zamanda bir araç olduğunu savunmaktadır. Makalenin amacı Türkiye’de Cuma hutbelerindeki mekân ve coğrafyaya ilişkin sınır ötesi referansları siyasal bağlamı ve dönem koşulları göz önünde bulundurarak açığa çıkarmaya çalışmaktır. Bu çerçevede Diyanet İşleri Başkanlığı Komisyonu’nca 2014 yılı itibari ile merkezden yayımlanan Cuma Hutbeleri’ndeki metinler 2021 yılına kadarki dönem için analiz edilmeye çalışılacaktır. Makalenin birinci bölümünde Türkiye’nin devlet geleneğinin üzerindeki tutumu post-seküler yaklaşım üzerinden tarihsel süreç içinde kısaca özetlenecektir. İkinci bölümde Cuma hutbelerinin İslami mahiyeti ele alınarak Türkiye’de Cumhuriyet sonrası dönem için siyasal bağlamı irdelenecektir. Üçüncü bölümde ise 2014-2021 yılları arasında merkezden yayımlanan hutbelerdeki dış politika dili Türkiye coğrafyası, Filistin Meselesi ve İslam Coğrafyası başlıkları üzerinden kavranmaya çalışılacaktır.
Uploads
Papers by Selim Vatandaş
AB'nin Gazze tutumu; hem Birliğin dış politika bütünlüğünü tesis etmeye çalışan temsil gayreti hem Birlik anayasasında açıkça ifade edilen insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi normlarıyla işlenmiş “Batı” değerleri açısından bir hezimet mahiyetindedir.
Türkiye’nin ise bu akışta hangi lige dâhil olduğu ayrı bir tartışma konusu. Riayet edilse de edilmese de demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi temel ilkeler uluslararası sistemin bir gerçeği. Avrupa Birliği’nin (AB) anayasal bir zeminde şiar edindiği söz konusu normlar, birlik üyelerinin ve aday ülkelerin söylem ve eylemlerini doğrudan etkilemekte.
So, here is the question. How does Germany have such strong economy? What are the factors underlying Germany’s economic dynamics?
Peki Türkiye ile hemen hemen aynı nüfusa sahip olan Almanya’nın millî hasılasının Türkiye’den üç kat, ihracatının ise dokuz kat daha fazla olmasının sebebi nedir? Almanya’nın ekonomik dinamizminin temelinde neler bulunmaktadır?
%4,6 oranında artış göstermesi beklenmektedir. Buna karşın Avrupa’da büyük çoğunluğunu Hristiyanların oluşturduğu yerel halkların nüfusu
ise doğum oranının düşük olması nedeniyle giderek azalmaktadır. Nüfusunu tazeleyemeyen Avrupa zorunlu olarak göçe ihtiyaç duymakta, fakat göç başlığı Avrupa için entegrasyon ve istihdam gibi sınavları da beraberinde getirmektedir.
Literatürde baskın yaklaşım olan realist okuma, uluslararası sistemin nasıl işlediği sorusuna, sistemin devletlerin “güç ve çıkar” merkezli davranış kalıplarıyla işlediği cevabını vermektedir. Ancak uluslararası ilişkilerin “iş birliğine dayalı” diğer yüzünü göz ardı edersek bu elbette doğru bir önermedir. Oysa tarih bize gösteriyor ki, uluslararası sistem çatışmanın yanında iş birliği zemininin de mümkün olduğu çok boyutlu bir düzleme sahiptir. Bu noktada aktörler arasında karşılıklı bağımlılığı pekiştiren siyasi ve iktisadi ittifakların kayda değer olduğunu ifade etmeliyiz.
The military may be the best actor to identify threats and give appropriate responses to that threat for a given risk level. But only a civil actor can describe and declare the acceptable risk level for a certain society. The military can request for the level of armaments to defend successfully against the enemies, but just the civilians can decide what the probability of a successful society is willing to pay for. The military can make warnings about the nature of the threat, but only a civilian actor can settle on whether to feel threatened and beyond how to respond. The military measures the risk, the civilian actor judges it. All in all, the civilians have the right to be wrong.[1] Because the elected civilian power has the responsibility to be accountable for its voters. These aforementioned assumptions are the reference points of civil-military relations in a democratic state, which are approved by the international society.
AB'nin Gazze tutumu; hem Birliğin dış politika bütünlüğünü tesis etmeye çalışan temsil gayreti hem Birlik anayasasında açıkça ifade edilen insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi normlarıyla işlenmiş “Batı” değerleri açısından bir hezimet mahiyetindedir.
Türkiye’nin ise bu akışta hangi lige dâhil olduğu ayrı bir tartışma konusu. Riayet edilse de edilmese de demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi temel ilkeler uluslararası sistemin bir gerçeği. Avrupa Birliği’nin (AB) anayasal bir zeminde şiar edindiği söz konusu normlar, birlik üyelerinin ve aday ülkelerin söylem ve eylemlerini doğrudan etkilemekte.
So, here is the question. How does Germany have such strong economy? What are the factors underlying Germany’s economic dynamics?
Peki Türkiye ile hemen hemen aynı nüfusa sahip olan Almanya’nın millî hasılasının Türkiye’den üç kat, ihracatının ise dokuz kat daha fazla olmasının sebebi nedir? Almanya’nın ekonomik dinamizminin temelinde neler bulunmaktadır?
%4,6 oranında artış göstermesi beklenmektedir. Buna karşın Avrupa’da büyük çoğunluğunu Hristiyanların oluşturduğu yerel halkların nüfusu
ise doğum oranının düşük olması nedeniyle giderek azalmaktadır. Nüfusunu tazeleyemeyen Avrupa zorunlu olarak göçe ihtiyaç duymakta, fakat göç başlığı Avrupa için entegrasyon ve istihdam gibi sınavları da beraberinde getirmektedir.
Literatürde baskın yaklaşım olan realist okuma, uluslararası sistemin nasıl işlediği sorusuna, sistemin devletlerin “güç ve çıkar” merkezli davranış kalıplarıyla işlediği cevabını vermektedir. Ancak uluslararası ilişkilerin “iş birliğine dayalı” diğer yüzünü göz ardı edersek bu elbette doğru bir önermedir. Oysa tarih bize gösteriyor ki, uluslararası sistem çatışmanın yanında iş birliği zemininin de mümkün olduğu çok boyutlu bir düzleme sahiptir. Bu noktada aktörler arasında karşılıklı bağımlılığı pekiştiren siyasi ve iktisadi ittifakların kayda değer olduğunu ifade etmeliyiz.
The military may be the best actor to identify threats and give appropriate responses to that threat for a given risk level. But only a civil actor can describe and declare the acceptable risk level for a certain society. The military can request for the level of armaments to defend successfully against the enemies, but just the civilians can decide what the probability of a successful society is willing to pay for. The military can make warnings about the nature of the threat, but only a civilian actor can settle on whether to feel threatened and beyond how to respond. The military measures the risk, the civilian actor judges it. All in all, the civilians have the right to be wrong.[1] Because the elected civilian power has the responsibility to be accountable for its voters. These aforementioned assumptions are the reference points of civil-military relations in a democratic state, which are approved by the international society.
tarafından kaleme alınmış ve kitapta Türkiye’nin 2000’li yıllardaki yükseli-
şinden söz etmektedir.
Bu tezde Avrupa Birliği’nin koşullandırma etkisi çerçevesinde Türkiye’de sivil asker ilişkilerindeki dönüşüm ele alınmıştır. Bu çerçevede ilk bölümde Avrupa Birliği koşulluluk prensibi ve Avrupa Birliği koşulluluğunun Türkiye’deki etkileşimi incelenmiştir. İkinci bölümde ise Avrupa Birliği reformları çerçevesinde Türkiye’de sivil asker ilişkilerindeki yasal dönüşüm koşulluluğun yükselişi ve düşüşüyle irdelenmiştir. Üçüncü bölümde ise Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerini olumsuz etkileyen ve koşulluluğun düşmesine neden olan ortaya konulmuştur.
İkinci bölümde Cuma hutbelerinin İslami mahiyeti ele alınarak Türkiye’de Cumhuriyet sonrası dönem için siyasal
bağlamı irdelenecektir. Üçüncü bölümde ise 2014-2021 yılları arasında merkezden yayımlanan hutbelerdeki dış
politika dili Türkiye coğrafyası, Filistin Meselesi ve İslam Coğrafyası başlıkları üzerinden kavranmaya çalışılacaktır.