Papers by Mustafa Eryaman
Niğdemiz Dergisi, Sonbahar 2024, Sayı:124-125, 2024
Niğde şehir merkezinin farklı muhitlerinde tarihi mezarlıkların olduğu bilinen bir konudur. Bu fa... more Niğde şehir merkezinin farklı muhitlerinde tarihi mezarlıkların olduğu bilinen bir konudur. Bu farklı muhitlerdeki mezarlıkların bazıları zamanla sökülerek yok edilmiş, yerlerine de betonarme binalar yapılmıştır. Niğde’de bitki fakirliği dağların eteklerinde ve düzlüklerde erozyon sebepli dolguları hızlandırmaktadır. Bazı mezarlıklar ise oluşan erozyon sebepli dolgularla toprak altında kalmış ve de zamanla unutulmuştur. Son yüzyılda Niğde’deki öngörüsüz imar ve iskân faaliyetleri neticesinde bazı mezarlıkların bilinçli olarak yok edildiği de anlaşılmaktadır. Niğde’nin en büyük mezarlık alanının ise Şehitler Mahallesinde olduğu söylenir. Günümüzde bu büyük mahallenin bazı noktalarında büyük mezarlıktan günümüze ulaşan küçük çaplı mezarlıklar, mescitler, hazireler ve türbe ile yatırları da görmemiz mümkündür. Sade şekildeki bu mezar yapısı anıtsal yapıdaki Şerif Ali Türbesine oldukça yakındır. İnşa kitabesine göre, 1282 H./1865-66 M. yılında daha öncesinde mevcut olan bir türbenin yıkılıp yerine Hacı Said Paşa tarafından ikinci defa olarak şimdiki Şerif Ali Türbesini yaptırdığı anlaşılmaktadır Mahalle sakinlerince “Evliya Mezarı” olarak ifade edilen ve de Şerif Ali Türbesine komşu bu mezar Abdullah Efendi’ye aittir. Bu mezarda tıpkı El-Hacı Mahmud Efendi Hazretleri'nin kabri gibi (1950’li yıllarda şehir içi yolları genişletilirken) kaldırılmak istenmiş, fakat bu işi edepsizce yapmak isteyenlerin başlarına çeşitli kötü olaylar gelmesiyle geri durmuşlar, şayet mezarı yerinden kaldırdıkları takdirde kendilerine ya da ailelerine gelecek olası büyük felaketlerden korkan ilgililer, tıpkı El-Hacı Mahmud Efendi Hazretleri'nin kabrine dokunmadıkları gibi bu kabre de bir daha dokunamamışlardır.
Bu çalışmamızın özü, Niğde İli, Yukarı Kayabaşı Mahallesi, Postane Sokak ile Şerifali Sokak’ın kesiştiği noktada yer alan mezar yapısını tanımlamaya yöneliktir.
Niğde ili, Bor ilçesine bağlı olan Halaç köyü; ilçe merkezinin güneydoğu yönünde olup ilçe merkez... more Niğde ili, Bor ilçesine bağlı olan Halaç köyü; ilçe merkezinin güneydoğu yönünde olup ilçe merkezine 15 km. uzaklıktadır. Orta Asya’da geniş bir coğrafyaya dağılım gösteren Türk aşireti Halaçlar’ın Moğol istilâsından sonra Orta ve Batı İran’a, Kuzey Azerbaycan’a ve Anadolu’ya giderek yerleştikleri tahmin edilmektedir. Çünkü buralarda, hatta Kırım’da dahi Halaç adını taşıyan köyler vardır. Halaçlar’ın 14.yy’dan itibaren Azerbaycan üzerinden Anadolu’ya geçmeye başladıkları anlaşılmaktadır. Anadolu’da Kuzey Batı Karadeniz, Orta ve İç Anadolu’da Halaç-Hallaç, Halaçlı ve Halaçlar olmak üzere yer isimleri görülmektedir. İç Anadolu’da geniş bir sahada görülen Yörük cemaatinin Niğde ve Kayseri’de 16. yüzyıldan itibaren varlığı bilinmektedir. Dolayısıyla 16. yüzyılda Halaç (Halaçlı) Yörük cemaatince köyün kurulduğu anlaşılmaktadır.
Niğde’ye Niğde-Ankara otobanı istikametinden ortalama 73 km. Melendiz dağ yolundan ise ortalama 6... more Niğde’ye Niğde-Ankara otobanı istikametinden ortalama 73 km. Melendiz dağ yolundan ise ortalama 66 km. uzaklıktadır. Narköy, aynı zamanda Niğde’nin kuzey sınırındaki son köy olup köye ulaşımının da Niğde sınırları dışından sağlandığı bir köydür. Köyün doğusunda Gösterli ve Kayırlı köyleri, batısında Sofular köyü, güneyinde ise Bozköy Kasabası bulunur.A. Selçuklu, öz itibariyle insanlara, hayvanlara ve çevreye hizmet eden vakıflarıyla ve de bu vakıflara gelir esaslı arazi kullanımı ve paylaşımlarıyla da öne çıkar. Dolayısıyla bu vakıf geleneği ile yola çıkarsak, Niğde’deki vakıf eserlerine gelir gözetilmek üzere Niğde Nur/Nar mahallesi sakinlerinin Narköy vadisine ve civar bölgelere yerleştirildikleri ilk akla gelenidir. Öyle ki Aksaray kırsalında, bilhassa Helvadere, Belisırma ve Güzelyurt taraflarında yer alan köylerde günümüzde yerleşik olan ahalinin atalarının genelde Niğde, Bor veya Melendiz’den geldiklerini ifade etmektedirler.
Dört Mevsim Niğde Dergisi, Sayı:29, 2024, 2024
Horasan civarında 9. yüzyılda ortaya çıkan ve geniş bir coğrafyaya yayılan Melamîlik akımıyla bir... more Horasan civarında 9. yüzyılda ortaya çıkan ve geniş bir coğrafyaya yayılan Melamîlik akımıyla birlikte anılan Kalenderîlik, özünü aldığı Melamîlik’in kötü bir taklitçisi, sosyal bir muhalefet ve toplumsal bir başkaldırı hareketi niteliğindedir. Toplum düzenine karşı gelen ve çoğu zaman halktan dilenerek geçinen Kalenderîler için esas olan kalp temizliğidir. Selçuklu ve Beylikler döneminde etkili olduklarını bildiğimiz tüm âdetleri yıkmaya çalışan bir dünya görüşüne sahip olan Kalenderîler, Osmanlı devlet yapısına ve devletin sünnî ideolojisine ters düşmüş, bu sebeple de çoğu yönetim tarafından tehlike arz eden taşkın bir zümre olarak görülüp cezalandırmış veya sürgün edilmiştir. Niğde’de 1335-1366 yılları arasında hüküm süren Eretna Beyliği döneminde inşâ edilmiştir. Bu türbe, yörede “Kalender Baba Türbesi” olarak bilinmekte ve bulunduğu sokağa da ismini vermiştir. Türbede medfun bulunan Muhammed Bayezid’ın kimliği konusunda bir bilgimiz yoktur. Fakat türbenin isminden dolayı Muhammet Bayezid’ın, Eretna Beyliği (1335-1366) döneminde vefat eden muhtemelen Kalenderî şeyhi veya dervişi olduğunu sanmaktayız.
Bir Mübadil Yerlesim Yeri: Niğde İli "Enehil" Dikilitas Köyü. , 2024
Eskisi Eneğil/Enağıl (El-Eğil) ismi; bu eski köydeki taş duvar örgülü ve kayaoyma keler tarzı koy... more Eskisi Eneğil/Enağıl (El-Eğil) ismi; bu eski köydeki taş duvar örgülü ve kayaoyma keler tarzı koyun ağıllarından türetilen bir yer ismi olabileceği ilk akla gelendir. Şayet, Eneğil ismi coğrafik değil de bir boy-aşiret ismi ise; Ortaçağ Anadolu’sunda aynı isimli karşımıza çıkan Eğil Beyliği ilk akla gelenidir. Dolayısıyla Eski Eneğil köyü, Eğil Beyliği ile iltisaklı bir topluluk tarafından da kurulmuş olabilir. Yine geçmişte Niğde’ye bağlı olan Kaymaklı’nın eski ismi de Eneği’dir. Eneği (Kaymaklı) ismine yönelikte: “Kadim bir lafza göre Kral Anakas’ın tahtının Enegi’de olması ve kralın burada ikamet etmesi, bölgenin "Anaku" olarak anılmasına sebebiyet vermiştir. Bunun yanında Roma kumandanının kızı Eneku burada uyuduğu için bölge adının "Eneku" olarak anılmasını istediği yönünde rivayetler de vardır. Zamanla "Eneku" ismi halk arasında "Enegi" olarak kullanılagelmiştir.” Denilmektedir. Dolayısıyla Roma kumandanının kızının ismi olan Eneku bölge halkı arasında kabul görmüş, zamanla da bu isim bozularak Eneği/Eneğil halini almıştır da diyebiliriz.
Eski köyden göç ile de Eneğil/Enağıl ismi yeni köy yeri ile Enehil şeklini almıştır. Yeni yerleşimle birlikte Enehil ismi “ehil” kelimesi ile yeniden yorumlanmış olmalıdır. Arapça kökenli ehil kelimesi mana olarak; en dost, sahip, mensup. evlâd, kavm, müteallikat. usta, muktedir ve becerikli gibi anlamlara gelmektedir. Dolayısıyla En takısı ile Ehil kelimesi birleşerek köyün ismi Enehil şeklinde nihai halini almış olur. Cumhuriyet dönemi ile birlikte Enehil ismi, 1933 yılında köy kanunu gereğince Dikilitaş olarak değiştirilmiştir. Mevcut Dikilitaş köyünün bilinen kayıtlı ismi ise Enehil’dir. Köyün ismi 1522 yılı kayıtlarında Enehil ya da Anahil olarak geçmektedir. Bölgede Enehil’e benzer bir diğer isim ise Çamardı ilçesine bağlı Eynelli köyünün ismidir. Anadolu ve Suriye’deki varlıkları 13. yy.’dan beri bilinen Bozulus diğer adı Tabanlı Türkmen aşiretinden İnallu cemaati, Adana’dan yaylaya çıkarak Çamardı Eynelli (İnal-İnallı) Köyünü kurarlar (Eryaman 2018:11). Yörük köyü hüviyetindeki Eynelli köy isminin ise İnallı (Türkmen boyu) boy isminden aldığı görülür. Dikilitaş (Enehil) köyü Niğde’ye ortalama 48 km. uzaklıktadır. Enehil köyü, Ortaçağ’da suyolu anlamına gelen “Ferheng” ismi ile müsemma olan köy ile aynı dere içerisindedir. Bu antik derenin ismi de Eynengil deresidir. Ağırlıklı olarak İçmeli köyü çevresinden çıkan Eynengil, Sökmen, Yardak, Meşe, Kızılenge ve Andırya dereleri, Eynengil deresini beslerler. Enehil köyünde kuvvetlenen Eynengil deresi, devamındaki Aşlama ve Doğanlı köylerini de besler. Etraftaki küçük derelerle beslenen Eynengil deresinin kenarına M.S. 2. yy.’da Tyana’nın ileri karakol noktası olarak küçük bir yerleşim yeri oluşturulur. Daha sonrasında Bizans halkları, Eynengil deresi yamaçlarındaki kayalıklara savunma ve yaşam amaçlı kaya içi yerleşim yerleri inşa ederler. Oluşturdukları bu kaya oyma ve yeraltı yerleşimlerine ve de çevresine Türkler 12. yy. da gelirler ve daimi şekilde yerleşmeye başlarlar.
Kömen Yayınları, 2023
Bu çalışmamızda, Niğde ilinin en eski dokusunu içinde barındıran halk arasında Niğde Kalesi, lite... more Bu çalışmamızda, Niğde ilinin en eski dokusunu içinde barındıran halk arasında Niğde Kalesi, literatürde ise Alaâddin Tepesi olarak isimlendirilen kale konu edinilmiştir. Anadolu Selçuklu döneminde şekillenen Alâeddin Tepesi (Niğde Kalesi), geçmişte olduğu gibi günümüzde ve gelecekte gizemli hali ve de zengin yapısı ile Niğde tarihi ve kültürü adına daima konu olacaktır. Niğde şehri merkezinde şehrinde en eski yaşam alanı hüviyetindeki kale, şehir düzlüğünü taban aldığımızda şehir seviyesinden ortalama 45 m. yüksekliğinde doğu-batı yönde uzayan doğal bir tepedir. Bu yüksek ve de oldukça geniş tepede pekte bilinmeyen kayaoyma yeraltı yerleşimleri eşliğinde tespitini yaptığımız yazıtlı bir kitabe parçası incelenerek bu minvalde makale konusu bütüncül olarak bilim dünyasına sunulmaktadır.
Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2023
Makalede ele alınan yazıtlar Niğde ili ve civarında yaşayan bazı duyarlı kişilerin bizleri bilgil... more Makalede ele alınan yazıtlar Niğde ili ve civarında yaşayan bazı duyarlı kişilerin bizleri bilgilendirmesi ve yazıtları not edip tarafımıza ulaştırmaları neticesinde kayıt altına alınabilmiştir.. Yazıtlar, makalede Niğde şehir merkezini baz alarak oluşturulan coğrafi güzergahın kuzeydoğusundan başlanarak güneydoğusuna doğru uzanacak şekilde sıralanmıştır. Buluntu yerlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için yazıtlar ve buluntu yerlerini gösterir bir harita oluşturulmuştur. Mezar yazıtları, Niğde ili merkez ilçesine bağlı Hacıbeyli, İçmeli ve Değirmenli köylerinde; Niğde ili, Çiftlik ilçesine bağlı Azatlı ve Asmasız köylerinde ve Niğde ili, Ulukışla ilçesine bağlı Toraman köyünde bulunmuştur.
NİĞDEMİZ DERGİSİ, BAŞKENT-NİĞDE VAKFI YAYIN ORGANI, S.122-23, 2023
Makale konusu; Şehitler Tepesi haziresi ismi ile Niğde merkez, Şehitler mahallesindeki büyük şehi... more Makale konusu; Şehitler Tepesi haziresi ismi ile Niğde merkez, Şehitler mahallesindeki büyük şehitler mezarlığının günümüze ulaşan parçalarındandır. Şehitler Tepesi haziresi, kayadan oyma Ağa Yusuf türbesinin 150m. doğusunda, Özveren sokağının önündeki parkın içindedir. Demir korkuluklu hazirede sıralı vaziyette, doğu batı yönde uzanan dört adet mezar yapısı tek tek tanıtılmaktadır.
Cağaloğlu’nda Niğdeli Bir Girişimci Süleyman Ceylan, 2023
Yeni çıkan biyografi kitabının konusu, aslen Niğde merkez Tepeköy (Allusun) köyünden olan Süleyma... more Yeni çıkan biyografi kitabının konusu, aslen Niğde merkez Tepeköy (Allusun) köyünden olan Süleyman Ceylan’ın öz yaşamı üzerinedir. Kitapta, Tepeköy (Allusun)’de iz bırakanların başında olan Süleyman Ceylan’ın çocukluğundan, İstanbul’a gidişi, hamallık değil de kâğıt ticareti üzerine çalışması, kâğıt sektöründe şirketleşmesi nihayetinde günümüz Niğdelilerin kâğıt sektöründeki egemenliğinde aktör ve sembol bir isim haline gelmesi konuları detaylıca anlatılmaktadır. Ceylan’ın ticari başarılarının yanında gerek Tepeköy’de gerek İstanbul’da gerekse Ankara’da yapmış olduğu esaslı hayır ve hasenatlarını da bu özlü çalışma da bulabileceksiniz. Ayrıca kitabın yazarınca; dönemin Tepeköy’üne, Niğde’sine ve Cağaloğlu’na dair panoramalara da sıkça yer verildiğini görülebilmektedir. Yine kitapta; Niğde’nin dolayısıyla Tepeköy ve Yaylayolu köylülerinin kâğıt ve matbaa temelli Cağaloğlu ile olan ilişkileri de belgeleriyle birlikte kronolojik esaslı olarak kitapta yer almaktadır.
Şehir Ve Kültür Dergisi, Sayı:106, 2023
Ulukışla’nın güneyinde Bolkar dağlarının devamı niteliğindeki bölgelerdeki zengin ve kaliteli güm... more Ulukışla’nın güneyinde Bolkar dağlarının devamı niteliğindeki bölgelerdeki zengin ve kaliteli gümüş yataklarından haberdar olan ve de işleten Anadolu Selçukluları, üretim merkezini de Gümüşköy’ün 1.5 km. güneyindeki Gümüşalağan düzlüğüne kurarlar. Bu alanda tabiatıyla Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalma bolca maden cürufu tömeleri vardır. Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerindeki maden sevkiyatının sağlandığı bu güzergâhlarda antik yolları hala görmemizde mümkündür. Ortaçağ’da oluşturulan Maden merkezlerine lojistik destek amaçlı sevk edilen gruplarca da Tekneçukur ve Tabaklı köylerinin vücuda getirildiğini söylemek gayet mümkündür. Günümüzde terk edilmiş olan Tabaklı Köyü’nü altı kardeşten oluşan bir aile kurar. Bu kardeşler Orta Asya’da öğrendikleri dericiliği ve keçeciliği yurt edindikleri Tabaklı köyünde de sürdürürler. Ürettikleri derileri ve keçeleri, bölgedeki madencilere ve Tekneçukur Köyündeki “Momu” adlı pazar-panayır alanına gelen kervancılara satarlar. Orta Asya’dan Suriye’ye oradan da Gülek üzeri Tekneçukur Köyünü yurt tutup kuran Türkmenler ise; madencilere ahşap direk, ahşap merdiven, ahşap kürek maden eritmek için çıra ve odun tedariki yanında madenci ve katırların kullanacağı tekneleri ve sandıkları yaptıkları anlaşılmaktadır. Makalemizin öz konusu; kuşaktan kuşağa anlatılarak aktarılan ve büyük oranda sözlü tarihe dayalı; Keçebeli Selçuklu Mezarlığı üzerinedir.
Dört Mevsim Niğde Dergisi, 2016
Selçuklular tarafından Anadolu'ya getirildiği düşünülen ve devlet arması hüviyetindeki çift başlı... more Selçuklular tarafından Anadolu'ya getirildiği düşünülen ve devlet arması hüviyetindeki çift başlı kartal figürünün konu edildiği bu çalışmada, Niğde'de tespiti yapılan Müslim ve gayri Müslim'e ait çift başlı kartal figürleri örneklendirilerek söz konusu şehrin özeline gidilme amaçlanmıştır.
Şehir ve Kültür Dergisi, S.105 , 2023
Eski ve yeni Türk inancında, kültüründe ve mimarisinde taşların önemine yönelik araştırmalar ve ... more Eski ve yeni Türk inancında, kültüründe ve mimarisinde taşların önemine yönelik araştırmalar ve bu yönde yayınlarda bulunmaktadır. Bu konudaki eserlerden birisi de Hakkı Acun’un “Türk Kültüründe Taşlar” isimli kitabıdır. Acun kitabında: “Dünya kültürleri arasında önemli bir yere sahip olan taşlarla ilgili tarihin en ilkel topluluklarından en gelişmiş topluluklarına kadar inançlar ve adetlerde söz konusudur” demektedir. Acun bunları da; “tapınma, sihir, büyü, tılsım, uğur, ilaç, bereket, şifa, adak, yemin, çocuk doğurmak, cinsiyet tayini, rüzgâr çıkartmak, yağmur ve kar yağdırmak gibi…” önü açık şekilde sıralamaktadır. Çalışmamız, Niğde Tepeköy (Allusun)’de, baharla birlikte yaylalara göç yolculuğunda taşlarla ilgili sıra dışı bir takım uygulamalar üzerinedir.
Şehir ve Kültür Dergisi'nin 104. sayısı olan Mart-2023 tarihli sayısında ilk bölümü okuduğunuz makalemizin ikinci bölümü Şehir ve Kültür Dergisi'nin 105. sayısı olarak okumaktasınız.
Şehir ve Kültür Dergisi, Sayı: 104, Mart , 2023
Eski ve yeni Türk inancında, kültüründe ve mimarisinde taşların önemine yönelik araştırmalar ve ... more Eski ve yeni Türk inancında, kültüründe ve mimarisinde taşların önemine yönelik araştırmalar ve bu yönde yayınlarda bulunmaktadır. Bu konudaki eserlerden birisi de Hakkı Acun’un “Türk Kültüründe Taşlar” isimli kitabıdır. Acun kitabında: “Dünya kültürleri arasında önemli bir yere sahip olan taşlarla ilgili tarihin en ilkel topluluklarından en gelişmiş topluluklarına kadar inançlar ve adetlerde söz konusudur” demektedir. Acun bunları da; “tapınma, sihir, büyü, tılsım, uğur, ilaç, bereket, şifa, adak, yemin, çocuk doğurmak, cinsiyet tayini, rüzgâr çıkartmak, yağmur ve kar yağdırmak gibi…” önü açık şekilde sıralamaktadır. Çalışmamız, Niğde Tepeköy (Allusun)’de, baharla birlikte yaylalara göç yolculuğunda taşlarla ilgili sıra dışı bir takım uygulamalar üzerinedir.
Şehir ve Kültür Dergisi'nin 104. sayısı olan Mart-2023 tarihli sayısına ait olup makalemizin ilk bölümünü okumaktasınız. Makalemizin diğer yarısını Şehir ve Kültür Dergisi'nin 105. sayısı olacak Nisan-2023 sayısında okuyacaksınız.
Niğdemiz Dergisi, Başkent Niğde Vakfı Yayın Organı, 2022
Kadim bir yerleşim bölgesi olan Kırbağları’nda günümüzde arkeolojik ve kültürel hiçbir koruma ala... more Kadim bir yerleşim bölgesi olan Kırbağları’nda günümüzde arkeolojik ve kültürel hiçbir koruma alanı yoktur. Bu olgu, bölgede arkeolojik ve kültürel dokuların olmadığı anlamını çıkartmaz. Makalemizin asıl konusu ise Kırbağları’nda az bilinen iki mezar yapısıdır. Mezarlar ilki; Kırbağları 104. ve 131. Sokakların kesiştiği, mahallelice Foto Ünal parkı olarak isimlendirilen parkın içindedir. Parka yakın günümüzde yıkılmış olan birde Bağ Mescidi var idi. Yatırın yakınındaki derenin kenarında geçmişte fonksiyonel olan ve kırk bastı hastalığında kullanılan bazalttan delikti taş vardı. Taş günümüzde kayıptır. Mahalle sakinlerince “Şehit Dede Yatırı” olarak isimlendirilen mezar yapısı betonarme duvarlıdır. İkinci Mezar yapısı ise adıyla müsemma Kırbağları Yalnız Dede Mezarlığındadır. Yalnız Dede Mezarlığı, 119. Sokak ile Çimsa arasındaki hafriyat dökülü arazi içinde kuru dere yatağı boyunca uzanmaktadır
Bu çalışmanın ön hazırlıkları sırasında temel kaynağımız Ali Ercan ile birlikte erişebildiğimiz t... more Bu çalışmanın ön hazırlıkları sırasında temel kaynağımız Ali Ercan ile birlikte erişebildiğimiz tüm yazılı ve görsel materyallere ulaşılmıştır. Bu materyallerden olan kitaplara bakıldığında tamamına yakını temel kaynak Ali Ercan’a ait kitaplar olduğu görülmüştür. Hazırlanma sürecinde her ne kadar birincil kaynak ve temel kişi Ali Ercan olsa da Ali Ercan ile ilgili kısmî veya tam şekilde olan çalışmalara yönelik literatür taramasında elde edilen bilgi ve belgeleri yardımcı kaynaklar olarak değerlendirme yoluna gidilmiştir. Bu minvalde sanatçı ve eserleri hakkında karşımıza çıkan ilk ve en erken çalışmanın, sanatçının kendisine ait olan 1965 tarihli, Karakaş Gözlerin Elmas ve Niğde Türküleri adlı kitabı olmuştur. Karşımıza çıkan ikinci en erken eser ise Ali Ercan-AdnanVarveren yazarlı, 1977 tarihli, Saz Öğretmeni adlı kitabı olmuştur. Sanatçıya ait üçüncü eser ise 1981 tarihli, Bağlama Öğrenme Metodu ve Sazımla Anadolu adlı kitabı olmuştur. Dördüncü eser yine sanatçıya ait 1982 tarihli, Tevbe ve Hac Dönüşü adlı kitabı olmuştur. Beşinci eser ise yine sanatçıya ait 1986 tarihli, Dönüş adlı kitabı olmuştur. Altıncı eser yine sanatçıya ait 2005 tarihli, Doyamadım Muhammed’e adlı kitabı olmuştur. Son olarak karşımıza çıkan eser ise Yılmaz Birinci tarafından kaleme alınan 2021 tarihli, Ozan Ali Ercan adlı kitap olmuştur.
1965 tarihli, Karakaş Gözlerin Elmas ve Niğde Türküleri adlı kitaptan hemen öncesi ve sonrasına ait en erken yazılı ve görsel kısa belgeler ise 1965-1967 yıllarını kapsayan Niğdenin Sesi ile Milli Hamle isimli gazeteler olmuştur. Bunların dışında ulaşılan yazılı ve görsel kaynakların ise günümüze yakın zamanlara ait oldukları görülmüştür. Bu ulaşılan yazılı ve görsel kaynakların varsa dip notlarında referans amaçlı işaret edilen daha önceki akademik, yarı akademik dergi ve makalelere, köşe yazılarına, kitap ve ansiklopedi bölümlerine de ayrıca bakılmıştır. Elde edilen bütün bu yazılı ve görsel materyaller kaynak Ali Ercan tarafından titizlikle değerlendirilmiştir. Sanatçımızın istifade edilmesinin faydalı olacağını işaret ettiği bilgiler ayrıca not alınmıştır. Not alınan bu bilgiler, çalışmanın yazarı tarafından çalışmanın uygun yerlerine refere edilmiştir. İhtiyaç duyulan dipnotlar metin içerisinde, parantezli soyadı, yılı ve sayfa numarası verilerek belirtilmiştir. Bu şekilde referans olarak gösterilen kaynaklar çalışmanın sonunda yer alan kaynakça bölümünde alfabetik şekilde sıralanmıştır.
Bu çalışmanın hazırlanması sürecinde Ali Ercan temel kaynak olmuştur. Temel kaynağımız Ali Ercan’ın, çalışmanın hazırlanması sürecinde, üzerinde durduğu çerçeveye ve taslağa sadık kalınmıştır. Bu taslak doğrultusunda Ali Ercan’ın bu çalışmaya girmesi gereken eserleri ve isimleri tek tek belirlenmiş, belirlediği eserleri ve isimler titizlikle çalışmaya dâhil edilmiştir.
Ali Ercan’ın kim olduğunu, yaşamını, ürettiği eserlerin varsa hikâyelerini, çalışmamızın amaçlarını ve ulaşacağı hedefleri de göz önünde bulundurarak Ali Ercan tarafından sunulan çoğu daha öncesinde yayınlanmamış yeni bilgi, belge ve görsellerin yanı sıra tarafınca kaleme alınan kitaplarından da işaret ettiği hususlar doğrudan bu çalışmaya aktarılmıştır.
Niğde Akpınar Dergisi, 2021
Niğde İli, Merkez, Çayır Mahallesi, Dayı Oğlu sokakta 2317 Ada 3 nolu parsel üzerindeki hazire ve... more Niğde İli, Merkez, Çayır Mahallesi, Dayı Oğlu sokakta 2317 Ada 3 nolu parsel üzerindeki hazire ve mescidin İbnidai Vakfı’nın mülkiyetinde olduğu anlaşılmaktadır. Mescid ve mezarın inşa kitabesi günümüze ulaşmamıştır. Prof. Dr. Mehmet Özkarcı tarafından “İbnidai Mescidi” olarak telaffuz ettiği yapıya ait inşa kitabesi 1937 yılında Zeki Oral tarafından okunduğu anlaşılmaktadır. İki satırlık kitabesinde “bu mübarek mescidin inşasını Mehmet oğlu Hacı Mahmud 830/1426 yılında emretti” bilgisi vardır.
Şehir ve Kültür Dergisi-93. Sayı, 2022
Tarih öncesi dönemlere ait izleri bünyesinde barındıran Melendiz bölgesinde, tarihi dönemlerin il... more Tarih öncesi dönemlere ait izleri bünyesinde barındıran Melendiz bölgesinde, tarihi dönemlerin ilk egemen kültürlerinden olan ve M.Ö. 8. yy.da hüküm süren Geç-Hitit çağına ait Tabal krallığı hâkimdir. Melendiz Bölgesi ayrıca Roma ve Doğu Roma dönemlerine ait zengin yerleşim alanlarının yanında tahkimat merkezleriyle de öne çıkmaktadır. Bölgede Roma ve Doğu Roma dönemlerine tanıklık eden fakat pekte bilinmeyen köylerden birisi de Gösterli’dir.
Dört Mevsim Niğde Dergisi, 2013
Konumuz olan ve 1843 yılında Niğde Çamardı İlçesi, merkez maden Mahallesi’nde dünyaya gelen, Şeyh... more Konumuz olan ve 1843 yılında Niğde Çamardı İlçesi, merkez maden Mahallesi’nde dünyaya gelen, Şeyh Mehmed İzzi Bedreddin Efendi’dir. Asıl adı Mehmed’dir. Mahlası olan ‘İzzi’yi, meşiyatı döneminde yazdığı şiir ve ilahilerde mahlas olarak kullanmış ve bu mahlasla meşhur olmuş, Bedreddin ismi ise, hocası ve piri olan 19.yüzyıl tanınmış mutasavvıflardan Kadiriye tarikatının Enveriyye kolunun kurucusu olan Şems Osman Nureddin el- Üveysi el-Kadiri tarafından verilmiştir. Şeyh Mehmed İzzi Bedreddin Efendi; Mağden hanedanından madenci olan meşhur Karbanzâde Hacı İsmail Efendi'nin oğludur. Karbanzâde Hacı İsmail Efendi; 19.yüzyılda Darbhane-i Amire’nin gümüş ve kurşun ihtiyacının büyük kısmını karşılayan ve nahiyeye ismini veren Toros Dağları’nın Aladağ şubesinden çıkarılan gümüşlü kurşun madeninin işletmesi ile uğraşmakta idi. Mağden eşrafından İsmail Efendi’nin oğlu olan Mehmet İzzî Efendi, belli bir yaşa kadar Çamardı İlçesi’nde ailesi ile kalmıştır. H. 1336 tarihli olan ve Mehmet İzzi Efendi’nin kendi yazısıyla kitabesi olan kuvvetli ihtimal Aydınoğlu Tekkesinin mensuplarının Çanakkale Zaferinde kullandıkları fetih Sancağı’ da bu makalemizde tanıtılmıştır
2021-NİĞDEMİZ DERGİSİ, 2021
Prof. Dr. Mehmet Özkarcı’nın “Danabaş” olarak telaffuz ettiği sokağa ilişkin 1047 numaralı Osmanl... more Prof. Dr. Mehmet Özkarcı’nın “Danabaş” olarak telaffuz ettiği sokağa ilişkin 1047 numaralı Osmanlı Tahrir Defterinde, Mahalleyi Tanıbaşı/ Tanıbaş şeklinde bir kayıt vardır. 16. yüzyılın başında düzenlenen bu defterden yola çıkarak Evliya Tanıbaşı adına mezar 16. yüzyılın başında inşa edilmiştir. Evliya Tanıbaş, El Hacı Mahmud caddesinde bulunan “El-Hacı Mahmud” ve Nusrettin Sokak’ta bulunan “Nusreddin Baba” ile aynı devirde yaşadığı anlaşılmaktadır. Mezar, yörede “Evliya Tanıbaş” olarak bilinmekte ve bulunduğu sokağa da ismini vermiştir
2021-NİĞDEMİZ DERGİSİ, 2021
Melendiz Bölgesi, Roma ve Doğu Roma dönemlerine ait zengin yerleşim alanlarının yanında tahkimat ... more Melendiz Bölgesi, Roma ve Doğu Roma dönemlerine ait zengin yerleşim alanlarının yanında tahkimat merkezleriyle de çevrilidir. Öyle ki Kapadokya’da 7. yüzyılı izleyen ve üç yüzyıl boyunca süren Doğu Roma ile Araplar arasındaki savaşlarda Melendiz (Matmura) tampon bölgesi konumundadır. Bu savaşlarda Harun Er-Reşid ve oğlu Halife Me’mun Melendiz’e gelirler. Melendiz bölgesi bu sayede İslam dini ile ilk kez tanışır. Doğu Romalıların Melendiz ovasında kazandıkları bir savaş sonrası bölgedeki yerleşik Araplar çekilirler. Doğu Roma idaresindeki bölge, 12. yüzyılda Türklerin Anadolu’ya daimi yerleşimleri neticesinde Türk yurdu haline gelir. Dolayısıyla Melendiz bölgesi 12. yüzyıldan itibaren Türkmenlerin yurdu olur.
Uploads
Papers by Mustafa Eryaman
Bu çalışmamızın özü, Niğde İli, Yukarı Kayabaşı Mahallesi, Postane Sokak ile Şerifali Sokak’ın kesiştiği noktada yer alan mezar yapısını tanımlamaya yöneliktir.
Eski köyden göç ile de Eneğil/Enağıl ismi yeni köy yeri ile Enehil şeklini almıştır. Yeni yerleşimle birlikte Enehil ismi “ehil” kelimesi ile yeniden yorumlanmış olmalıdır. Arapça kökenli ehil kelimesi mana olarak; en dost, sahip, mensup. evlâd, kavm, müteallikat. usta, muktedir ve becerikli gibi anlamlara gelmektedir. Dolayısıyla En takısı ile Ehil kelimesi birleşerek köyün ismi Enehil şeklinde nihai halini almış olur. Cumhuriyet dönemi ile birlikte Enehil ismi, 1933 yılında köy kanunu gereğince Dikilitaş olarak değiştirilmiştir. Mevcut Dikilitaş köyünün bilinen kayıtlı ismi ise Enehil’dir. Köyün ismi 1522 yılı kayıtlarında Enehil ya da Anahil olarak geçmektedir. Bölgede Enehil’e benzer bir diğer isim ise Çamardı ilçesine bağlı Eynelli köyünün ismidir. Anadolu ve Suriye’deki varlıkları 13. yy.’dan beri bilinen Bozulus diğer adı Tabanlı Türkmen aşiretinden İnallu cemaati, Adana’dan yaylaya çıkarak Çamardı Eynelli (İnal-İnallı) Köyünü kurarlar (Eryaman 2018:11). Yörük köyü hüviyetindeki Eynelli köy isminin ise İnallı (Türkmen boyu) boy isminden aldığı görülür. Dikilitaş (Enehil) köyü Niğde’ye ortalama 48 km. uzaklıktadır. Enehil köyü, Ortaçağ’da suyolu anlamına gelen “Ferheng” ismi ile müsemma olan köy ile aynı dere içerisindedir. Bu antik derenin ismi de Eynengil deresidir. Ağırlıklı olarak İçmeli köyü çevresinden çıkan Eynengil, Sökmen, Yardak, Meşe, Kızılenge ve Andırya dereleri, Eynengil deresini beslerler. Enehil köyünde kuvvetlenen Eynengil deresi, devamındaki Aşlama ve Doğanlı köylerini de besler. Etraftaki küçük derelerle beslenen Eynengil deresinin kenarına M.S. 2. yy.’da Tyana’nın ileri karakol noktası olarak küçük bir yerleşim yeri oluşturulur. Daha sonrasında Bizans halkları, Eynengil deresi yamaçlarındaki kayalıklara savunma ve yaşam amaçlı kaya içi yerleşim yerleri inşa ederler. Oluşturdukları bu kaya oyma ve yeraltı yerleşimlerine ve de çevresine Türkler 12. yy. da gelirler ve daimi şekilde yerleşmeye başlarlar.
Şehir ve Kültür Dergisi'nin 104. sayısı olan Mart-2023 tarihli sayısında ilk bölümü okuduğunuz makalemizin ikinci bölümü Şehir ve Kültür Dergisi'nin 105. sayısı olarak okumaktasınız.
Şehir ve Kültür Dergisi'nin 104. sayısı olan Mart-2023 tarihli sayısına ait olup makalemizin ilk bölümünü okumaktasınız. Makalemizin diğer yarısını Şehir ve Kültür Dergisi'nin 105. sayısı olacak Nisan-2023 sayısında okuyacaksınız.
1965 tarihli, Karakaş Gözlerin Elmas ve Niğde Türküleri adlı kitaptan hemen öncesi ve sonrasına ait en erken yazılı ve görsel kısa belgeler ise 1965-1967 yıllarını kapsayan Niğdenin Sesi ile Milli Hamle isimli gazeteler olmuştur. Bunların dışında ulaşılan yazılı ve görsel kaynakların ise günümüze yakın zamanlara ait oldukları görülmüştür. Bu ulaşılan yazılı ve görsel kaynakların varsa dip notlarında referans amaçlı işaret edilen daha önceki akademik, yarı akademik dergi ve makalelere, köşe yazılarına, kitap ve ansiklopedi bölümlerine de ayrıca bakılmıştır. Elde edilen bütün bu yazılı ve görsel materyaller kaynak Ali Ercan tarafından titizlikle değerlendirilmiştir. Sanatçımızın istifade edilmesinin faydalı olacağını işaret ettiği bilgiler ayrıca not alınmıştır. Not alınan bu bilgiler, çalışmanın yazarı tarafından çalışmanın uygun yerlerine refere edilmiştir. İhtiyaç duyulan dipnotlar metin içerisinde, parantezli soyadı, yılı ve sayfa numarası verilerek belirtilmiştir. Bu şekilde referans olarak gösterilen kaynaklar çalışmanın sonunda yer alan kaynakça bölümünde alfabetik şekilde sıralanmıştır.
Bu çalışmanın hazırlanması sürecinde Ali Ercan temel kaynak olmuştur. Temel kaynağımız Ali Ercan’ın, çalışmanın hazırlanması sürecinde, üzerinde durduğu çerçeveye ve taslağa sadık kalınmıştır. Bu taslak doğrultusunda Ali Ercan’ın bu çalışmaya girmesi gereken eserleri ve isimleri tek tek belirlenmiş, belirlediği eserleri ve isimler titizlikle çalışmaya dâhil edilmiştir.
Ali Ercan’ın kim olduğunu, yaşamını, ürettiği eserlerin varsa hikâyelerini, çalışmamızın amaçlarını ve ulaşacağı hedefleri de göz önünde bulundurarak Ali Ercan tarafından sunulan çoğu daha öncesinde yayınlanmamış yeni bilgi, belge ve görsellerin yanı sıra tarafınca kaleme alınan kitaplarından da işaret ettiği hususlar doğrudan bu çalışmaya aktarılmıştır.
Bu çalışmamızın özü, Niğde İli, Yukarı Kayabaşı Mahallesi, Postane Sokak ile Şerifali Sokak’ın kesiştiği noktada yer alan mezar yapısını tanımlamaya yöneliktir.
Eski köyden göç ile de Eneğil/Enağıl ismi yeni köy yeri ile Enehil şeklini almıştır. Yeni yerleşimle birlikte Enehil ismi “ehil” kelimesi ile yeniden yorumlanmış olmalıdır. Arapça kökenli ehil kelimesi mana olarak; en dost, sahip, mensup. evlâd, kavm, müteallikat. usta, muktedir ve becerikli gibi anlamlara gelmektedir. Dolayısıyla En takısı ile Ehil kelimesi birleşerek köyün ismi Enehil şeklinde nihai halini almış olur. Cumhuriyet dönemi ile birlikte Enehil ismi, 1933 yılında köy kanunu gereğince Dikilitaş olarak değiştirilmiştir. Mevcut Dikilitaş köyünün bilinen kayıtlı ismi ise Enehil’dir. Köyün ismi 1522 yılı kayıtlarında Enehil ya da Anahil olarak geçmektedir. Bölgede Enehil’e benzer bir diğer isim ise Çamardı ilçesine bağlı Eynelli köyünün ismidir. Anadolu ve Suriye’deki varlıkları 13. yy.’dan beri bilinen Bozulus diğer adı Tabanlı Türkmen aşiretinden İnallu cemaati, Adana’dan yaylaya çıkarak Çamardı Eynelli (İnal-İnallı) Köyünü kurarlar (Eryaman 2018:11). Yörük köyü hüviyetindeki Eynelli köy isminin ise İnallı (Türkmen boyu) boy isminden aldığı görülür. Dikilitaş (Enehil) köyü Niğde’ye ortalama 48 km. uzaklıktadır. Enehil köyü, Ortaçağ’da suyolu anlamına gelen “Ferheng” ismi ile müsemma olan köy ile aynı dere içerisindedir. Bu antik derenin ismi de Eynengil deresidir. Ağırlıklı olarak İçmeli köyü çevresinden çıkan Eynengil, Sökmen, Yardak, Meşe, Kızılenge ve Andırya dereleri, Eynengil deresini beslerler. Enehil köyünde kuvvetlenen Eynengil deresi, devamındaki Aşlama ve Doğanlı köylerini de besler. Etraftaki küçük derelerle beslenen Eynengil deresinin kenarına M.S. 2. yy.’da Tyana’nın ileri karakol noktası olarak küçük bir yerleşim yeri oluşturulur. Daha sonrasında Bizans halkları, Eynengil deresi yamaçlarındaki kayalıklara savunma ve yaşam amaçlı kaya içi yerleşim yerleri inşa ederler. Oluşturdukları bu kaya oyma ve yeraltı yerleşimlerine ve de çevresine Türkler 12. yy. da gelirler ve daimi şekilde yerleşmeye başlarlar.
Şehir ve Kültür Dergisi'nin 104. sayısı olan Mart-2023 tarihli sayısında ilk bölümü okuduğunuz makalemizin ikinci bölümü Şehir ve Kültür Dergisi'nin 105. sayısı olarak okumaktasınız.
Şehir ve Kültür Dergisi'nin 104. sayısı olan Mart-2023 tarihli sayısına ait olup makalemizin ilk bölümünü okumaktasınız. Makalemizin diğer yarısını Şehir ve Kültür Dergisi'nin 105. sayısı olacak Nisan-2023 sayısında okuyacaksınız.
1965 tarihli, Karakaş Gözlerin Elmas ve Niğde Türküleri adlı kitaptan hemen öncesi ve sonrasına ait en erken yazılı ve görsel kısa belgeler ise 1965-1967 yıllarını kapsayan Niğdenin Sesi ile Milli Hamle isimli gazeteler olmuştur. Bunların dışında ulaşılan yazılı ve görsel kaynakların ise günümüze yakın zamanlara ait oldukları görülmüştür. Bu ulaşılan yazılı ve görsel kaynakların varsa dip notlarında referans amaçlı işaret edilen daha önceki akademik, yarı akademik dergi ve makalelere, köşe yazılarına, kitap ve ansiklopedi bölümlerine de ayrıca bakılmıştır. Elde edilen bütün bu yazılı ve görsel materyaller kaynak Ali Ercan tarafından titizlikle değerlendirilmiştir. Sanatçımızın istifade edilmesinin faydalı olacağını işaret ettiği bilgiler ayrıca not alınmıştır. Not alınan bu bilgiler, çalışmanın yazarı tarafından çalışmanın uygun yerlerine refere edilmiştir. İhtiyaç duyulan dipnotlar metin içerisinde, parantezli soyadı, yılı ve sayfa numarası verilerek belirtilmiştir. Bu şekilde referans olarak gösterilen kaynaklar çalışmanın sonunda yer alan kaynakça bölümünde alfabetik şekilde sıralanmıştır.
Bu çalışmanın hazırlanması sürecinde Ali Ercan temel kaynak olmuştur. Temel kaynağımız Ali Ercan’ın, çalışmanın hazırlanması sürecinde, üzerinde durduğu çerçeveye ve taslağa sadık kalınmıştır. Bu taslak doğrultusunda Ali Ercan’ın bu çalışmaya girmesi gereken eserleri ve isimleri tek tek belirlenmiş, belirlediği eserleri ve isimler titizlikle çalışmaya dâhil edilmiştir.
Ali Ercan’ın kim olduğunu, yaşamını, ürettiği eserlerin varsa hikâyelerini, çalışmamızın amaçlarını ve ulaşacağı hedefleri de göz önünde bulundurarak Ali Ercan tarafından sunulan çoğu daha öncesinde yayınlanmamış yeni bilgi, belge ve görsellerin yanı sıra tarafınca kaleme alınan kitaplarından da işaret ettiği hususlar doğrudan bu çalışmaya aktarılmıştır.