Erkan Karagöz
Doç. Dr. Erkan Karagöz, Muğla’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Muğla’da tamamladı. Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları/Türkoloji bölümünden mezun olduktan sonra (2005 Haziran) aynı bölümde araştırma görevlisi kadrosunda çalışmaya başladı (2005 Aralık). Fakültedeki işiyle eş zamanlı olarak aynı üniversite çatısı altında faaliyet gösteren Gazi TÖMER’de (Türkçe Öğretim Merkezi) görevlendirme ile yabancı öğrencilere Türkçe öğretti (2008-2010). Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çağdaş Türk Lehçeleri/Türkoloji Anabilim Dalında Türk Destanlarında Su Altı Dünyası isimli teziyle yüksek lisansını (2009), Tatar-Başkurt Sihirli Masalları Üzerine Karşılaştırmalı Motif Çalışması: Çeviri – Motif Tespiti (Motif-Index of Folk-Literature’a Göre) – Motif Dizini isimli teziyle doktorasını tamamladı (2016). Tatar Çocuk Oyunları – Hareketli Oyunlar – İnceleme | Sözlük isimli kitabını doçentlik çalışması olarak hazırlayan Karagöz, Üniversitelerarası Kurul Başkanlığından doçentlik unvanı aldı (2023 Ocak).
Gazi Üniversitesinin ikiye bölünmesi neticesinde Edebiyat Fakültesinin, yeni kurulan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesinin yapısında yer almasıyla Karagöz, kurum değişikliği yapmış oldu (2018 Mayıs). Karagöz, İdil-Ural (Tatar ve Başkurt) Türklerinin folklor, dil ve edebiyatları üzerine akademik çalışmalarını yeni kurumunun çatısı altında devam ederken, Yunus Emre Enstitüsü tarafından Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin Cezayir 2 Abou El Kacem Saadallah Üniversitesi Yabancı Diller Fakültesi Türkoloji Bölümüne öğretim elemanı olarak görevlendirildi (2019-2020). Cezayir dönüşü kendi kurumunda akademik çalışmalarını sürdüren Karagöz, bölümüne doçent olarak atandı (2023 Ağustos). MEB (Millî Eğitim Bakanlığı) tarafından yapılan görevlendirme ile Karagöz, hâlihazırda Uluslararası Saray Bosna Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünde görev yapmaktadır (2023 Eylül).
Lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini Gazi Üniversitesinde tamamlayan Karagöz, ayrıca Rusya Federasyonu-Tataristan Cumhuriyeti’nin Tisbi Üniversitesi ile Gazi Üniversitesi arasında yapılan ikili protokol çerçevesinde Kazan’da yaz okulu eğitim programına katıldı (2011). Gazi Üniversitesi tarafından Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Georgia State Üniversitesine eğitim için gönderildi (2012). YÖK (Yüksek Öğretim Kurumu) tarafından organize edilen “Mevlana Öğrenci Değişim Programı” kapsamında doktora eğitiminin bir bölümünü Rusya Federasyonu-Tataristan Cumhuriyeti’nde Kazan Federal Üniversitesi Tatar Filolojisi Bölümünde geçirdi (2015).
Doç. Dr. Erkan Karagöz, TKAE (Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü) tarafından “Hizmet Ödülü”ne (2011), UAESEB (Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikaları Birliği) tarafından “Ahmet Yesevi Halk Kültürü Genç Araştırmacı Ödülü” (2016) ile Millî Mücadele’nin 100. Yılı Anısına verilen “Zafertepe Bilim Ödülü”ne (2022) ve kendi kurumu Hacı Bayram Veli Üniversitesi tarafından da “Uluslararası Yayın Teşvik Ödülü”ne (2020) layık görülmüştür.
Phone: +905053031865
Address: Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fak. D Blok Kat: 4 Oda: 418 Emniyet Mah. Abant-1 Cad. Yenimahalle
Gazi Üniversitesinin ikiye bölünmesi neticesinde Edebiyat Fakültesinin, yeni kurulan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesinin yapısında yer almasıyla Karagöz, kurum değişikliği yapmış oldu (2018 Mayıs). Karagöz, İdil-Ural (Tatar ve Başkurt) Türklerinin folklor, dil ve edebiyatları üzerine akademik çalışmalarını yeni kurumunun çatısı altında devam ederken, Yunus Emre Enstitüsü tarafından Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin Cezayir 2 Abou El Kacem Saadallah Üniversitesi Yabancı Diller Fakültesi Türkoloji Bölümüne öğretim elemanı olarak görevlendirildi (2019-2020). Cezayir dönüşü kendi kurumunda akademik çalışmalarını sürdüren Karagöz, bölümüne doçent olarak atandı (2023 Ağustos). MEB (Millî Eğitim Bakanlığı) tarafından yapılan görevlendirme ile Karagöz, hâlihazırda Uluslararası Saray Bosna Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünde görev yapmaktadır (2023 Eylül).
Lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini Gazi Üniversitesinde tamamlayan Karagöz, ayrıca Rusya Federasyonu-Tataristan Cumhuriyeti’nin Tisbi Üniversitesi ile Gazi Üniversitesi arasında yapılan ikili protokol çerçevesinde Kazan’da yaz okulu eğitim programına katıldı (2011). Gazi Üniversitesi tarafından Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Georgia State Üniversitesine eğitim için gönderildi (2012). YÖK (Yüksek Öğretim Kurumu) tarafından organize edilen “Mevlana Öğrenci Değişim Programı” kapsamında doktora eğitiminin bir bölümünü Rusya Federasyonu-Tataristan Cumhuriyeti’nde Kazan Federal Üniversitesi Tatar Filolojisi Bölümünde geçirdi (2015).
Doç. Dr. Erkan Karagöz, TKAE (Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü) tarafından “Hizmet Ödülü”ne (2011), UAESEB (Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikaları Birliği) tarafından “Ahmet Yesevi Halk Kültürü Genç Araştırmacı Ödülü” (2016) ile Millî Mücadele’nin 100. Yılı Anısına verilen “Zafertepe Bilim Ödülü”ne (2022) ve kendi kurumu Hacı Bayram Veli Üniversitesi tarafından da “Uluslararası Yayın Teşvik Ödülü”ne (2020) layık görülmüştür.
Phone: +905053031865
Address: Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fak. D Blok Kat: 4 Oda: 418 Emniyet Mah. Abant-1 Cad. Yenimahalle
less
InterestsView All (31)
Uploads
Books by Erkan Karagöz
Tatar çocukları; anne babalarından, nine dedelerinden; hatta atalarının atalarından bir kültür mirası olarak devraldıkları bu oyunları zamanın değişen şartlarına uyum sağlayarak ister açık ister kapalı alanda olsun; evde, okulda, etkinlik salonunda ya da sahasında, avluda, kapı önlerinde, bahçede, parkta, meydanda, düzlükte, çayır-çimende, sokakta, mahallede; yani oyun oynamaya elverişli her yerde oynamaktadır. Bu oyunların bazıları çeşitli oyun gereçleriyle bazıları da gereçsiz olarak oynanmaktadır. Oyunların bir kısmı da yapılarında barındırdıkları atışma, türkü ve daha çok tekerlemelerle oynanmaktadır. Bu oyunların asıl amacı sosyalleşerek eğlenmek olsa da bununla birlikte öğrenme faktörü devreye girerek çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimlerine katkı sağlamaktadır.
Editorial Books by Erkan Karagöz
Çalışmada bir yazı diliyle eser vermiş olan hemen her Türk boyundan [Altay, Azerbaycan (Kuzey ve Güney), Başkurt, Çuvaş, Gagavuz, Hakas, Halaç, Karaçay-Malkar, Karakalpak, Kaşkay, Kazak, Kırgız, Kırım, Kumuk, Nogay, Özbek (Özbekistan ve Afganistan Özbek), Saha (Yakut), Tatar, Tuva, Türkmen (Türkmenistan, Türkmensahra ve Afganistan Türkmen), Uygur (Doğu Türkistan ve Kazakistan Uygur)] hikâyelere yer verilmiştir. Bazı Türk boylarındansa birden fazla hikâye yer almıştır. Bunun nedeni o Türk boyunun bir alfabe değişikliği yapmış olmasıdır. Azerbaycan (Kuzey), Gagavuz, Özbek, Tatar, Türkmen yazı dilleri, Kiril alfabesi kullanırken bir kanun çıkartarak Latin alfabesine geçme kararı almışlardır. Ancak orijinali Kiril alfabesiyle yazılmış olan Tatar edebiyatından “Uzakta, Sisler Arasında... (Еракта, Томаннар Артында… / Yıraqta, Tomannar Artında...)” adlı hikâye, Tataristan Meclisinin kanun nizamnamesinde kabul ettiği Latin alfabesiyle bu eser için yeniden düzenlenmiştir. Aynı düzenleme Kazak edebiyatından “Dilencinin Burcu (Қайыршының Жұлдызы)” adlı hikâye için de yapılacakken Kazakların Latin alfabesine geçiş süreçleri tamamlanamadığından sonraki baskılara ertelenmiştir. Türk edebiyatından da biri Arap harfleriyle, biri de Latin harfleriyle yazılan iki hikâyeye yer verilerek diğer Türk boylarının gözünde bir alfabe değişikliği yapıldığına dikkat çekilmek istenmiştir. Uygur edebiyatından da biri Arap harfli, biri Kiril harfli iki hikâyeye yer verilmiştir. Bunun sebebi Kazakistan’da yaşayan Uygur Türklerinin yazı dilinde Kiril alfabesi, Çin’de yaşayan Uygur Türklerinin ise Arap alfabesi kullanmalarıdır. Ayrıca İran’da yaşayan Azerbaycan, Kaşkay, Türkmensahra ve Halaç Türkleri ile Afganistan’da yaşayan Özbek ve Türkmen Türkleri Arap alfabesini yazı dili olarak kullandıklarından onlardan da Arap harfli hikâyeler alınmıştır. Sonuç olarak bu eserde yirminci yüzyıl sonrasında Türk boyları tarafından Arap harfleriyle yazılmış 8, Latin harfleriyle yazılmış 6 ve Kiril alfabesiyle yazılmış 20; toplamda 34 hikâye bulunmaktadır.
Bir üst kimlik olarak kullanılan “Türk” adı doğuda Çin Seddi’nden batıda Balkanlar’a; kuzeyde Kuzey Buz Denizi’nden güneyde Mezopotamya’nın güneyine kadar uzanan topraklarda yaşayıp Türkçenin çeşitli lehçelerini konuşan insanların hangi milletten olduğunu tanımlamak için kullanılır. Yapılan araştırmalara göre bugün tüm dünyada yaşayan Türk nüfusunun üç yüz milyonun üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu sayıya göre Türkçe, dünyada en çok konuşulan beşinci dil konumundadır.
Türk üst kimliği altında bir kimlikle, hatta bu alt kimliğin de altındaki boy adlarıyla [Oğuz Türkleri (Kuzey Azerbaycan, Güney Azerbaycan, Gagavuz, Halaç, Kaşkay, Türkiye, Türkmenistan, Türkmensahra, Afganistan Türkmenleri), Kıpçak Türkleri (Başkurt, Karaçay-Malkar, Karakalpak, Kazak, Kırgız, Kumuk, Nogay, Kazan Tatarları, Kırım Tatarları), Karluk Türkleri (Özbek, Afganistan Özbekleri, Doğu Türkistan Uygurları ve Kazakistan Uygurları), Sibirya Türkleri (Altay, Hakas, Tuva, Saha) ve Çuvaş Türkleri] Türk halkları, dünya medeniyetleri ve literatürleri arasında yaygın olarak bilinirler. Türk dünyasının çeşitli coğrafyalarında yaşayan bu Türk boylarının tamamına yakını 20. Yüzyılın başlarına kadar Arap alfabesiyle oluşturulmuş ortak bir Türk yazı dilinde birbirleriyle anlaşabilirlerken, sonrasında tüm Türk dünyasının içinden geçtiği buhranlı dönemde yabancı güçlerin her türlü baskı ve engelleme politikalarıyla birbirlerinden giderek uzaklaştırılmışlardır. Gelinen noktada her Türk boyuna dayatılan yerel dillerin birbirinden farklı alfabelerle yazı dillerine dönüştürülmesi politikaları, Türk üst kimliği taşıyan insanların birbirlerinin konuşmalarını şöyle ya da böyle anlayabildikleri ama yazdıklarını anlayamadıkları bir durumun ortaya çıkmasına neden olmuştur. İşte bu eserde yukarıda anlatılan durumu göstermek için 34 farklı alfabeyle Türkçe’nin değişik lehçelerinde kaleme alınmış olan 34 hikâyeye yer verilmiştir. Bazı Türk boylarından birden fazla hikâye alınmıştır. Bunun sebebi o Türk boyunun bir alfabe değişikliği yapmış olması (Kiril ya da Arap alfabesinden Latin alfabesine geçiş yapması) veya aynı boydan olmasına rağmen başka bir devletin egemenliği altında ya da birbirinden uzak coğrafyalarda yaşamlarını sürdürmesidir. Bu eser kesin bir şekilde şunu göstermiştir ki Türk üst kimliğine sahip ama alt kimlikleriyle yaşamayı tercih eden aynı duygu, düşünce yapısı, estetik algı ve dünya görüşüne sahip bir “TÜRKÇE EVREN”de yaşayan halkların, tek bir vücut olamamalarının önündeki en büyük sorun bir alfabe birliği sağlayamamış olmalarıdır. Alfabede birlik sağlanırsa ortak köklü bir geçmişe ve birçok kültürel değere sahip olan Türkler, dünya medeniyetinin şekillenmesinde ve ona yön verilmesinde yeniden söz sahibi olmak için en büyük adımı atmış olacaklardır.
Ortak alfabe konusunda Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının hemen ardından 18-20 Kasım 1991 tarihlerinde Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından “Çağdaş Türk Alfabeleri” adlı ilmî bir sempozyum düzenlenmiştir. Sempozyumun sonuç bildirisinde Türk dünyasının değişik coğrafyalarından toplantıya katılan saygın Türkologlar, yetkili organlara tavsiye edilmesi amacıyla 34 harften oluşan ortak bir Türk Latin alfabesini imzalayarak duyurmuşlardır. Bu alfabe, sonrasında Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçen bazı Türk boyları tarafından örnek alınmıştır. Ancak bu alfabeyi görmezden gelerek kendi belirledikleri Latin alfabelerine geçiş yapan Türk boyları da olmuştur. 34 hikâyeden oluşan bu eserde, 34 harften oluşan söz konusu ortak alfabeye tesadüfen; ancak anlamlı bir gönderme yapılmıştır.
Bu eser oluşturulurken nasıl bir yol izlendi?
Eser hazırlanırken ilk önce Türkçenin hangi yazı dillerinden hikâyelerin yer alması gerektiği tespit edildi. Ardından her biri, o Türk lehçesinin uzmanı olan kişilere ulaşıldı ve onlardan Türkiye Türkçesine aktarılmak üzere bir hikâye belirlemeleri istendi. Belirlenen hikâyeler bölüm yazarları tarafından iki dosya hâlinde hazırlandı. Birinci dosyada hikâye yazarının fotoğraflı kısa öz geçmişiyle belirlenen hikâyenin Türkiye Türkçesine aktarması; ikinci dosyada ise hikâyenin metnine ve imlasına hiç dokunulmadan özgün hâli hazırlandı. Hikâyelerin ait oldukları boy adının alfabetik sırası gözetilerek iki cilt olarak düzenlendi.
Özgün ve aktarma metinlerin tek bir cilt yerine iki ayrı ciltte yayımlanmasının nedenlerinden biri, özgün metinlerin Türkoloji ile ilgili bölümler ve meraklıları dışında pek fazla ilgi çekmeyeceği kaygısıdır. Bir diğer neden de hikâye okumayı seven herkes için eserin hacmini bir hikâye kitabı formatında sunabilme çabasıdır.
Belki, bir ilk olarak çağdaş tüm Türk boylarının bir arada olduğu bir eser olması açısından bu çalışma edebî açıdan önem arz etmektedir. Eğer TÜRKÇE HİKÂYE EVRENİ isimli bu eseri okursanız Türk dünyasının değişik coğrafyalarında yaşayan Türk boyları tarafından kullanılmış/kullanılan 34 farklı alfabeyle yazılmış; aynı gönül bağını kuran 34 hikâyeyi okumuş olacaksınız. Bu hikâyelerle hem Türk boylarının hikâyeciliği hakkında bilgi edinecek hem de her biriyle ayrı bir Türk yurduna seyahat edeceksiniz, kardeşlerimize misafir olacaksınız. Bu gerçekten harika bir olgu ve duygu. İyi okumalar dilerim.
Papers by Erkan Karagöz
Bu çalışmada Tatar ve Başkurt sihirli masallarında anlatıcıların anlatılarda ara sözleri hangi işlev ve biçimde kullandığı örneklerle gösterilerek kişisel anlamda anlatıya nasıl yön verdikleri üzerinde durulmuştur. Bunun için ilk önce bir terim olarak “ara söz” kavramının folklorik açıdan ne anlam ifade ettiği, öne çıkan bazı görüşler etrafında değerlendirilmiş ve bir anlatıda ne gibi amaçlara hizmet ettiği hakkında bilgiler verilmiştir. Ardından yapılan belli başlı çalışmalardaki sınıflandırılmalar üzerinde durulmuştur. Ondan sonra 60’ı Tatar, 60’ı Başkurt olmak üzere 120 masalda tespit edilen ara söz malzemesi tetkik edilmiş ve bu çalışmada izlenecek sınıflandırma yöntemi ortaya çıkarılmıştır. Yapılan bu sınıflandırmada ara sözler “geçiş yapan” ve “açıklama yapan” olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Sınıflandırmanın alt maddelerinin oluşturulmasında, işlev etkeni dikkate alınmıştır. Anlatıcının “geçiş yapan ara sözleri”, anlatının kurgusunda bir bakıma o bölümü toparlamak için kişi-zaman-mekân geçişlerini sağlamak üzere; “açıklama yapan ara sözleri” de kendi bilgi, görgü, çevre gibi geçmiş deneyimleri dâhilinde bir an için konu dışına çıkarak anlatıda geçen o duruma getirdiği açıklamayla, kendisinin de bir kahraman kimliğiyle anlatıda yer aldığını dinleyiciye hissettirmek üzere kullandığı görülmüştür.
As a folklore term, “digression” is a narrative technique that the narrators use in oral narratives by applying stylistic or rhetorical methods. Although digression is prominently included as a unit in the structure of the narrative, such as formula and motif, it has not been studied as much as them in the narratives of the Turkish world. The reason for this may be that these words are often considered as non-narrative elements and the compiled text was completely removed or partially clipped during the formation of the literary text.
In this study, it is emphasized how the narrators in Tatar and Bashkir magic tales affect the narratives in a personal sense, by showing the function and form in which the narrators use digression. For this, first of all, the meaning of the concept of “digression” as a term in terms of folklore was discussed based on some prominent views and information was given about the purposes it serves in a narrative. Afterwards, the classifications in the major studies were discussed. Then the digression material found in 120 tales, 60 Tatar and 60 Bashkir, was examined and the classification method to be followed in this study was determined. In this classification, digressions were divided into two groups: “transitive” and “explanatory” digressions. The function factor was taken into account in the formation of the sub-items of the classification. It was observed that the narrators used “transitive digressions” to provide person-time-space transitions to build up that part in some way in the fiction of the narrative and they used the “explanatory digressions”, by digressing for a moment within their past experiences such as knowledge, manners and environment, to make the listener feel that they also took part in the narrative as a hero with the explanation they made about the situation in the narrative.
Closing formulas, a type of formula, which is one of the building blocks of tales, are told by storytellers to conclude a tale and they draw attention with their different uses. In this study, the closing formulas in the tales of Tatar Turks, one of the ancient peoples of the Idel-Ural Region, which has a rich storytelling tradition, have been examined from various aspects and classified. In the resulting classification, the closing formulas have been collected under four main titles, plain, abrupt, personal, and instructive, which are examined under separate headings in the study. Of these main titles, only plain closing formulas have been classified under seven titles due to their versatile use, as those related to finding salvation, returning home, holding a wedding, having a feast, gaining power, giving punishment, and forgiving. For the classification of formulas, considering that possible closing formulas may be added later, the alphabetical numbering method that Thompson systematized in his Motif Index of Folk Literature was combined with the technique of naming the items Sakaoğlu used in his work “Tale Studies” while classifying formulas, and a new system of classification has been developed. This classification was first used in the study “The Opening Formula in Tales: The Case of Idel-Ural (Tatar and Bashkir) Tales,” in which the applicability of the formula for the tales of the Turkic world was tested and explained through opening formulas. The closing formulas, which were included only as a main heading and left undetailed, has been examined in this study. As a result of the study, various usage and form features of the closing formulas classified in the four main headings in the case of Tatar tales have been revealed, and a contribution has been made to the research on tale formulas.
Bu çalışmada İdil-Ural Bölgesi’nde yaşayan Tatar ve Başkurt Türklerinin masallarındaki başlayış formelleri ve onların sınıflandırılması üzerinde durulmuştur. Sınıflandırma için bir tasnif denemesi yapılmış, bunun Türk dünyası anlatıları için uygulanabilirliği başlayış formelleri üzerinden test edilmiştir. Bunun için çalışmada sırasıyla şunlar yapılmıştır. Giriş bölümünde ilk önce Türk dünyasının geniş bir coğrafyada oldukça köklü ve zengin bir anlatı geleneğine sahip olduğunun vurgusu yapılmış ve bu anlatılarda yer alan formel sözlerin anlatıcılar tarafından benzer biçimlerde kullanıldığının altı çizilmiştir. Ancak bu formel söz zenginliğinin ve bunların kullanım biçimi çeşitliliğinin geliştirilebilir ve katkı yapılabilir bir metotla sınıflandırılamaması sorununa değinilmiştir. Arkasından bu çalışmada incelenen masalların anlatıldığı coğrafyanın tarihi ve bu coğrafyanın sahibi Tatar ve Başkurt Türkleri hakkında genel bilgi verilmiş; bu iki Türk boyu üzerine yapılacak çalışmaların, birbirinden ayrı olarak ele alınmamasının savunusu yapılmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde, sözlü anlatı türlerinde formeller üzerine çalışan bazı bilim insanlarının görüşleri doğrultusunda, “Halkbilimi terimi olarak formel nedir?” sorusunun cevabı aranmıştır ve bu terim “Sözlü anlatı türlerinde anlatıcı tarafından anlatıya başlarken, anlatıda olayları bağlarken ya da olaylardan geçiş yaparken, anlatı içinde benzetmelerde bulunurken ve anlatıyı bitirirken söylenen dikkat çekici ve aynı zamanda birtakım görevlerin yüklendiği özel söyleyiş biçimleridir.” şeklinde açıklanmıştır. İkinci bölümde ise ilk önce “Masallarda Başlayış Formelleri” hakkında bilgi verilmiştir. Başlayış formelleri, biçim özellikleri dikkate alınarak “yalın”, “zaman sözcüklü” ve “tekerlemeli” olarak üçe ayrılmış; bu ayrımın sebebi, başlayış formeli örnekleriyle gösterilmiştir. Arkasından alt başlıklar altında sırasıyla bu üç başlayış formeli biçimi hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiş; onların kullanım özelliklerine dikkat çekilmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümünde “Tatar ve Başkurt Masallarında Başlayış Formellerinin Sınıflandırılması” hakkında bir tasnif denemesi yapılmıştır. Bu denemeden önce Stith Thompson ve Saim Sakaoğlu’nun tasnifleri hakkında bilgi verilmiştir. Tasnif denemesinde Thompson’un Motif-Index of Folk-Literature (MIFL) isimli eserindeki alfabetik numaralandırma yöntemi, daha sonra eklenebilecek olası başlayış formelleri göz önünde bulundurularak Sakaoğlu’nun maddeleri adlandırma tekniğiyle harmanlanmış; böylece Tatar ve Başkurt masallarındaki başlayış formellerinin sınıflandırılması yapılmıştır. Ancak ortaya çıkan sınıflandırma, bu iki çalışmadan bağımsız olarak özgün bir şekilde ortaya konmuş ve bu çalışmada ilk kez uygulanmıştır. Uygulamaya geçmeden önce ölçüt alınan masallar hakkında bilgi verilerek kapsam belirtilmiş ve uygulamada izlenen yol anlatılmıştır. Uygulama kısmında ise 60 Tatar ve 60 Başkurt masalında geçen başlayış formelleri, sınıflandırmanın ilgili maddeleri altında aynı türden örneklerden birer tane seçilerek gösterilmiştir. Bu örnekler Kiril harfli orijinalleriyle birlikte Türkiye Türkçesine çevirileri yapılarak verilmiştir. Geri kalan benzer örnekler ise yer aldıkları eserlerdeki sayfa numaraları verilerek gösterilmiştir. Sınıflandırma ve ona bağlı örnekleme yapılırken ilgili maddenin altında Tatar ve Başkurt olmak üzere masalların ait olduğu Türk boyu ayrı ayrı gösterilmiştir. Ancak sonuç kısmında, elde edilen veri ve bulgular bir bütün hâlinde değerlendirilmiştir. Sonuç bölümünde, değerlendirmeye geçmeden önce bir tablo oluşturulmuştur. Tabloda, Tatar ve Başkurt masallarında kullanılan başlayış formellerinin kullanım biçimleri, genelden özele doğru bir düzen içerisinde verilmiş ve karşılarına kullanım sayıları yazılmıştır. Değerlendirmeler, bu sayısal veriler üzerinden yapılmış; üç adet pasta dilimli çizelge hazırlanarak başlayış formellerinin kullanım sıklık yüzdeleri çıkarılmıştır.
ABSTRACT
In this study, the opening formulae of Tatar and Bashkir Turks, who live in Idel-Ural Region, and their classification are discussed. A classification experiment was made for typology, and its applicability for the narratives from the Turkic world was tested through the opening formulae. For this reason, the following steps were completed in this study, respectively. In the introduction part, it was first emphasized that the Turkish world has a very deep and rich narrative tradition in a wide geography, and it was underlined that the narrators used the formulae in these narratives in similar ways. However, the problem of not being able to classify these formulae and their usage variety with a method that can be improved and contributed has been addressed. Then, a general information was provided about the history of the geography, in which the tales examined in this study are told, and the owner of this geography, Tatar and Bashkir Turks; it was advocated that the studies on these two Turkic peoples should not be addressed separately. In the first part of the study, in line with the opinions of some scholars working on formulae forms in types of oral narratives, the question of “What is formula as a folklore term?” was sought an answer, and this term is explained as “Remarkable and special forms of expression with certain duties told when opening the narration by the narrator, connecting the events in the narration or transitioning between the events, and making analogies in the narrative and finishing the narrative.” In the second part, firstly, information about “The Opening formulae in Tales” is provided. The opening formulae were divided into three types as “plain”, “with words of time” and “with rhymes” based on the characteristics of their styles. The reason for this differentiation was explained along with the examples of opening formulae. Afterwards, detailed information about these three styles of opening formulae was given under the sub-headings, respectively; attention was drawn to their characteristics of use. In the third part of the study, a classification experiment was conducted on the “Classification of the Opening Formulae in Tatar and Bashkir Tales”. Before this experiment, information was given on the classifications of Stith Thompson and Saim Sakaoğlu. In the classification, Thompson’s alphabetical numbering method in his Motif-Index of Folk-Literature (MIFL) was blended with Sakaoglu’s technique of denominating items, considering the possible opening formulae that could be added later; thus, the opening formulae in Tatar and Bashkir tales are classified. However, the resulting classification was presented in an original form independent of these two studies; and it was applied for the first time in the present study. Before the implementation, the scope was specified by giving information about the benchmark tales, and the step followed in the implementation was explained. In the application part, the opening formulae in the 60 Tatar and 60 Bashkir fairy tales are shown by selecting one of the samples of the same type under the relevant items of the classification. These examples are provided with the Latinized form of the original Cyrillic version, translated to Turkish used in Turkey. The remaining similar examples are shown by giving the page numbers in the books in which they are included. During classification and sampling, the specific Turkic peoples to which the tales belong such as Tatar and Bashkir, are shown under the relevant item. However, in the conclusion part, the data and findings obtained were evaluated as a whole. In the conclusion part, a table was created before proceeding to the review. The table presented the usage forms of the opening formulae used in Tatar and Bashkir tales within an order from general to specific; the numbers of usage were written next to them. Reviews were made based on these numerical/statistical data. Three pie charts were prepared and the percentages indicating the frequencies regarding the usage of opening formulae were found.
The narratives that exist in a tradition from the past to the present are regarded as the common heritage of human consciousness and carry traces from the inner world of human beings. These traces manifest themselves as motifs in narratives. Motifs make up the roof of a narrative by their nature. Thanks to them, narratives continue their existence as an organism and play an active role in the creation of new narratives. In parallel with the process of mankind's domination on earth, narratives have become increasingly unlike each other. Although the themes and heroes of these narratives are different, the motifs always remain the same as they serve as building block in the creation of the narrative by the narrator. Thus, the motifs of the narrative must first be determined in order to be able to analyze a narrative properly. Determining the motifs of a narrative can be a very easy task for a folklorist. However, the fact that the motifs in narratives are not determined according to a certain theory brings along some difficulties for later studies. Recognizing this problem, the folklorist Stith Thompson has developed a pretty useful method in his work titled Motif-Index of Folk-Literature (MIFL) in order to classify the motifs in a systematic way. The method, employed in this work, has been accepted by many motif researchers and has been used in similar studies done afterwards. However, in the implementation phase of this method, researchers may encounter some problems such as "showing the motifs in a practical way in the most appropriate place within the text, contributing to this huge motif atlas by placing the motifs in accordance with the thematic order in the MIFL, presenting the motifs identified as a result of the review adequately at the end of the narrative, and indexing them at the end of the study". The aim of this study is to find solutions to such problems and add new motifs to MIFL to facilitate the way that new motifs can be seen by the researchers. This study first introduces the basic working principle of the method developed by Thompson, which is used to classify motifs under 23 headings in alphabetical order and code them from general to specific in numerals. Then, on the basis of the available data, the pros and cons of the method were emphasized, an opinion was presented about the applicability of this method especially for the Turkish narratives, and solutions were proposed to some problems encountered in the implementation of this method. These suggestions are listed under 7 items in the form of a guideline: 1. Featuring motifs with their code numbers in MIFL, where they are used within the narrative. 2. Demonstrating that a motif not included in the MIFL is a new motif. 3. Opening an additional item to classify similar motifs not found in the narrative subject to MIFL based motif analysis. 4. Displaying the motifs used more than once in the narrative in the most appropriate place within the text. 5. Showing motifs where they act or use their power in the narrative rather than where they are stationarily mentioned. 6. Creating an index for the narrative or narratives subject to the motif analysis. 7. Using the motif findings presented in the index part collectively in motif frequency studies. After giving information on these items, the sample evaluations are demonstrated in practice under each item. At the end of the study, the proposed arrangement in the implementation of this method and the functioning of the additional motifs were shown on a full folktale text.
The Bashkirs are one of the three Turkish people living in the Idel-Ural Region (the other two are Tatars and the Chuvash). The Bashkirs, who continued the nomadic lifestyle culture until the middle of the twentieth century, have succeeded in protecting their very old traditions. The influence of the following two elements in regard to the basis and formation of the customs of the Bashkirs is very big. The first element are the traces of their lifestyle and beliefs before they accepted the Islam and the second are the traditions that they started practicing with the influence of the Islam and the ones that they adapted to their own lifestyle. This study will give information about the birth (name giving, baby showing, betrothment in the cradle and things carried out during the stages of growing up), marriage (partner choice, asking for a girl’s hand in marriage, gift giving, wedding) and funeral (burying and traditions carried out after the dead) traditions within this axis of two cultures.
Bu çalışmada, günümüzde İdil Ural bölgesinde konuşulan Başkurt ve Kazan Tatar Türkçelerinin ses özellikleri, Eski Türkçenin ve günümüz Türkiye Türkçesinin ses özellikleri ile hem art zamanlı hem de eş zamanlı olarak karşılaştırılacaktır. Art zamanlı olarak Eski Türkçenin (Köktürkçe-Uygur Türkçesi-Karahanlı Türkçesi), eş zamanlı olarak da Türkiye Türkçesinin esas alınacağı bu karşılaştırma çalışması ünlü seslerde görülen ve ünsüz seslerde görülen ses değişiklikleri olmak üzere 2 ana bölümden oluşmaktadır. Bu karşılaştırma çalışması sonucunda Türkiye Türkçesi, Kazan Tatar Türkçesi ve Başkurt Türkçesini öğrenmek isteyenler için en az bu dillerden birini bilmek şartıyla pratik bilgilere ulaşılacaktır.
В данном исследовании сравниваются (и диахронически, и синхронически) характеристики звуков Волго-Уральского региона в башкирском и татарском языках с такими же в древнем и современном турецком языке. Две главные части этого сравнительного исследования, в котором диахронический аспект заключается в сравнении с древне-турецким языком, а синхронический - с современным турецким, состоят из изучения изменений в системе гласных и согласных звуков. Благодаря данному исследованию будет доступна практическая информация для изучения турецкого, татарского или башкирского языков для тех, кто владеет хоть одним из них.
Zeynep Biişeva, one of the prominent representatives of Bashkir Soviet literature, lived in the Soviet era and wrote her books under the Soviet regime conditions. She wrote more than sixty books. Her books are from different genres. This article aims to introduce
Zeynep Biişeva and some of her distinguished books."
Book Sections (Chapters) by Erkan Karagöz
Tatar çocukları; anne babalarından, nine dedelerinden; hatta atalarının atalarından bir kültür mirası olarak devraldıkları bu oyunları zamanın değişen şartlarına uyum sağlayarak ister açık ister kapalı alanda olsun; evde, okulda, etkinlik salonunda ya da sahasında, avluda, kapı önlerinde, bahçede, parkta, meydanda, düzlükte, çayır-çimende, sokakta, mahallede; yani oyun oynamaya elverişli her yerde oynamaktadır. Bu oyunların bazıları çeşitli oyun gereçleriyle bazıları da gereçsiz olarak oynanmaktadır. Oyunların bir kısmı da yapılarında barındırdıkları atışma, türkü ve daha çok tekerlemelerle oynanmaktadır. Bu oyunların asıl amacı sosyalleşerek eğlenmek olsa da bununla birlikte öğrenme faktörü devreye girerek çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimlerine katkı sağlamaktadır.
Çalışmada bir yazı diliyle eser vermiş olan hemen her Türk boyundan [Altay, Azerbaycan (Kuzey ve Güney), Başkurt, Çuvaş, Gagavuz, Hakas, Halaç, Karaçay-Malkar, Karakalpak, Kaşkay, Kazak, Kırgız, Kırım, Kumuk, Nogay, Özbek (Özbekistan ve Afganistan Özbek), Saha (Yakut), Tatar, Tuva, Türkmen (Türkmenistan, Türkmensahra ve Afganistan Türkmen), Uygur (Doğu Türkistan ve Kazakistan Uygur)] hikâyelere yer verilmiştir. Bazı Türk boylarındansa birden fazla hikâye yer almıştır. Bunun nedeni o Türk boyunun bir alfabe değişikliği yapmış olmasıdır. Azerbaycan (Kuzey), Gagavuz, Özbek, Tatar, Türkmen yazı dilleri, Kiril alfabesi kullanırken bir kanun çıkartarak Latin alfabesine geçme kararı almışlardır. Ancak orijinali Kiril alfabesiyle yazılmış olan Tatar edebiyatından “Uzakta, Sisler Arasında... (Еракта, Томаннар Артында… / Yıraqta, Tomannar Artında...)” adlı hikâye, Tataristan Meclisinin kanun nizamnamesinde kabul ettiği Latin alfabesiyle bu eser için yeniden düzenlenmiştir. Aynı düzenleme Kazak edebiyatından “Dilencinin Burcu (Қайыршының Жұлдызы)” adlı hikâye için de yapılacakken Kazakların Latin alfabesine geçiş süreçleri tamamlanamadığından sonraki baskılara ertelenmiştir. Türk edebiyatından da biri Arap harfleriyle, biri de Latin harfleriyle yazılan iki hikâyeye yer verilerek diğer Türk boylarının gözünde bir alfabe değişikliği yapıldığına dikkat çekilmek istenmiştir. Uygur edebiyatından da biri Arap harfli, biri Kiril harfli iki hikâyeye yer verilmiştir. Bunun sebebi Kazakistan’da yaşayan Uygur Türklerinin yazı dilinde Kiril alfabesi, Çin’de yaşayan Uygur Türklerinin ise Arap alfabesi kullanmalarıdır. Ayrıca İran’da yaşayan Azerbaycan, Kaşkay, Türkmensahra ve Halaç Türkleri ile Afganistan’da yaşayan Özbek ve Türkmen Türkleri Arap alfabesini yazı dili olarak kullandıklarından onlardan da Arap harfli hikâyeler alınmıştır. Sonuç olarak bu eserde yirminci yüzyıl sonrasında Türk boyları tarafından Arap harfleriyle yazılmış 8, Latin harfleriyle yazılmış 6 ve Kiril alfabesiyle yazılmış 20; toplamda 34 hikâye bulunmaktadır.
Bir üst kimlik olarak kullanılan “Türk” adı doğuda Çin Seddi’nden batıda Balkanlar’a; kuzeyde Kuzey Buz Denizi’nden güneyde Mezopotamya’nın güneyine kadar uzanan topraklarda yaşayıp Türkçenin çeşitli lehçelerini konuşan insanların hangi milletten olduğunu tanımlamak için kullanılır. Yapılan araştırmalara göre bugün tüm dünyada yaşayan Türk nüfusunun üç yüz milyonun üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu sayıya göre Türkçe, dünyada en çok konuşulan beşinci dil konumundadır.
Türk üst kimliği altında bir kimlikle, hatta bu alt kimliğin de altındaki boy adlarıyla [Oğuz Türkleri (Kuzey Azerbaycan, Güney Azerbaycan, Gagavuz, Halaç, Kaşkay, Türkiye, Türkmenistan, Türkmensahra, Afganistan Türkmenleri), Kıpçak Türkleri (Başkurt, Karaçay-Malkar, Karakalpak, Kazak, Kırgız, Kumuk, Nogay, Kazan Tatarları, Kırım Tatarları), Karluk Türkleri (Özbek, Afganistan Özbekleri, Doğu Türkistan Uygurları ve Kazakistan Uygurları), Sibirya Türkleri (Altay, Hakas, Tuva, Saha) ve Çuvaş Türkleri] Türk halkları, dünya medeniyetleri ve literatürleri arasında yaygın olarak bilinirler. Türk dünyasının çeşitli coğrafyalarında yaşayan bu Türk boylarının tamamına yakını 20. Yüzyılın başlarına kadar Arap alfabesiyle oluşturulmuş ortak bir Türk yazı dilinde birbirleriyle anlaşabilirlerken, sonrasında tüm Türk dünyasının içinden geçtiği buhranlı dönemde yabancı güçlerin her türlü baskı ve engelleme politikalarıyla birbirlerinden giderek uzaklaştırılmışlardır. Gelinen noktada her Türk boyuna dayatılan yerel dillerin birbirinden farklı alfabelerle yazı dillerine dönüştürülmesi politikaları, Türk üst kimliği taşıyan insanların birbirlerinin konuşmalarını şöyle ya da böyle anlayabildikleri ama yazdıklarını anlayamadıkları bir durumun ortaya çıkmasına neden olmuştur. İşte bu eserde yukarıda anlatılan durumu göstermek için 34 farklı alfabeyle Türkçe’nin değişik lehçelerinde kaleme alınmış olan 34 hikâyeye yer verilmiştir. Bazı Türk boylarından birden fazla hikâye alınmıştır. Bunun sebebi o Türk boyunun bir alfabe değişikliği yapmış olması (Kiril ya da Arap alfabesinden Latin alfabesine geçiş yapması) veya aynı boydan olmasına rağmen başka bir devletin egemenliği altında ya da birbirinden uzak coğrafyalarda yaşamlarını sürdürmesidir. Bu eser kesin bir şekilde şunu göstermiştir ki Türk üst kimliğine sahip ama alt kimlikleriyle yaşamayı tercih eden aynı duygu, düşünce yapısı, estetik algı ve dünya görüşüne sahip bir “TÜRKÇE EVREN”de yaşayan halkların, tek bir vücut olamamalarının önündeki en büyük sorun bir alfabe birliği sağlayamamış olmalarıdır. Alfabede birlik sağlanırsa ortak köklü bir geçmişe ve birçok kültürel değere sahip olan Türkler, dünya medeniyetinin şekillenmesinde ve ona yön verilmesinde yeniden söz sahibi olmak için en büyük adımı atmış olacaklardır.
Ortak alfabe konusunda Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının hemen ardından 18-20 Kasım 1991 tarihlerinde Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından “Çağdaş Türk Alfabeleri” adlı ilmî bir sempozyum düzenlenmiştir. Sempozyumun sonuç bildirisinde Türk dünyasının değişik coğrafyalarından toplantıya katılan saygın Türkologlar, yetkili organlara tavsiye edilmesi amacıyla 34 harften oluşan ortak bir Türk Latin alfabesini imzalayarak duyurmuşlardır. Bu alfabe, sonrasında Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçen bazı Türk boyları tarafından örnek alınmıştır. Ancak bu alfabeyi görmezden gelerek kendi belirledikleri Latin alfabelerine geçiş yapan Türk boyları da olmuştur. 34 hikâyeden oluşan bu eserde, 34 harften oluşan söz konusu ortak alfabeye tesadüfen; ancak anlamlı bir gönderme yapılmıştır.
Bu eser oluşturulurken nasıl bir yol izlendi?
Eser hazırlanırken ilk önce Türkçenin hangi yazı dillerinden hikâyelerin yer alması gerektiği tespit edildi. Ardından her biri, o Türk lehçesinin uzmanı olan kişilere ulaşıldı ve onlardan Türkiye Türkçesine aktarılmak üzere bir hikâye belirlemeleri istendi. Belirlenen hikâyeler bölüm yazarları tarafından iki dosya hâlinde hazırlandı. Birinci dosyada hikâye yazarının fotoğraflı kısa öz geçmişiyle belirlenen hikâyenin Türkiye Türkçesine aktarması; ikinci dosyada ise hikâyenin metnine ve imlasına hiç dokunulmadan özgün hâli hazırlandı. Hikâyelerin ait oldukları boy adının alfabetik sırası gözetilerek iki cilt olarak düzenlendi.
Özgün ve aktarma metinlerin tek bir cilt yerine iki ayrı ciltte yayımlanmasının nedenlerinden biri, özgün metinlerin Türkoloji ile ilgili bölümler ve meraklıları dışında pek fazla ilgi çekmeyeceği kaygısıdır. Bir diğer neden de hikâye okumayı seven herkes için eserin hacmini bir hikâye kitabı formatında sunabilme çabasıdır.
Belki, bir ilk olarak çağdaş tüm Türk boylarının bir arada olduğu bir eser olması açısından bu çalışma edebî açıdan önem arz etmektedir. Eğer TÜRKÇE HİKÂYE EVRENİ isimli bu eseri okursanız Türk dünyasının değişik coğrafyalarında yaşayan Türk boyları tarafından kullanılmış/kullanılan 34 farklı alfabeyle yazılmış; aynı gönül bağını kuran 34 hikâyeyi okumuş olacaksınız. Bu hikâyelerle hem Türk boylarının hikâyeciliği hakkında bilgi edinecek hem de her biriyle ayrı bir Türk yurduna seyahat edeceksiniz, kardeşlerimize misafir olacaksınız. Bu gerçekten harika bir olgu ve duygu. İyi okumalar dilerim.
Bu çalışmada Tatar ve Başkurt sihirli masallarında anlatıcıların anlatılarda ara sözleri hangi işlev ve biçimde kullandığı örneklerle gösterilerek kişisel anlamda anlatıya nasıl yön verdikleri üzerinde durulmuştur. Bunun için ilk önce bir terim olarak “ara söz” kavramının folklorik açıdan ne anlam ifade ettiği, öne çıkan bazı görüşler etrafında değerlendirilmiş ve bir anlatıda ne gibi amaçlara hizmet ettiği hakkında bilgiler verilmiştir. Ardından yapılan belli başlı çalışmalardaki sınıflandırılmalar üzerinde durulmuştur. Ondan sonra 60’ı Tatar, 60’ı Başkurt olmak üzere 120 masalda tespit edilen ara söz malzemesi tetkik edilmiş ve bu çalışmada izlenecek sınıflandırma yöntemi ortaya çıkarılmıştır. Yapılan bu sınıflandırmada ara sözler “geçiş yapan” ve “açıklama yapan” olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Sınıflandırmanın alt maddelerinin oluşturulmasında, işlev etkeni dikkate alınmıştır. Anlatıcının “geçiş yapan ara sözleri”, anlatının kurgusunda bir bakıma o bölümü toparlamak için kişi-zaman-mekân geçişlerini sağlamak üzere; “açıklama yapan ara sözleri” de kendi bilgi, görgü, çevre gibi geçmiş deneyimleri dâhilinde bir an için konu dışına çıkarak anlatıda geçen o duruma getirdiği açıklamayla, kendisinin de bir kahraman kimliğiyle anlatıda yer aldığını dinleyiciye hissettirmek üzere kullandığı görülmüştür.
As a folklore term, “digression” is a narrative technique that the narrators use in oral narratives by applying stylistic or rhetorical methods. Although digression is prominently included as a unit in the structure of the narrative, such as formula and motif, it has not been studied as much as them in the narratives of the Turkish world. The reason for this may be that these words are often considered as non-narrative elements and the compiled text was completely removed or partially clipped during the formation of the literary text.
In this study, it is emphasized how the narrators in Tatar and Bashkir magic tales affect the narratives in a personal sense, by showing the function and form in which the narrators use digression. For this, first of all, the meaning of the concept of “digression” as a term in terms of folklore was discussed based on some prominent views and information was given about the purposes it serves in a narrative. Afterwards, the classifications in the major studies were discussed. Then the digression material found in 120 tales, 60 Tatar and 60 Bashkir, was examined and the classification method to be followed in this study was determined. In this classification, digressions were divided into two groups: “transitive” and “explanatory” digressions. The function factor was taken into account in the formation of the sub-items of the classification. It was observed that the narrators used “transitive digressions” to provide person-time-space transitions to build up that part in some way in the fiction of the narrative and they used the “explanatory digressions”, by digressing for a moment within their past experiences such as knowledge, manners and environment, to make the listener feel that they also took part in the narrative as a hero with the explanation they made about the situation in the narrative.
Closing formulas, a type of formula, which is one of the building blocks of tales, are told by storytellers to conclude a tale and they draw attention with their different uses. In this study, the closing formulas in the tales of Tatar Turks, one of the ancient peoples of the Idel-Ural Region, which has a rich storytelling tradition, have been examined from various aspects and classified. In the resulting classification, the closing formulas have been collected under four main titles, plain, abrupt, personal, and instructive, which are examined under separate headings in the study. Of these main titles, only plain closing formulas have been classified under seven titles due to their versatile use, as those related to finding salvation, returning home, holding a wedding, having a feast, gaining power, giving punishment, and forgiving. For the classification of formulas, considering that possible closing formulas may be added later, the alphabetical numbering method that Thompson systematized in his Motif Index of Folk Literature was combined with the technique of naming the items Sakaoğlu used in his work “Tale Studies” while classifying formulas, and a new system of classification has been developed. This classification was first used in the study “The Opening Formula in Tales: The Case of Idel-Ural (Tatar and Bashkir) Tales,” in which the applicability of the formula for the tales of the Turkic world was tested and explained through opening formulas. The closing formulas, which were included only as a main heading and left undetailed, has been examined in this study. As a result of the study, various usage and form features of the closing formulas classified in the four main headings in the case of Tatar tales have been revealed, and a contribution has been made to the research on tale formulas.
Bu çalışmada İdil-Ural Bölgesi’nde yaşayan Tatar ve Başkurt Türklerinin masallarındaki başlayış formelleri ve onların sınıflandırılması üzerinde durulmuştur. Sınıflandırma için bir tasnif denemesi yapılmış, bunun Türk dünyası anlatıları için uygulanabilirliği başlayış formelleri üzerinden test edilmiştir. Bunun için çalışmada sırasıyla şunlar yapılmıştır. Giriş bölümünde ilk önce Türk dünyasının geniş bir coğrafyada oldukça köklü ve zengin bir anlatı geleneğine sahip olduğunun vurgusu yapılmış ve bu anlatılarda yer alan formel sözlerin anlatıcılar tarafından benzer biçimlerde kullanıldığının altı çizilmiştir. Ancak bu formel söz zenginliğinin ve bunların kullanım biçimi çeşitliliğinin geliştirilebilir ve katkı yapılabilir bir metotla sınıflandırılamaması sorununa değinilmiştir. Arkasından bu çalışmada incelenen masalların anlatıldığı coğrafyanın tarihi ve bu coğrafyanın sahibi Tatar ve Başkurt Türkleri hakkında genel bilgi verilmiş; bu iki Türk boyu üzerine yapılacak çalışmaların, birbirinden ayrı olarak ele alınmamasının savunusu yapılmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde, sözlü anlatı türlerinde formeller üzerine çalışan bazı bilim insanlarının görüşleri doğrultusunda, “Halkbilimi terimi olarak formel nedir?” sorusunun cevabı aranmıştır ve bu terim “Sözlü anlatı türlerinde anlatıcı tarafından anlatıya başlarken, anlatıda olayları bağlarken ya da olaylardan geçiş yaparken, anlatı içinde benzetmelerde bulunurken ve anlatıyı bitirirken söylenen dikkat çekici ve aynı zamanda birtakım görevlerin yüklendiği özel söyleyiş biçimleridir.” şeklinde açıklanmıştır. İkinci bölümde ise ilk önce “Masallarda Başlayış Formelleri” hakkında bilgi verilmiştir. Başlayış formelleri, biçim özellikleri dikkate alınarak “yalın”, “zaman sözcüklü” ve “tekerlemeli” olarak üçe ayrılmış; bu ayrımın sebebi, başlayış formeli örnekleriyle gösterilmiştir. Arkasından alt başlıklar altında sırasıyla bu üç başlayış formeli biçimi hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiş; onların kullanım özelliklerine dikkat çekilmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümünde “Tatar ve Başkurt Masallarında Başlayış Formellerinin Sınıflandırılması” hakkında bir tasnif denemesi yapılmıştır. Bu denemeden önce Stith Thompson ve Saim Sakaoğlu’nun tasnifleri hakkında bilgi verilmiştir. Tasnif denemesinde Thompson’un Motif-Index of Folk-Literature (MIFL) isimli eserindeki alfabetik numaralandırma yöntemi, daha sonra eklenebilecek olası başlayış formelleri göz önünde bulundurularak Sakaoğlu’nun maddeleri adlandırma tekniğiyle harmanlanmış; böylece Tatar ve Başkurt masallarındaki başlayış formellerinin sınıflandırılması yapılmıştır. Ancak ortaya çıkan sınıflandırma, bu iki çalışmadan bağımsız olarak özgün bir şekilde ortaya konmuş ve bu çalışmada ilk kez uygulanmıştır. Uygulamaya geçmeden önce ölçüt alınan masallar hakkında bilgi verilerek kapsam belirtilmiş ve uygulamada izlenen yol anlatılmıştır. Uygulama kısmında ise 60 Tatar ve 60 Başkurt masalında geçen başlayış formelleri, sınıflandırmanın ilgili maddeleri altında aynı türden örneklerden birer tane seçilerek gösterilmiştir. Bu örnekler Kiril harfli orijinalleriyle birlikte Türkiye Türkçesine çevirileri yapılarak verilmiştir. Geri kalan benzer örnekler ise yer aldıkları eserlerdeki sayfa numaraları verilerek gösterilmiştir. Sınıflandırma ve ona bağlı örnekleme yapılırken ilgili maddenin altında Tatar ve Başkurt olmak üzere masalların ait olduğu Türk boyu ayrı ayrı gösterilmiştir. Ancak sonuç kısmında, elde edilen veri ve bulgular bir bütün hâlinde değerlendirilmiştir. Sonuç bölümünde, değerlendirmeye geçmeden önce bir tablo oluşturulmuştur. Tabloda, Tatar ve Başkurt masallarında kullanılan başlayış formellerinin kullanım biçimleri, genelden özele doğru bir düzen içerisinde verilmiş ve karşılarına kullanım sayıları yazılmıştır. Değerlendirmeler, bu sayısal veriler üzerinden yapılmış; üç adet pasta dilimli çizelge hazırlanarak başlayış formellerinin kullanım sıklık yüzdeleri çıkarılmıştır.
ABSTRACT
In this study, the opening formulae of Tatar and Bashkir Turks, who live in Idel-Ural Region, and their classification are discussed. A classification experiment was made for typology, and its applicability for the narratives from the Turkic world was tested through the opening formulae. For this reason, the following steps were completed in this study, respectively. In the introduction part, it was first emphasized that the Turkish world has a very deep and rich narrative tradition in a wide geography, and it was underlined that the narrators used the formulae in these narratives in similar ways. However, the problem of not being able to classify these formulae and their usage variety with a method that can be improved and contributed has been addressed. Then, a general information was provided about the history of the geography, in which the tales examined in this study are told, and the owner of this geography, Tatar and Bashkir Turks; it was advocated that the studies on these two Turkic peoples should not be addressed separately. In the first part of the study, in line with the opinions of some scholars working on formulae forms in types of oral narratives, the question of “What is formula as a folklore term?” was sought an answer, and this term is explained as “Remarkable and special forms of expression with certain duties told when opening the narration by the narrator, connecting the events in the narration or transitioning between the events, and making analogies in the narrative and finishing the narrative.” In the second part, firstly, information about “The Opening formulae in Tales” is provided. The opening formulae were divided into three types as “plain”, “with words of time” and “with rhymes” based on the characteristics of their styles. The reason for this differentiation was explained along with the examples of opening formulae. Afterwards, detailed information about these three styles of opening formulae was given under the sub-headings, respectively; attention was drawn to their characteristics of use. In the third part of the study, a classification experiment was conducted on the “Classification of the Opening Formulae in Tatar and Bashkir Tales”. Before this experiment, information was given on the classifications of Stith Thompson and Saim Sakaoğlu. In the classification, Thompson’s alphabetical numbering method in his Motif-Index of Folk-Literature (MIFL) was blended with Sakaoglu’s technique of denominating items, considering the possible opening formulae that could be added later; thus, the opening formulae in Tatar and Bashkir tales are classified. However, the resulting classification was presented in an original form independent of these two studies; and it was applied for the first time in the present study. Before the implementation, the scope was specified by giving information about the benchmark tales, and the step followed in the implementation was explained. In the application part, the opening formulae in the 60 Tatar and 60 Bashkir fairy tales are shown by selecting one of the samples of the same type under the relevant items of the classification. These examples are provided with the Latinized form of the original Cyrillic version, translated to Turkish used in Turkey. The remaining similar examples are shown by giving the page numbers in the books in which they are included. During classification and sampling, the specific Turkic peoples to which the tales belong such as Tatar and Bashkir, are shown under the relevant item. However, in the conclusion part, the data and findings obtained were evaluated as a whole. In the conclusion part, a table was created before proceeding to the review. The table presented the usage forms of the opening formulae used in Tatar and Bashkir tales within an order from general to specific; the numbers of usage were written next to them. Reviews were made based on these numerical/statistical data. Three pie charts were prepared and the percentages indicating the frequencies regarding the usage of opening formulae were found.
The narratives that exist in a tradition from the past to the present are regarded as the common heritage of human consciousness and carry traces from the inner world of human beings. These traces manifest themselves as motifs in narratives. Motifs make up the roof of a narrative by their nature. Thanks to them, narratives continue their existence as an organism and play an active role in the creation of new narratives. In parallel with the process of mankind's domination on earth, narratives have become increasingly unlike each other. Although the themes and heroes of these narratives are different, the motifs always remain the same as they serve as building block in the creation of the narrative by the narrator. Thus, the motifs of the narrative must first be determined in order to be able to analyze a narrative properly. Determining the motifs of a narrative can be a very easy task for a folklorist. However, the fact that the motifs in narratives are not determined according to a certain theory brings along some difficulties for later studies. Recognizing this problem, the folklorist Stith Thompson has developed a pretty useful method in his work titled Motif-Index of Folk-Literature (MIFL) in order to classify the motifs in a systematic way. The method, employed in this work, has been accepted by many motif researchers and has been used in similar studies done afterwards. However, in the implementation phase of this method, researchers may encounter some problems such as "showing the motifs in a practical way in the most appropriate place within the text, contributing to this huge motif atlas by placing the motifs in accordance with the thematic order in the MIFL, presenting the motifs identified as a result of the review adequately at the end of the narrative, and indexing them at the end of the study". The aim of this study is to find solutions to such problems and add new motifs to MIFL to facilitate the way that new motifs can be seen by the researchers. This study first introduces the basic working principle of the method developed by Thompson, which is used to classify motifs under 23 headings in alphabetical order and code them from general to specific in numerals. Then, on the basis of the available data, the pros and cons of the method were emphasized, an opinion was presented about the applicability of this method especially for the Turkish narratives, and solutions were proposed to some problems encountered in the implementation of this method. These suggestions are listed under 7 items in the form of a guideline: 1. Featuring motifs with their code numbers in MIFL, where they are used within the narrative. 2. Demonstrating that a motif not included in the MIFL is a new motif. 3. Opening an additional item to classify similar motifs not found in the narrative subject to MIFL based motif analysis. 4. Displaying the motifs used more than once in the narrative in the most appropriate place within the text. 5. Showing motifs where they act or use their power in the narrative rather than where they are stationarily mentioned. 6. Creating an index for the narrative or narratives subject to the motif analysis. 7. Using the motif findings presented in the index part collectively in motif frequency studies. After giving information on these items, the sample evaluations are demonstrated in practice under each item. At the end of the study, the proposed arrangement in the implementation of this method and the functioning of the additional motifs were shown on a full folktale text.
The Bashkirs are one of the three Turkish people living in the Idel-Ural Region (the other two are Tatars and the Chuvash). The Bashkirs, who continued the nomadic lifestyle culture until the middle of the twentieth century, have succeeded in protecting their very old traditions. The influence of the following two elements in regard to the basis and formation of the customs of the Bashkirs is very big. The first element are the traces of their lifestyle and beliefs before they accepted the Islam and the second are the traditions that they started practicing with the influence of the Islam and the ones that they adapted to their own lifestyle. This study will give information about the birth (name giving, baby showing, betrothment in the cradle and things carried out during the stages of growing up), marriage (partner choice, asking for a girl’s hand in marriage, gift giving, wedding) and funeral (burying and traditions carried out after the dead) traditions within this axis of two cultures.
Bu çalışmada, günümüzde İdil Ural bölgesinde konuşulan Başkurt ve Kazan Tatar Türkçelerinin ses özellikleri, Eski Türkçenin ve günümüz Türkiye Türkçesinin ses özellikleri ile hem art zamanlı hem de eş zamanlı olarak karşılaştırılacaktır. Art zamanlı olarak Eski Türkçenin (Köktürkçe-Uygur Türkçesi-Karahanlı Türkçesi), eş zamanlı olarak da Türkiye Türkçesinin esas alınacağı bu karşılaştırma çalışması ünlü seslerde görülen ve ünsüz seslerde görülen ses değişiklikleri olmak üzere 2 ana bölümden oluşmaktadır. Bu karşılaştırma çalışması sonucunda Türkiye Türkçesi, Kazan Tatar Türkçesi ve Başkurt Türkçesini öğrenmek isteyenler için en az bu dillerden birini bilmek şartıyla pratik bilgilere ulaşılacaktır.
В данном исследовании сравниваются (и диахронически, и синхронически) характеристики звуков Волго-Уральского региона в башкирском и татарском языках с такими же в древнем и современном турецком языке. Две главные части этого сравнительного исследования, в котором диахронический аспект заключается в сравнении с древне-турецким языком, а синхронический - с современным турецким, состоят из изучения изменений в системе гласных и согласных звуков. Благодаря данному исследованию будет доступна практическая информация для изучения турецкого, татарского или башкирского языков для тех, кто владеет хоть одним из них.
Zeynep Biişeva, one of the prominent representatives of Bashkir Soviet literature, lived in the Soviet era and wrote her books under the Soviet regime conditions. She wrote more than sixty books. Her books are from different genres. This article aims to introduce
Zeynep Biişeva and some of her distinguished books."
Tales are one of the oldest common oral literary types among whole people of the world. Turkic peoples, who adopted nomadic culture since the time immemorial up to last century and expanded to very large territory, possess a quite rich treasure on this oral literary type. For this study, 58 Tatar tales and 57 Bashkir tales have been selected and they have been translated into Turkish. Extraordinary motifs (vampire witches being busy with dark magic; multiple headed ogres who eat humans; blazing multiple headed dragons; legendary birds, horses or wild animals being able to take peoples to anywhere in a glimpse of time and help them; fairies which can manage to do impossible deeds overnight; haunting evil jinns and flying carpet which transports people through those existences; mirrors reflecting everything; water of life or apple juice reviving the dead; purse giving inconsumable money; hats providing invisibility; fruits causing physical change; several magic objects; transformation through mind power and so on) in these tales have been detected according to the study of Stith Thompson, i.e. Motif-Index of Folk-Literature. In this study, the motifs have been detected through the method, applied firstly by ourselves, in which motifs are indicated in the text. The detected motifs are also presented at the end of each tale. In addition, these motifs have been listed altogether within the index. In the conclusion there is an assessment of the motifs found in extraordinary tales of Tatar and Bashkir literatures. Moreover, the detected motifs having never seen before in Stith Thompson’s Motif Index of Folk-Literature have included in the index, so that in future studies there will be acquired more comprehensive outputs.
Türk destanlarında üç ayrı dünyanın mekân olarak işlendiğini görmekteyiz. Bu dünyalar gök (tanrının, meleklerin ve iyi ruhların yaşadığı dünya), yer üstü (insanların, hayvanların, cinlerin, perilerin ve devler gibi canlıların yaşadığı dünya) ve yer altı (kötü güçlerin, yaratıkların ve ruhların yaşadığı dünya) dünyalarıdır. Bu mekânlar, halkbiliminin destanla ilgilenen araştırmacıları tarafından çeşitli çalışmalarda konu olarak işlenmiştir. Bazı Türk boylarının destanlarında bu üç dünyadan farklı olarak bir de su altı dünyası geçmektedir. Bu tezin konusu, Türk destanlarında mekân olarak su altı dünyasının var olduğunu tespit etmek ve bu dünyanın özelliklerini belirlemektir. Yapılan bu çalışma; “Türk destanlarında bir mekân olarak su dünyası geçmekte mi, geçmekteyse canlılarının fizikî özellikleri nasıldır, su altı dünyasında zaman kavramı var mıdır, kullanılan mekânlar açısından yer üstü dünyasından farklı mıdır” gibi sorulara cevap aramıştır. Sonuç itibariyle Türk destanlarında su altı dünyasının var olduğu tespit edilmiş ve bu dünya çalışma boyunca incelenmiştir."