Orçun Aydoğdu
Gazi Üniversitesi/Türk Dili ve Edebiyatı Ögretmenliği (2015-2019, Lisans)
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi/Türk Dili ve Edebiyatı/Yeni Türk Edebiyatı(2019-2021, Yüksek Lisans)
Hacettepe Üniversitesi/Türk Dili ve Edebiyatı/Yeni Türk Edebiyatı (2021-2022, Doktora)
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi/Türk Dili ve Edebiyatı/ Yeni Türk Edebiyatı (2022-..., Doktora)
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi/ Türk Dili ve Edebiyatı/ Yeni Türk Edebiyatı (2022-.., Araştırma Görevlisi)
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi/Türk Dili ve Edebiyatı/Yeni Türk Edebiyatı(2019-2021, Yüksek Lisans)
Hacettepe Üniversitesi/Türk Dili ve Edebiyatı/Yeni Türk Edebiyatı (2021-2022, Doktora)
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi/Türk Dili ve Edebiyatı/ Yeni Türk Edebiyatı (2022-..., Doktora)
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi/ Türk Dili ve Edebiyatı/ Yeni Türk Edebiyatı (2022-.., Araştırma Görevlisi)
less
InterestsView All (6)
Uploads
Papers by Orçun Aydoğdu
Bildiride amaçlanan Ömer Seyfettin’in Boykotaj Düşmanı hikâyesinde kullandığı mizahî unsurları Henri Bergson, Sigmund Freud, Arthur Koestler ve John Morreal’in mizaha bakışları çerçevesinde tespit ederek yazarın tekrar, akis ve yansıma gibi mizahta kullanılan unsurları hikâyelerinde başarılı bir şekilde nasıl kullandığını tespit etmektir. Böylece Ömer Seyfettin’in hikâyelerinin farklı okuma metotlarıyla ele alınabileceği gösterilmeye çalışılmıştır
Savaşı sırasında Hoşkadem mahallesindeki insanların büyük çoğunluğu ekonomik sıkıntı çekerken Hafız İshak Efendi ve Hacı Ferhat Efendi’nin gayet rahat bir ortamda hayatlarını idame ettirmesini konu alan eser, Abdal Veli üzerinden polisiye bir kurguya yaklaşmaktadır. Romanın temelini Hacı Ferhat Efendi ile Hafız İshak Efendi oluşturmaktadır. Onların karşısında ise Abdal Veli takma adıyla yazar Nüzhet Ulvi yer almaktadır. Romandaki asıl çatışma yoksul ile harp zenginleri arasında teşekkül eder. Yazarın vermek istediği mesaj, her devrin adamı olan kişilerin haksız yere zenginleşerek halkın malına el koymasıdır. Bunun sonucunda insanların gayr-ı meşru yollara başvurarak hayatlarını idame ettirmek zorunda kaldıkları ve toplum ahlakının bozulduğu romanda işlenir. Nüzhet Ulvi’nin Abdal Veli adıyla hacı ile hafızı dolandırarak elde ettiği paraları yoksul halka vermeyi amaçladığı romanda, Nüzhet Ulvi’nin komiser Şinasi Bey’e teslim olup gerçekleri anlatmasıyla olaylar anlaşılır. Tarih ile edebiyatın birbirlerinden faydalandığı göz önüne alındığında, romanın toplum zihniyetini yansıttığı söylenebilir. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın birçok romanının halktan esinlenerek oluşturulduğu bilindiğinden Hakka Sığındık romanında da aynı durumun söz konusu olduğu söylenebilir. Buradan hareketle bildiride amaçlanan Hakka Sığındık romanındaki satır aralarını gün yüzüne çıkarmaktır. Bu sayede Gürpınar’ın romanda asıl amaçladığı mesajlar anlaşılacaktır. Bu bağlamda bildiri, romanın tarihî-siyasî arka planı ile sosyo-kültürel arka planı olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır.
kadar geçen 46 senede yaşanan olayları konu edinir. Mamafih romana üç dönemin aksettiği söylenebilir: II.Abdülhamîd, İttihat ve Terakkî ve Cumhuriyet. Böylece roman üzerinden II.Abdülhamîd’in güttüğü politikalar, İttihat ve Terakkî döneminde hedeflenen ama başarılamayan düşünceler, savaşlar; modernleşme, dönemdeki sosyal ve kültürel yapı başta olmak üzere birçok mefhum takip edilebilir. Bu bakımdan romanın dokümanter olduğunu söyleyebiliriz. Biz de yazımızda Üç İstanbul romanında işlenen arka planı anlatmaya çalıştık.
olan Aks-ı Sadâ ortaya çıkar. Aks-ı Sadâ incelendiğinde gerek Samsun’un gerekse de ülkenin birçok sorununun ele alındığı görülmektedir. Gazete, Osmanlıcılık fikrini savunmuştur. Rum, Ermeni ve Türk unsurlarının birliğini savunarak, Osmanlı fikrinin devamını sağlamayı hedeflemiştir. Bu fikre zarar veren yayınlar da eleştirilmiştir. Böylece çok kültürlülüğün,
devletin birliği üzerinden sağlanması hedeflenmiştir. Meşrutiyetin tekrardan yürürlüğe girmesi, ülke genelinde büyük bir coşkuyla kutlanmıştır. Mamafih bir neşriyat furyası başlamıştır. Böylece Samsun’da da matbaalar ve gazeteler açılmaya başlar. Şehrin ikinci
matbaası olan Şems Matbaası da bugünlerde açılmıştır. Çok kültürlülüğün oluşumu da Meşrutiyet dönemine tekabül etmektedir. Ermeniler, Entranik Matbaası adıyla bir matbaa kurarken, Rumlar da Garofalidis Matbaası’nı kurmuştur. Matbaalara bağlı olarak, Rumca ve
Ermenice gazeteler neşredilir. 1909 yılında Ağkira, Pontus, Ortodoksia ve Ako Tu Pontus isimli Rumca gazeteler yayınlanır. 1911 yılında da Tbrots isimli Ermenice mecmua yayınlanır. Türkçe, Ermeni ve Rumca neşredilen yayınlar gösteriyor ki Samsun’da farklı kültürlere hitap eden bir basın söz konusudur. Bildiride hedeflenen, farklı kültürlere ait olan süreli yayınları tanıtarak, çok kültürlülüğün ne şekilde ele alındığını göstermektir. Ortaya çıkan sonuç ise Samsun’daki ilk Türkçe gazete olan Aks-ı Sadâ Osmanlıcılık fikrini savunarak, farklı kültürlerin bir arada yaşamasını savunmuştur. Bazı azınlık mecmuaları ise ayrılığı körükleyen yazılar kaleme almıştır.
şiir incelemelerine yeni bir bakış açısı getirmiştir. Çalışma, kendisinden sonra
gelen kişiler tarafından beğenilmiş ve günümüzde de önemli bir teori yöntemi
olarak kullanılmaktadır. Etkilenme Endişesi, halef ve selef ilişkisine
dayanmaktadır. Bu ilişkiyi ortaya çıkarırken, Freud’un Ödipal
Kompleksi’nden faydalandığını söyleyebiliriz. Bloom’a göre, halef,
selefinden istifade etmekte ve ondan etkilenmektedir. Mamafih, selef
sayesinde, kendi özgünlüğünü kazanmaktadır. Bu bağlamda, Etkilenme
Endişesi’nde altı bölüm söz konusudur: Clinamen, Tessera, Kenosis,
Daimonikleşme, Askesis, Apophrades. Harold Bloom’un ortaya koyduğu
görüşler, Türk edebiyatına da uyarlanabilmektedir. Şiir üzerine yazılan teori,
romana uyarlanmaya çalışarak, Türk edebiyatının iki önemli eseri, Etkilenme
Endişesi’nden hareketle incelenmiştir.
Kiralık Konak, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun kaleme aldığı ilk
romandır. 1922 yılında yayımlanmıştır. Konak mefhumu üzerinden, üç neslin
çatışmasını konu almaktadır. Naim Efendi, Tanzimat Dönemi aydınını temsil
etmektedir. Değişen döneme bağlı olarak, Naim Efendi’nin nesli, eski olarak
nitelendirilmektedir. Damadı Servet Bey ise, Doğu medeniyetinden, Batı
medeniyetine geçmek isteyen ve şekil mefhumu üzerinde yoğunlaşan biridir.
Servet Bey’in Batı hayali, şekilcilik üzerine dayanmaktadır. Beyoğlu‘nda bir
apartmana taşınmıştır. Naim Efendi’nin torunu ve Servet Bey’in kızı olan
Seniha ise, toplum ile bağları koparmış, Batı hayranı nesli temsil etmektedir.
Peyami Safa’nın kaleme aldığı Fatih Harbiye ise, Kiralık Konak’ta anlatılan
nesil çatışmasının Cumhuriyet yıllarındaki hâlini aksettirmektedir. Neriman,
Seniha’nın karşılığı, Faiz Bey ise Naim Efendi’nin karşılığıdır. Her iki
romanda da benzer kahramanlar, benzer biçimlerde işlenmiştir. Bunu da
Harold Bloom’un teorisi ile açıklamak mümkündür. Bildiride, Etkilenme
Endişesi’nden hareketle, Fatih Harbiye’deki Kiralık Konak etkisini tespit
etmeye ve şiir için yazılan bir teorinin gerektiğinde kurgusal metne de
uyarlanabildiği gösterilmeye çalışılmıştır.
Hayatı hakkında malumatımız olmamakla beraber, 1338 yılında kaleme aldığı Feryâd-ı Vatan adlı eseriyle bilinmektedir. Feryâd-ı Vatan, Kurtuluş Savaşı’nda yaşananları manzum bir şekilde dile getirmiştir. 16 manzum metnin yer aldığı bu eserde, “Kuvva-i Milliye Marşı, Büyük Millet Marşı, Yeni İzmir Marşı, Zavallı Bursa, Zavallı Karamürsel„ gibi usul ve faslı belli olan marşlar yer almaktadır. Marşlarda; Yunanlıların mezâlimi, Atatürk ve silah arkadaşlarının kahramanlığı, İzmir’in ve Bursa’nın İşgali gibi Kurtuluş Savaşı için önemli olan birçok olay ve kişi konu edinmiştir. Samsun’da Şems Matbaası’nda basılan Feryâd-ı Vatan, Kurtuluş Savaşı’na Anadolu’nun verdiği desteği ve Anadolu insanının hürriyete olan düşkünlüğünü, Anadolu’nun bağrından çıkan bir şâir tarafından kaleme alınması bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Marşlar umumiyetle 4+4+4+3, 4+4+3 duraklı, hece ölçüsüyle kaleme alınmıştır. Sade
bir dil kullanılması da metinlerin her yaşta ve her seviyede insanı göz önüne alarak kaleme alındığını göstermesi bakımından oldukça önemlidir.
Marşlarda kullanılan kelimeler, Anadolu insanının düşmana olan kinini
ve halkın psikolojisini oldukça açık bir şekilde göstermektedir. Metinlerde yer yer argo ifadelerin de kullanılması, marşların edebî değerden ziyade, halkın duygularına tercüman olmak adına kaleme alındığını göstermektedir. Biz de bu çalışmamızda, “Feryâd-ı Vatan„ adlı manzum metni, edebî ve tarihî olarak ele almış bulunmaktayız. Mamafih, Feryâd-ı Vatan, edebî bakımdan kıymete hâiz olmamakla beraber, tarihî açıdan oldukça mühim bir eserdir.
Bildiride amaçlanan Ömer Seyfettin’in Boykotaj Düşmanı hikâyesinde kullandığı mizahî unsurları Henri Bergson, Sigmund Freud, Arthur Koestler ve John Morreal’in mizaha bakışları çerçevesinde tespit ederek yazarın tekrar, akis ve yansıma gibi mizahta kullanılan unsurları hikâyelerinde başarılı bir şekilde nasıl kullandığını tespit etmektir. Böylece Ömer Seyfettin’in hikâyelerinin farklı okuma metotlarıyla ele alınabileceği gösterilmeye çalışılmıştır
Savaşı sırasında Hoşkadem mahallesindeki insanların büyük çoğunluğu ekonomik sıkıntı çekerken Hafız İshak Efendi ve Hacı Ferhat Efendi’nin gayet rahat bir ortamda hayatlarını idame ettirmesini konu alan eser, Abdal Veli üzerinden polisiye bir kurguya yaklaşmaktadır. Romanın temelini Hacı Ferhat Efendi ile Hafız İshak Efendi oluşturmaktadır. Onların karşısında ise Abdal Veli takma adıyla yazar Nüzhet Ulvi yer almaktadır. Romandaki asıl çatışma yoksul ile harp zenginleri arasında teşekkül eder. Yazarın vermek istediği mesaj, her devrin adamı olan kişilerin haksız yere zenginleşerek halkın malına el koymasıdır. Bunun sonucunda insanların gayr-ı meşru yollara başvurarak hayatlarını idame ettirmek zorunda kaldıkları ve toplum ahlakının bozulduğu romanda işlenir. Nüzhet Ulvi’nin Abdal Veli adıyla hacı ile hafızı dolandırarak elde ettiği paraları yoksul halka vermeyi amaçladığı romanda, Nüzhet Ulvi’nin komiser Şinasi Bey’e teslim olup gerçekleri anlatmasıyla olaylar anlaşılır. Tarih ile edebiyatın birbirlerinden faydalandığı göz önüne alındığında, romanın toplum zihniyetini yansıttığı söylenebilir. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın birçok romanının halktan esinlenerek oluşturulduğu bilindiğinden Hakka Sığındık romanında da aynı durumun söz konusu olduğu söylenebilir. Buradan hareketle bildiride amaçlanan Hakka Sığındık romanındaki satır aralarını gün yüzüne çıkarmaktır. Bu sayede Gürpınar’ın romanda asıl amaçladığı mesajlar anlaşılacaktır. Bu bağlamda bildiri, romanın tarihî-siyasî arka planı ile sosyo-kültürel arka planı olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır.
kadar geçen 46 senede yaşanan olayları konu edinir. Mamafih romana üç dönemin aksettiği söylenebilir: II.Abdülhamîd, İttihat ve Terakkî ve Cumhuriyet. Böylece roman üzerinden II.Abdülhamîd’in güttüğü politikalar, İttihat ve Terakkî döneminde hedeflenen ama başarılamayan düşünceler, savaşlar; modernleşme, dönemdeki sosyal ve kültürel yapı başta olmak üzere birçok mefhum takip edilebilir. Bu bakımdan romanın dokümanter olduğunu söyleyebiliriz. Biz de yazımızda Üç İstanbul romanında işlenen arka planı anlatmaya çalıştık.
olan Aks-ı Sadâ ortaya çıkar. Aks-ı Sadâ incelendiğinde gerek Samsun’un gerekse de ülkenin birçok sorununun ele alındığı görülmektedir. Gazete, Osmanlıcılık fikrini savunmuştur. Rum, Ermeni ve Türk unsurlarının birliğini savunarak, Osmanlı fikrinin devamını sağlamayı hedeflemiştir. Bu fikre zarar veren yayınlar da eleştirilmiştir. Böylece çok kültürlülüğün,
devletin birliği üzerinden sağlanması hedeflenmiştir. Meşrutiyetin tekrardan yürürlüğe girmesi, ülke genelinde büyük bir coşkuyla kutlanmıştır. Mamafih bir neşriyat furyası başlamıştır. Böylece Samsun’da da matbaalar ve gazeteler açılmaya başlar. Şehrin ikinci
matbaası olan Şems Matbaası da bugünlerde açılmıştır. Çok kültürlülüğün oluşumu da Meşrutiyet dönemine tekabül etmektedir. Ermeniler, Entranik Matbaası adıyla bir matbaa kurarken, Rumlar da Garofalidis Matbaası’nı kurmuştur. Matbaalara bağlı olarak, Rumca ve
Ermenice gazeteler neşredilir. 1909 yılında Ağkira, Pontus, Ortodoksia ve Ako Tu Pontus isimli Rumca gazeteler yayınlanır. 1911 yılında da Tbrots isimli Ermenice mecmua yayınlanır. Türkçe, Ermeni ve Rumca neşredilen yayınlar gösteriyor ki Samsun’da farklı kültürlere hitap eden bir basın söz konusudur. Bildiride hedeflenen, farklı kültürlere ait olan süreli yayınları tanıtarak, çok kültürlülüğün ne şekilde ele alındığını göstermektir. Ortaya çıkan sonuç ise Samsun’daki ilk Türkçe gazete olan Aks-ı Sadâ Osmanlıcılık fikrini savunarak, farklı kültürlerin bir arada yaşamasını savunmuştur. Bazı azınlık mecmuaları ise ayrılığı körükleyen yazılar kaleme almıştır.
şiir incelemelerine yeni bir bakış açısı getirmiştir. Çalışma, kendisinden sonra
gelen kişiler tarafından beğenilmiş ve günümüzde de önemli bir teori yöntemi
olarak kullanılmaktadır. Etkilenme Endişesi, halef ve selef ilişkisine
dayanmaktadır. Bu ilişkiyi ortaya çıkarırken, Freud’un Ödipal
Kompleksi’nden faydalandığını söyleyebiliriz. Bloom’a göre, halef,
selefinden istifade etmekte ve ondan etkilenmektedir. Mamafih, selef
sayesinde, kendi özgünlüğünü kazanmaktadır. Bu bağlamda, Etkilenme
Endişesi’nde altı bölüm söz konusudur: Clinamen, Tessera, Kenosis,
Daimonikleşme, Askesis, Apophrades. Harold Bloom’un ortaya koyduğu
görüşler, Türk edebiyatına da uyarlanabilmektedir. Şiir üzerine yazılan teori,
romana uyarlanmaya çalışarak, Türk edebiyatının iki önemli eseri, Etkilenme
Endişesi’nden hareketle incelenmiştir.
Kiralık Konak, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun kaleme aldığı ilk
romandır. 1922 yılında yayımlanmıştır. Konak mefhumu üzerinden, üç neslin
çatışmasını konu almaktadır. Naim Efendi, Tanzimat Dönemi aydınını temsil
etmektedir. Değişen döneme bağlı olarak, Naim Efendi’nin nesli, eski olarak
nitelendirilmektedir. Damadı Servet Bey ise, Doğu medeniyetinden, Batı
medeniyetine geçmek isteyen ve şekil mefhumu üzerinde yoğunlaşan biridir.
Servet Bey’in Batı hayali, şekilcilik üzerine dayanmaktadır. Beyoğlu‘nda bir
apartmana taşınmıştır. Naim Efendi’nin torunu ve Servet Bey’in kızı olan
Seniha ise, toplum ile bağları koparmış, Batı hayranı nesli temsil etmektedir.
Peyami Safa’nın kaleme aldığı Fatih Harbiye ise, Kiralık Konak’ta anlatılan
nesil çatışmasının Cumhuriyet yıllarındaki hâlini aksettirmektedir. Neriman,
Seniha’nın karşılığı, Faiz Bey ise Naim Efendi’nin karşılığıdır. Her iki
romanda da benzer kahramanlar, benzer biçimlerde işlenmiştir. Bunu da
Harold Bloom’un teorisi ile açıklamak mümkündür. Bildiride, Etkilenme
Endişesi’nden hareketle, Fatih Harbiye’deki Kiralık Konak etkisini tespit
etmeye ve şiir için yazılan bir teorinin gerektiğinde kurgusal metne de
uyarlanabildiği gösterilmeye çalışılmıştır.
Hayatı hakkında malumatımız olmamakla beraber, 1338 yılında kaleme aldığı Feryâd-ı Vatan adlı eseriyle bilinmektedir. Feryâd-ı Vatan, Kurtuluş Savaşı’nda yaşananları manzum bir şekilde dile getirmiştir. 16 manzum metnin yer aldığı bu eserde, “Kuvva-i Milliye Marşı, Büyük Millet Marşı, Yeni İzmir Marşı, Zavallı Bursa, Zavallı Karamürsel„ gibi usul ve faslı belli olan marşlar yer almaktadır. Marşlarda; Yunanlıların mezâlimi, Atatürk ve silah arkadaşlarının kahramanlığı, İzmir’in ve Bursa’nın İşgali gibi Kurtuluş Savaşı için önemli olan birçok olay ve kişi konu edinmiştir. Samsun’da Şems Matbaası’nda basılan Feryâd-ı Vatan, Kurtuluş Savaşı’na Anadolu’nun verdiği desteği ve Anadolu insanının hürriyete olan düşkünlüğünü, Anadolu’nun bağrından çıkan bir şâir tarafından kaleme alınması bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Marşlar umumiyetle 4+4+4+3, 4+4+3 duraklı, hece ölçüsüyle kaleme alınmıştır. Sade
bir dil kullanılması da metinlerin her yaşta ve her seviyede insanı göz önüne alarak kaleme alındığını göstermesi bakımından oldukça önemlidir.
Marşlarda kullanılan kelimeler, Anadolu insanının düşmana olan kinini
ve halkın psikolojisini oldukça açık bir şekilde göstermektedir. Metinlerde yer yer argo ifadelerin de kullanılması, marşların edebî değerden ziyade, halkın duygularına tercüman olmak adına kaleme alındığını göstermektedir. Biz de bu çalışmamızda, “Feryâd-ı Vatan„ adlı manzum metni, edebî ve tarihî olarak ele almış bulunmaktayız. Mamafih, Feryâd-ı Vatan, edebî bakımdan kıymete hâiz olmamakla beraber, tarihî açıdan oldukça mühim bir eserdir.