Academia.eduAcademia.edu

Feminist Gerontoloji

2024, Feminist Bellek

Feminist gerontoloji, yaşlılık süreçlerini ve yaşlanmayı incelerken cinsiyet eşitsizliği ve toplumsal cinsiyet rollerinin etkilerini vurgulayan bir disiplindir. Yaşlanma çalışmaları ve feminizm arasındaki ilişkiyi inceleyen gerontologların hem gerontolojide hem de feminizmde yaşlanan kadınların ihmal edildiğini düşünmesi üzerine ortaya çıkmıştır. İlk olarak 1990’larda kullanılmaya başlanan ve yaşlılık çalışmalarının neredeyse tamamının sadece erkekler üzerine yapılmasını eleştiren feminist gerontoloji, yaşlı kadınların güçlendirilmesi ve özgürleştirilmesini temel alan bir kavramdır. Geleneksel gerontoloji disiplininde yaşlılık deneyimleri genellikle erkek odaklı bir bakış açısıyla ele alınmış, yaşlı kadınların deneyimleri ve ihtiyaçları göz ardı edilmiştir. Feminist gerontologlar ise yaşlı kadınların deneyimlerini merkeze alarak, yaşlılıkla ilgili araştırmaların ve politikaların cinsiyet eşitliği ve toplumsal cinsiyet perspektifinden ele alınması gerektiğini savunmuşlardır.

https://feministbellek.org/feminist-gerontoloji/ Feminist Bellek Feminist Gerontoloji (2024) Şevval Bahtiyar Feminist gerontoloji, yaşlılık süreçlerini ve yaşlanmayı incelerken cinsiyet eşitsizliği ve toplumsal cinsiyet rollerinin etkilerini vurgulayan bir disiplindir. Yaşlanma çalışmaları ve feminizm arasındaki ilişkiyi inceleyen gerontologların hem gerontolojide hem de feminizmde yaşlanan kadınların ihmal edildiğini düşünmesi üzerine ortaya çıkmıştır. İlk olarak 1990’larda kullanılmaya başlanan ve yaşlılık çalışmalarının neredeyse tamamının sadece erkekler üzerine yapılmasını eleştiren feminist gerontoloji, aynı zamanda yaşlı kadınların güçlendirilmesi ve özgürleştirilmesini temel alan bir kavrama da işaret eder. Geleneksel gerontoloji disiplininde yaşlılık deneyimleri genellikle erkek odaklı bir bakış açısıyla ele alınmış, yaşlı kadınların deneyimleri ve ihtiyaçları göz ardı edilmiştir. Feminist gerontologlar ise yaşlı kadınların deneyimlerini merkeze alarak, yaşlılıkla ilgili araştırmaların ve politikaların cinsiyet eşitliği ve toplumsal cinsiyet perspektifinden ele alınması gerektiğini savunmuştur. Amanda Lazar (2017), feminist gerontolojinin feminist teoriden yararlandığını ve sosyal ve eleştirel gerontolojinin bir alt grubu olarak görülebileceğini söyler. Eleştirel gerontolojinin ise siyasi ve sosyoekonomik güçlerin yaşlı yetişkinlik deneyimlerini nasıl şekillendirdiğini ve yaşlılığı nasıl konumlandırdığını analiz ederek yaşlılıktan kimin yararlanıp kimin zarar gördüğünü sorguladığını belirtir. Feminist gerontoloji de bu doğrultuda yaşlı insanların konumlandırılması ve yaşlılara yönelik tutum ve davranışlarda toplumsal cinsiyetin rolüne vurgu yapmaktadır. Yaşlanma, ilerleyen yaşla birlikte meydana gelen fiziksel, psikolojik ve sosyal değişimleri ifade etmektedir. Yaşlanma deneyimini etkileyen en önemli faktörlerden biri toplumsal cinsiyettir. Kadınlarla erkekler arasındaki toplumsal hiyerarşi yaşlanma süreçlerini etkiler. Kadının yaşlanması birçok toplumda olumsuz anlamlar barındırmaktadır. Susan Sontag (1972) erkeklerin aksine kadınların yaşlanma belirtileriyle birlikte “sosyal değerlerini” kaybettiklerini söyler. Bu, yaşlı kadınların artık bir “kadın” olarak görülmemesiyle de ilintilidir. Menopoz dönemindeki kadınların artık “doğurgan” olmadıkları, dolayısıyla beden, haz, arzu ve cinsellik bakımından görünmezleştirildikleri söylenebilir. Aksine yaş almak, erkekler için seksüel bir karizma unsuru olarak anlaşılır. Bu nedenle örneğin kadınların kendilerinden küçük erkeklerle birlikte olması toplum tarafından olumsuz karşılanırken, erkekler söz konusu olduğunda bu yaygın ve hatta onaylanan bir durumdur. Yaşlı bir kadın olmak, çirkin, huysuz, inatçı gibi negatif özelliklerle betimlenir. Yaşlı kadınlar hem görünüşleri hem de tecrübeleri itibariyle geçmişten beri tehlikeli addedilmiş ve cadı avlarının da hedefini oluşturmuştur. Orta Çağ’da cadılıkla suçlanan kadınların çoğunluğunu oluşturan yaşlı ve fakir kadınlar, “çirkin ve tuhaf” olarak betimlenir (Aksan, 2013). Cadı avları, “yaşlı bilge kadın” temsilinin yerinden edilmesi ve kadınların yaşlanması olgusunun nasıl olumsuz bir imge dönüşmesinde önemli bir köşe taşıdır. Aslında kadınlar çok erken yaşlarda yaşlanmaktan korku duymaya başlarlar. Kadınlara küçük yaşlardan itibaren yaşlanmanın korkunç olduğu mesajı verilmektedir. Bedenleri ve görünüşleri üzerinden negatif söylemlere maruz kalırlar ve sürekli bir biçimde genç olmanın vurgusu yapılır. Yaş ilerledikçe bilgi birikimi ve hayat deneyimi artan kişiler, toplum tarafından saygı görmek istemektedir. Erkekler hayatlarının büyük bölümünde saygı ve itibar görse de, durum kadınlar için farklıdır. Kadınlar gençlik dönemlerinde olduğu gibi yaşlılık dönemlerinde de saygı görmek için çabalamak zorundadır. Erkeklere olduğu gibi kendiliğinden saygı duyulmaz. Toplumdan topluma değişse de genellikle kadınların saygı görmesi için erkek çocuk sahibi olması, ekonomik durumunun iyi olması ya da iyi eğitimli ve iyi bir kariyer sahibi olması gerekmektedir. Dolayısıyla özel alanla bağdaştırılmış bir kadının, kamusal alanla bağdaştırılmış bir erkeğe göre yaşlanma deneyimi aynı olmayacaktır. Feminist gerontoloji, kadın yaşlılığı üzerinden bakım emeği, yoksulluk, estetik algısı gibi pek çok toplumsal meseleyi tartışmaya açmaktadır. Feminist gerontologlar, yaşlı kadınlar arasındaki yüksek yoksulluk oranı, düşük eğitim seviyesi ve istihdam oranının toplumsal cinsiyet ilişkilerinin sonucu olduğunu belirterek toplumda yaşlılara yönelik olumsuz tutum ve davranışları ve yaş ayrımcılığını tartışmaya açmıştır. Aynı zamanda, yaşlı kadınlara yönelik yaşçı tutum ve davranışların aslında hangi tahakküm ilişkilerini gizlediğini ve yaş ilişkilerinin nasıl tahakküm ilişkileri yarattığını incelemek gerektiğini belirtmişlerdir (Ruth, 1996). Yanardağ’a göre (2023) feminist gerontoloji, kadınların ve erkeklerin deneyimlerini anlamanın ötesinde, neyin yaşlanma sayıldığı, bu bilgiyi kimin ürettiğine ve dünyada nasıl işlediği konusunda meydan okumaktadır. Bu doğrultuda yaşlılık döneminde toplumsal cinsiyete bağlı ortaya çıkan sorunların, cinsiyet eşitsizliğinin, olumsuz tutum ve davranışların, yoksulluk ve çeşitli sağlık problemlerinin kadınları daha fazla etkilediği ortaya çıkmıştır (Kaçar ve Kervankıran, 2023). Kadınlar genellikle bakım emeği gibi geleneksel olarak kadınlara atfedilen rolleri üstlenir. Ruth E. Ray (1996), kadınların erkeklerden daha uzun yaşadığını ve sonuç olarak yaşlı insanların çoğunluğunu kadınların oluşturduğunu vurgular. Sayıları giderek artan yaşlıların birincil bakım verenleri ağırlıklı olarak eşler, kız çocukları ya da ücretli hizmet çalışanlarıdır. Bu, yaşlılıkta bakım verenler olarak kadınların daha fazla yük altında olmalarına neden olur. Ayrıca kadınların genellikle daha düşük gelir seviyelerine sahip olmaları ve emeklilik dönemlerinde ekonomik olarak daha savunmasız kalmaları gibi faktörler, yaşlılık yıllarında kadınları daha fazla yoksullukla karşı karşıya bırakmaktadır. Öte yandan yaşlı kadınlardan da çoğu kez “anneanne” veya “babaanne” olarak bakım emeği talep edilir. Bu, farklı jenerasyonlardan kadınların birbirinden bakım emeği talep ettiği bir bakım döngüsü yaratır. Feminist gerontologlar yaşlanmayı, cinsiyetçiliğin yanı sıra, ırkçılık, heteroseksizm, kapitalizm, elitizm, güzellikçilik gibi toplumsal eşitsizlikler bağlamında da inceler. Yaşlı insanların toplumdaki konumlarını kısıtlayan ve roller, inançlar ve kalıp yargılar aracılığıyla inşa edilen tutumları değiştirmeye çalışırlar. Yaşlıları bu kalıp yargılardan kurtarmaya yardımcı olma ve onların kişisel ve politik eylemliliğini arttırma amaçlarından biridir. Yanardağ’a göre (2023) feminist gerontologların yaşı ele alış biçimleri, feministlerin kadın sorunlarını ele alış biçimlerine benzemektedir. Feministler nasıl yalnızca kadınları değil, kadınların eşitsiz sosyal konumlarını oluşturan toplumsal cinsiyet ilişkilerini de incelemişse, feminist gerontologlar da yaşlılık konusundaki çalışmalarında odaklarına yalnızca yaşlıları değil, yaşlıların mevcut durumlarını belirleyen toplumsal ilişkileri almıştır. Böylece yaşlanmanın sadece biyolojik bir süreç olmadığını, aynı zamanda toplumsal, kültürel ve politik faktörlerin de etkisi altında olduğunu vurgulamaktadırlar. Türkiye’de yaşlılığın feminist bağlamda ele alınması sivil toplum kuruluşları, aktivistler ve akademisyenler sayesinde gerçekleşmiştir. 2022 yılında, Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği’nin (CEİD) “Yaşlılık ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” adlı raporunda kadın ve LGBTİ+’ların yaşlanma sürecinde maruz kaldıkları eşitsizliklerden bahsedilmiştir. https://ceidizler.ceid.org.tr/dosya/yaslilikvetoplumsalcinsiyetesitligipdf.pdf 2024 yılında yayınlanan Yaşını Gösteren Kadınlar kitabı, feminist hareketten gelen, farklı yaşlarda 33 kadının yaşlanma üzerine yazdığı mektuplardan oluşmaktadır. Deniz Pamuk’un 2018 tarihli, “Yaş ve Toplumsal Cinsiyetin Kesişimselliği: Toplumsal Cinsiyeti ve Yaşı Oluşturma” başlıklı makalesi, yaş ve toplumsal cinsiyet kavramlarının benzerlikleri, etkileşimi ve birbirlerinin yeniden üretimindeki rollerini incelemektedir. Seda Kocabıyık’ın 2019 tarihli, “Yaşlanmadan Ölmek: Yaşlı Trans Kadın Olmak” başlıklı makalesi, 40 yaş ve üzeri trans kadınların yaşlanmayı nasıl deneyimlediklerini anlamayı amaçlamaktadır. 2018 yılında, KAOS GL Dergisi “Yaşlılık” dosyasında LGBTİ+ örgütlenmelerinin ve etkinliklerinin genç odaklı ve gençlerden oluşan kadrolarla örgütlenmesinin yaşlı LGBTİ+’ları göz ardı ettiğinden bahsetmektedir. Bu dosyada yaşlı LGBTİ+’ların yaş nedeniyle oluşabilecek ihtiyaçlarının giderilmesi, tedavi masrafları, sağlığa erişimleri gibi konular üzerinden bir tartışma yürütülmüştür. https://kaosgldergi.com/dergi/yaslilik-160 Kısaca, gerontolojiye feminist perspektiften bakmak, hayatı boyunca ataerkil sistem tarafından ezilen kadınların ve LGBTİ+’ların yaşlanınca karşılaştıkları birçok sıkıntıyı anlamamızı sağlar. Aydemir’in dediği gibi (2020), bir kadın için yaşlanmak değil, yaşamı boyunca kendisine kadın oluşu üzerinden dayatılan eşitsizliklerin birikimi sorun yaratmaktadır. Bu anlamda feminist gerontolojinin temel amacının, görmezden gelinen yaşlı kadınların deneyimlerini görünür kılmak ve eşitsiz sosyal konumlarını sona erdirmek olduğunu söyleyebiliriz. Kaynakça Aksan, Y. (2013). 1450-1750 yılları arasında Avrupa’da cadılık. Tarih İncelemeleri Dergisi, 28/2, 355-368. Aydemir, A. (2020). Grileşen bütçe, kadınlaşan yaşlılık ve tek yol feminist gerontoloji, Çatlak Zemin. https://catlakzemin.com/grilesen-butce-kadinlasan-yaslilik-ve-tek-yol-feminist-gerontoloji/ Kaçar, S., Kervankıran, İ. (2023). Gündelik Hayatın İzini Sürmek: Yaşlı Kadınların Gündelik Hayat Bilgisinden Turizm Mekanlarına Erişimlerini, Mekansal Deneyimlerini ve Sınırlılıklarını Anlamak. Fe Dergi, 15(1), 122-145. Kocabıyık, S. (2019). Yaşlanmadan Ölmek: Yaşlı Trans Kadın Olmak. Senex: Yaşlılık Çalışmaları Dergisi, 3(3), 19-32. Lazar, A. (2017). Feminist Gerontology and CSCW. Workshop on Imagining Intersectional Futures at the ACM Conference on Computer Supported Cooperative Work & Social Computing. https://depts.washington.edu/tatlab/intersectionalfutures/wp-content/uploads/2017/02/Lazar_IntersectionalFuturesSubmission.pdf Pamuk, D. (2018). Yaş ve Toplumsal Cinsiyetin Kesişimselliği: Toplumsal Cinsiyeti Oluşturma ve Yaşı Oluşturma. Senex: Yaşlılık Çalışmaları Dergisi, 2(2), 74-84. Ruth E. Ray, DA. (1996). A Postmodern Perspective on Feminist Gerontology, The Gerontologist, Vol:36, No:5, 674-680. Sontag, S. (1972). The double standard of aging. The Saturday Review, 29–38. Yanardağ Kocabaş, P. (2023). Feminist sosyal hizmet perspektifinden huzurevinde yaşayan kadınların deneyimleri. (Yayınlanmamış doktora tezi). Hacettepe Üniversitesi, Ankara.