Tahmid

Önceliksiz, kalitesi olmayan: c
linksiz
kategorisiz
navbox'siz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
Yakarış

Tahmid (Arapça: تحمید), tüm hamd ve övgülerin Allah’a mahsus olduğu anlamına gelen “el-Hamdulillah” veya “el-Hamdulillah rabbi’l alemin” zikrini söylemek veya yazmak anlamındadır. Rivayetlerde bu zikir hakkında çokça vurgular yapılmıştır. Müslümanlar arasında bu zikrin has bir yeri vardır.

Tanımı

Tahmid, “el-Hamdulillah” veya “el-Hamdulillah rabbi’l âlemin” zikrini söylemek veya yazmak anlamına gelir. Nahivcilerin çoğu ve müfessirler “el-Hamdulillah” cümlesindeki “el-Hamd” kelimesinin müpteda ve merfu olduğu, “el” harfinin ise, cins anlamına geldiğini belirtmektedir. Bu edebiyat esasına göre cümle şu anlama gelmektedir: “Tüm övgü ve hamdlar Allah’a mahsustur.”[1]

Kur’an’daki Yeri

“El-Hamdulillah” zikrinin denilmesi bir çok ayette tavsiye edilmiştir.[2] Bunun yanı sıra “el-Hamdulillah” kelimesi Fatiha suresi, En’am suresi, Kehf suresi, Sebe suresi ve Fatır suresinin başında gelmiştir. Bundan dolayı bu beş sureye “Suver-i hamd” (hamd sureleri) denmektedir.[3]

Tahmid’in Faziletleri

Bu zikrin faziletleri oldukça fazladır ve çokça tavsiye edilmiştir. Bu zikir Müslümanların her daim ağızlarında tekrarladıkları zikirlerdendir. Zira hadislere göre “el-Hamdulillah” zikrini söylemek Allah’ın büyük ve küçük nimetlerine şükür etmek anlamına gelmektedir.[4] İmam Cafer Sadık’tan (a.s) nakledilen bir rivayete göre Hz. Resul-i Kibriya Efendimiz (s.a.a) her gün tahmid zikrini farklı şekillerde 360 kere tekrarlamakta ve şöyle buyurmaktaydı: “الحمدللّه رب العالمین کثیراً علی کل حال” (el-Hamdulillah rabbi’l âlemin kesiren ela külli halin” (Tüm hal ve durumlarda Hamdların tamamı âlemlerin rabbi Allah’a mahsustur)[5] Bu konu hakkında Hz. Resul-i Kibriya Efendimizden (s.a.a) ve Şia imamlarından çokça hadis nakledilmiştir. Tüm bu hadislerin taşıdığı anlam ‘Allah katında “el-hamdulillah” zikri kadar sevimli bir şeyin daha olmadığıdır ve bundan dolayı Allah kendini bu kelime ile övmüştür.[6] Bazı Ehlisünnet müfessirlerinin belirttiğine göre, Hz. Âdem’in (a.s) ağzından çıkan ilk sözcük “el-hamdulillah” sözcüğüdür.[7] Bazıları ise bu zikri söyleyen ilk kişinin Hz. Âdem olduğunu belirtmiştir.[8] Yunus suresinin onuncu ayetine göre, cennet ehlinin son sözleri de tahmiddir.

Fıkıhtaki Yeri

Fıkıhta da bu zikrin has bir yeri vardır. Bu zikir Cuma namazının hutbesinin bileşenlerindendir ki bazıları farz ve bazıları ise, müstahap bilmektedir.[9] Tahmid zikrinin, namazda Fatiha suresinden sonra[10] (Sünniler “Âmin” demektedir), Teşehhüd’den önce[11] ve namazın selamından sonra söylenmesi ve özellikle Hz. Zehra’nın (s.a) tesbihatında 33 kere söylenmesi müstahaptır.[12] Kötü yerlerde “el-hamdulillah” zikrinin söylenmesi beğenilmemiş ve günah işlendiği durumlarda bu zikrin ağza alınması haram sayılmıştır.[13]

Ebu’l Hasan Sırrı Sakati Sufi, Bağdat pazarında çıkan yangında dükkanının yangından hasar görmemesinden dolayı bu zikri yersiz bir şekilde söylemiş ve sırf bundan dolayı yıllarca istiğfar etmiştir. Dolayısıyla bazılarının dert ve musibet gördükleri yerlerde kendisi sırf o derde müptela olmadığından bu zikrin söylenmesi hoş karşılanmamaktadır.[14]

Önemi

Hz. Fahr-i Kâinat Efendimizden (s.a.a) nakledilen bir rivayete göre, “hamd” ile başlamayan önemli işler sonuç vermez ve o iş bereketli olmaz.[15] Dolayısıyla kitaplar, mektuplar, hutbeler ve konuşmalar tahmidle başlar.[16] Bu durum o kadar çok yaygınlık kazanmıştı ki Basra’da çok sayıda meşhur hutbe sırf hamd ile başlamadığı için eksik hutbe olarak sayılmıştır.[17]

Tahmid Hakkında Hadisler

  • Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: «Emîrü’l-Müminîn Ali b. Ebu Talib (a.s) buyurmuştur ki: Tesbih Subhanallah Mizanın yarısıdır. "El-hamdulillah" demek, Mîzanı doldurur. "Allah-u Ekber" demek de gökle yer arasını doldurur.»[18]
  • Hz. İmam Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyurmuştur:

«Resûlullah (s.a.a), bahçesine bir fidan dikmekte olan bir adamın yanından geçti. Adamı görünce durdu ve şöyle dedi: “Sana, kökü daha sağlam, daha çabuk meyve veren, meyvesi daha tatlı ve daha kalıcı olan bir fidan göstereyim mi?”
-Adam: "Evet, göster, ya Resûlullah!" dedi.
-Buyurdu ki: Sabah uyandığında ve gece olduğunda: "Subhanallah ve'l hamdulillah ve lâ ilâhe illallah vellahu ekber / Allah'ı tenzih ederim. Allah'a hamd olsun. Allah'tan başka ilâh yoktur ve Allah en büyüktür" de.
Eğer bunu söylersen, bu cümlenin her bir tesbihine karşılık cennette sana türlü meyvelerden on ağaç verilir. Bunlar, bakiyat-ı salihattır."[19]-[20]

  • Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:

«Fakirler, Resûlullah'a (s.a.a) geldiler ve dediler ki: Ya Resûlullah! Zenginlerin azat edecekleri köleleri var, bizim yok. Onlar hacca gidebiliyorlar, biz gidemiyoruz. Onların sadaka olarak verecekleri malları var, bizim yok. Onların cihad etme imkânları var, bizim yok.
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurdu: Kim Allah Azze ve Celle için yüz kere tekbir (Allah-u Ekber) getirse, bu, yüz köleyi azat etmekten daha üstündür. Kim yüz kere Allah'ı tesbih (subhanallah) etse, bu, Kâbe'ye yüz kurbanlık göndermekten daha üstündür. Kim yüz kere Allah'a hamd (el-Hamdulillah) etse, bu, eğeri, üzengisi ve binicisiyle yüz atı Allah yolunda (cihad için) donatmaktan daha üstündür. Kim yüz kere "Lâ ilâhe illallah" derse, o gün insanlar içinde en faziletli ameli işleyen kimse olur. Bundan daha fazla “lâ ilâhe illallah” diyen hariç.
Bu haber zenginlere de ulaştı ve onlar da bunları yerine getirmeye başladılar. Bunun üzerine fakirler bir kez daha Resûlullah’ın (s.a.a) yanına geldiler ve dediler ki: Ya Resûllullah! Söylediklerini zenginler de duydu ve onlar da bunları yerine getirmeğe başladılar. Resûlullah (s.a.a) buyurdu ki: Bu Allah'ın lütfudur, onu dilediğine verir.»[21]

Ayrıca Bakınız

Kaynakça

  1. Bkz. Sibeveyh, c. 1, s. 329; Fahri Razi, c. 1, s. 220; Ebu Heyyan, c. 1, s. 18; Zemahşeri, c. 1, s. 9-10; Kurtubi, c. 1, s. 135, 136.
  2. Örnek olarak Bkz. Müminun, 28; Nahl, 59, 93; Ankebut, 63; Lokman, 25.
  3. Ramyar, s. 597.
  4. Kuleyni, c. 2, s. 102.
  5. Kuleyni, c. 2, s. 488.
  6. Ebu’l Futuh Razi, c. 1, s. 64; Kuleyni, c. 2, s. 488.
  7. Fahri Razi, c. 1, s. 225.
  8. İbn-i Reste, s. 200; Fuad Salih es-Sebd, s. 273.
  9. Ebu İshak Şirazi, c. 1, s. 118; Müslim b. Haccac, c. 1, s. 593; Hürr-ü Amuli, c. 7, s. 342.
  10. Mukaddes Erdebili, c. 2, s. 234; Hurr-ü Amuli, c. 6, s. 67.
  11. Necefi, c. 10, s. 273.
  12. Necefi, c. 10, s. 396- 401; Barki, c. 1, s. 106; Ayrıca Bkz. Ebu Davud, c. 1, s. 491, c. 5, s. 290, Müslim b. Haccac, c. 3, s. 1095; Tirmizi, c. 5, s. 508; Nevevi, s. 42, 104; Meclisi, c. 71, s. 222; c. 73, s. 55; c. 81, s. 309.
  13. El-Mavsuetu’l Fıkhiyye, c. 10, s. 266, 267.
  14. Attar, s. 337; Fahri Razi, c. 1, s. 224- 225.
  15. Nevevi, s. 103; Ebu Davud, c. 5, s. 172.
  16. Bkz. Sutude ve Necef Zade, Barfuruş, c. 1.
  17. Cahiz, c. 2, s. 47; Dairetu’l Maarifi İslam, ikinci baskı “hamdele” maddesi ile mukayese ediniz.
  18. Usul-u Kafi, c. 2, hadis: 3216.
  19. Bakiyat-ı salihat: İnsanın ölmesinden sonra devam eden hayırlı ameller. [Mustafavî, Usul-u Kâfi, tercüme ve şerhi]
  20. Usul-u Kafi, c. 2, hadis: 3221.
  21. Usul-u Kafi, c. 2, hadis: 3214.

Bibliyografi

  • Kur’an-ı Kerim
  • İbn-i Reste, El-İlagu’n-Nefsiyye.
  • Şirazi, İbrahim ibn-i Ali Ebu İshak, el-Muhazzeb fi Fıkhi’l İmam Şafii, Beyrut, 1959.
  • Ebu’l Fethi Razi, Hüseyin b. Ali, Ravzatu’l Cennat ve Ravhu’l Cenan fi Tefsiri’l Kur’an, Muhammed Cafer Yahaki ve Muhammed Mehdi Nasih baskısı, Meşhed, 1375 h.ş.
  • Ebu Hayyan, Muhammed b. Yusuf, Tefsiri El-Bahru’l Muhit, Beyrut, 1983.
  • Ebu Davud, Süleyman b. Eş’es, Süneni İbn-i Davud, İstanbul, 1981.
  • Barki, Ahmed b. Muhammed, El-Mahasin, Mehdi Recai baskısı, Kum, 1413.
  • Tirmizi, Muhammed b. İsa, Süneni Tirmizi, İstanbul, 1981.
  • Cahiz, Ömer b. Bahr, el-Beyan ve’t-Tebyin, Hasan Sanduvibi baskısı, Kahire, 1932.
  • Hurri Amuli, Vesailu’ş-Şia.
  • Ramyar, Mahmud, Tarih-i Kur’an, Tahran, 1362 h.ş.
  • Zemahşersi, el-Keşşaf an Hakaiki Gavamidi’t-Tenzil.
  • Sutude, Gulam Rıza ve Necef Zade Barfuruş, Muhammed Bakır, Tahmidiye der Edebi Farsi, c. 1, Tahran, 1365 h.ş.
  • Sibeveyh, Ömer b. Osman, Kitabu Sibeveyh, Abdusselam Muhammed Harun baskısı, Kahire, 1966.
  • Attar, Muhammed b. İbrahim, Tezkiretu’l Evliya, Muhammed İsti’lami baskısı, Tahran, 1346 h.ş.
  • Fahri Razi, Muhammed b. Ömer, et-Tefsir-i Kebir, Kahire, Tahran ofset baskısı.
  • Fuad Salih es-Seyyid, Mu’cemu’l Evail fi Tarihi’l Arab ve’l Müslimin, Beyrut, 1992.
  • Kurtubi, Muhammed b. Ahmed, el-Cami li-Ahkami’l Kur’an, Beyrut, Daru’l Fikr.
  • Kuleyni, Muhammed b. Yakup, el-Kafi, Muhammed Cevad Fakih baskısı, Beyrut, 1992.
  • Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l Envar.
  • Müslim b. Haccac, Sahihi Müslim, İstanbul, 1981.
  • Mukaddes Erdebili, Ahmed b. Muhammed, Mecmeu’l Faide ve’l Burhan fi Şerhi İrşadi’l İzhan, Müçteba Irak, Ali Pehnah İştihardi ve Hüseyin Yezdi İsfahani baskısı, c. 2, Kum, 1362 h.ş.
  • el-Mavsuetu’l Fıkhiyye, c. 10, Kuveyt, Vezaretu’l Avkaf ve’ş-Şuunu’l İslamiyye, 1986.
  • Necefi, Muhammed Hasan b. Bakır, Cevahiru’l Kelam fi Şerhi Şerai’il İslam, c. 10, Abbas Kuçani baskısı, Beyrut, 1981.
  • Nevevi, Yahya b. Şeref, el-Ezkaru’l Muntehebe min Kelami Seyyidi’l Ebrar salallahu aleyhi ve alihi ve sellem, Kahire, 1956, Ofset baskısı Beyrut, 1986.

Dış Bağlantılar