İçeriğe atla

Bekirağa Bölüğü

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Askeri Tevkifhane Binası
Bekirağa Bölüğü
Koordinatlarİstanbul Üniversitesi, Beyazıt Yerleşkesi
TipHapishane
Yapı bilgisi
İdareHarbiye Nezareti
Bugünkü durumukullanım dışı
Yapı tarihçesi
İnşa1841-?
İnşa ettirenGaspare Fossati
MalzemelerKargir bina
Yıkılışı1950-1955
Garnizon bilgisi
Geçmiş
komutanlar
Bekir Ağa,
Salim Bey

İstanbul Muhafız Dairesi, Seraskerlik Dairesi, Askeri Tevkifhâne Binası veya halk arasındaki adı ile Bekirağa Bölüğü Gaspare Fossati tarafından 1841 yılında tasarlanan ve hapishane olarak kullanılan bina. Bölük, Tanzimat yöneticilerinin mimarlık eğitimi görmüş bir mimara yaptırdıkları ilk yapı olması bakımından önemlidir. Bekirağa Bölüğü, Osmanlı İmparatorluğu döneminde önce Seraskerlik, sonra da Harbiye Nezareti'nin içinde cezaevi olarak kullanılmıştır. Binanın resmî adı İstanbul Muhafız Dairesi'dir.

Bina, mimar Gaspare Fossati tarafından "Bab-ı Seraskeri Hastanesi" olarak tasarlanmıştır. Günümüzde, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi tarafından kullanılmaktadır. Mütareke dönemlerinde siyasi suçluların kapatıldığı hapishane, kötü ününü suçsuz muhaliflerin kapatıldığı bir hapishane olarak kazanmıştı. 1870-1922 arasında, yaklaşık yarım yüzyılboyunca İstanbul'un korku uyandıran tutukeviydi. Resmi adı İstanbul Muhafızlığı Dairesi olmasına rağmen bina, halk içindeki adını hapishanenin acımasızlığı ile ünlü ilk müdürü olan Binbaşı Bekir Ağa'dan almıştır ve bina halk arasında Bekirağa Bölüğü olarak tanınmıştır. Bekirağa Bölüğü, Harbiye Nezareti'ne (1908'e değin Bab-ı Seraskeri) bağlıydı. Beyazıt'ta Harbiye Nezareti'nin arkasındaki iki katlı kargir bina, daha önce Hassa Ordusu komutanlık makamı ile bazı askeri daireler ve inzibat bölüğü koğuşunu kapsıyordu. Burasının bir tutukevine dönüştürülmesi yaklaşık 1870'i bulmuştur. 1883 yılında yönetimi Tırnakçı Salim lakaplı Salim Bey devraldı. Bekirağa Bölüğü, II. Abdülhamit döneminin Jön Türkler'in de tutuklandığı ve buradan sürgüne gönderildiği bir yer olmuştur.

Bölük, II. Abdülhamit döneminde Jön Türkler'in de tutuklandığı ve buradan sürgüne gönderildiği bir yerdi. II. Meşrutiyet'in başlangıcında bütün tutuklular serbest bırakılmıştır. Ancak kısa süre sonra, bu kez Meşrutiyet yönetimini elinde tutan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin muhaliflerinin hapsedildiği bir yer haline gelmiştir. Bu dönemde İttihat ve Terakki Fırkası'nın iktidardan düşmesi ile bu parti mensupları ve ileri gelenleri, kimi eski nazırlar ve savaş sanıkları Malta'ya sürgüne gönderilmeden önce bir süre bu cezaevinde tutuklu kaldılar.

I. Dünya Savaşı'nın sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi hükümleri sonucu İstanbul'da bulunan İtilaf Devletleri'nin askerleri ve istihbaratçıları, mütarekenin uygulanmasına karşı olduğunu düşündükleri muhalifleri bu hapishaneye kapatıyorlardı. Bu kapsamda son Meclis-i Mebûsan'ın işgal kuvvetlerince kapatılması sonrasında tutuklanan milletvekillerinin de bir kısmı burada hapsedilmiş sonra da Malta'ya sürgüne gönderilmişlerdir.

Diyarbakır valisi Dr. Reşid Bey'in burada tutuklu iken 25 Ocak 1919 günü kaçışı geniş yankılar uyandırmıştı. Onun kaçışı, başka birçok insanın tutuklanıp Bekirağa Bölüğü'ne getirilmesine neden olmuştu.

Boğazlıyan kaymakamı Mehmed Kemal Bey'in cezası Bekirağa Bölüğü'nün karşısındaki darağacında infaz edildi.

İktidarın yıkılması sebebi ile boşaltılan Bekirağa Bölüğü, kısa bir süre İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi olarak kullanıldı. Fakültenin taşınması ile birlikte tekrar boşalan bina 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine tahsis edilmiştir.[1]